BEHDİNAN – Dengê Welat Radyosu’nda yayınlanan Dilistan programına katılan KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, Gazeteci Ciwan Tunç’un sorularını yanıtladı. Bayık, “Diriliş Devrimi, İlk kurşun ve 15 Ağustos Bayramı” olarak adlandırılan 15 Ağustos silahlı mücadelenin başlamasına ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu. Efsane komutan Egîd (Mahsum Korkmaz), Atakan Mahir, Delal Amed, Hüseyin Mahir ve Sarı İbrahim başta olmak üzere tüm şehitleri anarak konuşmasına başlayan Bayık, “Kürdistan’da yaşanan gelişmeler bu şehit arkadaşlarımızın emeği ile olmuştur. Halkımız onları hiçbir zaman unutmamalıdır” dedi.
15 Ağustos “İlk kurşun” olarak adlandırıldı. Bu mücadeleniz, hareketiniz ve halk için nasıl bir anlama geliyor?
Rêber Apo’nun, zindandaki özgürlük savaşçılarının, gerillanın ve tüm Ortadoğu halkının 15 Ağustos Bayramı’nı kutluyorum. 15 Ağustos hareketimizin ve halkımızın tarihinde özel bir yer alıyor. Söylendiği gibi ilk kurşunun atıldığı gündür. Bu kurşun ilk önce Kürt halkı için patlatıldı. Çünkü Kürt halkı ölümle karşı karşıyaydı. Yani Kürtler yaşıyor muydu, yaşamıyor muydu kimsenin haberi yoktu. Ölüm uykusundaydılar. Bundan dolayı halkı o durumdan çıkması gerekiyordu. 15 Ağustos hamlesi bunu ifade ediyordu. Ya bu halk ölüm uykusundan kalkacaktı, kaderini kendi eli ile değiştirecekti, kendi için mücadele edecekti, ya da o hamlede ayağa kalkamayacaktı ve bitecekti. Fakat Önderlik, “Eğer 15 Ağustos Hamlesi gelişirse, ölüm uykusunda olan Kürt halkı uykudan uyanacak, canlanacak, kendi için mücadele edecek. Bu belki zor olacak ama olacak” dedi. 15 Ağustos Hamlesi Kürtler için ilk kurşun oldu.
Yani Kürtler o hamle ile kölelikten, zayıflıktan, esaretten, ölümden döndü. Hamle Kürtleri ayaklandırdı ve tüm dünyada halklar için umut olmasını sağladı. Önder Apo’nun Kürdistan felsefesi bu şekilde başarıya ulaştı. İlk kurşun işgalcilere, kapitalist modernite sistemine de sıkıldı. Dolayısıyla Kürtleri ölüm uykusuna getiren işgalciler, hem de arkalarında kapitalist modernite sistemi vardı. Kürtler üzerinde soykırım siyaseti yürütüyorlardı. O siyasetin sonucunda Kürtler o hale gelmişti. Kürtler bunu kabul etmeyip her seferinde ayaklanmıştı ama bu ayaklanmalar sonucu darbe yiyerek zayıf düşmüştüler. Bu yüzden artık hiçbir şey yapamayız diyorlardı, tüm değerlerinden uzaklaşmışlardı. Bu da Kürtlere ölüme götürüyordu.
Önderlik, “Bu kabul edilemez. Hem Kürt halkı adına, hem insanlık adına bunu kabul etmiyoruz” dedi. O yüzden Kürtler sadece kendileri için değil tüm insanlık için de büyük bir hizmeti önlerine koymuştu. Bu halkın yaşaması lazımdı. Bu halkı yaşatmak için bütün imkanlarımızı harekete geçirmeliydik. 15 Ağustos hamlesi bu esas üzerinden gerçekleşti. Biliyorsunuz Türkiye Cumhuriyeti sadece Türkler tarafından kurulmadı. Türk ve Kürtler birlikte Cumhuriyeti kurdu. Meclisi birlikte kurdular. Bu meclis Kürtlerin özerkliğini kabul etti. Nereye kadar? 1924 yılına kadar. 1924 yılında kadar Türk ve Kürtler bu Cumhuriyet’in sahibiydi. Fakat ne zaman Türkler Fransa ile Ankara, İngiltere ile de Musul ittifakını gerçekleştirdi o zaman Türk devleti Kürtlerin inkarına başladı. “Bu Cumhuriyet sadece Türklerindir” dediler. Kürtleri ortak olarak görmediler. Daha sonra Türklere ait bir cumhuriyet kurmak için Kürtlere saldırdılar.
PKK, KÜRTLERE YÖNELİK İNKAR VE KATLİAMLARIN SONUCU ORTAYA ÇIKTI
Kürtler buna karşı durduğu için katliamlardan geçirildi ve göçe zorlandı. Kürtlerin her şeyini talan ettiler. Kürtler sayesinde tarihte Anadolu’yu kazandılar. Osmanlı Ortadoğu’da gelişti, daha sonra Cumhuriyeti birlikte kurdular. Bütün bunları bir kenara bırakarak Kürtleri günahkar yaptılar. Kürtler sadece kendilerine sahip çıkıyorlardı, başka bir şey istemiyorlardı. İradesine, diline, kültürüne, kimliğine, özgürlüğüne ve değerlerine sahip çıkıyordu. Kürtler, “Siz bizi inkar edemezsiniz. Sayemizde her şeyi kazandınız, birlikte her şeyi yaptık bizi katliamlardan geçiremezsiniz” diyordu. Kürtlerin kendilerine sahip çıkmasını suç saydılar. Kendisine sahip çıkan her Kürde “siz ülkeyi bölüyorsunuz, hainsiniz” dediler. Bu siyaseti yürüttüler.
