BEHDİNAN – Komalên Jinên Ciwan( KJC) Koordinasyon Üyesi Rûken Bagok 25 Kasım, PKK kuruluş yıldönümüne ilişkin ve 19 Kasım’ı 20 Kasıma bağlayan gece işgalci TC devletinin Rojava’ya dönük saldırılarına ilişkin ajansımızın yönelttiği soruları yanıtladı.
Bagok içinden geçtiğimiz sürecin tarihsel önemine değinerek genç kadınlara ve gençlere çağrıda bulunarak, mücadeleyi aktifleştirmeleri gerektiğine vurgu yaptı.
Gerçekleştirdiğimiz röportajın tamamı şu şekilde;
Önder APO üzerindeki tecride, Medya Savunma Alanları’nda gelişen savaşa ve son gelişmelere dair neler belirtebilirsiniz?
Başta Önderliğimizin, değerli yurtsever halkımızın, kadınların, gençlerin, Partimizin 44. yıl dönümünü kutluyor, Partimizin 45. Yılını zaferle taçlandıracağımızı belirtmek istiyorum. Yine bizleri bugünlere getiren, mücadelemizi başarıya ulaştıran Kahraman şehitlerimizi büyük saygı, sevgi ve minnetle anıyor, anılarına bağlılığımızı ve büyük intikam sözümüzü yenilemek istiyorum.
Önderliğimizin ideolojisi ve paradigması belirleyicidir
Ortadoğu ve özelde de Kürt kadınları açısından gelişmelerin yoğun olduğu bir mücadele sürecinden geçmekteyiz. Her anı direnişle, mücadeleyle, kavgayla geçmektedir. Başta Önderliğimizin İmralı işkence ve tecrit sistemi içerisinde açığa çıkardığı amansız direniş bizler açısından mücadelenin belirleyici noktası olmaktadır. Dünya genelinde, özelde de Ortadoğu’da gelişen mücadelelerde Önderliğimizin ideolojisi ve paradigmasının belirleyici olduğu aşikar olmaktadır. Kapitalist modernite çarkında kendisini besleyen faşist ideolojiler Önderliğimizin paradigması karşısında zihniyet yıkımına uğramaktadır. Öyle ki dünya kadınları “Jin Jiyan Azadî” sloganı etrafında yeniden devrimini yaratmak istemektedir.
“Devrimimizin Özü Yaşamdır”
Uluslararası Kadın Konferansında bunu tüm dünyaya haykıran kadınlar bir kez daha kapitalist modernite sistemini reddetmiş, “Devrimimizin Özü Yaşamdır” diyerek örgütlülüğünü büyütme kararlılığına ulaşmıştır. Muhakkak ki tüm bu gelişmeleri ele alırken Önderliğimiz üzerinde derinleştirilen İmralı işkence sistemini iyi anlamalıyız. Kürdistan genç kadınlarının öncelikle İmralı işkence sistemini iyi anlamları gerekmektedir. Kürdistan’da kadın mücadelesini yeşerten ve dirilten muhakkak ki Önderliğimizin büyük emekleri ve çabaları olmuştur. Önder APO bu anlamı ile Kürt kadının öncelikli mücadelesi olmaktadır.
