HABER MERKEZİ
Faşist-sömürgeci TC ordusu, 26 Mayıs tarihinden bu yana Güney Kürdistan’da Bıradost Aşiretinin yaşadığı mıntıkanın Xakurkê alanını işgal etmeye çalışıyor. Söz konusu alan sınırdan 25-30 km. içeride bulunuyor. Bu temelde AKP-MHP basını psikolojik savaşı ayyuka çıkartarak İstanbul Belediye Başkanlığı seçimi için oy devşirme çabası yürütüyor. Mevcut işgale karşı, başta Güney Kürdistan Bölge Yönetimi ve Irak Hükümeti olmak üzere hiç kimseden çıt bile çıkmıyor. Bırakalım karşı çıkmayı, Xakurkê işgalinin başladığı gün Irak’ın YNK’li Cumhurbaşkanı Behrem Salih Ankara’da ziyarette bulunuyor. Güney Kürdistan Bölgesinin yeni Başkanı Neçirvan Barzani ise, göreve başlama yeminini Türk Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile kucaklaşarak yapıyor.
Xakurkê ve Afrin işgalleri birlikte ele alınıp değerlendirildiğinde çok önemli gerçekleri ortaya koydukları açıkça görülüyor. Bir kere, TC Devletinin eski Osmanlı Kürdistanı topraklarını yeniden ele geçirme planına sahip olduğu artık net bir biçimde ortaya çıkıyor. Afrin ve Bıradost’ta olduğu gibi, faşist AKP-MHP yönetimi fırsat buldukça bu planı parça parça uygulamaya çalışıyor. Söz konusu işgal saldırılarına günümüz dünyasında hiçbir devlet ve hükümet karşı çıkmıyor, yani bir biçimde hepsi destek veriyor. Bu o kadar öyle ki, işgal edilen toprakların devlet yönetimi olduklarını iddia eden Irak ve Güney Kürdistan Yönetimleri bile karşı çıkmadıkları gibi, açıktan destek de veriyorlar. Bu durum Birinci Dünya Savaşıyla ortaya çıkartılan dünya ve Kürdistan gerçeğini çok açık bir biçimde ortaya koyuyor.
Diğer önemli husus, 23 Haziran günü yapılacak olan İstanbul Belediye Başkanlığı seçimini, AKP-MHP ittifakının, Bıradost mıntıkasının Xakurkê alanını işgal temelinde kazanmak istiyor olmasıdır. İstanbul seçimi ile Xakurkê işgalinin ne ilişkisi var demeyin! Hem de çok ilişkisi var. Çünkü 24 Haziran 2018 cumhurbaşkanlığı seçimini de Afrin işgali temelinde kazanmış bir iktidar karşımızda bulunuyor. Aynı iktidar, şimdi de İstanbul Belediye Başkanlığı seçimini Xakurkê işgali temelinde kazanmak istiyor. Başarır veya başaramaz, o ayrı bir konudur. Ancak AKP-MHP ittifakının İstanbul seçimini Xakurkê işgali temelinde kazanmaya çalıştığı kesindir. Yani karşımızda savaşla seçim kazanmak isteyen, kanla oy devşirmeye çalışan bir zihniyet ve siyaset vardır. Faşist, sömürgeci ve soykırımcı TC zihniyet ve siyasetinin geldiği nokta işte budur.
Peki TV’lerde canlı yayınlarla göz göre göre yapılan Xakurkê işgalinde Irak ve KDP Yönetimlerinin ne tür çıkarları vardır ki, işgale karşı durmak yerine destek olmaktadırlar? Tabi oldukça ilginç olan ve doğru anlaşılması gereken çok önemli bir konu da bu olmaktadır. Bir süredir TC Devlet Yönetimi ile Irak Hükümeti arasında yapılan görüşmelerden belli ki bu sonuç ortaya çıkmıştır. Yine KDP ve YNK Yönetimlerinin adeta yarışırcasına Ankara’ya gidip gelmeleri bunun içinmiş! Bu noktada ekonomik çıkar hesabından öteye bir şeyin söz konusu olacağını sanmıyoruz. Çünkü AKP-MHP faşizminin Türkiye’yi satma dışında hiç kimseye verebileceği başka bir şeyi bulunmuyor. Herhalde Irak Hükümetine Dicle ve Fırat Sularının paylaşımı yanında bazı ekonomik imkânlar sunulmuştur. KDP ve YNK Yönetimlerine ise, gizli petrol ticaretiyle birlikte biraz maddi imkân verilmiştir. Tabi bir de “Ortak düşman PKK”ye karşı birlikte mücadele hesabı var. Irak, KDP ve YNK Yönetimlerinin bunlar karşılığında BM yasallığı çerçevesinde Irak ve Güney Kürdistan toprağı sayılan Bıradost mıntıkasının işgaline destek verdikleri ortadadır.
