HABER MERKEZİ
Başûrê Kurdistan’a yönelik soykırımcı TC devletinin işgal saldırıları devam ediyor. Bu işgal saldırıları karşısında ne Başûrê Kurdistan Bölgesel Yönetimi ne de Irak Rejimi tarafından şuana kadar herhangi bir tepki gösterilmemiş bulunuyor. Bölgesel Yönetimin yeni seçilen Meclis Başkanı Dr. Vala Ferîd ile Irak’taki Sadr Hareketi ve merkezi hükümette yer alan bazı kimselerin işgal saldırıları karşısında yapmış oldukları açıklamalarında sömürgeci TC devleti nezdinde hiçbir hükmü bulunmuyor. Eğer bunun tersi geçerli olsaydı, TC devleti bugüne kadar gerçekleştirdiği saldırılarına son vereceği gibi, işgal güçlerini de geri çekerdi. Fakat şuana kadar böyle bir şey geçerli değil. Aksine TC devleti işgal ettiği topraklar üzerinde kendini kalıcı hale getirmek için yerleşim çalışmalarına ve saldırılarına hız kazandırmış bulunuyor.
Başûrê Kurdistan Bölgesel Yönetimi (BKBY) ve Irak rejiminin bundan farklı bir yaklaşım içerisine girmesi mümkün müydü? Bu soruya “evet” biçiminde bir yanıt vermekte mümkün değildir. Çünkü karakterleri gereği bundan farklı bir yaklaşım içerisine girmeleri söz konusu olamaz. Fazla derinliklerine inmeden, Başûrê Kurdistan’da; 2017 yılının Eylül ayında gerçekleşen referandum sonrası yaşananlara bakıldığında, bunun neden böyle olduğunu anlamak zor olmayacaktır.
Referandumda, Başûrê Kurdistan halkı tercihini bağımsızlıktan yana yapmıştı. Referandum sandığını Başûrê Kurdistan halkının önüne koyan da KDP olmuştu. Halkın yapmış olduğu bu tercihe; Irak, TC ve İran devletleri şiddetle karşı çıktılar ve ortak hareket etme kararı aldılar. Halkı referanduma götüren Bölgesel Yönetim de; halkı ortada bıraktı. Irak ordusu ve Heşdi Şabi güçleri Başûrê Kurdistan’a girdiler, nerdeyse yarısına yakın bir kısmını çatışmasız kontrolleri altına aldılar, Kerkük’e girdiler ve Hewlêr’in kapısına dayandılar. Sonuçta BKBY referandum sonuçlarını geri çekti. Kürt kazanımlarının önemli bir bölümünün ortadan kaldırılmasını kabul etti. Bu şekilde BKBY ile Irak-İran-TC devletleri aralarında “anlaşmış” oldular.
Güney referandumu bir danışıklı döğüş müydü?
Masa başına oturup, anlaşan bu güçler, gerçekten içerisine girilen bir savaş “sonucunda” mı anlaşmışlardı? Bunun da hiçbir şekilde inandırıcılığı yoktu. Bir oyun oynandığı, danışıklı bir döğüşün yaşandığı görünümü vermekteydi. Çünkü ortada bir savaş yaşanmamıştı. Irak rejim kuvvetleri ve Heşdi Şabi güçleri bir-buçuk günde hedefledikleri tüm alanları kontrolleri altına almışlardı. Bir yanda bunlar yaşanırken TC devleti de; Zap, Zagros, Barzan ve Xakurkê Bölgelerinde kendilerine yeni askeri üsleri oluşturmak için harekete geçmiş ve işgal alanlarını daha genişletmişti.
Elbette bunlar bir tesadüf değildi. Referandum öncesi, KCK sözcüleri bu konuda görüşlerini belirtmiş ve uyarılarda bulunmuştu. O nedenle de referandum sonrası olası yaşanacaklar bilinmekteydi. Bunlar bilinerek BKBY’i tarafından referandum da ısrar edilmişti. Başûrê Kurdistan halkının her halk gibi bağımsızlıktan yana olan özlem ve tutkuları kullanılmıştı. TC ve İran devletlerinin de tam desteğini alan Irak işgal güçleri harekete geçtiğinde de halk öylece yüz üstü bırakılmıştı. Bu şekilde tam bir danışıklı döğüş gerçekleştirilmişti.
Referandum ve sonrası yaşananlar her yönüyle böyle bir gerçekliğe işaret etmekteydi. Referandumun kendisi de bir oyundu. TC devleti ile BKBY ise bu oyunun baş aktörleri arasında yerlerini almışlardı. Bugün yaşananlarda bu gerçekliği doğrulamaktadır.
Referandum sonrasında, sanki hiç bir yaşanmamış gibi; TC ve BKBY arasındaki ilişkiler devam etmiş, hatta çok daha ileri boyutlara vardırılmış, ikili anlaşmaların kapsamı daha da genişletilmiştir. BKBY Başkanı Mesud Barzani görevinden çekildiğini açıklamış, Neçirvan Barzani’nin önü açılmıştır. Sefir Dizayi gibi tescilli MİT/Ankara ajanlarının hükümet içerisindeki yeri daha da sağlamlaştırılmıştır. Sonuçta bugünlere gelinmiştir. Bu şekilde 2017 yılının Eylül ayında gerçekleşen Referandum sonuçlarından en fazla yararlanan/karlı çıkan TC devleti olmuştur.
