HABER MERKEZİ
Dünyada halkını, ülkesinin zenginliklerini halkının bir numaralı düşmanına peşkeş çekerek sömürgecisine kendini kabul ettiren ve yaşam izini ve desteği alan siyaseti bildiğimiz kadarıyla sadece Kürt egemenleri yapıyor. Halkının özgürlük mücadelesini Kürt düşmanlarına tasfiye ettirme taktikleri yanında bu taktiğe içerden arka çıkanlar da yine bunlar oluyor.
Kürdistan’da ihanetin adı KDP’dir. KDP bir parti değildir. İhanet çizgisinin örgütlü halidir. Barzani ailesinin etrafında toplanmış bir kaç ailenin ve aşiretin kirli ittifakıdır. Kendilerine aydın ve entelektüel diyen kimi Kürtlerin bu gerçeği görmek yerine sanki bu aileler Kürt halkının iradesini ve çıkarlarını temsil etmeye çalışıyor gibi yansıtmaları cahilliklerinden, çıkarlarından ya da milliyetçi duygularından ileri geliyor.
KDP 1975’te ‘Aş Betal’ yani teslim olup mücadeleyi bitirdikten sonra kendisine ihanet etme karşılığında yaşam imkanı tanınmış bir yapı oluyor. 1975 öncesinde Kürt yurtseverliğinin de içinde yer alması bu gerçeği değiştirmez. Bu örgüt 1975’den sonra önce Doğu Kürdistan Kürt hareketini sonra Başurdaki devrimci Kürt hareketini tasfiyede kullanıldı. 1990’dan bu yana da Türk devletinin yanında PKK mücadelesini tasfiye etmek isteyen saldırılara aktif katılıyor. PKK’ye karşı savaşın ilk ödülü her gün giderek daha çok Kürt halkına bela olan ve İran, Türkiye’den izin alınarak kurulmuş bölge hükümetidir. Bu taife PKK’ye düşmanlık ederek Başur Kürdistan’ın zenginliklerinden haksızca elde etiği paraları Türk bankalarında güvenceye almaya çalışıyor. Son on yedi yıldır da Türkiye’de Erdoğan ailesiyle ortak ticaret anlaşmalarından para kazanmak için AKP ile tüm Kürtlere karşı mücadele ediyor. Bu uğursuz kervana son dönemlerde YNK içindeki bir gurubun da katıldığını biliyoruz.
Tüm Kürtler şunu bilmelidir ki, KDP ve YNK içindeki ajan bir gurubun TC ile ilişkileri diğer devletlerle ilişkilerine benzemiyor. Kürt halkının varlığına düşman bir devletle Kürtlük adına ilişkilenildiğini bu ilişkide Kürt halkının çıkarlarının savunulduğunu kim iddia edebilir? TC Kürtün ‘K’sine düşmanken nasıl oluyor da siyasi, diplomatik ve ekonomik ilişkiler gelişebiliyor? Kürt inkarcısı bir devletin kendisine Kürt diyen birileri ile yatıp kalkmasının Kürtlerin faydasına olduğunu kim söyleyebilir?
Referandum sürecinde Erdoğan, Bahçeli ve TC’nin tüm yetkililerinin açıklamalarını gördük. Bahçeli Kürdistan bölgesinin mühründeki Kürdistan adının pasaportuna değmesin diye gece gündüz hayalini kurduğu Kerkük’e ziyaretini iptal etmişti. Bu adamlar bu kadar Kürt düşmanlığı ve Kürt kini ile doluyken, KDP’nin ve kimi Kürt çevrelerin TC ile ilişkilerinin normal ve sağlıklı olabileceğini, Kürt halkının çıkarlarına hizmet edebileceğini nasıl iddia edilir? Bu iddiayı ancak hainler ve hainlerin beslemeleri ileri sürebilir.