PKK’nin kurulmasındaki sebep buydu. PKK Kürtlerin faşist işgalcilere karşı mücadelesini geliştirdi. Eksiklikler ve yanlışları oldu, PKK bunun üzerine kuruldu ki bir daha aynı hatalara düşülmesin. Eğer PKK 15 Ağustos hamlesini geliştirdiyse sebebi budur. Yani Kürtleri ölüm uykusundan kaldırıp yaşatmak için geliştirildi. Bu yüzden hem hareketimizin, hem de halkımızın tarihinde büyük bir öneme sahip. Bu hamle Kürdistan’da tarihi değiştirdi. Yok olmakla yüzyüze kalmış tarihi değiştirdi, Kürtleri ayaklandırdı, canlandırdı ve bugün tüm dünyaya umut olmalarını sağladı.
Başta komutan Egîd olmak üzere, komutanların 15 Ağustos Hamlesi’ndeki rollerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hem Amed zindanında büyük bir direniş sergilendi, hem de yokluk içinde bu mücadele başlatıldı. Faşist ve işgalci devlet, Diyarbakır zindanını Kürtlere mezar yapmak istiyordu. Kürt ve Kürdistan adına hiç birşeyi yaşatmak istemediler. Diyarbakır zindanında Mazlum, Hayri, Akif, Kemaller bu siyasete karşı amansız bir mücadele geliştirdiler. Sadece ideolojileri ve canları vardı. Bununla mücadeleyi geliştirdiler, böyle sonuç aldılar. Kendini zindanda ispatlayan bir harekete herkes inanır. Eğer Kürt Halk Önderi Öcalan ve PKK inanmış, bu harekette yer almış, bütün imkanlarını sunmuşsa bu Diyarbakır zindanındaki arkadaşların direnişine inandıkları içindi. Bundan dolayı adım attılar.
Rêber Apo da Ortadoğu’daki zorluk ve yokluk içerisinde bu mücadeleyi geliştirdi. Nasıl Diyarbakır zindanında o yoklukta direniş geliştirildiyse, Ortadoğu’da da aynı mücadele geliştirildi. Mazlum Doğan, “Bu çığlıklarımızın dünyaya duyulması gerekir” demişti. Rêber Apo da bunu esas aldı. Onların çığlıklarını nasıl dünyaya duyuracaktı. Bu yüzden Ortadoğu’da tarihi bir hamleyi geliştirdi. Ortadoğu’daki ve Amed zindanındaki çalışma birleşti, 15 Ağustos hamlesinin temeli oldu. 15 Ağustos hamlesi de Ortadoğu’da ve Amed zindanında olduğu gibi yokluk içerisinde ortaya çıktı. Bu hareketin gerçekliğidir. Bu hareket hiçbir zaman rahatlığı ve imkanlığı esas almadı. O yüzden Kürdistan’a, Kürt halkına ve özgürlüğüne sahip çıkacaksan rahat ve imkanların olmadığını bilirsin. Zorluk ve zahmet içerinde bu mücadeleyi yürüteceksin. Rêber Apo bu gerçekliği PKK militanlarına ve Kürt halkına kabul ettirdi.
Heval Egîd, bu gerçekler ışığında kendini eğitti. Önderliğin Kürdistan’da geliştirmek istediği militanlığı kendine esas aldı. 15 Ağustos’tan bahsettiğimizde aklımıza heval Egîd gelir. Heval Egîd 15 Ağustos ile bütünleşti. Neden? Çünkü pratikte öncülüğünü yaptı, Eruh’ta başarılı bir eylem gerçekleştirdi. Bu yüzden 15 Ağustos heval Egîd ile anlaşılıyor ve tanınıyor. Nasıl ki PKK Haki Kerar’dir, 15 Ağustos da Heval Egîd’dir. Heval Egîd’in yanı sıra bu hamlede emeği olan bir diğer arkadaş da gözlüklü Ali’dir. Bingöl halkımızdandır, şehit düştü. Yine Maraşlı Ömer heval, Mustafa Yöndem (Heval Erdal), Mehmet Sevgat (Heval Bedran) bu arkadaşlar da hamlede yer aldı. Kimileri Şemzînan, kimileri de Eruh komutasında görev aldı.
Heval Egîd bu hamleyi organize etti. Hem pratikte örgütledi, hem öncülüğünü yaptı, hem de Eruh’ta yer aldı. Bedran arkadaşlarla birlikte bu eylemi başarıya ulaştırdılar. Eruh’un tamamını kontrol altına aldılar. Şemzînan’ın belki hepsini kontrol altına alamadılar ama hamle orada da başarıya ulaştı. Hamle tamamen bu arkadaşların emeği sayesinde başarıya ulaştı. Bu arkadaşlar Önderliğin Kürdistan’da geliştirmek istediği hamleyi anladılar, bu yüzden hamle başarıyı kendileri için esas aldılar. Bütün hislerini, enerjilerini bu hamle için kullandılar. O yüzden bu hamlede büyük sonuçlar aldılar.
15 Ağustos hareketiniz ve toplumda nasıl bir değişim gerçekleştirdi?
15 Ağustos sadece Kürt halkında ve hareketimiz de değişim yaratmadı. Ortadoğu’da büyük bir değişim yarattı. Faşist işgalci Türk devletinde, kapitalist modernite sisteminde büyük bir etki yarattı. Bilindiği gibi kapitalist modernite sistemi Kürdistan’da kendi çıkarları için bir çok adım atmıştı. Bir çok yer inşa etmişti. Yine bir çok imkan sağlamıştı kendisine. Kürdistan’ı mülkleri olarak hesaplamıştılar. İşgalciler Kürtlere karşı soykırım siyaseti yürütüyordu ama bu imkanı onlara kapistalis modernite sistemi vermişti. 15 Ağustos hamlesinin çıkarlarını tehlikeye attığını gördüler, o yüzden faşist işgalci devletleri desteklediler. Her taraftan destek sundular. Bu şekilde hareketin önünü almak istediler. Hareket güçlendikçe bunlar daha fazla Türk devletine yardım ettiler. Türk devleti de bu şekilde savaşı büyüttü. NATO ve o devletlerin yardımları ile bu savaş büyüdü.