BKBY ile TC istihbaratı içi içe
Irak rejimi Başûrê Kurdistan’ın nerdeyse yarısını ve sınır kapılarını yeniden kontrolü altına almış olsa da, görünürdeki “kazanımlarına” rağmen, özünde elde ettiklerinden daha fazlasını kaybetmiştir. TC devleti ve ABD karşısında daha tavizkar bir pozisyona düşmüştür. Bugün soykırımcı TC’nin Başûrê Kurdistan işgali karşısında sesini çıkaramıyor ve iki de bir Cumhurbaşkanlarının, Başbakanlarının da içerisinde yer aldığı heyetler göndermek ve aynı şekilde TC devlet heyetlerini “ağırlamak” zorunda kalıyorsa nedenini bu gerçeklik oluşturmaktadır. ABD’nin ekonomik ve siyasal ablukası altında olan İran ise; giderek tam bir kuşatma içerisine alınarak, bunun çok daha tehlikeli boyutlara vardırılmasını engellemek ve Irak rejimi üzerinde olan etkisini kaybetmemek istemektedir. Bunu sağlamak için de, başta TC olmak üzere sınırdaş olduğu devletlerle ilişkilerini gözetmek ve daha da dengeleme ihtiyacını duyar bir hale getirilmiştir. Tüm bunlarda TC devleti için Başûrê Kurdistan’da tam da istediği gibi bir ortamın, ilişki ve siyasal düzenlenişinin gerçekleşmesini olanaklı bir hale getirmiştir.
Mevcut durumda; Başûrê Kurdistan’da soykırımcı TC devletinin işgal harekatını daha da boyutlandırması için, tam da istediği koşullar oluşmuş bulunmaktadır. Neçirvan Barzani BKBY başkanlığı koltuğuna oturtulmuştur. TC devleti ile BKBY’ni istihbarat örgütleri iç içe geçmişler ve birlikte Kürdistan Özgürlük ve Demokrasi Hareketine karşı çalışmaktadırlar yine askeri güçleri; kimi yerlerde örtük, kimi yerde de göz göre, göre birlikte, ortak harekatlar düzenlemektedir. Öyle bir noktaya varılmıştır ki, bugüne kadar BKBY’nin kontrolü altına olan askeri üsler ve topraklar; TC işgal güçlerine bırakılmıştır. Bununla da kalınmayarak Başûrê Kurdistan; yapılan ticari ve gizli anlaşmalarla, TC’nin arka bahçesi, yağma ve talan ekonomisinin bir uzantısı haline getirilmiştir. Irak rejimi; işgale karşı, devlet olma statüsünün gereklerini bile yerine getirememektedir. İran; ABD ablukası ve savaş tehdidi altında kendini nasıl savunacağının arayışı içerisinde bulunmaktadır.
Soykırımcı TC devletinin Başûrê Kurdistan’daki işgal harekatı böylesi bir ortam da yürütülmeye devam etmektedir. Tüm bunlar da 2017 yılının Eylül ayında Başûrê Kurdistan’da gerçekleşen Referandumun nedenlerine dair olan kuşkuları yeniden gündeme getirdiği gibi, haklı kılmıştır.
Diyar Xerîb’in katilleri ve işbirlikçilik
Bugün başta Başûrê Kurdistan halkı olmak üzere, tüm Kürdistan halkı tarafından da bu gerçeklik görülmektedir. Bunlar yaşanırken, TC devletinin işgal saldırıları karşı yapılan kimi açıklamaların da iyi niyet ve duyulan sorumlulukla olan bağı görülmekte ve değerli olmakla birlikte, yeterli bulunmamaktadır. Soykırımcı TC devletinin işgal saldırılarına karşı daha güçlü bir tutum ve karşı koyuşun sahibi olunması istenilmektedir. Onun içindir ki; Başûrê Kurdistan halkı ve Kürt kazanımlarının korunmasından yana olan herkes; her geçen gün BKBY’nin gerçekliğini anlamakta, işgale karşı; sesini daha da yükselterek, yüzünü/yönünü işgale, soykırımcı saldırılara karşı direnen; Özgürlük ve Demokrasi Güçlerinden yana çevirmişlerdir.
Başûrê Kurdistan’da tüm bunların yaşanmakta olduğu günlerde soykırımcı TC devleti işbirlikçi hain güçlerden aldığı istihbarati bilgilere ve teknik kullanımına dayandırdığı saldırılarla katliamlarına devam etmektedir. En son olarak da bunlara, uçaklarla yaptığı bombardımanlarla 5 Temmuz 2019 tarihinde Kandil’de gerçekleştirdiği katliam eklenmiştir. Bu katliamda KCK Genel Başkanlık Konseyi üyesi Diyar Xerîb (Helmet)’le birlikte toplam üç kişi yaşamını kaybetmiştir.
Başûrê Kurdistan’ın Süleymaniye-Karadağlı olan Diyar Xerîb için Süleymaniye de kurulan taziye çadırına gelen binlerce Başûrê Kurdistanlı bu katliamı gerçekleştirenleri ve işbirlikçilerini tanıdıklarını dile getirmiş ve büyük bir nefretle kınayarak; Diyar Xerîb’in mücadelesinin takipçisi olacaklarını belirtmişlerdir. Böylece soykırımcı TC devletine ve işbirlikçilerine gereken cevabı vererek, Başûrê Kurdistan’da gerçek özgürlük ve demokrasinin, tercihlerini yaptıkları; Özgürlük ve Demokrasi Mücadelesi ile gerçekleşeceğine inandıklarını, burada önünde bir kez daha saygıyla eğildiğimiz, Kürdistan’ın özgürlüğü ve birliği mücadelesinde bir öncü olarak rolünü oynamaya devam edecek olan; Garip Diyar’ın şahsında anısına olan bağlılığın bir gereği olarak; bir kez daha herkese ilan etmişlerdir.
Cemal ŞERİK