Leyla Güven, Nasır Yağız ve diğer açlık grevi direnişçilerinin bugün tarihi bir destan yazdığını belirten KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, “Bu destan da yarın daha büyük bir destanın temelini oluşturacaktır” dedi.
HABER MERKEZİ – KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, Dengê Welat Radyosu’na konuştu. Dilistan programına katılan Bayık, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ve PKK gerçekliğine dikkat çekti. PKK’nin Kürdistan, Türkiye ile Ortadoğu’nun demokratikleşmesinde kendini sorumlu gördüğünü söyleyen Bayık, “Önder Apo, bu esas üzerinden ideoloji ve felsefeyi ileri götürdü. İlk başlarda reel sosyalizmin etkisi vardı. Önder Apo her zaman öngörülüydü. Araştırıyordu. Reel sosyalizmin sonuç alamadığını gördü.
Reel sosyalizmin araçlarının sosyalizme hizmet etmediğini gördü, hatta bir çok taraftan da ters düşüyordu. Ne kadar çalışsa da hem Kürt halkı, hem de insanlık için ileriye dönük bir şey olmuyordu. Bunu gördüğü anda kendi ideolojisini, felsefesini ve paradigmasını geliştirdi. Sovyetlerin dağılmasının ardından paradigmasının doğru olduğunu gördü. Önder Apo hem düşünüyor, hem de düşündüğünü hayata geçiriyor. O yüzden gördük ki amaçladığı hedefleri bu paradigma ile gerçekleştiremeyecek. Bunları gördükçe kendine ve paradigmasına inandı. Bu gerçeklik üzerine ideoloji, siyaset, mücadele çizgisini ve yöntemlerini daha da geliştirdi.
Sovyetler dağılmadan önce, yapılan şeylerin sosyalizmle alakası yok, bir değişimin gerçekleşmesi lazım diyordu. Bu değerlendirmeyi yaptıktan sonra o dönem Sovyetleri esas alan partiler, “Bunlar sosyalizme karşı” diyerek bize saldırdılar. Ortaya çıktı ki sosyalizm bu değildi. Bunu gördükten sonra paradigmasını daha da geliştirerek, sosyalizme ve insanlığa büyük bir hizmet etti. Sosyalizm, demokrasi, özgürlük ve eşitliği sağladı. Gün geçtikçe bu durum daha iyi anlaşılıyor” diye konuştu.
BİZ BİR MANİFESTO HAZIRLIYORUZ
Bu gerçekliğin ardından bir taraftan sosyalist, ekolojist, solcu ve feministlerin Öcalan paradigması etrafında toplandığına dikkat çeken Bayık, diğer taraftan Öcalan’ın işgalci, hain ve emperyalistler tarafından da hedef haline getirildiğini söyledi. Konuşmasının devamında PKK’nin rol ve misyonuna da değinen Bayık, “Nasıl eskiden Marx, Engels, Lenin ve diğerlerinden sosyalizmin geliştirmesi için umut beklendiyse ve bu esas üzerinden 1. Enternasyonal, 2. Enternasyonal ve 3. Enternasyonal’ı geliştirdiler. Bu enternasyonallerle sosyalist hareket güçlendi. Şimdi de demokrat, sosyalist kişiler PKK ve önder Apo’ya böyle bir umutla bakıyorlar.
Diyorlar PKK ve Önder Apo böyle bir adım atsın. Özellikle de kadınlar bunu istiyor. Çünkü Önderlik kadınlar için büyük bir çalışma yaptı. Kadınlar şimdi daha çok kendi gerçekliğine sahip çıkıyor. Bugün de PKK’nin bu umutlara sahip çıkması lazım. Bu yüzden PKK büyük emek ve bedellerle bir mücadele geliştirdi. İnsanlık için kazanımları oldu ve buna da sahip çıkması gerekir. Hareketimiz de bu esaslar üzerinden çalışmalarını yürütüyor. Şimdi bir manifesto, bir program geliştirmek istiyoruz. Bu gerçeklik üzerinden bir örgütlenmeyi geliştirmek gerekir. Çünkü faşizm şuan büyük bir kriz yaşıyor. Bundan dolayı kapitalist moderniteye karşı, demokratik modernitenin gelişmesi lazım” dedi.
PSİKOLOJİK SAVAŞ İLE SONUÇ ALAMAZLAR
Murat Karayılan’ın “Hazırlıklarımız sürüyor, Kürdistan’da düşmanın belini kıracağız” açıklamasına değinen Bayık devamla şunları belirtti: “Onlar nasıl PKK’yi tasfiye etmek, Kürtleri soykırımdan geçirmek istiyorsa, PKK de bunu engelliyor. Bunun için mücadele ediyor. PKK bunlara asla fırsat vermeyecektir herkesin bunu bilmesi gerekir. Halkın umudu gerilladır. Eğer gerilla darbe yerse düşman bundan sonuç alacağına inanıyor. Sovyetler dağıldığında kapitalist modernite “Artık kapitalist moderniteye sistemi dünyaya hakim ve hep böyle sürecek” diyerek sosyalist güçlerin umudunu kırmak istediler.
Fakat gerilla tarihten bu yana her zaman özgürlük gücü olmuştur. Her zaman yoksul halkların özgürlük gücü olmuştur. Reel sosyalizmin yıkılışından sonra gerillayı da tasfiye etmek istediler. Şuan dünyada sosyalizmi temsil eden Önder Apo’nun Kürdistan’da geliştirdiği gerilladır. Bundan dolayı kapitalist güçler Türk devletine tekniki destek verdiler. Bu şekilde gerillaya darbe vurmak istediler. Kürt ve Ortadoğu halklarını umutsuz bırakmak istediler. Gerilla da buna karşı taktikler geliştirerek halkların umudunu güçlendirmek istiyor.
Erdoğan ve Bahçeli umutlanmasın, “Keşif uçaklarımız var, tekniğimiz var, bu şekilde sonuç alırız” demesinler. Kendini kandırıyorlar. Hiçbir zaman gerilla ve PKK’yi tasfiye edemezler. Eskisi gibi Kürt halkını köle yapamazlar. Artık Kürtler özgürlük dışında bişeyi kabul etmezler. Kürt halkı sıfırdan başlayarak bugün büyük bir aşamaya geldi. Yokluktan bu imkanları yarattı. Kürt halkı artık geriye değil ileriye gidecektir. Eskiden Kürtlerin dostu yoktu, şimdi bir çok dostu var. Kürtlerin elinde büyük bir felsefe ve ideoloji var. Bu felsefe ve ideoloji ile kimse Kürtlerin ve PKK’nin önünü kesemez. Bu yüzden psikolojik savaşları sonuç alamayacak. Gerillanın kendi içinde yaşadığı değişim belli oluyor zaten.”
DEVLET ZULÜM VE İŞKENCE İLE EYLEMLERİN ÖNÜNÜ KESMEK İSTİYOR
Zap destanına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Bayık, “Zap çok önemli, tarihte yeri ayrıdır. Ama bizim için sadece Zap değil PKK tarihinde birçok destan var. Bu direnişlerin yıl dönümleri yeni destanların olmasına vesile oluyor. Bu Önder Apo ve PKK gerçekliğidir. Bugün Leyla Güven, Nasır Yağız, zindandaki arkadaşlar ve diğer direnişçiler öncülüğünde bir destan yaşanıyor. Herkes bunu görüyor. Diyorlar, “Yazılan destan bize ruh veriyor, zayıf, eksik ve ayıbımızı yüzümüze vuruyor. Kendimizi bu ayıptan nasıl kurtarırız.” Bundan dolayı eylemcilerin etrafındaki direniş büyüyor. Bu destan da yarın daha büyük bir destanın alt yapısı olacak bu hareketin gerçekliğidir” dedi.
Açlık grevi direnişçilerine verilen desteğe de değinen Bayık şöyle konuştu: “Zindandaki arkadaşlarla daha fazla iletişime geçilmesi lazım. Cezaevlerini telefonla arayabilirler, zindanların kapısına gidebilirler, yürüyüş ve eylemler düzenleyebilirler. Ailelerin demokrasi güçlerine, sosyalist, hümanist kesimlere ve insan hakları kurumlarına hitap etmeleri gerekiyor. Bu esaslar üzerinden ailelerin durmaması lazım. Onlardan istenen çocuklarına sahip çıkmaları. Mücadele, emek ve bedellerine sahip çıkmaları lazım. Toplumu da harekete geçirmeleri gerekiyor. Eğer zindandaki arkadaşların aileleri kendilerini iyi örgütleyip, zindanlara sahip çıksalar bu aileler az değil binlerce kişidirler. Akraba ve tanıdıkları var. Devlet önlerini alamaz sayıları çok fazla çünkü. Cesaret ve kararlılıkla hareket etmeleri lazım.
Zindandaki arkadaşlar zorluk, işkence altında tarihi bir eylemi sürdürüyorlar ve bunu kendileri için yapmıyorlar. Kürdistan halkı, özgürlük ve insanlık için bunu yapıyorlar. Dışarıdakilerin şartları daha iyi. Önder Apo şuan İmralı’da büyük bir direniş içerisinde. Zindanlardaki arkadaşlar da tarihi bir direniş sergiliyor. Madem zindandakiler, dışarıdakiler için direniyor, dışarıdakilerin daha çok onlara sahip çıkması lazım. Bu konuda eksiklikler var bunların ortadan kaldırılması lazım. Devlet çok zayıf, çok korkuyor. İşkence ve zulüm ile halkın ve eylemlerin önünü almak istiyor.”
HALK BİRLİKTE HAREKET EDERSE, NE POLİS, NE ASKER NE DE MİT HALKIN ÖNÜNÜ ALAMAZ
Açlık grevi direnişçilerine destek eylemlerinde bazı vekillerin tek başına yürüdüğüne dikkat çeken Bayık, “Böyle olunca elbette düşman saldırır. Onlar halkın vekili ve iradesi, halkın da iradesine sahip çıkması lazım. Onlarla yürümesi lazım. Birlikte yürüseler saldırmazlar. Saldırsalar da netice alamazlar. Ama Amed gibi bir yerde 100 kişi yürüyor elbette saldırırlar. Amed’in yarısı ayaklansa onlar saklanacak yer ararlar. Halkımızın bunu yapması lazım. Artık bu vahşetle yaşanılmaz, insanlığını koruması lazım. Her şeyine saldırıyorlar.
Cizrespor futbol oynamak için Antalya’ya gitti saldırdılar. Amedspora’a saldırıyorlar. Yani Kürtlere ilişkin ne varsa yok etmek istiyorlar. “Ya teslim olursunuz, ya da sizi yaşatmayız” diyorlar. Kürtler şeref ve onurludurlar. Bakın bu halkın şeref ve onurunu savunmak için zindandaki arkadaşlar ağır şartlarda halkına sahip çıkıyor. Halkımızın da bunu görmesi lazım. Artık yeter bunu kabul etmiyoruz demesi lazım. “Önder Apo’ya yönelik tecrit, zindanlardaki işkence bitsin, bize yönelik bu zulüm, talan ve ölüm son bulsun” demeli. Bunu açıkça söylemeli ve bunun için bedel ödemeyi göze almalı. O zaman bu faşist Türk devleti geri adım atmak zorunda kalacak. Böyle olmazsa yok etme politikalarına son vermeyecekler” şeklinde konuştu.
TÜRK DEVLETİNİ ÇOK İYİ TANIYORUZ
Türk devletinin karakterine ilişkin önemli tespitlerde bulunan Bayık şöyle devam etti: “Türk devletini çok iyi tanıyoruz. Karşısındakini zayıf gördü mü üstüne gidiyor. Ama güçlü ve kararlı gördü mü geri adım atıyor. Daha önce zindanlarda açlık grevleri başarılı oldu bu yüzden geri adım atmak zorunda kaldılar ve Önderlikle görüştüler. Direniş bunu sağladı. Tarihe de bakmak lazım, 12 Eylül’de Diyarbakır zindanında bütün vahşetler yaşandı. Oraya PKK ve Kürtlerin mezarlığı yapmak istediler. Mazlum, Hayri ve Kemal arkadaş buna karşı direndi. Netice ne oldu? Esat Oktay’a mezar oldu. Yani daima direniş kazanıyor. Eğer zindandaki arkadaşların aileleri bu devlet her şeyimizi ayaklar altına aldı diyorsa, buna karşı durmaları gerekir. O zaman bu devlet hiç birşey yapamaz.”
Öcalan’a dönük tecridin sadece İmralı ile sınırlı kalmadığına dikkat çeken Bayık konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı: “Önderliğe yönelik tecrit olduğu sürece Türkiye’de asla adalet, demokrasi ve özgürlük sağlanamaz. O yüzden tecridin hedefi, demokrasi, özgürlük ve Kürtlerin kazanımlarıdır. Tecrit sürdükçe bu siyaset de devam edecek. Bu yüzden tecridin kırılması lazım. Tecridi kırarsak, faşizm yıkılır, demokrasi ve özgürlük gelişir. Bu zulümden de kurtuluruz. Her gün şehit veriyoruz, bu eylemde de şehit verebiliriz. Herkesin hassas ve tepki vermeden yaklaşması lazım.
Mücadelemizi bilinçli, kararlı ve cesaretli bir şekilde yürütmemiz lazım. Kimse duysal ve tepkili yaklaşarak bir şey kazanamaz. Şuan cesaretli bir şekilde mücadelemizi sürdürüyoruz. Dışarıda, ülke dışında ve zindanlarda nerede olursa olsun bu herkese ruh veriyor. Bu tarihi atılımı daha da güçlendirmeliyiz, kaybedecek bir şeyimiz yok. Eskiden her şeyimizi kaybetmiştik direnişle kazandık, mücadele ile savunacağız. Leyla Güven herkesten önce bunu anladı ve herkes onun etrafında toplandı. Mücadelede yer alan herkesi selamlıyorum, başarılar diliyorum, biz kazanacağız.”