BEHDİNAN – KNK’nin 19’uncu Genel Kurulu’na yazılı bir mesaj gönderen KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı ve KNK Delegesi Cemil Bayık, “İçinden geçtiğimiz çağ itibarıyla ikinci, kez iki olay üzerinden ulusal birlik için çok güçlü zeminler açığa çıktı. Birinci olay; Kerkük’te kaosun yaratılmasıyla bağlantılı 2017 yılında bağımsızlık referandumuna yönelik geliştirilen saldırılar; ikinci olay ise Rojava devrimi ve kazanımlarına yönelik geliştirilen saldırılardır. Bu her iki olayda da Kürdistan halkının özgür ve özerk yaşam istemi ve iradesine yönelik saldırı geliştirilmiştir. Bu her iki olayın öncülüğünü de Türk Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan yapmıştır” dedi.
Bayık’ın mesajı şöyle:
“KNK GENEL KURULU’NA
Kongrenizi Kürdistan’ın tarihi açısından çetin olan bir süreçte gerçekleştiriyorsunuz.
Ortadoğu Birinci Dünya Savaşı sürecinde olduğu gibi bir sürecten geçiyor. Ortadoğu’da yeni dengeler ve bu dengeler üzerinden yeni statüler kurulacak. Tüm uluslararası ve bölgesel güçler bu savaştan kazançlı çıkmak için tüm imkanlarını seferber etmiş durumdalar. Bunun için de her şeyden önce ortaklık yönündeki çalışmalarını güçlendiriyorlar. Bu gerçeklik Kürtleri de her şeyden önce kendi aralarındaki birliği sağlamaya mecbur bırakıyor. Kürt siyasi güçler kendi aralarındaki ilişkileri düzeltmeden, ulusul birliğini sağlamadan dış güçlerle olan ilişkileri ve işbirliği de güven vermeyecektir. Ne zamanki Kürtler birlik oldu, o zaman onları ciddiyealma ve güven duyma da daha fazla sağlanacaktır. Kuşkusuz KNK olarak siz bu hakikatin farkındasınız. Ortadoğu’daki bu ağır savaş koşulları Kürtlerin birliğine ne kadar ihtiyaç ve önemli olduğunu gösteriyor.
Ortadoğu’da Üçüncü Dünya Savaşı’nın yaşandığından bahsediyoruz. Bu savaş içerisinde yeni dengeler ve statüler oluşuyor. Bu da Kürtlerin bu savaş içerisinde ağır bedeller vereceği anlamına geliyor. Eğer güçlü durmazsak, etkili bir şekilde mücadele etmezsek, bu imkan ve fırsatlar elimizden kaçacak, hatta kazanımlarımızı da kaybedebiliriz. Ama her şeyden önce şunu bilmemiz gerekiyor; Kürtlerin artık kırılma ve kaybetmeye tahammülü kalmamıştır. Kaybetmek ve kırılmak büyük bir soykırımla karşı karşıya olduğumuz anlamına gelecektir. Bunun için tüm Kürt halkı, siyasi güçler, sanatçılar, yazarlar, aydınlar vs. Herkes bu süreci büyük bir sorumlulukla sahiplenmeli. Kürt halkının düşmanları ulusal soykırımda ısrarlılar. Bu da bu sürecin nasıl karşılanması gerektiğini gösteriyor.
TÜRK DEVLETİ ULUSAL SOYKIRIM SİYASETİNİ AÇIK BİR ŞEKİLDE SAVUNUYOR VE UYGULUYOR
Dünyada bir tek Kürt halkı bu denli ulusal bir soykırımla karşı karşıya kalıyordur. Kürt halkının düşmanları siyasi, askeri, ekonomik, diplomatik ve jeopolitik olarak Kürt halkı üzerinde yürütmüş oldukları ulusal soykırımı tamamlamak isteyebilirler. Zaten Türk devleti ulusal soykırım siyasetini hem açık bir şekilde savunuyor hem de pratikte uyguluyor. Türk devletinin Kürt halkına yönelik soykırım saldırıları, Kürdistan’ı işgali altına alan tüm devletleri de cesaretlendiriyor. Evet bir Irak anayasası var, Kürt halkının statüsünü kabul ediyorlar. Fakat Kürdistan’ın diğer parçalarında eğer özgürlük ve demokrasi mücadelesi başarıya ulaşmazsa, Başur Kürdistan’daki kazanımlar da tehlike altına girecektir. Her ne kadar her parçanın kendi özgünlüğü varsa da, esasta hepsinin kaderi birdir. Göz önünde olan tehlike dört parçaya bölünmektir, Kürt sorunu bir şekilde gündeme girdiğinde işgalci dört devletin de ortaklığı hızla sağlanıyor. Dolayısıyla Kürtlerin bu politik gücü bu kapsamda ulusal birliğe ve soruna yaklaşmazsa, büyük bir yanlışın içinde olurlar. Gerçeklerden kaçamayız. Gerçekler temelinde hareket etmek durumundayız. Çünkü özgür ve demokratik geleceğimiz bu inanca bağlı.
KÜRDİSTAN ÜZERİNDEKİ SOYKIRIM POLİTİKALARI KIRILMADAN ULUSAL VARLIK GARANTİ ALTINA ALINAMAZ
20’inci ve 21’inci yüzyıldaki özgürlük mücadelemiz bize gösterdi ki, Ortadoğu ve tüm ülkelerinde bir demokrasi oturmadan, Kürtlerin de özgür ve demokratik yaşamı garanti altına alınamaz. Dolayısıyla Kürt halkının özgürlük mücadelesini Ortadoğu’daki bu devletlerin demokratikleşmesi mücadelesinden kopuk değerlendiremeyiz. Kürtler üzerinde yürütülen soykırım ve siyaset başka hiçbir ulus ve halk üzerinde yürütülen gibi değildir. Kürtler üzerinden ulusal soykırım girişimleri var. Bu soykırım politikası kırılmadan, Kürdistan’ın hiçbir parçasında ulusal varlık garanti altına alınamaz. Kuşkusuz tüm Kürt hareketlerinin bir demokrasi özüne sahip olmaları gerekir. Zaten tüm Kürt siyasi güçlerinin programında bu amaç vardır. Yine aynı zamanda biz demokrasi mücadelesini sadece kendimizle sınırlı tutamayız. Komşu halkları ve bölge halklarını da bu mücadelemize ortak edebilmeliyiz. Dünyadaki demokrasi kurumlarının tümüyle ilişki halinde olmalı ve onları da mücadelemizin güç aldığı kaynaklar haline getirmeliyiz. Demokrasi mücadelemizle Kürt halkının soykırıma uğratan işgalci güçler geriletilmeden, Kürt ulusu üzerindeki soykırım tehlikesinin de sonu gelmeyecektir. Tüm Kürt siyasi hareketlerinin bu yaklaşımı, özgürlük stratejileri ve siyasetlerinin ana eksineni oturtacaklarına inanıyoruz.
Ortadoğu’da demokrasi kültürü ve zihniyetine sahip tek güç Kürtlerdir. Bu topraklarda en fazla ezilen ve zulüm görenlerin de Kürtler olduğu biliniyor. Kadınların özgürlüğüne önem vermesi, Kürtlerin özgürlük anlayışının güçlenmesinde önemli bir rolü oynamıştır. Kürtlerin bu güçlü demokrasi anlayışı, hem toplumsal hem de siyasi anlamda demokratikleşmede öncülük rolü üstlenmelerini sağlıyor. Bu değerli demokrasi anlayışlarını diğer siyasi hareketlere de yayabilir, ulusal birlik için de değerli bir rol oynayabilir ve Ortadoğu’nun en güçlü halkı haline gelebilir. Bu imkan ve fırsatlar da ortaya çıkmıştır. Ama maalesef Kürt siyasi güçleri arasında böylesi bir demokrasi platformu ve ilişki gelişmemiştir. Dolayısıyla bu değerli potansiyel hak ettiği yeri henüz bulamamıştır. Dolayısıyla Kürt siyasi güçleri arasındaki demokrasi ilişkisi bir an önce gerçekleşmelidir. Bu bizim önümüzde duran öncelikli çalışma ve görevlerdendir.
KÜRDİSTAN’IN BÖLÜNMÜŞ OLMASI DÜŞMANIN GÜCÜNÜ ARTTIRMIŞTIR
Kürdistan’ın dört parçaya bölünmesi sadece Kürtlerin gücünü parçalamamış, düşmanlarımızın gücünü de 4 kat, hatta 16 kat arttırmıştır. Bu da ulusal birliğin ne kadar gerekli olduğunu bir kez daha bize gösteriyor. Genel anlamda Kürt halkı önemli oranda ulusal birlik anlayışına ulaşmıştır. Kürt halkı da ulusal birliği talep etmekte ve demokrasi anlayışı yükselmiştir. Ulusal birlik dili her anlamda güçlenmiştir. Ama maalesef Kürt halkının bu talepleri Kürt siyasi güçler arasındaki ilişkilerde aynı karşılığı bulmuyor.