Bu şekilde hareketin ve Kürtlerin önünü almak istediler ki çıkarlarını savunabilesinler. Fakat onlar saldırdıkça, katliam yaptıkça, öldürdükçe, tutukladıkça, harekette bunları büyümesine sebep yaptı. Hareket büyüdükçe de çıkarları daha da tehlikeye girdi. İşgalciler üzerinde de büyük etkiler yaşandı. 12 Eylül faşist iktidarı kendine bir program hazırlamıştı ve bu programı hayata geçirmek için kimsenin kendisine engel olamayacağını söylüyordu. Ortadaki engelleri de kaldırmak istiyordu. Tek engel kalmıştı o da PKK ve Kürtlerdi. Diyarbakır zindanındaki vahşetin sebebi de oydu. Hareketin iradesini kırmak, önündeki engeli kaldırmak. Ki bu şekilde programını oturtmak, faşist bir sistemi Türkiye’de yerleştirmek istiyordu. Çünkü NATO ve kapitalist modernite sistemi bunu istiyordu.
Türkiye bir NATO ülkesiydi. Türkiye aracılığı ile Ortadoğu’da çıkarlarını gerçekleştirmek ve iktidarlarını güçlendirmek istiyorlardı. Kenan Evren bundan dolayı Kürtlere yönelik bir vahşet yürüttü. Fakat ne kadar adım atsalar da hedefledikleri amaca ulaşamadılar. Bugün Erdoğan ve Bahçeli Kenan Evren’in yarım bıraktığını tamamlamak istiyor, hatta O’nu geçmek istiyorlar. Kürdistan’da yaptıkları ile Kenan Evren’i bile geçtiler. Gerçek budur. Bütün demokrat, yazar, solcu, liberal, sendikalı, parti başkanları hepsini tutuklamışlardı. 15 Ağustos bütün bu kapıları açtı. Eğer daha sonra Ecevit, Demirel Cumhurbaşkanı olduysa bunlar hep 15 Ağustos hamlesinin sonuçlarıdır. PKK ve Kürtlere borçludurlar. PKK ve Kürtler faşizmin tam yerleşmesine izin vermediler, demokrasiyi savundular.
15 AĞUSTOS HAMLESİ, ASKERİ, FELSEFİK, İDEOLOJİK VE SİYASİ BİR HAMLEDİR
15 Ağustos hamlesi bu yüzden sadece askeri hamle değildir. Hatta askeri yanı eksiktir. İdeolojik, felsefik, siyasi, örgütlü, kültürlü yanı daha fazladır. Bu demokrasi hareketidir. Halkların ve insanlığın değerlerine sahip çıkan bir harekettir. Özgürlüğe sahip çıkma, faşizme karşı durma hareketidir. Bütün halkları faşizme karşı koruyor. Bu hareket Kürtlerde ve toplumda büyük bir değişime yol açtı. Artık bizi bitirdiler diyen Kürtleri ayaklandırdı, canlandırdı. Kürt insanında ve toplumunda işgalci sistemin yerleştirdiği her şeyi paramparça etti. Kürtler inkar ediliyordu, artık Kürtlerin inkar edilemeyeceğini gösterdi.
Kürtler vardı ve herkes gibi Kürdistan’da yaşamak istiyorlardı. Bunu ortaya çıkardı ve Kürtleri istedikleri ortadan kaldıramayacaklarını ispatladı. Kürt gençlerinde ve kadınlarında gerçek bir değişim yarattı. Evinden çıkamayan kadın dağa çıktı, gerillaya katıldı ve özgürlük savaşındaki yerini aldı. Şahsi çıkarları için maddiyat peşinde olan gençler yönün dağa verdi. Savaşa ve özgürlük mücadelesine katıldı. Gençler gün geçtikçe Türk devletinden koptu. Türk devletinin baskısından ve zulmünden kurtuldu, kendileri için özgürlüğü esas aldılar.
Kürt toplumunda ve erkeğinde de büyük değişimler oldu. Çocuklarının gerillaya katılmasını istemeyen, eşlerin evden çıkmasını kabul etmeyenler, mücadele etmeyi kabul ettiler. Hatta dağa çıkmalarını kendileri sağladı. Yani zihniyet devrimi oldu. Ölümden dönen Kürt halkı özgürlük için her şatta mücadele etti. Başı dik yaşamak istedi. Özgürlüğe hizmet etmeyen hayatı kendisine haram etti. Bu da Ortadoğu toplumunu da etkiledi. Rejim iktidarları altında nefes alamayan Ortadoğu halkları, baktılar ki Türk devleti bir NATO ülkesi olmasına rağmen Kürt özgürlüğü için başkaldırıyor, sonuç alıyor, onlar da bu esas üzerine düşünmeye başladı. 15 Ağustos Ortadoğu’da böyle bir değişim yarattı. O yüzden PKK 15 Ağustos’u her ne kadar Kürdistan’da geliştirse de, aslında tüm Ortadoğu ve insanlık için yapılan bir hamledir.
Komutan Egîd’in kişiliği bugün gerillada nasıl yaşıyor?
