BEHDÎNAN- İmralı tecridi ve işgal saldırılarına ilişkin Medya Haber TV’ye konuşan KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Besê Hozat, Erdoğan-Esad ilişkisine dikkat çekti.
“Önümüzde olası bir Erdoğan-Esad görüşmesi söz konusu. Bu görüşmenin Rojava Devrimi’ne yansımaları neler olur?” sorusuna Besê Hozat şunları kaydetti:
“AKP-MHP faşist rejiminin yıllardır Suriye’ye karşı izlediği bir politika var. Ve şimdi geliştirdikleri bir tutum var. Bunun iyi anlaşılması gerekiyor. Suriye iç savaşının baş aktörü Türk devletidir, AKP iktidarıdır zamanında. Bu iç savaşın gelişmesinde gerçekten çok ciddi bir rol oynadı. Çok bilinçli, planlı bir biçimde Suriye’deki Arapları da Türkiye’ye çekti. Milyonlarca insanı Türkiye’de topladı. Kamplarda… Yıllardır da onun üzerinden bir politika yürütüyor. Mültecilik adı altında adeta milyonlarca insanı böyle rehin almış,. Rehin almış ve onun üzerinden de Avrupa’ya şantaj yapıyor, para alıyor. Aldığı bu paraların hepsini de Kürt Soykırım Savaşı’na akıtıyor. Bu paralarla çete devşiriyor, çeteleri örgütlüyor, çeteleri besliyor, eğitiyor. Kürtlere karşı savaştırıyor, bölge halkına karşı savaştırıyor. Avrupa devletlerinin soykırım savaşına destek vermelerini sağlamak için, taviz koparmak için Avrupa’da bu çeteler yoluyla patlamalar yapıyor. Rusya’daki patlamanın arkasında da Türkiye var. İran’daki patlamanın arkasında da Türkiye var. Dağıstan’daki patlamanın arkasında da Türkiye var. Daha önce Fransa, birçok yerde İngiltere, Avrupa’nın birçok ülkesinde çeşitli patlamalar oldu. DAİŞ üstlendi bunları. Bunların arkasında da Türk MİT’i var. Alıyor örgütlüyor herkesten taviz koparmak için. Rusya’dan taviz koparma, İran’dan taviz koparma, işte şimdi Çin’e karşı da kullanıyor. Amerika’dan taviz koparma, Almanya’dan, Fransa’dan, şundan, bundan taviz koparmak için bu çeteleri de kullanıyor.
Diğer taraftan da nüfus alanını genişletmek için, etkinliğini arttırmak için bazılarını da ihraç ediyor. Nijerya’ya, Libya’ya çete ihraç ediyor. İşte Somali’ye çete ihraç ediyor. Afrika’nın böyle birçok yerine çete ihraç ediyor. Burada da birçok sorun var, iç savaş var, çatışma var, devletlerin durumu zayıf, müdahale ediyor. Orada da nüfus alanını geliştirmeye çalışıyor ve çeteleri kullanıyor. Bir de bu tarzda çeteleri kullanıyor. Böyle çok yönlü… Avrupa’dan aldığı paralarla örgütlediği Türkiye’nin kaynaklarını, ekonomik kaynaklarını böyle bu savaşa aktararak bu çeteleri eğitiyor, donatıyor, besliyor.
Kürt halkına, bölge halkına ve dünya halklarına, toplumuna karşı devletlerden de taviz koparmak için herkese karşı bu çeteleri kullanıyor. En fazla da tabii Suriye devletine karşı kullanıyor. Bu çetelerle Suriye’de, Kuzey Suriye’de birçok yeri işgal etti. Orada bir çete devleti kurmuş. Kendisi de kaymakam atamış. Kendi okullarını açmış, Türkçe dilinde eğitim veriyor. İşte Rojava’da da Efrîn, Serêkaniyê, Girê Sipî’yi işgal etti. Burada da demografiyi değiştiriyor. Çete ailelerini buraya yerleştiriyor. Burada da kaymakamlarını atamış. Polis yetiştiriyor. Özel harp okulları açıyor. Tamamen burada bir çete devleti kurmuş. Bu çete devletini de Suriye devletine karşı bir pazarlık malzemesi olarak kullanıyor. Bir tehdit aracı olarak kullanıyor. Yıllardır bunu yapıyor ve Suriye’yi bu politikayla paramparça etti. Suriye nüfusunun şimdi yarıdan fazlası neredeyse dışarıdadır. Rezil bir biçimde yaşıyorlar. Bunun sebebi Türk devletidir. Bu savaş başladığında bize şöyle bir bilgi gelmişti. Doğru da çıktı yani. Amerika’yla görüşüyor; Amerika’ya diyor mutlaka Amerika Suriye’ye girmelidir. Bunu diyen Erdoğan’ın kendisidir. AKP yönetiminin kendisidir. Yani Amerika’yı Suriye’ye koyan da AKP’dir, Erdoğan’dır. Şimdi bu kadar ahkam kesiyorlar, Amerika çıksın. Sen koydun Amerika’yı oraya! Amerika’yla birlikte orada bir politika yürüttünüz Suriye devletine karşı. Ordu kurdunuz. Şimdi geçici Suriye hükümeti kurmuş. Geçici Suriye hükümetinin başbakanı da yıllardır İstanbul’da yaşıyor. Bir Türkmendir, yıllardır orada yaşıyor. Geçici Suriye hükümeti! Başbakan da atamış! Suriye’ye karşı yıllardır düşmanca bir politika izliyor. Sadece Kürtlere karşı değil tüm Suriye