İçinden geçtiğimiz çağ itibarıyla ikinci, kez iki olay üzerinden ulusal birlik için çok güçlü zeminler açığa çıktı. Birinci olay; Kerkük’te kaosun yaratılmasıyla bağlantılı 2017 yılında bağımsızlık referandumuna yönelik geliştirilen saldırılar; ikinci olay ise Rojava devrimi ve kazanımlarına yönelik geliştirilen saldırılardır. Bu her iki olayda da Kürdistan halkının özgür ve özerk yaşam istemi ve iradesine yönelik saldırı geliştirilmiştir. Bu her iki olayın öncülüğünü de Türk Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan yapmıştır. Rojava devrimine yönelik işgal saldırıları 9-10-19 tarihinde başladı ve hala da devam etmektedir. Türk basınının söylemlerine göre açıkça bir ulusal soykırım saldırısı yürütülmektedir; bir hafta içerisinde yüzlerce kişi şehit düştü ve binden fazla kişi de yaralandı. Bu soykırım saldırılarına karşı hem halkımız hem de Demokratik Özerk yönetim kahramanca ve destansı bir direniş sergilemektedirler. Şunu rahatlıkla belirtebiliriz ki, özellikle Serêkaniyê ve Girê Spî’de onurlu ve kahramanca bir direniş sergilenmekte, Kürtlerin düşmanlarının hesap ve amaçlarına büyük darbeler vurmuş ve iradelerini kırmıştır. Bu direniş Kürt halkının, dostlarının ve dünya insanlığının umudunu, inancını ve iradesini güçlendirmiştir.
ULUSAL BİRLİĞİ SAĞLAMAMIZ İÇİN BÜYÜK BİR ZEMİN VAR
Rojava halkımızın bu direnişi hepimize şunu açıkça göstermektedir; ulusal birliği sağlamamız için büyük bir zemin var. Kuşkusuz bu onurlu çalışmanın yükü de biz KNK üyeleri ve yönetiminin omuzlarına düşmektedir. Zaten dikkat edilirse dört parça Kürdistan ve yurtdışındaki tüm halkımız, dostlarımız ve Kürdistan’daki tüm etnik topluluklar, demokratlar R. Erdoğan devletinin saldırılarına karşı parti ve örgüt ayrımı yapmadan ayaklanmış durumdadır. Hemen hemen her yerde ulusal ve uluslararası bir birliğin oluştuğunu görmekteyiz. Ancak sadece bizim siyasal birliğimiz eksik kalmıştır. Bu yük ve sorumluluk da bizim omuzlarımızdadır. Buyurun, bizler de görev ve sorumluluklarımıza sahip çıkalım!
Sizler KNK adına önemli ve onurlu çalışmalar yürüttünüz. Fakat gördüğünüz üzere artık yeni bir sürece girmiş bulunmaktayız. O nedenle yeni hamleler yapmaya ihtiyaç vardır. Örneğin KNK üyelerinin katılımı daha fazla olmalıdır. Çünkü artık halkımızın bilinci ve ihtiyaçları genişleyerek büyümüştür. Onun için siyasi temsilciliklerin yanı sıra halkı kapsayan tüm temsilcilikler KNK çalışmalarına katılmalı, üye olmalı ve siyasi güçler üzerinde etkide bulunmalıdır. Böylelikle KNK’nin etkisi ve ağırlığı da çok yönlü olacaktır.
Son olarak tekradan şunu belirtmek isterim; Kürt ulusal birliğinin zemini güçlenmiştir. Ancak böylesi bir dönemde siyasi güçlerimizin birleşmemesi ve ulusal kongre için güçlü bir çalışma yürütmemesi kabul edilemez. Artık halkımızın ve dostlarının tüm kalbiyle haykırdığı istemlerine bizler de kulak vermeli ve Ulusal Kongreyi bir an önce toplamalıyız.
KNK’nin bu çalışmayı üstleneceğini ve aktif bir sürecin içine gireceğine dair inanç ve umudumu belirtmek isterim. Gerçekleştireceğiniz bu genel kurulda çok değerli tartışmalar yürüteceğinize, önemli kararlar alacağınıza ve halkımız için faydalı kararlar alacağınıza inanıyorum. Bu temelde selam ve saygılarımı gönderiyor, Kongrenize başarılar diliyorum.”