HABER MERKEZİ
Gerillada öylesi anlar vardır ki, asla bellekten silinmez, evrenin gizinde hep canlı durur ve insanın duygu dünyasında bir nehir gibi akar geleceğe… Unutmak mümkün müdür efsaneleşen kahramanları…
Kürt halkının yiğit ve onurlu çocuklarını, bizlerin yaşam yoldaşlarını…
İşte bu unutulmayan yaşam yoldaşlarından biri de Şexmus arkadaştı. Heval Şexmus ile ilk tanışmamız çok farklı olmuştu. Benim henüz özgürlük saflarına yeni katıldığım yıllardı. Bir görev için yola çıkmaya hazırlanıyorduk. Grubumuzun sayısını tam olarak hatırlamıyorum ama her birimize birer hêstir verilmişti. Gidiş yolunda doğal olarak herkes kendi hêstirına bindi. Ben ise ne binmeyi biliyor, ne de buna cesaret ediyordum. İşin doğrusu hêstirdan çok korkuyordum. Korkumu büyüten şey ise hêstirlar arasından en deli olanının bana düşmesiydi. Benim hêstir normal yürümesini bilmiyor, zıplayıp duruyordu. Gruptaki arkadaşlar hêstirlarına binmiş ve yola koyulmaya başlamışlardı. Ben ise hêstirın başını tutmuş ağır ağır ilerliyordum. Bu halimi ilk fark eden grup komutanımız Şexmus arkadaş oldu. Gülerek bana doğru geldi ve yanıma yanaşarak alaycı bir tavırla “Heval tu çi dikî?” diye sordu. Ben de göreve gitmeye çalıştığımı söyledim. Ancak halime gülmesi gururumu kırmıştı. İçten içe çok kızıyordum kendime. Şexmus arkadaşın sorularına cevap verdikçe benim yeni ve acemi bir gerilla olduğumu fark etti. Buna bir de genç yaşım eklenince takılmalarından kurtaramadım kendimi. Ben ise içten içe köpürüyor ve bu öfkemi dümdüz verdiğim cevaplara ve mimiklerime yansıtıyordum. Soruları peşi sıra sürüyordu:
-Sen Amedli misin?
-Evet
-Amedliler’in bu kadar nazik olduğunu bilmiyordum. Cesaretlerine ne olmuş böyle?
Bu son sözü kızgınlığımı büyütmüş, Zaza damarımı uyandırmıştı. Bu halimi fark eden Şexmus arkadaş atından indi. Kolumdan tuttuğu gibi beni hêstira bindirdi. Kendi hêstirına doğru ilerlerken bana tekrar döndü:
-Ne olursa olsun gideceğimiz köye kadar bu hêstirdan inmeyeceksin. Bu sana cezadır.
Macera başlamıştı. Çok korkuyordum ama gururum korkuya baskın geliyor ve “düşüp ölsem de inmeyeceğim” diyordum. Düz yürümesini bilmeyen deli atım beni yerimden sıçratıp duruyordu. Hiç düşmedim ama çığlıklarıma da hakim olamamıştım. Artık yaşadığım tüm ağrılara dayanacak, Şexmus arkadaşın diline düşmemek için elimden geleni yapacaktım. Bir süre sonra deli hêstirımın zıplamalarına uyum sağlamış, başlangıçta yaşadığım korkuyu yavaş yavaş yenmeye başlamıştım. Böylelikle kazasız köye ulaşmıştık. Artık hêstira binmesini biliyordum. Ama bunu Şexmus arkadaşın öğreticiliğine borçluydum. Belki gururum incindiği için biraz kızmıştım ama bu da heval Şexmus’un gelişim yöntemiydi. Bu sayede bir korkumu aşmıştım.
Şexmus arkadaş ile sonraları da aynı pratik sahada kaldık, birlikte gerilla yaşamını soluduk. O hiçbir zaman unutmayacağım komutanlardandır. Acemilik yıllarımın öğretmeni ve ilk komutanım olarak yüreğimin derinlerinde her daim yaşayacaktır. Şexmus arkadaş ile son görüştüğümüzde “Git tedavini gör ve geri dön. Seninle tekrar görüşürüz” demişti. Bunun son görüşme olduğunu bilmiyorduk. Heval Şexmus 2001 yılında Şehit Kemal silsilesinde mayına basarak şehadete ulaştı.
İşte Şehit Şexmus Bölüğü’nün öyküsü Haftanin’de böyle başlamıştı. 2005-2006 yıllarında Haftanin’in Keşan alanında bölüğümüzün adı Şehit Şexmus, cihaz kodumuz da Şexmus idi. Çünkü Şexmus arkadaş Keşan alanında büyük emekler vermişti. Yıllar sonra tekrar Haftanin’e geri dönmüş ve sözümü yerine getirmiştim, ama o dönem birlikte kaldığımız arkadaşların bir çoğu şehit düşmüştü. Ben o yılların anlamını, anıların güzelliğini yeni yoldaşlarla paylaşmaya çabalıyor ve bu paylaşımların daha güçlenen ve başaran bir gerçeği yaratmasını umut ediyordum. Birçok arkadaşın bu yönlü çabası yoldaşlık bağını güçlendirmiş, PKK’li olmanın heyecan ve coşkusunu yaşatmıştı. İçimizi dolduran bu duygu bizleri daha da büyütüyordu.
Bölüğümüzdeki birçok arkadaş ülke topraklarının ayrı diyarlarında şehadete ulaştılar. Şehit Şexmus Bölüğü’nün güzel serüvencileri pratikleriyle özgürlük yolunun en yaman takipçileri oldular. Ayhan, Zêrîn, Xwinrêj, Pılıng, Şurkej, Şerîf, Ronî, Rêber, Deniz ve Munzur…
Heval Ayhan gerilla hayatının büyük bir bölümünü Dersim’de geçirmişti. En belirgin özelliği yeniliğe her zaman açık oluşu ve özlü yaklaşımıydı. O nerede olursa olsun örgüt ilke ve ölçülerini yaşamsallaştırmayı esas alır, yanındaki arkadaşlara da bu doğrultuda yaklaşırdı. O artık genç Gorsê değil komutanlaşan Ayhan idi. Gorsê adı onun genç yıllarının, o yıllara sığdırdıklarının ifadesi gibiydi. Ayhan’da ise daha sorumlu ve olgun bir gerilla yaşam buluyordu. Ama o ilk gençlik yıllarının atikliğini, canlılığını koruyor ve kendinde yeni başlangıçları yaratmanın temeli olarak ele alıyor, bu temelde Ayhan olarak yürüyordu. 2008 Zap direnişinin temel taşlarından biri de Ayhan arkadaştı, direnişin dokuz filizinden biri olarak ölümsüzlük diyarına yolculuğa çıkmıştı.
Zêrîn; benim için altın yürekli bir kadındı. İnsan yaklaşımı, pratikteki usta becerisi, pratik zekası ile yaşamı yeniden yoğurmanın ve özgür yaşamı örgütlü kılmanın ustalığını gösteriyordu. Kısa boylu ve zayıf bir arkadaştı. Esmer bakışları yüreğinin özlemlerini tüm sadeliğiyle yansıtıyordu. Van’ın altın çocuğuydu, kendisini Zêrîn olarak yaratmış ve mücadelenin güçlü militanı olmayı başarmıştı. Gerilla yaşamının zorluklarını bilerek kendisini geliştirmişti. İdeolojik bilinçlenme çabası çok ön plandaydı. Kendi yeteneklerini örgütsel bilinç temelinde hakikate ulaştırma azmi vardı. Savaşmak heval Zêrîn için kendini yeniden yaratmaktı. O’nun için yaşam kişinin kendi yarattıkları ile tarihin bağrında saklı duran özgür ruhu buluşturabilme gayesiydi. Sadece yaşamak değil, önemli olan hakkını vererek yaşamak ve mücadele insanı olabilmekti. Heval Zêrîn, Botan direnişinde kendini yeniden yeşerterek sonsuza kadar kendini var kılmış ve PKK’de kadın militanlığın, özgürlüğe bağlılığın timsallerinden olmuştu.
Xwinrêj Guyi; Özgürlük hareketine 1999 yılında katılmıştı. En belirgin özelliği cesareti ve fedakarlığıydı. Xwinrêj arkadaşın arazi hakimiyeti çok güçlüydü. Yaşamı paylaştığı her arkadaşla bir anı ve iz bırakmasını başarmıştı. Bölük içerisinde pratik becerisi ve coşkulu katılımı ile dikkat çekerdi. Kürdün dağ yaşamı ile bütünlüğünü Xwinrêj arkadaşta çok net görebilirdiniz. Gerillada kısa zaman içerisinde kendisini geliştirmiş ve güçlü bir komutan olmuştu. Botan’da karanfilleşen 11 Qileban şehidi ile özgürlük mücadelesinin tarihine adını yazdırmıştı.
Piling Gever; Serhildanlarla büyüyen bir Kürt genciydi. Bölüğümüzün en genç arkadaşlarındandı. Sessiz yapısı ve istekli yaklaşımları ile tüm arkadaşların ilgisini çekmiş ve yoldaşların yoldaşı olmayı başarmıştı. Bu genç yüreğin sessizliğinde saklı duran ve zamanını kollayan bir volkanın olduğunu herkes bilir, ona göre yaklaşıp, geliştirmeye çalışırdı. Yüreğinin volkanları Botan’da bin yılların zulmüne, hilesine, baskısına karşı taşmıştı. PKK’nin özgürlük militanı olarak direnişin coşkusunu savaşıyla ortaya koymuş ve şehitler kervanına katılmıştı.
Şerif; Rojawa’lı bir arkadaştı. Kendisini partiye adamış ve mücadelenin temel militanlarından olma amacıyla yaşamıştı. Heval Şerif girişkendi, yetenekliydi, başarıya kilitlenen çalışma tarzı ile önüne konulan görevleri sonuca ulaştırmayı esas alırdı. Örgütsel tecrübesinin kişiliğinde yarattığı olgunluğu duruşunda okumak mümkündü. En büyük istemi Botan’a gitmekti, yüreği Botan için atıyordu. Bu istemi sonucu efsaneler ve kahramanlar diyarı Cudi’ye doğru yürümüş ve kısa zaman sonra şahadete ulaşmıştı.
Şurkej Amed; Kısa boylu, yarı tombul, esmer bakışlı bir arkadaştı. Amed’in esmer yürekli gençlerinin toplamı gibiydi. Yüreği o esmer çocukların tüm hayallerini gerçekleştirme azmi ile doluydu. Şurkej arkadaşın en belirgin özelliği iddiası ve hırsıydı. Genç yaşına rağmen kendini geliştirmiş, iradesini ve düşünsel farklılığını yaratmıştı. Çok sert bakışları vardı, bu bakışları ile insanı sorgulamaya iter, onun karşısında herkesin kendisine çeki düzen vermesini sağlardı. Yaşamda radikalliği herkesçe bilinirdi. Hiçbir eksiğe ya da yanlışa göz kapamaz ve kaygısızca eleştirmesini bilirdi. O Amed’in yiğit esmer çocuğu, gerillanın asi savaşçısıydı.
Ronî; Çılgın, yaramaz ve esprileriyle coşkulu bir gerillaydı. Kendisini canlılığı, yaşama ve pratiğe aktif katılımı ile ifade ederdi. Hiçbir zaman pes etmeyen bir yapıya sahipti, eksikliklerinden sonuç çıkarmasını bilir ve bunu bir tecrübeye dönüştürürdü. Ona “acemi gerilla” derdik. Ama o acemiliği aşmış ve güçlü bir Botan savaşçısı olmayı başarmıştı. Botan savaşçılığında büyüyerek ölümsüzlük yoluna katılmış ve hayallerini gerçekleştirmişti.
Rêber Kotol; Rojhilat’tan yükselen Kürt direnişinin adıydı. Kotollu olması nedeni ile tüm arkadaşlar ona “Kotoli” diye sesleniyordu. Pratik becerisi ile ön plana çıkardı. Kısa sürede gerilla yaşamında kendisini bulmuş ve güçlenmeyi başarmıştı. 1999 yılında Önderliğin esareti ile gelişen uluslararası komploya karşı büyük intikam savaşçılığı temelinde gerillaya katılmıştı. 2007 yılında Botan’da bir grup arkadaşla birlikte şahadete ulaştı.
Deniz Rojhilat; Rojhilat’tan katılmıştı. Bölüğümüzün en genç yoldaşlarındandı. Tombul ve kısa boyu ile çok sempatik bir duruşa sahipti. Kısa sürede arkadaşların sevgisini kazanmıştı. Çekik gözleri ve gülen yüzüyle zihnimizde yer edinmişti. Gerillada ilk süreçlerde çok zorlandı. Çünkü evde sürekli kilim yapmış ve hareket etmemişti. Bundan kaynaklı yürümekte zorlanıyordu. Daha sonra kendi ısrarı ve kararlılığı sonucu bu sorunu aştı. Ayrıldıktan 3 yıl sonra onu geçtiğimiz bahar gördüm. Çok gelişmişti. Tim komutanlığını yapıyordu. Artık örgütün sorumluluğunu kaldırarak ve tecrübeli bir gerilla olarak Zagroslar’a doğru yol alıyordu. Tanrıçalar toprağına, tarihin en canlı kadın diyarına yol alıyordu. Bu tarihi keşfetmek ve solumak istiyordu. Kadının özgürlük tarihini tersyüz edenlerden intikam almak istiyordu. Bu kararlılık ile Çelê eylemine katılmış ve şehitler kervanına katılmıştı.
Munzur; Dersim’in onurlu bir delikanlısı olarak direniş geleneğinin iz sürücüsüydü. Her arkadaş tarafından sevilirdi. Her daim şehitlere layık olma çabası içerisindeydi. Uluslararası ve iç tasfiyeciliğe karşı bedenini ateşe veren Viyan Soran arkadaş silahının Munzur arkadaşa verilmesini istemişti. Munzur arkadaş Viyan’ın meskeni olan Haftanin’de katıldı şehitler kervanına.
Tüm bu arkadaşlarla 2005-2006 yıllarını kapsayan bir sürecin iç içe geçen zorluklarını ve güzelliklerini birlikte paylaştık. Tüm eksik ve yetmez yanlarımıza rağmen özgür bir yaşamın yaratıcıları olmayı amaçladık. Onlar bu amaç uğruna büyük savaştı ve birer direniş abidesi oldular. Sözümüz mücadelelerine daha güçlü sarılmak ve hayallerine layık bir yaşamı yaratmaktır.
Jiyan Şer