Bunların ötesinde bir de KDP’yi yöneten Barzanilerin aşiret hesaplarının olduğunu göz ardı etmemeliyiz. Zira Barzanilerin yayılmacı olduğu, geçmişten beri çevre aşiretlerle savaşarak kendi aşiretini oluşturmaya ve yaymaya çalıştığı bilinmektedir. Barzanilerin savaştığı söz konusu aşiretlerin başında da Rêkanî, Zêbarî ve Bıradost aşiretleri gelmektedir. Nitekim Rêkanî aşireti köylerinden boşaltılmış ve Şeladizê’de toplanarak bir tür denetim altına alınmıştır. KDP Yönetiminin Avaşîn havzasını her gün bombalayan TC saldırılarına karşı çıkacağına, söz konusu katliamcı saldırılara karşı direnen Şeladizêlileri tutuklaması ve suçlaması bunun içindir. Şimdi de aynı şeyi, toprakları TC tarafından bombalanan ve işgal edilen Bıradastlara karşı yapmaktadır.
Çok açık bir biçimde görülmese de, tarih bilinci ve siyasi duyarlılığı olanlar tarafından anlaşılmaktadır ki, Barzaniler dün olduğu gibi bugün de yayılma emelleri gütmektedir. Kendilerine komşu olan Bıradost köylerini TC saldırıları temelinde boşaltarak, bu alanları ele geçirmek ve Barzani egemenliğini yaymak istemektedirler. Mümkünse Sideka alanını tümden ele geçirme hesabı yapıyor olabilirler. Zaten kadim Bıradost şehri olan Diyana’yı neredeyse ele geçirmiş durumdadırlar. Bu biçimde Sideka ve köylerini de TC desteği ile ele geçirebilirlerse, o zaman bütün alan Barzanilerin elinde olacaktır. KDP Yönetiminin mevcut işgal karşısındaki destekleyici tutumunun arkasında işte böyle gizli aşiret yayılma hesabı da vardır. Yani Baba Barzani’nin başaramadığını, AKP-MHP desteği ile çocukları başarmak istemektedir.
Demek ki, AKP-MHP faşizminin Xakurkê işgali ve Bıradost saldırısı deyip geçmemek gerekir. Arkasında tarihten gelen ne kadar yoğun ve gizli çıkar hesabının bulunduğu ortadadır. Şimdi bütün bu hesaplar, güncel planda özgür Kürt varlığı PKK’ye saldırı gibi “Ortak düşman” karşıtlığında birleşince, işgalci saldırılar işte böyle koro halinde ya destek ya da suskunluk ortamında “Kolayca” gerçekleşmektedir. Tabi söz konusu kolaylık dıştan bakanlar için geçerlidir. Zira son bir yıldır Bıradost mıntıkasının stratejik tepesi Lelikan’ın PKK gerillaları tarafından nasıl kum torbası haline getirilmiş olduğu da ortadadır. Belli ki işgalci TC güçleri bundan sonra çok daha fazla gerilla eylemine hedef olacaktır.
Sonuç olarak, öncelikle Kürt halkını yok sayan ve soykırıma tabi tutan mevcut dünya sistemini şiddetle eleştirip, soykırım suçlusu olduğunu ortaya koyarak, bundan vazgeçmelerini ve biraz demokratik olmalarını istemek gerekir. TC Devletinin Kürt düşmanı ve soykırımcı zihniyet ve siyasetine, AKP-MHP faşizminin kanla beslenen iktidarına karşı ortak mücadele içinde olmayı başarmak gerekir. Bunlardan daha fazla da düşkün Kürt işbirlikçiliğine ve ihanetine karşı çıkabilmek önemlidir. Zira söz konusu işbirlikçilik ve ihanet sadece Kürtleri çürütmemekte, çürüyen Kürtlük çürüyen insanlık olmaktadır. Kuşkusuz bütün bunları AKP-MHP faşizmini İstanbul’da sandığa gömecek sonuçla taçlandırmak en iyisi ve güzeli olacaktır. Bunların gerçekleşmesi dileğiyle!..
Atakan ÇETİN/Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi