HABER MERKEZİ- Yirminci yüzyılın önde gelen devrimci önderlerinden olan Mao Zedung, “Bir kıvılcım tüm bozkırı tutuşturabilir” demiş ve o dönemde dünyada en çok nüfusa sahip olan Çin toplumunu gerilla kıvılcımıyla ayağa kaldırmayı başarmıştı. Bir yıl önce 16 Eylül 2022 günü Tahran’da saçının bir kısmı göründüğü için “İran Ahlak Polisi” tarafından 22 yaşındaki Kürt kızı Jina Emini’nin katledilmesi olayı da benzer bir kıvılcım oldu.
Söz konusu olay üzerine, başta üniversite öğrencileri olmak üzere kadınlar ve gençler “Jin Jiyan Azadî” sloganıyla ayağa kalktılar ve tarihi bir özgürlük devrimini başlattılar. Bu ayağa kalkış Rojhilat Kurdistan ve İran genelinde hızla yayıldı ve mevcut İran yönetimini şaşkına uğrattı. Kuşkusuz şaşıran sadece İran yönetimi değildi; onunla birlikte tüm erkek egemen sistem ve insanlık benzer şaşkınlığı yaşadı. Çünkü Jin Jiyan Azadî devrimi sadece İran sınırları içinde kalmamış, hızla tüm dünyaya yayılarak adeta tüm insanlığı etkilemişti.
İşin ilginç olan yanı, söz konusu ayağa kalkışta belli bir bilinç olsa da resmi örgütlülük adeta hiç yoktu. Kadınlar ve gençler öncülüğünde toplum, kısmi bir bilinç ve daha çok da tepkiyle ayağa kalkıyordu. Mevcut İran rejiminin “Kadınların saçı görünmeyecek” biçimindeki ilkel yaklaşımları ve bu temelde geliştirdikleri ağır baskı, söz konusu tepkiyi yaratmıştı. İnsanlar tepkiyle sokağa çıkıyor, bin bir türlü yaratıcı eylem içinde kendilerini örgütlüyorlardı. Bir anda sokakların ve meydanların hakimi haline geldiler ve rejim işleyişini adeta felç ettiler.
Mevcut İran yönetimi ancak bir süre sonra üzerindeki şaşkınlığı atabildi ve tepkileri büyütmekten korktuğu için öncelikle sokağa çıkan kitlelere karşı uzlaşmacı bir yaklaşım gösterdi. Onları toplantı ve tartışmaya çağırıp, sanki gerçekten uzlaşma istiyormuş gibi bir izlenim verdi. Oysa bir yandan zaman kazanmaya ve diğer yandan da halk serhildanına öncülük edenleri tespit etmeye çalışıyordu. Nitekim bu hesaplarını karşıladıktan sonra kitlelere karşı artan bir baskı ve şiddet uygulamaya yöneldi. Başta kadınlar ve gençler olmak üzere sokağa çıkan herkese saldırıp tutuklama ve katliamlar yapmaya başladı. Geçen bir yıl içinde binlerce insanı tutukladı ve yüzlercesini idam etti. Baskı ve işkenceyi o kadar artırdı ki, işi okullardaki kız öğrencileri toplu zehirlemeye kadar vardırdı. Sonunda kitle hareketini ezmeyi ve önemli ölçüde zayıflatmayı başardı.
Daha ilginç bir durum ise, söz konusu özgürlük başkaldırısı karşısında tüm dünyada yaşandı. Sözde Humeyni-Hamaney Yönetimi’ne karşı olduğunu söyleyen, hatta İran’a karşı savaş içinde olduğunu iddia eden devletlerden ciddiye alınabilecek bir ses bile çıkmadı. Başta ABD olmak üzere Avrupa devletlerinden gelen sözde açıklamalar adeta sinek vızıldaması gibiydi. Çok açık ki kendini sokağa döken kadın özgürlüğü karşısında egemen erkeklik ciddi bir korkuya düşmüş, devletler birliği şahsında egemen erkekliğin iç dayanışması ortaya çıkmıştı.
Kadınlar ve gençler başta olmak üzere toplumsal tepkinin ve İran kadınlarıyla dayanışmanın belli bir düzey kazandığı açık olsa da, onun da yetersizliği her haliyle kendini gösteriyordu. Aslında toplumun gerçekte ne kadar var olduğu ve örgütlü bulunduğu gerçeği kendini ortaya koyuyordu. Bir de ‘mollalar yönetimi altındaki toplumdan ve çarşaf içindeki kadından’ böyle bir eylem beklenmiyordu. Bu yanılgılı ve üstenci bakış aşıldıktan sonra dünyanın birçok alanında destek eylemleri gelişmeye başladı. Doğal olarak bu desteği en fazla gösteren de kadınlar oldu.
Jin Jiyan Azadî serhildanının başından itibaren ortaya çıkan önemli bir karışıklık da söz konusu sloganın ne anlama geldiği ve kimler tarafından yaratıldığı noktasında yaşandı. Öyle ki, Kürtçe olan bu sloganın dilinin farklı olduğunu iddia edenlerden, söz konusu sloganın kendi sloganları olduğunu söyleyenlere kadar her şeye tanık olundu. Kadın özgürlüğünden vebadan kaçar gibi korkan KDP bile söz konusu sloganın kendilerine ait olduğunu söyleyebildi. Bu temelde Jin Jiyan Azadî üzerine tartışmalar ve anlamaya çalışmalar geçen bir yıl boyunca sürdü.
Oysa söz konusu sloganın yaratıcısı Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’dı ve PAJK öncülüğündeki Kürt Kadın Özgürlük Hareketi bu slogan etrafında kadınları eğitiyor ve örgütlüyordu. Önder Apo, çözümlemelerinde Jin ile Jiyan kelimelerinin aynı kökten geldiğini değerlendirerek, kadın ile yaşam arasındaki kopmaz bağa işaret etmişti. Dolayısıyla Jin Jiyan Azadî’yi “Kadın yaşamdır, yaşam da özgür olmalıdır” diye tanımlamıştı. Son derece derin bir felsefi ve ideolojik değere sahip olan söz konusu tanımlamanın etkisini ise “Sihirli formül” biçiminde ifade etmişti. “Jin Jiyan Azadî sihirli formülünün her sorunu çözme kudretinde olduğunu” belirtmişti. Ve bütün bunları, geliştirdiği Jineolojinin temeli yapmıştı.
Şimdi Jin Jiyan Azadî devriminin birinci yıldönümü yaşanıyor. Rojhilat Kurdistan Özgürlük Hareketi, başta Kürtler olmak üzere tüm İranî halklara serihildanın birinci yıldönümünde sokağa çıkma çağrısı yapmış bulunuyor. Bu temelde şehitleri anma ve tutuklularla dayanışma içine girme, özgürlük eylemini daha derinden ve doğru anlayarak daha da geliştirme çağrısı yapıyor. Günün başında söz konusu çağrıya bir ölçüde uyulduğu görülüyor ve sonucun nasıl olacağı herkes tarafından anlaşılmaya çalışılıyor. Kuşkusuz bu durumu biz şimdiden öngöremeyiz ve de yazamayız, fakat sizler bu yazıyı okurken yaşanan her şeyi biliyor ve değerlendiriyor olacaksınız.
Önceki günden beri dünyanın birçok alanında Jin Jiyan Azadî devriminin birinci yıldönümünü selamlama eylemlerinin başladığı ve bugünün başından itibaren birçok alanda coşkulu eylemlerin olduğu dikkate alınırsa, bu birinci yıldönümünün özgürlük devriminin ruhuna uygun yaşanmakta olduğu rahatlıkla söylenebilir. Biz inanıyoruz ki, başta Rojhilat olmak üzere Rojava ve Kurdistan’ın diğer parçalarında kadınlar kitlesel olarak sokağa çıkarlar ve kendi devrimlerini geliştirip yaşarlar. Tabii toplumun tümü de söz konusu eyleme sahip çıkıp büyük destek verir. Dünyanın dört bir yanında da Jin Jiyan Azadî sloganını haykıran eylemler gerçekleşir.
Kuşkusuz bu büyük başkaldırının birinci yıldönümünü eylemlerle karşılamak çok önemlidir ve de gereklidir. Fakat aynı zamanda geçen bir yılın muhasebesini doğru yaparak, ortaya çıkan gelişmeleri doğru anlamak da önemlidir. Bu konuda şunu ifade etmeliyiz: Bu özgürlük başkaldırısı başladığında nasıl ki herkes şaşırmış ve de çokları yanılmıştı, geçen bir yıllık mücadele içinde de Jin Jiyan Azadî’nin anlamından etkilenmeyen hiç kimse kalmadı. Örneğin mevcut İran rejiminin ayaklanmayı bastırdığını ve de başarılı olduğunu söyleyenler var. Halbuki asayiş bakımından olayları bastırdığını sananlar bile, söz konusu başkaldırının anlamından derinden etkilendiler ve çok ciddi bir değişiklik yaşadılar. Artık ne eski İran rejimi ve ne de eski erkek egemen kapitalist modernite sistemi var. Korkuyla da olsa bu sistemin ve sahiplerinin kadın özgürlük devriminin derin etkisi altında olduğu ve de ne yapacağını bilemediği açık bir gerçektir.
Elbette geçen bir yılın en önemli gelişmesi, başta kadınlar olmak üzere mevcut sistemin ezdiği tüm kesimlerde yaşanmıştır. Kadınların ve tüm ezilenlerin kendine güvenleri, bilinç ve örgütlülükleri, dayanışma ve mücadeleleri hiç olmadığı kadar gelişme göstermiştir. Demek ki hiçbir şey boşa gitmemiş, tersine özgürlük eylemleri büyük kazanımlar yaratmıştır. Şimdi ikinci yıla işte bu kazanımlar temelinde ve sarsılmaz özgürlük ruhuyla girilmektedir. O halde ikinci yılda daha güçlü özgürlük eylemleri yaşanacak ve daha büyük kazanımlar olacaktır. Bunlar temelinde, birinci yılını dolduran Jin Jiyan Azadî devrimini selamlıyor, bütün şehitlerini saygı ve sevgiyle anıyoruz.
Kaynak: Yeni Özgür Politika