Belki de hiçbir partiye nasip olmayacak kadar, kadın gerçeğine, erkek egemenlikli perspektiflerin oldukça dışında ve hatta onu hedef alan bir yaklaşımı sergiliyoruz. Tüm mülklü düzenlerin izlerini taşıyan sınıflar tarihi boyunca bu hep daha derinleşen bir mülkiyet, dolayısıyla mülk edinme anlayışı oluyor. Bunun en olumsuz etkilerinin kadın cinsi üzerinde sergilendiğini ve bununla da bir doğal yaratılış değil, yine çok savunulan değişmez ahlaki ilkeden de kaynaklanmadığı; düpedüz baskı ve sömürü ilişkisinin olduğu bilinmektedir. Tamamen sınıfsal, ulusal düzeyde eşitsizlik, baskı, sömürü geliştikçe, kadın üzerindeki baskı, sömürünün erkek lehine geliştiği, mevcut egemen ideoloji, siyaset vb. bütün kurumsal gelişmelerde bu egemenlik tarzının sindirilmiş, içerilmiş olduğu, sonuçta kadının bir mal-mülk konusu olmaktan öteye gitmeyen bir konuma düşürüldüğü bütün yönleriyle açığa kavuşturuldu.
Eğer gerçekten eşitlik, özgürlük idealimize bağlıysak, bu statünün normal karşılanamayacağı, hatta hiçbir erkekçe anlayış kadar, kadınca anlayışın da böylesine içinde eşitsizliği, özgürsüzlüğü, kişiliksizliği barındıran bir tutumu normal bir yaşam olarak benimseyemeyeceği ortaya konulmaya çalışıldı. Hatta eğer PKK’de kadın yer almak istiyorsa, öncelikle yaşam ilkesi olarak bunu kendisine esas alması, bu temelde kendisini yeniden yaratması gerektiği çarpıcı bir biçimde açıkça ortaya konuldu. PKK’de gerçekleşen çözümün, özgürlük düzeyinin en çok kendini kadın çözümlemelerinde göstermesi gerektiği, bu temelde bir yaşamın, bir kadının gerçekleştirilmesini, yine esas alınması gerektiği bir çok yönüyle izah edildi.
Bunun bilimsel olduğu kadar, doğru bir ahlaki yaklaşım olduğu da oldukça güçlü bir biçimde belirtildi. Ve dikkat edilirse, bu tür bir yaklaşım oldukça radikal, yenilikçi ve yeniden yaratılışı esas alan bir yaklaşımdır. Bu yaklaşımın bazı engellemelerle karşılaştığı çok açık. Bütün toplumsal yaşam içerisinde ve parti yaşamında erkek egemenlikli ideolojik, siyasi, sosyal ekonomik eşitsizlik kadar, bizzat kadının da kendine layık gördüğü kölelik, önümüze çıkan en temel engellemeler oldu. Bir yerde köle sahipleri ne kadar durumlarından memnunsa, kölenin de onunla uyuşmasına benzer bir uyuşmayı bu sorunda gördük. Derin bir kölelik, meşru görülen bir kölelik yaklaşımı, bunun cinste yarattığı her türlü uzlaşmacı, uydu, zayıf, duygusal, ucuz kişilikleri kadın kişiliklerinde, ilişkilerinde gördük. Bizim gibi özgürlüğü esas alan bir hareketin, bundan rahatsızlık duymaması, tepkiyle karşılık vermemesi düşünülemezdi. Ve önderlik gelişmesi de baştan günümüze kadar bu anlamda bir yaklaşıma sahiptir.
Önderliksel gelişme, kadın cinsine karşı yaklaşım, hem düzenin resmi yaklaşımı, hem de geleneklerin oldukça tutucu yaklaşımını ve ondan kaynaklanan her türlü yaşam, ilişki biçimlerini, aile de dahil, bu kurum etrafındaki bütün gelenek-görenekleri de aşılması gereken engeller olarak, devrimle değerlendirmek zorunluluğu duydu. Bu anlamda bizim yaklaşımlarımız oldukça bilimseldir. Özgün yanı olduğu kadar, genelle de bağlantılarını gerçekçi koymuştur. Genel özgürlük hareketine bağlılığına, özellikle özgürlük savaşımının savaşla, orduyla ilişkisine, yine ordunun öncülükle ilişkisine, kadının kurtuluşunda ne anlama geldiğine ve özellikle nasıl bir yaşama taşırılabileceğine bu genel bağlantılar dahilinde yaklaşım gösterilmiştir. Fakat bunu geliştirirken de asla “her şey devrime bağlıdır” demedik. Bir çok devrimde olduğu gibi, sorunları devrim sonrasında halletme durumu yoktur. Özgünlüğümüz de buradadır. Nasıl ki reel-sosyalist ülkelerde “sosyalizm olsun, ondan sonra kadın hakları” denilmişse ve bunun da gerçekçi bir yaklaşım olmadığı ortaya çıkmışsa, bunun gibi, ulusal sorunda da önce sosyalizm, sonra ulusal sorun denilip bunun da doğru olmadığı Türkiye pratiğinde nasıl ortaya çıkmışsa ve yanlış olduğu kanıtlanmışsa; bizde de tam tersi, sorunun özgünlüğü daha başlangıcından itibaren adım adım genel kurtuluşla bağlantılı, hatta katkısı dahilinde ele alınıyor.
Bir adım ulusal kurtuluşsa, bir adım da kadın kurtuluşudur. Bu doğru bir yaklaşımdır ve geliştirilmek istenilen de budur. Biraz mesafe aldığımız görülüyor. İstenilen düzey ve biçimde olmasa da herkes sorundan haberdar ve bu bütün kamuoyuna da giderek mal oluyor. Partinin bu konuda yüce ilkesi kadar, çekici bir yaşama da yol açtığı, derin bir tartışmayla dalga dalga yalnız ulusal düzeyde de değil, uluslararası düzeyde de ilgiyle karşılanıyor.
Ben her zaman şunu söyledim; kadın hareketi de doğru bir özgürlük yürüyüşü, doğru partileşmek için en temel rollerinden birisini oynayacaktır. Bunun da Ulusal Kurtuluş Savaşımında, hatta ordulaşmada ne kadar hayati olduğunu iyi biliyoruz. Böyle olabilecek misiniz? Sizin en can alıcı sorununuz budur. Bu gücü kendinizde açığa çıkaracak mısınız? Köleliğin en aşağılık biçimlerine bulaştırılmış duygu, düşünce ve kişilik düzeylerinizi, bir bütün olarak bundan kurtarıp en temiz, köleliğin her biçimine karşı, ulusal, sınıfsal ve cinsi olarak her biçimine karşı radikal ayrımınızı yapmak kadar, ona karşı çıkışı ve onun özgür kimliği, kişiliği ile savaşımı verebilecek misiniz? Bunu başardığınız oranda varsınız, özgür yaşama hakkınız ancak böyle doğar, aksi halde hiçbir duygusal yaklaşım, hiçbir ahbap-çavuş yaklaşımı, hiçbir ataerkil geleneksel yaklaşım, aileci yaklaşım, erkeksi veya kadınsı yaklaşım, sizin özgürlük ve yaşam iddianıza gerçeklik kazandırması şurada kalsın, sürekli engeller. İlke kadar, pratiğinizin de bu yönlü yaman gelişmesi gerekiyor.
Nasıl ki çok düşürülmüş olan Kürt halkı, ancak çok büyük bir mücadeleyle kişilik ve kimlik kazanacaksa, en az halk kadar, sizin için de böyle bir mücadeleye gereksinim var. Heyecan verici olduğu kadar, çok yenilik isteyen bir mücadeledir. Ben Kadın Özgürlük Hareketi’nin gittikçe derinleşerek gelişmesi gerektiğine inanıyorum. Parti içinde de buna ağırlıklı bir yer veriyoruz. Bu adeta devrimde devrimdir. Özellikle sosyal ilişkiler anlamında kadın, aile, erkek çözümlemesi hem çok gerekli hem de sanıldığından daha fazla savaşın geliştirilmesiyle bağlantılıdır. Çözümlenmemiş bir sosyal yaşam, savaşı üretemez, örgüte yol açamaz, siyasi olarak da geliştiremez. Biz bu sonuca ulaşabildik.
Nasıl ki, bir halk kimliği partimiz öncülüğünde gelişiyorsa, yine genelde bir militan tip ilk defa gelişiyorsa, bir özgür kadın tipi de gelişiyor veya gelişmelidir. Biz bunun genel aydınlatılmasını sağladık, ama onun pratikte adım adım yeşermesini kendi kimliğinizde siz sağlayacaksınız. Bizden ancak parti ortamının açık tutulması, yine gereken desteğin sunulması istenebilir. Bunu fazlasıyla vermişiz. Gerisini veya tamamlamayı siz kendi öz çabanızla, özellikle iddialı özgür yaşam erkek ordusu anlayışıyla ilişkisi vardır. Genelde ezilen halklar için de böyledir. Ordusu olan ezer.
Eşitlik ordusu diye bir kavram yoktur. Eşitliğin olduğu yerde zaten ordular olmaz. Ordular, eşitsizliğin olduğu yerde çıkar. Birisi ezilenlerin ordusu, birisi ezenlerin ordusudur ve bir yerde hep erkeklerin ordusu varsa, orada tam ezilmiş kadın gerçeği söz konusudur. Nitekim hayat da bunu doğruluyor. O halde çok genel anlamda bu tespit bile kadın ordulaşmasının eşitlik için temel bir değer ifade ettiğini görmemiz, bilmemiz gerekiyor. Niçin kadın ordulaşması dediğimizde; “en temel eşitlik aracıdır da ondan” diye cevap vereceğiz. Yalnız askeri ordulaşmadan bahsetmiyorum; ekonomide de, sosyal yaşamın bir çok kurumlarında da, siyasal olarak, özellikle kültürel alanda kadın ordulaşması, yani erkek ordusu anlayışıyla ilişkisi vardır. Genelde ezilen halklar için de böyledir. Ordusu olan ezer.