KDP, Barzani ailesinin Kürt halkı ile ‘şeyh-mürit’ ilişkisini siyasallaştırma, ‘Ağa-Xulam’ bağı ile toplumsallaştırma zihniyetinin adıdır. KDP’de Kürdistandaki ‘Tek adam’ rejimidir. Kürt anti demokratikliği, Kürt faşizmi, milliyetçiliği, gladyosunun KDP olduğunu bilmeyen Kürt kendisini Kürt olarak görmesin. Böyle bakmayan birinin tarih ve güncel gelişmeleri doğru okuması mümkün olamaz. Mesela KDP ve çizgisindeki diğerleri neden Türk, Arap ve Farsların devrimcileri, ilericileri ve demokratları ile değil de faşist ve dincileriyle ittifak kurarlar? Sadece bu soru üzerinde yoğunlaşmak bile gerçeği anlamak için yeterlidir.
27 haziran 2019 günü sömürgeci Türk devleti Kortek Dağından geçen ana yolda uçaklarla halkın araçlarını vurdu. Araçlarda bulunan Kürdistanlı dört kişi yaşamını yitirdi. Beş kişi de yaralandı. Bu saldırıdan günler sonra KDP kalemşörlerinin elinden Başur hükümeti adına bir açıklama yayınlandı. Açıklamada saldırının nedeni ‘PKK yerleşim yerlerine yakındır’ cümlesiyle izah edilmek istendi. Yani PKK’den olmasa bu saldırılar olmaz demeye getirdiler.
PKK’den olmazsa Türk devleti Başur’a saldırmaz sözü KDP ve MİT’İn icadı olup, YNK içinde de bir gurubun dilendirdiği söylemdir. Bu mantığa göre YNK ve KDP olmamış olsaydı Sadam Halepçe’yi kimyasal ile vurmaz, enfal saldırılarında 182 bin Kürt şehit olmazdı. Kürt hainleri sömürgecilerin Kürtleri katletme suçunu Kürtlerle izah edecek kadar alçak ve onurdan uzak oluyorlar. TC, Kürtleri katlederken Kürtleri suçlayanların hepsinin Türk şirketlerle milyon dolarlık anlaşmaları ve Türk bankalarında milyon dolarlarca parası vardır. Bunlar KDP istihbaratı denilen Parastının ve YNK istihbaratı denilen Dezge Zanyarinin içine yerleştirdikleri bir takım adamlarla Türk devletine bilgi veriyor ve uçaklarla yerleşim yerlerini vurduruyor. Yani Kürt köylülerini KDP istihbaratı ve YNK’deki Türk ajanı bir gurup vurduruyor. Bu çok çirkin ilişkinin birden çok boyutu vardır. Kürt basının ve aydınlarının bunu çok iyi analiz etmesi gerekiyor.
Tüm dünyanın da bildiği gibi PKK gerillaları yüksek dağlık alanlardadır. Yani gerillanın yerleşim yerlerinden kilometrelerce uzakta üslendiğini herkes biliyor. Gerilla denetimindeki alanlar Başur’un en verimli tarım vadileri, hayvancılık yapılan alanları oluyor. Gerillanın bu alanlara yerleşmesiyle toplumsal sorunlar azalmış, güvenlik sorunları kalmamıştır. Halk üretime başlamıştır. Burada üretilen tarım ve hayvancılık ürünleri Başur ve Irak piyasasında hatırı sayılır bir oran tutuyor. Örneğin Saddam zamanında bile tüm Irak Metina elmalarını biliyordu. Bu alanlardaki Kürtlerin üretimini başında Niçirvan Barzani’nin olduğu bir ticaret çetesi istemiyor. Çünkü Başur’a Türk şirketlerinin çöplerini Niçirvanın şirketleri getirip satarak para kazanıyor. Köylerin, bağ bahçelerin, tarım arazilerinin ve yaylaların vurulmasının asıl nedenlerinden biride budur. Bu meseleyi daha iyi anlatmak için size bir örnek vereyim; Bir kaç ay önce Hewler şehir merkezinde ‘Lenge’ diye bilinen, ‘Hewler’in Kapalı Çarısı’ diyebileceğimiz binlerce dükkanın olduğu Pazar yeri yandı. Daha doğrusu yakıldı. Hewler Belediyesi buraya itfaiye göndermedi. Sebebi nedir diye düşünen ve araştıran çıktı mı ben bilmiyorum? Bu yangının nedenini bazı esnaflar dile getirdi; ‘Mollarda allış veriş yapılsın diye bu yangını çıkardılar’ dedi.