Düşmanı kahreden Önderliğimizin amansız direnişidir
İmralı’da ağır işkence sistemi devam etmektedir. Önderliğimizden halen haber almış değiliz. Faşist, soykırımcı, kadın düşmanı TC hükümeti İmralı tecridini her geçen gün daha fazla derinleştirerek bizleri Önderliksiz bırakmaya çalışmaktadır. Önderliğimizin düşüncelerinden korktuğu kadar Önderliğimizin açığa çıkardığı düşüncelerle kadınların ve halkların yaratacağı direniş mücadelesinden de korkmaktadır. Bundan kaynaklı uydurma, disiplin cezaları ile Önderliğimizin tek bir cümlesinin dışarıya yansıtılmasını dahi engellemeye çalışmaktadır. İmralı çarmıh adasında sürdürülen ağır tecrit ve işkence sistemine karşı Önderliğimizin büyük mücadelesi, direnişi, amansız bir şekilde devam etmektedir. Düşmanı asıl kahreden de tüm baskı, işkence ve ağır tecridine yönelimlerine rağmen Önderliğimizin 25 yıllık direnişi olmaktadır. Çünkü Önderliğimizin amansız direnişi sürece yön vermekte, kadınlara ve halklara umut ve cesaret vermektedir. Bu da özgür yaşam alternatifini yaratmaktadır. Bu gerçeklikler artık tüm dünya tarafından bilinmektedir. Bizler açısından önemli olan İmralı işkence sistemini yıkmak ve Önderliğimizin fiziki özgürlüğünü sağlamaktır. Bunun için de her zamankinden daha büyük ve güçlü bir mücadele içerisinde olmamız lazım. Önderliğimizin insanüstü, görkemli mücadelesine denk bir mücadele içerisinde olmalıyız. Bu Kürdistan genç kadınlarının tarihi görevi olmaktadır.
Kürdistan genç kadınları ve gençleri nasıl bir düşmanı olduğunu iyi görmelidir
Kaderimizi belirleyeceğimiz bir mücadele sürecinden geçtiğimizi iyi görmeli ve anlamalıyız. Kürt halkını yok etmeye, Özgürlük hareketini tasfiye etmeye yemin etmiş bir düşman var karşımızda. Faşist AKP-MHP diktası bu noktada düşmanlık ötesi kirli, katliamcı politikalar içerisindedir. Tabii ki bunu tek başına yapmamaktadır. ABD, NATO ve işbirlikçi KDP desteği ile yapmaya çalışmaktadır. İmralı tecridini her geçen gün daha fazla bir işkence sistemine dönüştürüyor, katliamlar yapıyor, kimyasal silahlar kullanıyor. Öyle ki kendi askerlerini dahi vahşice yakıp, bombalıyor. İstanbul-Taksim’de planladığı katliam ne kadar gözü kara bir saldırı içerisinde olduğunu gösteriyor. Kendi halkına, askerine bunları yapan bir katil var karşımızda. Kürdistan genç kadınları ve gençleri öncelikle nasıl bir düşmanı olduğunu iyi görmelidir. Buna göre örgütlenmeli, eyleme geçmeli, iradelerini ortaya koymalıdırlar. İmralı’da, Kürdistan dağlarında ve Kobanê’de bir irade savaşı yürütülmektedir. Bu sürece kadınlar her alanda, her cephede öncülük etmektedir.
Kadınlar öncülük etmeli
Kadınların bu sürece öncülük etmesi bizleri her anlamda görev ve sorumluluklarımıza davet etmektedir. Özellikle yılın başında Zap, Metina ve Avaşin’de başlayan savaş süreci mücadelemizde büyük değerler ve kazanımlar yaratmıştır. Genç kadın gerillalar öncülüğünde büyük kahramanlıklar yazılmaktadır. Kadın düşmanı AKP-MHP diktatörlüğü adeta şaşkına uğramış gerilla karşısında çaresiz kalmıştır. AKP-MHP faşist hükümeti hareketimizi etkisizleştirip savaşı kazanma planları yaparak Lozan’ın yüzüncü yılında tüm insanlığın başına bela bir dikta sistemi kurmayı planlamaktadır. Bunun içinde her türlü kirli oyunları oynamaktadır. Ahlak ve kültür yoksunu TC hükümeti askerlerini yakarak, gerillaya karşı kimyasal silah kullanarak aslında yenilgisini göstermiştir.