Kürdistan’da gelişen gerilla kendine Rêber Apo ve heval Egîd’i esas aldı. Belki bazı eksik ve yanlışlıklar yaşandı. Gerillalar ve komutanları Rêber Apo ve heval Egîd’i her açıdan kendilerine örnek aldılar. Önderlik ve heval Egîd gerçekliğinde kişiliğini oluşturmak istiyor. Bu şekilde önderliğin istediği savaşı yürütmek istiyor. Bilindiği gibi gerilla tarihte hep özgürlük gücüdür. Her zaman esir, fakir halklar gerilla olarak savaşmıştır ve özgürlüğünü elde etmiştir. Kürdistan’da da Kürt halkı ancak gerilla ile özgürlüğünü kazabilir. Gerilla dışında NATO üyesi olan Türk devletine karşı duracak bir güç yok.
Her açıdan imkanları fazladır. Fakat Kürt halkının imkanları o kadar yoktur. Gerilla da zaten eksik ve basit imkanlarla savaşa katıldı. Devletlere darbe vuruyor ve sonuç alıyor. Rêber Apo, Kürdistan’da nasıl bir gerilla savaşı yürütülüyor, strateji ve taktikleri ne olur, bu sorular üzerinden çok araştırma yaptı. Stratejik, taktik, örgütlülük, eğitim, şahsiyet ve zihniyeti geliştirdi. Komuta ve savaşçıların bu esaslar üzerinden hazırlanmasını, bu şekilde yürümelerini istedi. Bu yüzden büyük bir iş yaptı. Önderliğin, Kürdistan, tarih ve insanlık için yaptıklarını en iyi anlayanlardan biri de heval Egîd’di. Heval Egîd Önderliğin savaşa ilişkin geliştirdiği teoriler üzerine çok araştırma yaptı, derinleşti.
Gerillada ne eksiklik, ne yanlışlık var bunları ortadan kaldırmayı esas aldı kendisine. Bu şekilde gerillayı geliştirdi. Arkadaşlarını böyle örgütledi. Önderliğin istediği gerilla tarzını geliştirdi. 15 Ağustos hamlesinin gelişimi de bu şekilde sağlandı. 15 Ağustos’tan sonra zor ve zahmetli süreç başladı, gerilla bir kaç darbe yedi. Hatta bazıları gerillanın sonu geldi diyordu. O dönem komutan Egîd’in arkadaşları ve ondan eğitim alan gerillalar büyük bir rol oynadılar. Zor şartlarda, eksik imkanlarla gerillayı nasıl büyütürüz diye çalıştılar. Düşmana darbe vurmayı esas aldılar ve pratikte bunu geliştirdiler. Gerillanın hiçbir zaman tasfiye olmayacağını gösterdiler. Gün geçtikçe gerillanın büyüyeceğini herkese ispat ettiler.
Komutan Atakan Mahir’in şahadet yıldönümü. Yine Delal Amed, Sarı İbrahim ve Hüseyin Mahir gibi sembol olmuş komutanlara ilişkin neler söylemek istersiniz?
Nasıl ki heval Egîd, Mustafa Yöndem, gözlüklü Ali ve diğer arkadaşları gerilla öncüleri olarak görüyorsak, onlar gibi bir çok arkadaş var. Belki şuan adlarını tek tek söyleyemiyor, onlara ilişkin konuşamıyoruz ama heval Egîd, Atakan, Delal, Hüseyîn Mahîr, Sari İbrahîm şahsında insan hepsini dile getirebilir. Çünkü bu arkadaşlar tüm şehit arkadaşların temsilcileridir. Tüm özgürlük savaşçılarını temsil ediyorlar. Heval Egîd Önderliği kendisine esas aldıysa, güçlü bir bağlılığı vardı, yine arkadaşlarına da büyük bir bağlılığı ve saygısı vardı. Özgürlük dışında bir yaşamı kendisine haram etmişti. Mütevaziydi, komutanlığı yetki ile değil iş ve emeği ile yapıyordu. Bütün arkadaşlara örnek oluyordu. Bir tehlike varsa önce o gidiyordu ki arkadaşları o tehlikeyi yaşamasın diye. Bütün bu esasları kişiliğinde ve zihniyetinde oluşturduğu için yanlışlığa ve eksikliğe düşmüyordu. Her zaman arkadaşlarımı nasıl geliştirir ve başarılı olmalarını nasıl sağlarımı kendisine esas alıyordu.
Heval Atakan, Delal, Hüseyin Mahir ve Sarı İbrahim de bu özellikleri kişiliklerinde ve zihniyetlerinde oluşturdu. Heval Egîd nereye giderse gitsin orayı canlandırıyordu, harekete geçiriyordu. O’nun yanında olan arkadaşlar kendisinden güç alıyordu. Moral, coşku ve inançları artıyordu. Bu arkadaşlarda nereye giderse oraya ruh veriyordular. Hiç bir zaman kendilerini arkadaşlardan üstün görmüyorlardı. Daima nasıl arkadaşlarına, halkına hizmet ederiz, onları nasıl geliştiririzi esas alıyorlardı. Bunlar Önder Apo’nun özellikleridir. Özellikle Kürt kadınların içinden heval Delal gibi bir arkadaşın çıkması çok önemlidir. Belki erkeklerde biraz gelişme olmuştu ama önemli olan kadınlarda komutan ve öncü çıkması. Heval Delal bunu gerçekleştirdi. Kürt kadınını, gerillayı, gençleri ve Kürt halkını temsil etti. Büyük bir gelişme sağladı.
Rêber Apo Kürtlerin esas sorununun öncü sorunu olduğunu kavratmıştı. Eğer bu sorun çözülmezse sen ne kadar çalışırsan, ne kadar savaşırsan da sonucu değiştiremezsin. Çünkü bu tarihte bir çok defa ispatlandı. O yüzden tarihten ders çıkarmıştı. Öncülük sorununu çözülmesi lazımdı, öncü kişiler geliştirilmeliydi. Heval Egîd, Atakan, Delal, Sari Îbrahîm, Hüseyîn Mahîr ve bir çok arkadaş bunu kendine esas aldı. Bu yüzden bu arkadaşlarda öncü kişilik gelişti. Gittikleri her yere ruh veriyordular, özgürlük duygularını büyütüyorlardı. Daima Hareket yönetimi için güç oldular. Tartışmalarıyla, yaklaşımlarıyla, sorunları çözmeleri ile, pratikleriyle, yaşamları ile her alanda yönetim, komutanlık ve savaşçılar için büyük bir kuvvet oldular. Eğer bugünlere ulaştıysak bu tamamen şehitlerin verdiği emeklerin sonucudur, Rêber Apo’nun çalışmalarının neticesidir. Bu arkadaşlarda mücadelede büyük bir rol oynadılar.
KÜRT HALKI BÜYÜK DEĞERLER VE KİŞİLİKLER ORTAYA ÇIKARDI
O rol, mücadele ve emeklerin sonucu bugünlere ulaştık. O yüzden halkımızın bu kahramanları hiçbir zaman unutmaması gerekir. Özellikle halkımız, Kürt kadınları heval Delal’i unutmamalıdır. Ne kazanım sağladıysak, heval Delal, Atakan, Hüseyin, İbrahimler sayesinde kazandık. Bu arkadaşlar Kürtlerin ve insanlığın büyük değerleridir. Bu değerler ne kadar savunulursa, Kürt ve insanlık da o kadar savunulur. Öyle olmazsa Kürt halkı ve insanlık savunulamaz. Kürt halkı bu değerleri ortaya çıkardı.
Bununla kendini de büyüttü ve bugünlere erişti. Bugüne kadar bu değerlerine nasıl sahip çıktıysa bundan sonrada sahip çıkacaktır, kazanacaktır ve insanlığa kazandıracaktır. Eğer tarihe, değerlerine sahip çıkmazsa, bu esaslar üzerinden kendini yenilemezse elde ettiği kazanımlarını da kaybeder ve insanlığa da kaybettirir. Bu yüzden Kürt halkı, PKK, Rêber Apo şimdiye kadar nasıl bu büyük kişilikleri çıkardıysa, bundan sonra da çıkaracaktır. Çünkü PKK tarihini araştırdığımızda bunu iyi görüyoruz. Bu yüzden bu hareket her zaman gelişiyor ve başarıyor. Bundan dolayı tüm saldırı ve komplolar sonuç alamazlar.
Bu hareket büyük emeklerle, büyük bedellerle, büyük şehitler ve kişiliklerle kuruldu ve geliştirildi. Eğer bir hareket bu esaslar üzerinden kurulursa ve mücadele ederse kimse önünü alamaz. Bundan dolayı tüm Kürt kadınları ve gençleri, Kürt insanı, ben yurtseverim, demokratım, sosyalistim, insanlık değerlerine bağlıyım diyen herkes, Rêber Apo ve bu arkadaşları kendine esas almalıdır. Bu kişilikler üzerinden kendini eğitmelidir. O zaman kendinde büyük kişilikler yaratacaktır. Halkımızın ihtiyacı bu öncü kişiliklerdir. O zaman bu halkı her şartta özgür yaşatabilirler. Geleceğin garantisi de budur.
Gerilla “Ulusal kurtuluş savaşı” ile mücadelesine başladı. Bugün projesini yeniledi ve “modern gerilla” olarak tartışılıyor. “Modern gerilla” nasıldır ve görevi nedir?
PKK kurulduğu zaman bir paradigma üzerine kuruldu. Reel Sosyalizm paradigması vardı. Demokrasi, özgürlük, sosyalizm için mücadele edenler bu paradigmayı esas alıyordu. PKK de bu paradigmayı esas aldı. Bu paradigmada devlet, iktidar ve onun için savaşmak vardı. PKK de bir süreye kadar bu paradigma ile mücadele etti, bir çok değişim ve gelişim gösterdi, sonuç aldı. Fakat daha başlangıcında Rêber Apo bu paradigmaya ihtiyatlı yaklaştı. “Biz bilimsel sosyalizmi esas alıyoruz” dedi. Araştırma yaptıkça, pratiği geliştirdi. Gördü ki bu paradigma ne kadar gelişse gelişsin önüne koyduğu amaca ulaşamayacağını gördü. Bazı açılardan ters düşüyor ve zarar veriyor.
Bunu gördü Önderlik. Bunun için nasıl bir çözüm olacağını araştırmaya başladı. Bu arayış sırasında yeni bir paradigma geliştirdi. Reel sosyalizm Sovyetler’de çökmüştü. Bu da Önderliğin yeni paradigmayı geliştirmesine hizmet etti. Reel sosyalizm çökmeden önce Önderlik yeni bir paradigma geliştiriyordu. Pratik yaptıkça da geliştirdi. Sovyetlerin yıkılışından sonra da tamamen geliştirdiği paradigmayı esas aldı. Reel sosyalizm ile alakasını kesti. Hareketi yeni paradigma üzerinden geliştirmek istedi. İnsanlar bir paradigma ile yıllarca mücadele yürütüyorsa, daha sonra bu paradigmayı değiştirmesi rahat olmuyor.
Tarihte de yeni bir paradigmaya geçildiğinde doğru ve yanlış yaklaşımlar olabiliyor. PKK’de de bu oldu. Kapitalist modernite sisteminde yer alan ve onlarla ittifak yapan Kürtler, bunun önünü almak istediler. Yani hareketin yeni paradigma üzerinden kendini inşa etmesini engellemek istediler. Çünkü yeni paradigmanın kurulması onlar için büyük bir tehlike oluşturuyordu. Baktılar paradigmada değişiklik oluyor, harekette doğru ve yanlış yaklaşımlar sergileniyor, hareketi tasfiye etmek isteyenler paradigmaya doğru yaklaşanlar üzerine hesaplarını geliştirdiler. Tasfiyecileri egemen kılmak istediler ki PKK’yi tasfiye edebilsinler. PKK’de bilinen kişilikler buna hizmet ettiler. Az kalsın Önderliğe bağlılık adı altında hareketi ortadan kaldırıp, herkesi kandıracaklardı. Fakat hareket bu tehlikeyi atlattı. Eski paradigmayı bırakıp, yeni paradigmayı esas aldı. Yeni paradigmaya geçişti bazı eksiklikler de yaşandı.
PKK’DE HAİN VE TASFİYECİLERİ EGEMEN KILMAK İSTEDİLER
Gerillanın yeni paradigma üzerinden kendinde bir değişim yaratması gerekiyordu. Bunun için gerilla biraz geç kaldı. Bazı eksiklik ve yanlışlıklar yaşandı. Düşman da bundan faydalandı ve gerillaya darbe vurdu. Gerilla ve tamamında hareketin rolünü oynamasını istemedi. Eğer kayıplar yaşandıysa ve hala yaşanıyorsa sebebi budur. Dolayısıyla işgalcilerin kapitalist modernite sistemi, onlarla hareket edenler, PKK ve Kürtler arasında bu hainleri de egemen kılmak istediler. Ki PKK o değişimi kendinde yaratmasın, o atılımı geliştirmesin. Bu şekilde hareketi kendi için meşgul etmek istediler. Halk arasında hareketi zayıflatmak istediler. Kıymetsizleştirip toplumu etkilemek istediler. Bu yüzden önderliğin harekete sunduğu bu değişimi biran önce gerçekleştirmesi gerekiyordu. Eğer hızlı bir şekilde geliştirseydi tasfiyecilerin yaptığı tahribatlar bu kadar büyük olmayacaktı. Etkileri de bu kadar uzun sürmeyecekti.
Her ne kadar gerilla hareketi Önderliğin mücadelesi ile tasfiyecileri bertaraf ettiyse de onların harekette yaydığı fikirleri tam olarak ortadan kaldıramadı. O yüzden yeni paradigmaya geçiş öyle rahat ve çabuk olmadı. Bu bize büyük zararlar da verdi, hala da veriyor. Belki ilk yıllardaki gibi değil ama hala zararları var. Şimdi gerilla bu esas üzerinden tasfiyecilerin gerillaya yerleştirdiği düşünceleri ve yaklaşımları tamamen ortadan kaldırmak istiyor. Yine gerilla yeni paradigma üzerinden kendini geliştirmek istiyor. O yüzden devlet ve iktidar için savaşmayı esas almıyor. Tamamen kadın özgürlüğünü, ekolojik özgürlüğü, toplumu, demokrasiyi geliştirmeyi esas alıyor. Demokratik Konfederalizm, Demokratik Özerklik ve öz savunmayı esas alıyor. Hareket öncülüğünde değişimi esas alıyor. Eski paradigmada işçi ve köylüler öncüydü, yeni paradigmaya göre kadın ve gençleri esas alıyor.
Gerillanın amaçları arasında yaşam, toplum ve özgür bir kişilik olduğu için ve bunu da kadının özgürlüğünde, demokratik toplumda gördüğü için mücadele ediyor. Gerilla şuan demokratik moderniteyi kendine esas alıyor. Eski gerilladan farklı olarak kendini bu esaslar üzerinden yaratıyor. Artık eski paradigma ile gerillacılık kalmadı. Eğer eski paradigmaya göre gerillacılık yaparsa darbe yer, tasfiye olur. Yeni paradigma üzerinden kendini geliştirirse o zaman gerilla savaşını yürütebilir. Kürt halkı ve ezilen halklar için özgürlük gücü olabilir. Nasıl ki Sovyetlerin yıkılmasının ardından kapitalist moderniye sistemi, “artık sosyalizm öldü, sonuna kadar kapitalizm olacak” dedi ve sosyalizme karşı ideolojik bir savaşı geliştirdi, sosyalizmi kıymetsizleştirmek istedi, şimdi de gerillayı özgürlük gücü olmaktan çıkarmak istiyor. O yüzden tekniği geliştirdiler, nerede gerilla varsa tekniğini oraya veriyor. O teknikle gerillaya darbe vurmak istiyorlar. Gerilla ezilen halkların özgürlük gücü olmasın ki sistemlerini yaşatabilsinler diye bu tekniği Türkiye’ye verdiler.
GERİLLA ÇOK ZOR ŞARTLAR ALTINDA MÜCADELE EDİYOR
Türkiye o tekniği güçlü bir şekilde kullanıyor. Keşif uçakları, termal, bombardıman uçakları bütün savaşı bu şekilde yürütüyor. Gerillanın yeni paradigmaya göre kendisini geliştirmesini istemiyor. Bu şekilde gerillanın Kürt halkı için özgürlük gücü olmasın istiyor. Ki bu şekilde Kürtlerin umudunu ve iradesini ortadan kaldırmak istiyor, Kürdistan’ı tamamen egemenliği altına almak ve mülkü yapmak istiyor. Kürdistan ve Kürt adına ne varsa ortadan kaldırmak istiyor. Hatta gerillayı tamamen ortadan kaldırmak istiyor ama bunu yapamıyor. Ortadan kaldırmak için de bu tekniği kullanıyor. Bu teknik kapitalist modernite sistemi ve NATO’nun verdiği tekniktir. “Tekniğimiz yerli ve millidir” diyorlar. Bunlar yalan ve boş konuşmalardır. Sistem Türkiye’ye vermiş onlar da kullanıyor. Türkiye sistem adına gerillayı ortadan kaldırmak istiyor.
Bu yüzden Erdoğan-Bahçeli’nin Kürtlere yönelik vahşetine karşı kimse ses çıkarmıyor. Bu yüzden gerilla çok zor şartlar altında mücadele ediyor, kahramanlık yapıyor, büyük bedeller de ödüyor. Bazıları hala düşmanın tekniğine karşı kendini örgütlemediği ve disipline edemediği için bedel ödüyor. O yüzden biran önce düşmanın tekniğine göre kendini yenilemeli. Yani yerleşmede, hareket etmede, yürümede, hedefe gitmekte ve hedeften sonra geri dönmede artık eskisi gibi yapmamalı. Kendisinde disiplin etmede geliştirmeli. Hareket stilini genişletmeli. Kendini düşmanın ve adamlarının tekniğinin kontrolü altına koymamalı. Eylemlerini uzatmamalı, çabuk yapmalı, netice almalı ve eskisi gibi çoklu bir şekilde hareket etmemelidir. Yine kamuflaj konusunda çok dikkatli olmalı ki düşman keşif, termal ve dürbün ile gerillanın yerini tespit edememeli.
Ayrıca daha önce çok kullandığı, düşmanın da bildiği ve kontrol mıntıkası oluşturduğu noktaları gerillalar fazla kullanmamalı, arazide fazla nokta kullanmalı, kendini diğer noktalara mahkum etmemelidir. Darbe yiyeceğini gördüğü dağlarda durmamalı. Çalışamadığı dağlarda ısrar etmemeli. Nasıl darbe yememeli, düşmana nerede daha fazla darbe vurmalı bunları esas almalıdır. Düşmanın çok sağlam yaptığı yerlere gitmemeli. Çünkü giderse sonuç alamaz ve darbe yer. Gerilla tekniğini iyi çalıştırmalı. Sabotaj, pusu, saldırı, rahat ulaşacağı hedefleri ve sonuç alıcı eylemleri esas almalı. Düşmanın büyük tedbir aldığı yerleri hedef kendine yapmamalı. Düşmana daha çok arazide, hareket halinde ve pusuda darbe vurmalı. Yani gerillanın klasik kuralları vardır, düşmanın kullandığı tekniğe göre, istihbarata göre, yeni taktiklere ilişkin derinleşmeli ve yenilenmeli. O zaman gerilla fazla darbe yemez. Halkın umutlarını da gerçekleştirebilir, düşmana ağır darbe de vurabilir.
15 Ağustos çizgisine göre bugün halka ne tür görevler düşüyor?
Hareket ve halk olarak büyük bir savaşın içerisindeyiz. Hareketimizi ve halkımızı tasfiye ve imha etmek istiyorlar. 3. dünya savaşında uluslararası komployu yenilemek istiyorlar. Komplonun ayaklarında yer alanlardan bazıları Kürttü. Şimdi de yine bu ayaklar üzerinden komployu geliştirmek istiyorlar. Eğer Kürt ayağı olmasaydı komployu hiçbir zaman geliştiremezlerdi, bu mümkün değildi. Komploculara bağlı bazı Kürtler üzerinden komployu geliştirmek istiyorlar. Halkımızın bunu çok iyi bilmesi lazım. PKK’ye darbe vurmak ve tasfiye etmek istiyorlar. Sadece Bakur’da değil tüm parçalarda halkımızı ortadan kaldırmak istiyorlar.
Erdoğan ve Bahçeli’nin yürüttüğü siyaset tamamen Kürtleri katliamdan geçirme siyasetidir. Ortadoğu’da yaşanan savaşta bunu yapacaklarını hesap ediyorlar. Devletlerini de bu şekilde büyütmek istiyorlar. Bu yüzden Kürtler bunu iyi bilmeli ağacın kurdu ağaçtan olmasa, ağaç düşmezdi. (Kûrmê darê ne ji darê be, dar nakeve). Kürtlerin aralarını sağlam tutması lazım. Kendilerini kurtlardan, yani ajanlardan, ihbarcılardan korumalıdır. Onları içinde yaşatmamamlı. Halk arasında fuhuş, kötülük, hırsızlık, ajanlık geliştirenleri içinde barındırmamalı.
İşgalci devlet bazı hain Kürtlerle Kürt toplumunda eroin, fuhuş, hırsızlık ve bütün ahlaksızlıkları geliştiriyor. Bu şekilde Kürt halkını insanlıktan, ulusallıktan ve özgürlük mücadelesinden uzaklaştırmak istiyorlar ki iktidarını sürdürsün. O yüzden her aileden ricam odur ki çocuklarına, ailelerine, komşularına ve insanlarına sahip çıksınlar. Düşmanın hizmetine girmelerine izin vermeyin. Ajanlığı, ihbarcılığı, ahlaksızlığı, fuhuşu, hırsızlığı kendilerine yaklaştırmasınlar. Ki toplum sağlam kalsın, bu esaslar üzerinden kendisi için mücadele etsin ve sonuç alsın.