halkına karşı düşmanca bir politika izliyor. Şimdi niye bu noktaya geldi? Çünkü Suriye politikası iflas etti. O diyordu benim örgütlediğim çeteler gidecek, Esad’ı devirecek, onun yerine iktidara geçecek. Türkiye’nin güdümünde orada bir yönetim kuracağım. Böylece Osmanlı topraklarını da genişleteceğim. Suriye eskiden zaten Osmanlı toprağıydı. Artık Misak-ı Milli’yi de aşıyor yani. Tüm Suriye’yi de böyle Türkiye’nin şeyi altına alacağım, hegemonyası altına alacağım. Kendi güdümümde o çetelerle Suriye’yi yöneteceğim. Şimdi bu politika iflas etti. İflas edince bu defa bütün yönünü Kürtlere verdi, Kürt soykırım politikasına. İşgaller yaptı, her biçimde bu çeteleri kullandı, her türlü desteği aldı. Ne yaptıysa da sonuç alamadı. Bu politika da iflas etti. Şimdi böyle çaresiz, çökmüş bir Suriye politikası. Şimdi de bu işi nasıl kotarabilirim, işte ayakta kalabilirim, bunun hesabı içerisindedir. Ve ben nasıl yapıp ederim de Suriye’yi de yanıma alarak, işte Kuzey Doğu Suriye’de Kürtleri soykırıma uğratırım, Kuzey Doğu Suriye halkının kurduğu özel sistemi ortadan kaldırırım, devrimi tasfiye ederim, tasfiye ettikten sonra da bütün bu çeteleri götürür, oralara yerleştiririm, böylece Suriye’yle bir denge politikası kurarım, kendi nüfuzumu, hakimiyet alanımı bu biçimde orada tahkim ederim… Şimdi de böyle bir politika yürütüyor. Yıllarca Suriye’ye düşmanlık eden bir rejim. Suriye, Suriye yönetimi, Beşar Esad yönetimi bunu görmüyor mu? Görüyor, biliyor. Türkiye’nin Suriye’de ne yaptığını, Suriye’yi ne hale getirdiğini çok iyi biliyor tabii. Eğer Beşar Esad bütün bunları yok sayarak Türkiye ile birleşip Kürtlere karşı, Kuzey ve Doğu Suriye halklarına karşı bir soykırım savaşına, bir tasfiye savaşına girerse zaten Beşar Esad yönetimi kendisini tamamen tasfiye etmiş olur. Bugün ayakta kalıyorsa sadece Rusya, İran’ın desteğiyle ayakta kalmıyor. Kürtlerin, Suriye halklarının, Kuzey ve Doğu Suriye halklarının DAİŞ’e, Türk soykırım politikalarına, Osmanlı politikalarına, işgalci politikalarına karşı verdiği mücadelenin, savaşın bir sonucu olarak da bugün Suriye yönetimi ayaktadır. Bu bir gerçektir. DAİŞ’in belini kıran Kuzey ve Doğu Suriye halklarıdır. Onun direniş güçleridir. Ondan sonra DAİŞ baş aşağı gidişi yaşadı. Dağılıp tasfiye olup paramparça oldu. Bu, dünyanın gözü önünde oldu. Kobanê’de başladı, ardı sıra geldi. Onunla Suriye devleti az buçuk ayakta kaldı. Suriye yönetimi az buçuk ayakta kaldı. Şimdi bunu yok sayarak Türkiye ile ortak bir politika yürütmeye kalkarlarsa bu Suriye’nin tamamen kaybı olur yani. Yani bu politikanın sonuç alması da mümkün değil. Aksi bir durum gelişirse elbette Kuzey ve Doğu Suriye halkları tüm gücüyle direnir. Kim saldırırsa saldırsın. Fakat şu bir gerçektir. AKP-MHP faşist rejimi Suriye politikasında kaybetti. Bu politikası çöktü gerçekten. İç politikası da dış politikası da çöktü. Yerel seçimlerde yaşadığı yenilgi ortadadır. Şu anda büyük bir gerçekten baş aşağı gidişi yaşıyor. Her yerde can simitleri arıyor. Fakat artık geçtir yani. Ne de yapsa sonuç alması çok mümkün görünmüyor. Bunu gördük işte, o Kayseri olayından sonra her yerde AKP-MHP’nin faşistleri Araplara saldırdı. Mesela bir de böyle bir Arap düşmanlığı var. Suriye’ye dönük çağrılardan sonra o da üstüne geldi tabii Türkiye’deki Araplara o saldırılar. Bu işgal ettiği bütün alanlarda Kuzey Suriye’de, her yerde bütün çeteler ayağa kalktı. Bu da şunu ortaya koydu. Aslında bu çete politikası da iflas etmiş. Yani adeta böyle gözdağı verdiler Erdoğan’a. Şimdi bu on binlerce örgütlediği, bu kadar vaatte bulunduğu, yerleştirdiği, adeta bir çete devleti kurduğu bir yapıyı ne yapacak? Yapacağı şey var; satacak. Sattığında bu yapı ne olacak peki? Ne yapacak? Öyle kolay değil. AKP-MHP rejimi şu anda o kadar büyük bir çıkmazdadır ki ne kadar güzel nutuklar atsa da öyle bu süreçten sağ çıkması mümkün değil. Öyle düşündüğü, istediği, kamuoyuna yansıttığı biçimde artık Suriye’de bir düzeltme yapamaz. Çok zor yani. Birçok denklem var, kolay değil yani. Herkesin eli armut toplamıyor. Bu açıdan yani gerçekten bitmiş bir iktidardır, bir rejimdir. Yapılacak şey, buna karşı güçlü bir mücadeledir.