Kürt kadınları mutlak zafere doğru ilerliyor
Sizler de takip etmektesiniz gerilla iradesi ve direnişi karşısında çaresiz kalan Erdoğan canisi ve çeteleri yeni bir saldırı konsepti ile Rojava özelde de Kobanê ye saldırmıştır. Köksüz ve ahlak yoksunu Erdoğan ve çeteleri Kobanê saldırısı ile soykırım planlarını gerçekleştirmek istemektedir. Şimdi geçmiş süreçlerde de TC devleti Kürt halkını soykırımdan geçirme planları vardı. Ve hep hezimete uğramıştır. Kürtlerin en örgütsüz olduğu dönemlerde dahi hezimeti yaşamıştır. Çünkü Kürt halkı ve kadınları TC faşizmine hiç bir zaman boyun eğmemiş ve hep direnişle karşılık vermiştir. Bir başkasından beklemeden kendi öz gücüne güvenerek direnmiş ve TC devletini yenmiştir. Besêlerden, Zarifelere, Zilanlara, Beritanlara, Sarlara, Nagihanlara ulaşan direnişlerimiz ve kahramanlıklarımız var. Bu kahramanlık ve direniş mirası şimdi Zap, Avaşin ve Metina da destanlar ve zaferler yazıyor. İnsanüstü bir kadın iradesiyle direnen Kürt kadınları mutlak zafere doğru ilerliyor. Kürt kadınları bizlere direnişi öğretti. Direnişiz kadınların nefes dahi alamayacağını öğretti. Bundan kaynaklı bizi var eden Önderliğimize şehitlerimize layık olabilmek için bedeli ne olursa olsun büyük direnmeli ve savaşmalıyız.
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele günü yaklaşmakta. Genç kadınlar bugünü nasıl ele almalı ve nasıl mücadele yürütülmeli?
Kürdistan ve Ortadoğu’ da önemli gelişmelerden biri de Rojhilatê Kürdistan’da gelişen serhildanlar olmaktadır. Jîna Amini’nin katledilmesine dönük tepkilerin bu kadar yoğun serhildanlarla gelişmesi, “Jiyan Jiyan Azadî” sloganının kadınları kendi etrafında toplamış ve mücadeleye yeni bir ivme kazandırmıştır. Dikkat edilirse Rojhilat’da ve dünyada gelişen kadın eylemlilikleri de erkekler de çok aktif yer aldılar. Sokakta öldürülme, idam cezalandırmalarına rağmen sokakları bırakmadılar, çatıştılar. Onlarca insan bu serhildanlarda şehit düştü. Tüm bunlara rağmen serhildanlar devam etmektedir. Bu durum erkek egemen zihniyeti açısından ciddi bir yarık oluşturmaktadır. “Jin Jiyan Azadî” ile açığa çıkan duruş ideolojik bir duruş olmaktadır. Bunu öyle normal ele almamalıyız. Bu aynı zamanda Önder APO’nun yarattığı Kadın Özgürlük ideolojisinin yayılmasının sonuçları olmaktadır. Tabi tüm bu gelişmeleri ve açığa çıkan kazanımları korumak ve sürekli bir örgütlülüğe dönüştürmek kadın mücadelesi açısından önemli olmaktadır. Böylesi süreçlerde önemli olan gelişen kadın serhildanlarını, isyanlarını kalıcı bir örgütlülüğe dönüştürmektir.Diğer hali ile bir isyan olarak kalabilir. Burada öncülük görevi genç kadınlara düşmektedir. Daha kalıcı ve özgür bir yaşam için genç kadınlar her yerde örgütlenmeli açığa çıkan kazanımları sahiplenerek güçlü örgütlülüklere dönüştürmelidir.
Böylesi kadın kazanımların yoğun olduğu bir süreçte 25 Kasım’ı karşılıyor olmak önemli olmaktadır. 2022 25 Kasım’ını daha örgütlü, daha bilinçli, daha güçlü karşılamaktayız. Yıl içerisinde gelişen kadın katliamlarına, şiddetine karşı dünya kadınları “Jin Jiyan Azadî” sloganı ile karşılıyor olması Kürt kadının mücadelesinin geldiği aşamayı göstermektedir. Devletçi egemen erkek zihniyetine karşı her zamankinden daha örgütlü, daha bilinçli ve daha güçlü cevap olmaktayız. Bu Kürdistan genç kadınları açısından da büyük anlam ifade etmektedir. Çünkü bizler kendimizi bilinçli, güçlü bir örgütlülük üzerinde örgütlüyoruz. Bizlere kalan miras çok değerli büyük bir örgütlülük ve mücadeledir.
Rojhilatê Kürdistan’da nasıl ki genç kadınlar bu sürecin öncülüğünü yapıyorlarsa Kürdistan’ın diğer parçalarında da özelde Bakure Kurdistan’da bu öncülük görevi genç kadınlarındır. Jîna Emini şahsında uygulanan vahşeti saç telinin gözükmesi ile adlandıramayız. Uygulanan şiddet nasıl ki bir bütünse, kapsamlıysa buna karşı verilecek mücadelede topyekun olmalıdır. Genç kadınlara uygulanan şiddeti sadece bireysel özgürlüğün kısıtlandırılması, sınırlandırılması ve yok edilmesi olarak ele almak dar bir yaklaşım olacağı gibi bu beraberinde toplumsal özgürlüğü, kurumlaşan özgürlük anlayışını da yaratmayacaktır. Bu yüzden öncelikle genç kadınların “Kadına Şiddet” in tüm boyutlarını analiz etmesi gerekmektedir. Ruhumuza kadar işleyen ve bizi biz olmaktan alıkoyan şiddetin; sosyolojik, psikolojik, fiziki, kültürümüzden, dilimize kadar, kimliğimizden, saç telimize kadar uygulanan şiddete karşı topyekun seferberlik ruhu ile mücadeleci bir duruş içerisinde olmaları gerekmektedir.
Genç kadınların öz savunma bilinci
“25 Kasım kadına yönelik şiddet günü” diyerek geçmek, yas tutmak, kaderimizdir deyip susmak katledilen, öldürülen, işkenceye maruz kalan, tecavüz edilen her kadına göz yummak anlamına gelmektedir. Kendini, düşmanını, erkek-devlet zihniyetini tanımama anlamına gelmektedir. Oysaki ‘25 Kasım Kadına Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ dür. Ve bu doğrultuda yapılması gereken, her genç kadının bulunduğu her alanda mücadeleyi büyütüp, her türlü erkek-devlet şiddeti karşısında öz savunmasını geliştirip cevap olmayı temel görevi olarak görmelidir. Kendimizi tanıdığımız kadar, kurumlaşan erkek zihniyetini tanımalıyız. Kendi özümüze kavuştukça erkek zihniyetine karşıda savaş açmalıyız. Öz savunması olmayan hiç bir güç, ayakta kalamaz ve yok olma ile yüz yüze kalır. İrade sahibi oldukça, direnişçi ve örgütlü bir güç oldukça hiç bir eril zihniyet kadına karşı yok edici bir yaklaşım içerisinde olamayacaktır. Bunun şahitliğini her gün, her saat, her an verdiğimiz mücadele ile görmekteyiz. Nasıl ki Medya Savunma alanlarında YJA-STAR öncülüğünde her gün bu şiddete karşı mücadeleci ve fedaice bir ruh ile darbe vuruluyorsa, genç kadınların da öz savunma bilinci ile bu ruhu alanlara taşırması ve mücadeleyi büyütmeleri ve 25 Kasım’ı bu şekilde karşılamaları gerekir.
Biliyorsunuz, PKK kuruluşunun 44. Yılını geride bırakıyor. PKK’nin 45. Kuruluş yılına dair neler belirtebilirsiniz? Yine Kürdistan genç kadınları açısından PKK’nin anlam ve önemini değerlendirebilir misiniz?