Eşitlik ordusu diye bir kavram yoktur. Eşitliğin olduğu yerde zaten ordular olmaz. Ordular, eşitsizliğin olduğu yerde çıkar. Birisi ezilenlerin ordusu, birisi ezenlerin ordusudur ve bir yerde hep erkeklerin ordusu varsa, orada tam ezilmiş kadın gerçeği söz konusudur. Nitekim hayat da bunu doğruluyor. O halde çok genel anlamda bu tespit bile kadın ordulaşmasının eşitlik için temel bir değer ifade ettiğini görmemiz, bilmemiz gerekiyor. Niçin kadın ordulaşması dediğimizde; “en temel eşitlik aracıdır da ondan” diye cevap vereceğiz. Yalnız askeri ordulaşmadan bahsetmiyorum; ekonomide de, sosyal yaşamın bir çok kurumlarında da, siyasal olarak, özellikle kültürel alanda kadın ordulaşması, yani örgütlenmesi olmadan, büyük eşitlik ve özgürlük problemine çözüm bulunamaz. Dikkat edilirse, toplumda yeri alabildiğine daraltılmış olan kadın, genelde örgütlemeden, özel olarak da kendi ordusunun oluşumundan vazgeçirtilmiş kadın olma özelliğinden kaynaklanıyor.
Kadın o kadar bireyselleştirilmiş, o kadar toplumsal, ekonomik, siyasal, askeri ordulaşmadan uzaklaştırılmıştır ki, o sadece bir birey olarak vardır. Zaten böyle bir birey olarak da kadın çok zavallıdır, çok duygusaldır, çok kadıncadır, yalvarır, yakarır, boyun eğer ve çok ucuz duygularıyla erkeğe bağlanır, bağlanmak zorundadır. Bu da bildiğiniz gibi, aile kurumunda olsun, tüm toplumsal kurumlarda olsun, muazzam bir dengesizliğin, eşitsizliğin kaynağını teşkil eder. Bir çok savaşın, eşitsizliğin toplumda sürüp gitmesine, kök bağlamasına yol açar. Fazla uzatmak istemiyorum, çözümlemelerde epeyce işlenmiştir.
Kadın ordulaşmasının her düzeyde örgütlenip kurumlaşması, eşitlik için, özgürlük için vazgeçilmezdir. Eğer yeniden kendinizi kazanmak istiyorsanız, kadın cinsinin yücelmesine inanıyorsanız, örgütlemeye erkekten bile daha muhtaç olduğunuzu, kendi etkinliğiniz içindeki örgütlenmeyi, bizzat kendi kendinize örgütlemeyi, ordulaştırmayı büyük bir istekle olduğu kadar tutkuyla ve sorumluluk anlayışıyla başarmayı bilmelisiniz. Dikkat edilirse, erkek kadının bir güç olmasından korkar. Neden? Çünkü onun hakimiyetini bozar. Kimdir bu erkek? Ağadır, patrondur, efendidir, aile içindeki reistir; yani hep baskıya yol açandır, sömürüye yol açandır ve bu da herhalde hoş bir şey değildir. Dolayısıyla yücelmeyi bir ilke olarak bellemelisiniz.
Bu konuda Önderlik hem iddialı, hem de iyi bir biçimde götürebilir. Yeni kadın kesin yaratılacağa benziyor. Bu şansınızı iyi kullanmanız gerektiğini vurguladım. Çünkü bizim olmazsa olmaz yaşam koşullarımızdan birisi de özgür kadının yaratılmasıdır. Bunu sizler için de, erkek için de gözetiyorum. Bu iş içinde hiçbir iç ve dış engel tanımıyorum. Yine eski düzen dahilindeki yaklaşımlara da aman vermiyorum. Önderlik bu konuda da iddialı ve inatçıdır. Geleneksel kadın köleliği kadar, erkeksi yaklaşımlara da hem anlam vermiyor, hem de nasıl karşı konulacağını iyi biliyor. Hiç kimse başka tür yaklaşımlarla bizi ne sabote etmeli, ne başka tür anlamalı.
Ben en gizli-kapaklı diye tabir edilen ve hatta ahlaki kılıfla örtbas edilmek istenen hemen her soruna açıklık getirmeye çalıştım. Doğrusu da buydu. Zaten kadının utancı da başka türlü aşılamaz. Yine zayıflıkları hakeza öyle. Bunlar da az gelişmeler ve kazanımlar değildir. Biraz daha geniş düşünün, duygularınızı biraz daha yüceltin ve göreceksiniz ki, en değerlisi budur. İnanıyorum ki, dünyanın her köşesinde kadının da aradığı budur.
Biz kendi parti somutumuzda bu konuda çok iddialı bir cevabı verdik. Bu sizin için büyük bir kazanımdır. Herkesten daha fazla takdir etmeli ve bunu bulmanın, bunu kazanmanın kıvancıyla yaşama sarılarak taviz vermemeli, bunun taktik ustalığını da günlük yaşamda göstermelisiniz. Bu tarz, her şeyi göze alarak katıldığınız bu mücadelede sizi layık olduğunuz yere taşıyacaktır ve başarılarınızı da süreklileştirecektir. Tekrar başarılar diliyorum.