ZİNDANLARDA BÜYÜK BİR ZULÜM VAR
Bugün Erdoğan-Bahçeli’nin faşist işgalci devleti çok zayıf bir duruma düşmüş. Mücadelemiz sayesinde zayıf düştü. Bu yüzden hırçınlaşmış durumda. Bundan dolayı katliam, tutuklama ve hakaretlerini arttırıyor. Eğer Kürtler arasında çürümeyi geliştirmesini engellersek, kendimize iyi sahip çıkarsak, birliğimizi sağlarsak, ulusal birliğimizi geliştirirsek, her açıdan işgalcilere karşı durursak, her insanımız nerede olursa ulusal görevini yerine getirirse, işgali kabul etmez. Polis-asker savunma gücü değil, Kürtleri yok etme gücüdür. Devletin bütün kurumları Kürtleri yok etmeyi esas alıyor.
Kürtlerin buna karşı birbirlerine sahip çıkması lazım. Hareketine ve değerlerine sahip çıkmalı, birliğini güçlendirmelidir. Önderliğini güçlü bir şekilde sahiplenmeli. Faşizme karşı durun. Türkiye’deki demokrasi mücadelesini güçlendirin, demokrasi güçleri ile birlikte demokrasi cephesini güçlendirin. Kürtçe diline sahip çık, Kürtçe eğitimi her yerde geliştir, herkesin Kürtçe konuşması lazım. Kürtçe dilini herkese, çocuklarına, insanlarına öğret. Adaletsizliğe karşı dur. Türkiye’de hukuk ayaklar altında. Adaletsizlik gelişmiş durumda. Bunu herkes dile getiriyor. Bunun için adalet hareketi örgütlemeli ve geliştirilmelidir.
Demokrasi herkesten fazla Kürtlere hizmet ediyor. Bunu bildikleri için de demokrasiyi ortadan kaldırmak istiyorlar. Faşizm ve katliamda ısrar ediyorlar. Kürtler de buna karşı demokrasi, özgürlük, adalet hareketlerini geliştirmede ısrar etmelidir. Bu Kürtlere büyük kazandıracaktır. Şuan zindanda arkadaşlara ve yurtsever insanlarımıza dönük büyük zulüm ve hakaretler gelişiyor. Özellikle direniş geliştikten sonra bunları yaptılar. Zindanların bunu kabul etmemesi lazım. Nasıl ki tecride karşı kahramanca durdular, devleti geri adım atmaya mecbur ettiler, yine işgalciliğe ve zulme karşı da durmalılar. Onların karşısında boyun eğmemeliler. Onlar ne kadar işkence, zulüm, hakaret, şantaj ve tehdit etseler de hatta insanlık ve ahlak dışı şeyler yapsalar da korkmayın, geri adım atmayın. Zindanlarda Mazlumlarla başlayan ve bugüne kadar devam kahramanlıklar daha yüksek bir aşamaya gelmelidir.
KİMSEYİ BEKLEMEYİN
Gerilla büyük kahramanlıklar sergiliyor, büyük bedeller ödüyor. Eksik ve yanlışlıklarını biran önce ortadan kaldırması lazım. Mücadelesini daha da büyütmeli. Halkımız nerede olursa olsun hain Kürtleri içinde barındırmamalı. Bırakmamalılar düşman aralarında kötülük yapsın. Kendilerine her açıdan sahip çıkmalılar ve her şekilde işgale karşı durmalılar. Kendilerini örgütlemeliler, gücü odur. Eğer kendini örgütlemezse, düşman bundan faydalanır ve darbe vurur. Düşman şuan halkın arasına güvensizliği yerleştirmiş ve geliştirmiş. Öyle yapıyorlar ki kimse kimseye inanmasın. Ki kimse kimseye ulaşmasın, güçlü olmasınlar ve onlara karşı durmasınlar. Bu yüzden kimse düşmanın oyununa gelmesin.
Birlikte inanın, birliğinizi güçlendirin, birlikte yaşayın ve mücadele edin. Buna gelmeyeni aranızdan çıkarın, yaşatmayın aranızda. Köyde, mahallede ve şehirlerinizde bunları yaşatmayın. O zaman düşman rahat bir şekilde aranıza giremez, öldürme ve tutuklamaları yapamaz. Halkımızdan isteğim şudur, kimseyi beklemeyin. Demeyin “Birileri bize sahip çıksın, birileri bizi kurtarsın ve özgürleştirsin.” Özgürlüğünüz sizin elinizde. Bu da örgütlenme ile olur. Kendinizi ne kadar örgütlerseniz, ne kadar faşizme karşı durursanız, ne kadar mücadelenizi geliştirirseniz, özgürlüğünüzü o kadar çabuk elde edersiniz.
Kimse size özgürlük vermez, hele hele Türk hiç vermez. AKP-MHP hiç vermez. Onlara güven olmaz. İstanbul seçimlerinde de bu görüldü. Eğer biraz vicdanları olsaydı, demokrasiye biraz inansaydılar istifa ederdiler. Çünkü kaybettiler. Dünyada herkes istifa ediyor. Ama onlar onu yapmıyor, daha çok savaş, tutuklama, zulüm, ölüm ve hakaret geliştiriyorlar. Bütün konuşmaları kandırma üzerine. Kimse laflarına inanmasın. Onlardan nasıl kurtulur onu esas almalılar. Bu da mücadele ile olur. Mücadelesiz insanlar kurtulamaz. Bu yüzden hem halkımız, hem de Türkiye’nin demokratları ilişkisini güçlendirmeli, faşizme karşı durmalıdır. O zaman daha çabuk yenilecektirler, bedellerimiz daha az olacaktır. Kürt ve Türkiye halkının kazanımı büyük olacaktır. Ortadoğu halklarının da büyük kazanımları olacak. Bu esaslar üzerinden bir kez daha Rêber Apo’nun, zindandaki arkadaşların, bütün halkımızın bayramını kutluyorum. Selam ve hürmetlerimiz sunuyorum, başarılar diliyorum. Başarı dışında bizim başka seçeneğimiz yoktur.