Tekrardan Partimizin 45. kuruluş yıl dönümünü Önderliğimize, tüm direnen yoldaşlara, genç kadınlara ve tüm yurtsever halkımıza kutluyoruz. 44. yıla Önderliksel zafer yılı olarak başladık ve Şehit Sara, Şehit Rûken yoldaşların göstermiş oldukları fedai ruh çizgisi ile 45. yılın zafer yılı olacağını ve Önderliğimizin 21. yy kadın yüzyılı olacaktır sözünün yaşamsallaştığını bir kez daha bizlere göstermiştir. Şehit Sara ve Şehit Rûken yoldaşlar şahsında, hiçbir şeyin imkansız, zor olmadığını ve kadın iradesi, gücü, cesareti karşısında duramayacağını görmüş olduk. PKK’de iradeleşip ana tanrıça kültürünün sembolü olan kadınlar, günümüzde de tüm dünya kadınları için bir sembol konumuna gelmektedir. Aynı zamanda özgür kadın ideolojisinden beslenen her kadın kurumsallaşmış erkek zihniyetini paramparça ederek yaşamı yeniden örmektedirler.
Rojava ve Şengal de DAİŞ gibi tüm dünyanın korktuğu bir çete örgütüne karşı Arince direnen kadınlar, İran rejim sistemine karşı “Jin Jiyan Azadî” sloganını yaşama akıtan Jîna Emînilere, tüm tekniği-kimyasal silahlarıyla vahşice bir savaş yürüten AKP-MHP faşizmine karşı kahramanca direnen genç yürekli Avzemlere kadar süregelen bu direnişçi ruhun mayası PKK ve PAJK’tır. Önderliğimizin yaratmış olduğu değerler bütünüdür. Bu değerler etrafında bugün dünya kadınları kenetlenmiş ve Önderliğimizin fikir deryasından beslenerek erkek-devlet zihniyeti karşısında mücadelenin öncü gücü konumuna gelmişlerdir. PKK Hareketinden önce binlerce hareket kurulmuş, feminist hareketlerden tutalım, beyliklere, aşiret ve dini isyanlara kadar fakat hiçbiri PKK gibi yaşamsallaşmamıştır. PKK’deki kadın, kadın mücadelesinin çizgi haline gelmiştir. Önder APO felsefesi ve ideolojisiyle kadınlar “xwebûn” olmayı başarmışlardır. Şehit Sara ve Şehit Rûken yoldaşların fedai ruhu, işte bu öze dönüştür. Bizler PKK içerisinde mücadele eden kadınlar olarak ‘xwebûn’la kadın özünü yeniden yaratmayı hedeflemekteyiz. Kadınlar örgütlendikçe, birleştikçe, güç haline geldikçe hiçbir eril zihniyet ve hegemon güç bunun karşısında duramayacaktır. İşte bu xwebûn olmanın anlamı ve mücadelesidir.
Önderliğimiz PKK bir kadın hareketidir dedi
Bunu da PKK’nin yaratmış olduğu ortak ruh ve ortak mücadeleye borçluyuz. Önderliğimiz PKK bir kadın hareketidir dedi ve en ağır işkence tecrit koşullarına rağmen PKK ile kadını gerçek kimliğine kavuşturmayı en öncelikli görevi olarak yürüttü. Biz kadınlara düşen görevde bunun öncülüğünü Saraca, Rûken’ce yaşamın her alanında gerçekleştirerek Partimizin 45. zafer yılını karşılamaktır.
Genç kadınlar; kadın kimliğinin, gençlik kimliğinin ve Kürt kimliğinin yok sayıldığı bir aşamadan PKK ile yeniden bir doğuşa, varoluşa ve kimliğe kavuşmuşlardır. PKK Hareketi kodlanmış, alıştırılmış, öğretilmiş olan kölelik karakterini yıkarak genç kadınlara kadın kurtuluş ideolojisiyle “özgür kadın kimdir ve nasıl yaşar” ın temel yaşam perspektifini sunmuştur. Bunun uygulayıcısı olan her genç kadın, kendini tanımakta ve gücünün neleri değiştirebileceğini görebilmektedir. Kendi kültürünü, dilini, toprağını tanıyabilmekte ve mücadeleci bir duruş ile her türlü erkek-devlet zihniyeti karşısında savaşarak topluma ve insanlığa ışık tutmaktadırlar. Bizler varız ve bizi var eden PKK’dir. Bizleri ‘biz’ yapan ve özümüze kavuşturan Önderliğimizin Kadın Kurtuluş İdeolojisidir. Tüm genç kadınlar şunu bilmelidirler ki üzerimize düşen görev ve sorumlulukları yerine getirmek bizler açısından bir istek olmaktan çıkmış durumdadır. Varlık ve yokluk mücadelesini verdiğimiz bu kritik süreçte kölece bir yaşamı reddeden genç kadınların yok olmaya karşı temel görev ve sorumlulukları mücadele etmektir. Özgürlük savaşımını verip, yaratılan değerleri koruyup, büyütmektir. Mücadelesiz olmak, kendini savunamamak ve direnmemek yok olmak demektir. Bu yüzden Kürdistanlı genç kadınlar başta olmak üzere tüm genç kadınların , “Her türlü erkek-devlet zihniyetine karşı “Jin Jiyan Azadi” sloganı ile örgütlenip yaşamın her anını erkek, devlet zihniyetinden intikam alma ve kadın özgürlüğünü zafere dönüştürme anına çevirmelidirler.
Devletçi-erkek egemen sisteme karşı genç kadınlar kendilerini nasıl örgütlemeli ve nasıl mücadele yürütmelidir?
Yaratılan kadın kazanımlarımız var bunları belirttim. bu anlamı ile şanslı bir nesiliz. Hiç bir şeyi sıfırdan yaratmamaktayız. Ama var olan kazanımları değerlendirme tarzımız ve yaklaşımlarımız mevcut sürece ve gelişmelere göre yetersiz kalmaktadır. Oysa büyük bir mirasımız ve tecrübe birikimimiz var. Devrimlerin özellikle de Kürdistan devriminde kadın rolleri ve yarattıkları var bunları değerlendirmede eksik kalmaktayız. Öncelikle her alanda her yerde daha güçlü bir örgütlülük oluşturulmalıdır. Her yerde bilinçlenme faaliyetlerine ağırlık verilmelidir. Devletçi erkek egemen zihniyeti her yerde her alanda iyi kavratılmalıdır. Öncelikle kadını tanıyıp anlamalı ve kadın değerlerinin nasıl devletçi erkek egemen zihniyeti tarafından gasp edildiğini iyi kavramalıyız. Yine Kadın mücadelesinin var olan erkek egemen sisteme karşı nasıl mücadele yürüttüğü, “Jin Jiyan Azadî” düzeyine nasıl gelindiği bilinmelidir. Mücadelemizin geldiği düzeyi ve tarihselliği iyi anlaşılmalı ve anlamlı kılınmalıdır. Bunlar gelişirse nasıl bir mücadele edileceğinin tarzı da doğalında belirlenmiş olacaktır. Bundan kaynaklı Kürdistan genç kadınları her şeyden önce kendilerini eğitmeli ve bilinçlenmelidir. Bu önemli bir aşama olmaktadır. Nasıl bir düşman gerçekliği ile karşı karşıya olduğumuzu genç kadınlar olarak bilmemiz ve tanımamız gerekir. Bu şu anlamı ile önemli olmaktadır daha bilinçli ve kendinden emin bir mücadele yaratmaktadır. Genç kadınlar açısından bu önemli olmaktadır. Kapitalist modernitenin yaratmış olduğu bilinçsiz kadını reddedilmeli, bilinçli, özgür kadın yaratılmalıdır.