Başur’da Mol denilen yerler büyük alış veriş merkezleridir. Famile, Majidi gibi adları var. Çoğunun sahibi Barzaniler. Özellikle de Niçirvan Barzani. İşte köy bombalamaları bu yangının tarım ve hayvancılık üretimine saldırı biçimi oluyor. Çünkü Başur’a getirilen tarım ürünlerinin çoğu TC malıdır. Alıcı ise Barzanilerin şirketleri. Üretim alanları vurdurularak piyasa Barzanilere kalsın isteniyor. ikincisi, kırsaldaki dürüst samimi yurtsever Kürtleri kendilerine muhtaç ederek Araplara karşı savaştırmak istiyorlar. Kandil köylerindeki peşmergelerin çoğuna yakını Kürt Arap sınırlarında göreve gönderiliyor. Daiş savaşında şehit olan peşmergelerin içinde çoğunluk PKK denetimindeki alanlardaki yurtsever oldu.
Gerillanın olduğu alanlardaki yerleşim yerlerinde ya da yakınlarında kesinlikle askeri gücün olmadığını en iyi bunlar biliyor. Ama sorun başka. Bunlar Türklere işbirlikçilik yapmaya kendilerini mecbur görüyor. Bazı KDP’li yöneticilerin MİT’in elinde hoş olmayan kasetleri, ses kayıtları olduğunu biliyoruz. Bunlar işbirlikçilik yaparak Türk devletinin Kürt halkını katletme saldırılarına meşruluk sağlıyor. Kortek’te şehit düşenlerin aileleri ‘TC Baas Rejiminden daha kötüdür’ sözü Kürt halkını sözüdür. PKK olmazsa TC saldırmaz sözü ise kendisine KDP diyen kimi hainlerin ve alçakların sözüdür. Kedilerini Başur öz savunma güçleri adıyla ilan eden gençler Kürt yurtseverliğinin duruşunu, para ile çalıştırılan kimi alçakların Türk ordusunun hizmetine girmesi ise KDP denilen çizgi oluyor.
Son yıllarda uçaklarla araçlar vuruluyor. Ancak dikkat edilirse her seferinde sivil insanlarımız katlediliyor. Türk devleti bu tür durumlarda ‘PKK’yi vururken yanlışlık oldu, PKK’yi vururken oldu’ biçiminde izah ediyor. KDP siyasileri ve basını da bu cümleleri olduğu gibi Kürtçeye tercüme ederek veriyor. Yani karşımızda bir Türkçe konuşan Türk devleti bir de Kürtçe konuşan Kürt TC devleti olduğunu görüyoruz. Gerçekten de sadece PKKliler hedef olmuş olsaydı hava saldırılarında siviller katledilmezdi. Çünkü TC elindeki teknik onlara bu imkanı verebiliyor. Kürt köylülerinin katledilmesi KDP içindeki kimi çevrelerin ve YNK’deki bir grubun Türk devleti ile ortak konseptinin bir sonucudur.
Kısacası KDP ve YNK içindeki bir gurup Türk ajanı olmuş alçak, yoksul çilekeş, saf ve samimi Kürt yurtseverlerini Türk uçaklarına vurduruyor. Karşılığında ise, MİT’in elindeki çirkin belgelerinin yayınlamaması, Türk banklarındaki paralarının güvende olması, ticaret adı altında Türk çöplerini getirip Kürtlere satma fırsatı, ege ve ak deniz sahillerindeki evlerinin dokunulmazlığı talep ediliyor… Türklere çalışan bu adamlar, bundan başka çıkarları olduğuna bizi ikna etsin, kendileri hakkında söylediklerimizin hepsini geri alıp özür dilemeye hazırım.
Mehmet GÖREN/Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi