HABER MERKEZİ –
“Hz. Muhammed’i peygamber olarak bilip de bir ulusu inkar etmek, bir grup insanı zulüm altında tutmak, onlara her türlü baskı ve sömürüyü dayatmak, hele hele bunu İslam adına, hadis adına savunmak yapılabilecek en büyük kötülüktür ve günahı da en büyük günahlardan birisidir.” Halklar Önderi Abdullah Öcalan
“HDP’yi yok etmeyi kafasına koymuş faşist soykırım rejimi. Demokrasi düşmanı bu vandal zihniyet, yakın tarihte onlarca halka soykırım uyguladı. HDP tabanına dönükte bu soykırım temelinde aktif bir çalışma yürütülüyor. Faşizmin soykırım dinamiği sanılandanda çok daha derinlikli işliyor ve ortada sine-i topluma dayalı bir öz savunma seferberliği’de yok!
TC’deki kurucu doktrin olan ulusalcı seküler faşizminin kaotik varlığı da sürdürülebilir bir muhalefet geleneği yoksunluğu yaratıyor ve buda kolektif toplumsal mücadele birlikteliği açısından umut kırıcı bir rol oynuyor. Salt işlevini yitirmiş sistem içi siyasi partiler aracılığıyla demokratik devrimler inşa edilemez ve faşizme karşı etkin bir mücadele cephesi de kolay kolay geliştirilemez. Devrimin istisnai anını ve momentini toplumsal reflekslerde yakalama feraseti önemli bir politik meziyet gerektirir. Radikal değişim ve dönüşümü toplumsallaştırmak işte bu ferasete ve beceriye bakıyor. Kürt baharında devrime cesaret etmek için bu temel ilkedir.
Faşist diktatörlüğün kamusal muhalefette biriken öfkeyi suni dış düşmanlar yaratarak oraya yönlendirme stratejisini boşuna çıkarmak için yaratıcı yol ve yöntemlere ihtiyaç duyuluyor. Özgür bir siyasal iklim yaratmak adına bu şarttır. Çoğulcu duyarlılıklara sahip çağın ruhuyla uyumlu sokak siyasetine öncülük etmek için muhalif siyaset alanını doğru örgütlemek gerekiyor. Yeni mücadele alanlarını keşfetmek ve doğru kullanmak esnek bir vicdan koalisyonu inşa etmek için fırsatlar sunar. Bu fırsatları toplumsal bir güce dönüştürmek içinde devrimci kaosun dinamiklerini doğru tahlil etmek gerekiyor.
Örgütlü yaşamın yeni meşruiyet kaynaklarını ortaya çıkarmak yeni toplumsal etik değerlere açık olmakla doğrudan ilişkilidir. Siyasal değişim için örgütlü bir çoğulcu mücadele şarttır. Üst perdeden elitist ve popüler siyaset yapma biçimi yerel toplumsal gerçekçiliğe çoğunlukla yabancıdır. Popüler siyasetin, temsil iddası, pratiği ve dili pratikte varolan bu hakikatin aksini söyler.
HDP tabanını talana hazırlanan siyasi, alçaklığın evrensel tarih yazıcıları saldırganlıkta sınır tanımıyor. HDP sonrası Türkiye için hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Faşizmin yarattığı tahribatın misli katı bir bumerang gibi TC faşizmini eryada geç vuracak. Çakma Reisin buyruğu; Yasa, fezleke, hukuk gibi safsataların Kürt düşmanlığını örtebileceğini sanan budalalar ancak ve ancak kendi tebaalarının kıt zekalarıyla alay edebilirler.
Milli burjivazilerini trilyon dolarlık şehir rantları ve Avrupa’da dolandırdıkları “Milli göçmenlerinin” paraları üzerine kuran siyasal islamcı cenah taban mobilizasyonunda inanç sömürüsü ve binlerce tarikat-cemaat çevresinden oluştururken ahlak ve vicdanları sattı. Buda milyarlarca dolarlık bir tanrı piyasası yarattı. Bu sapkın kavime ayna olan ve ona bu hakikati demokratik mücadelesiyle gösteren Kürt halkı adeta Hz. Musa’ın kaderini yeniden yaşıyor: Sen haklısın Ya Musa ama bizim karnımızı Firavun doyuruyor!.”Demeye getiriyorlar.
Kutsadıkları ve kutsallaştırdıkları bu çürümüş zulüm devletini alsınlar başlarına çalsınlar. İnsanlık erdemine inanmış herkes buna asla boyun eğmeyecektir. Faşist devletin tüm bileşenleri lanetlenecek bir kokuşmuşluğun temsilini yapıyorlar. Soylu insanlar asla soysuzlar rejimine boyun eğmezlerki. Kürt halkının değerler dünyası işgal ve talan altında. Boğucu bir iklimde Kürdün haysiyet ve onuru fedaice çırpınıyor. Kötülüğün yalan hükümranlığı ferman buyurmuş ruhsal kadavra tebaasına Kürdü heryerde yok edin!
Özcesi: Bu iç savaş provasının son halkasıdır HDP üzerinde geliştirilen kesintisiz provokasyon. Kobané’ye IŞİD’i saldırtan TC faşist diktatörlüğü aslında iç savaş startını orada vermişti. Türk diktatörü Erdoğan’ın “Obama Kobani’ye insani yardım için beni aradı bu işbirliği çağrısını redettim” demeci bu IŞİD hamiliğinin ve Kürt düşmanlığının açık bir şekilde itirafıdır. Kürtleri isyana ve iç savaşa çeken Türk diktatör Erdoğan’ın ta kendisidir.
TC faşizminin oluşturduğu soykırım rejimi darbelenmeden Kürt halkına Ortadoğu’da rahat bir gün yüzü olmayacaktır. Bu savaşın direk finansörleri ve destekçileri inlerinde bunun hesabını mutlaka bir gün vermelidirler. Akar’ın suç ortağı Alman hükümetinden istediği destek “devlet sırrı” niteliğiyle bu soykırım konseptinin boyutlarını göstermesi açısından çarpıcıdır. Kürt baharı bu sene çok başka yaşanacak, Newroz bambaşka bir atmosferde kutlanacak zulüm ve direniş hesaplaşması sil baştan yeniden yaşanacak. Kürdistan Dehak ve devrimci Kawa’nın mücadelesine yeniden ve yeniden tanıklık edecek. Zafer Garé’de, Heftenin’de öz gücüne inananların olacak tarih bunuda öyle yazacak!”
Serdem Amed