HABER MERKEZİ
Kapitalist sistem kaosuna ve yarattığı kan deryasına rıza göstermemizi istiyor. Buna yaşam diyerek sarılmamızı, soykırımı kabul etmemizi istiyor.
Kapitalist vahşet düzeni Ortadoğu’da yarattığı 20yy sistemini taşıyamıyor. Sorunlar ağırlaştıkça ağırlaşıyor. Daha önce sorunlarını beslemesi diktatörlerle çözeceğini sanarak onlara havale etmişti; 1960lardan bu yana milliyetçi diktatörlerle nefes almaya çalışmıştı. Bu olmayınca cihadist selefiliğe sarıldı. Önce el-Kaide akabinde de Daiş ve Nusra gibi selef örgütleri piyasaya sürdü. Ne de olsa fikri de ameli de yerli piyonlardı bunlar. Bunlara kan döktürdü. Baş kestirdi. Canlı canlı insan yaktırdı. Böylece akıl hocaları sorunları da sorumluluğu da bölgemize yükleyeceklerini sandı. Ve kendilerini de kurtarıcı diye halklarımıza sunacak oyunlar kurdu. Ortadoğu halkları Kürtler öncülüğünde bu oyunu da boşa çıkarınca Erdoğan adlı seri katil bir faşisti ortalığa sürdüler. Buna Kürtleri katlettirecek, Türkler katil bir devlet ve destekledikleri kadarıyla katil bir millet olacak, başta Kürtler olmak üzere Araplar, Süryani-Keldaniler mağdur ve mazlum gösterilecek, Türklerin akıttığı kanlar üzerinden çağın ‘en akıllı ve insanlık sevdalısı’ Trump, yeni kurtarıcımız olarak Dabık’tan bize kurtuluş çağrısı yapan Mesih olarak seslenecekti. Aslında senaryo kaba hatlarıyla böyle yazılmıştır.
Her kes Trump’un faşist Erdoğan’a yazdığı mektubu konuşuyor ve tartışıyor. Aptallaştırıldıkları için faşistleştirilmiş Türkler bu mektubu kendilerine hakaret olarak okuyor. Akılları bu kadar bunların. Kendilerine kurulmuş tuzağı göreceklerine, insanlık suçu işleyecek duruma getirildiklerine bakıp ders çıkaracaklarına devlet itibarı, büyük Türk milletine ve devletine yapılan hakareti dillendirip duruyorlar. O mektupta yazılanlar hakaretse devletinizin kaç gündür Kuzey ve Doğu Suriye’de yaptıkları nedir? Bu soruyu soracak ne vicdan ne ahlak ne şeref ne namusun kalmadığını görmek acı veriyor. Olup bitenleri aklı ve vicdanı kabul etmeyenlerin de sesi çıkmıyor. Bedenlerini akıllarını ve vicdanlarını suça ortak edecek korku, bencilce bir yaşamdan kendilerini vazgeçirecek kadar büyük olmadığı için harekete geçemiyorlar. Tüm yükü Kürtlere yükleyerek seyirci kalıyorlar. Çoğu Türkün, Müslüman Kürt kardeşlerine bizzat devletlerinin yaptığı soykırım karşısında Hıristiyan Avrupa ve Amerika’daki halklar kadar vicdanlı ve duyarlı olmaması ne acı. Ve ne kadar zavallılar.
Türk halkı uyanık olmalıdır. Akıllı ve vicdanlı hareket etmelidir. Kürt katliamı sürerse Türklere bu coğrafyada yer kalmayacağını bilmek zorundalar. Kürt öldürmenin Türk öldürmekle aynı şey olduğunu artık anlamalılar. Kürt kanına giren her Türk ya da Türk olduğunu düşünenler bilmelidir ki aslında öldürdükleri kendileridir.