En önemli varlık gerekçemiz öz savunmamızdır
Bizler açısından önemli olan diğer bir hususta öz savunma olmaktadır. Bilinçlenme ve kendi tarihselliğini bilmek ilk adım olmaktadır. Öz savunma toplumlar açısından ekmek su kadar değerli ve anlamlı olmaktadır. Ama kadınlar için ise emek ve sudan daha değerlidir. Aslında yaşamın ta kendisi olmaktadır. Çünkü kadınlar öz savunmasız özgür bir yaşam inşa edemezler. Öz savunmasız kimliklerini, ana tanrıça özelliklerini koruyamazlar. Bu nedenle öz savunmayı herhangi bir şey gibi ele alamayız. Yaşamımızın özü haline getirmeliyiz. Erkek egemen zihniyetin özel-psikolojik savaşına karşı, tecavüz-taciz, şiddetine karşı, toplumu yozlaştırma ve bitirme politikalarına karşı en önemli varlık gerekçemiz öz savunmamızdır. Öz savunmamızı geliştirdiğimiz sürece devletçi erkek egemen zihniyetinin etkilerini kırabilir, kapitalist modernitenin yaratmış olduğu sahte yaşama karşı daha sonuç alıcı bir mücadele yürütebiliriz.
Tamda burada Devrimci Halk Savaşı hayati önem taşımaktadır. Önderliğimiz “Devrimci halk savaşı bir tercih değil bir zorunluluktur.” dedi. Şimdi kadına karşı şiddette, tecavüz-taciz politikalarına karşı yürütebileceğimiz en yaman mücadele stratejisi DHS olmaktadır. Varlığımızı korumak, özgürlüğümüz sağlamanın tek yolu Devrimci Halk Savaşı’dır. Bizler artık bastırılabilen, ezilebilen, susturulabilenlerden değiliz. Bizler her türlü devletçi erkek zihniyetine karşı her yerde her alanda kendi öz gücü ile mücadele eden savaşan bir gücüz. Mücadelemizi zafere ulaştırmanın tek yolu Devrimci Halk Savaşı’nı geliştirmek ve 21. yy kadın yılını kesin sonuca ulaştırmak olmalıdır.
Egemen erkek zihniyeti acımazsız bir şekilde her şeyimizi elimizden almak istiyor. Kadın düşmanlığı ile her gün binlerce kadın şiddete maruz kalıyor, binlerce kadın taciz ve tecavüze uğruyor ve katlediliyor. Bu anlamı ile en önemli örgütlenme ve mücadele ağını Devrimci Halk Savaşı stratejisiyle oluşturabiliriz. Özgürlüğümüz için bu bir tercih değildir, özellikle kadın gerçekliği ile ele alırsak bir zorunluluğun ötesinde bir yaşam biçimi olmalıdır. Her yerde her alanda örgütlenmeli, tüm saldırılara karşı hazırlık yapmalıyız. 3. Dünya Savaşı’ndan başarılı çıkmanın temel yol ve yöntemi Devrimci Halk Savaşı’nı örgütlemek ve hazırlıklarını güçlü yürütmekten geçmektedir. Bulunduğumuz her alanda mücadelenin tüm yöntemlerini kullanarak güçlü hazırlıklar yapmalıyız. Özelde de Kürdistan’da savaş gittikçe yoğunlaşmaktadır. Genç kadınlar olarak ülkemizi korumak ve savunmak temel görevimiz olmalıdır. Özgür bir ülkemiz olmadığı sürece özgür bir yaşam da inşa edemeyiz. Bunun için daha güçlü örgütlenmeliyiz.
Son olarak takip ettiğiniz gibi 19’u 20 Kasım’a bağlayan gece Faşist TC devleti Rojava’ya saldırdı ve saldırılar devam etmekte. Kürdistan yurtsever genç kadınları ve gençliği nasıl bir tutum içerisinde olmalıdırlar?
Çetin bir mücadele sürecinden geçmekte olduğumuzu herkes bilmektedir. AKP-MHP faşist güruhları bize ölümü ve katliamı dayatmaktadır. Halkımıza ‘ya ölürsün ya da teslimiyeti kabul edersin’ demektedir. Bunlar dışında bir yaşam alanınız yok demektedir. Kürdistan yurtsever genç kadınları ve gençleri olarak bu yakıcılığın farkında olmalı ve daha radikal bir mücadele içerisinde olmalıyız. Öncelikle mutlak İmralı işkence sistemine karşı her zamankinden daha fazla mücadele etmeli ve komplocu güçlere karşı her yerde hesap sormalı ve darbeler vurmalıyız. İmralı işkence sistemi yıkılmadıkça Kürde de yaşam alanı yaratılamayacak, halkımız üzerindeki tecrit her geçen gün derinleştirilecektir. Bilmemiz ve anlamamız gerekiyor; düşman bize soykırımı dayatmakta. Biz Kürt halkı olarak her şeyimizi savaşarak kazandık ve bugün varlığımızı tüm dünyaya savaşarak duyurduk. Madem düşman tüm gücü ile saldırıp bizi yok etmek istiyor o zaman bizlerde ona göre hazırlanmalı ve savaşmalıyız. Kürdistan gençleri savaşı sadece gerilla ve YPG-YPJ’nin omuzlarına bırakamaz. Bu doğru ve ahlaki de olmaz. Kürdistan’ı ancak Devrimci Halk Savaşını geliştirerek koruyabilir, savunabiliriz. Gerilla ve YPG-YPJ ile ortak kararlı mücadele içerisinde olursak büyük kazanırız. Gerilla tüm saldırılara rağmen muazzam iradesi ve inancıyla Türk devletini dize getirmiş, bunalıma sokmuştur. Bizlerde gerilla direnişine denk bir mücadele yürütmeli TC faşizmine her yerde daha radikal eylemlerle cevap olmalıyız.
Gece gündüz demeden her anımızı mücadele ile geçirmeli, örgütlenmeli ve savaşmalıyız
Savaş hazırlıklarımız olmalıdır. İdeolojik olarak, örgütsel olarak, askeri olarak kendimizi geliştirmeli, eğitmeliyiz. Her yerde sığınaklar ve tünellerle hazırlıklar yapmalıyız. Halkımız korumak, savaşı kazanmak için elimizden gelenin üstünde bir emeğin ve çabanın sahibi olmalıyız. Savaş bizi bulmaz demeyin. Rojava saldırıları bilinmektedir. Günlerdir başta Kobanê olmak üzere devrim alanımızın her alanına bombalar yağdırılmakta. Dağlarımız yasaklı silahlarla ve kimyasal silahlarla bombalanmakta. Şehirlerimizde suikast edilmekte, katledilmekteyiz. Mücadele eden her kesim hedef haline getirilmektedir. Tüm yaşamını kadın özgürlük mücadelesine adayan öncümüz Nagihan Akarsel’i unutmayalım. Yeminli Kürt ve Kadın düşmanı Erdoğan ve çetelerini mutlak yenilgiye uğratmak için daha güçlü örgütlenmeli ve savaşmalıyız. Her anımızı mücadele ederek geçirmeliyiz. Özcesi daha büyük fedakarlıklarla mücadele etmeli, faşist, sömürgeci, soykırımcı, Kürt ve Kadın düşmanı olan AKP-MHP diktatörlüğünü alaşağı edip tarihin çöp sepetine atmalıyız. Bunun içinde gece gündüz demeden her anımızı mücadele ile geçirmeli, örgütlenmeli ve savaşmalıyız. Devletçi erkek egemen sistemine karşı verebileceğimiz tek cevap Devrimci Halk Savaşı stratejisi olmaktadır. Örgütlenelim, mücadele edelim 21. Yüzyılı mutlak kadın yüzyılı yapalım. Kadınların, halkların kazandığı özgürlük yüzyılı yapalım. JIN JIYAN AZADÎ
NC//Zerya Bagok