Her insan akıllı ve vicdan öğrenecek biçimde doğmuştur. Ancak aptallık ve vicdansızlık öğrenilen, öğretilen bir şeydir. Her Türkün devletlerinin kendilerini aptallaştırdığını, Kürtler konusunda vicdansızlaştırdığını hatırlaması gerekir. Bir Kürdün ana dilinde konuşmasına bile tahammüllü olmayacak kadar aptallaştırılıp ahlaksızlaştırılmış olmanın sonu hayırlı olmayacaktır. İster bir tehdit ister bir sosyo-psikolojik gerçekliğin dile gelmesi olarak anlayın, bugün olanları Kürtler unutmayacaktır. Çoğunu tanıdığımız, evini işyerini ailesini bildiğimiz sırf para ve makam uğruna yine kişiliğindeki bozuklukların sapıkça dile getirilmesinin ürünü olan Kürtlere hakaret ve küfür edenleri bize silah sıkanlar kadar suçlu gördüğümüzü unutmayın. Kürtler bir halktır. Tarihsel bir hafızası vardır. Bazı şeyleri arşivlemektedirler. Kaldı ki, internet çağında yaşıyoruz. Bir tıkla geçmişte kimin ne yaptığı ne dediği ve nerede durduğunun artık çok kolay tespit edildiği bir çağdır bu çağ. Galeyana gelenlerin bir konuşmadan on düşünmesinin gelecekleri için daha hayırlı olacağı kesindir. Böyle bir davranışın yarınlara daha iyi yazılacağı da.
3. dünya savaşı döndü dolaştı asıl meselesine odaklandı. 3. Dünya savaşının merkez coğrafyasının Kürdistan olduğunu hep söyledik. Bu savaşın asıl nedenlerinden birincisinin Kürt inkar ve imhasının neden olduğu sorunlar olduğunu da hep belirttik. Kürt halkını inkar ve imha etmek isteyen devletinse TC olduğunu söylemekten dilimizde tüy bitti. Trump gibi bir adam bile Türk devleti iki yüz yıldır Kürtlerle savaşıyor diyorsa aklı başında bir Türkün oturup düşünmesi gerekmez mi? Bu söze kimi Türk ya da devşirilerek Türkleşrilmişler hakaret diyor. Türkler ile Kürtler kardeştir diyorlar. Bunu derlerken ne demek istediklerini tam bilmiyoruz. Ancak bunlar, Kürtçenin yasaklı olduğunu, eğitim dili olmadığını, kültürünün ve siyasi iradesinin soykırım altında olduğunu bilmeyecek kadar aptal değillerse bahsettikleri kardeşliğin soykırım propagandası olduğu kesindir. Çünkü Türk Kürt kardeşliğini dillendiren herkes Kürt halkına yapılanları korkmadan söylemek ve karşı çıkmak zorundadır. Çünkü bu namuslu bir kardeş olmanın ölçüsüdür. Biz kardeşiz diyen ama Kürtlere yapılanları dillendirmeyen her kim olursa olsun Erdoğan gibi namerttir. Faşisttir. Ya da dış güçlerin ajanıdır. Sesi çok çıkan, resmi ideolojiye göre hain olmayan, devletinin ve milletinin yanında olduğu söylenen Türklerden Türk Kürt kardeşliği gereği en az Trump kadar mert ve namuslu olmaları beklenir. Fakat öyle bir paranoya var ki, Erdoğan gibi seri katil bir faşist bile bizim Kürtlerle sorunumuz yok diyebiliyor. Her gün Kürt öldüren, Kürt oldukları için her gün onlarcasına ceza veren birinin bunu söylemesi Trump’ın söylediği gibi aptallığından değilse sapık bir faşistlikten ve ahlaksızlığından olduğunu belirtmek bir doğruya parmak basmak olacaktır.
Resmi devlet ideolojisi ile büyüyüp mevki makam almış, aş ve iş bulmuş Türkleri insanlık gereği uyarmak istiyoruz. Silahlarınıza, ordunuza güvenerek saldırıyorsunuz. Bunun nasıl sonuçlanacağını öğrenmek istiyorsanız çok uzaklara gitmenize gerek yoktur. Hitler bir adım ötenizde duruyor. Hitler koca koca ülkeleri bir gecede ele geçirir, korkusu bugünün Daiş’i gibi insanları titretirdi. Siz bir değil onlarca gün bir kasabayı dahi işgal edemiyorsunuz. Karşınızda, herkesin adını duyarken titrediği iki mehmetçiğinizi de diri diri yakmış Daiş’i yenen güç duruyor. Kürtlerle savaştıkça geleceğinizi tehlikeye atıyor, ölüm fermanınızı kendiniz imzalıyorsunuz. Yol yakınken geri dönün. Yarın çok ama çok geç olacak. Kendinizi düşünmüyorsanız çocuklarınızı, çocuklarınızı düşünmüyorsanız bari torunlarınızı düşünün. Onların da yaşama haklarını elinden almayın.
Mehmet GÖREN
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi