HABER MERKEZİ- Kaynak: Yeni Özgür Politika
Hatip Bilen, Kurdistan gençlik öncülerinden olan ablası Şehit Bişeng Brûsk’u anlattı: “Yüzünü dağlara dönmesi hepimizi Kurdistan devrimine katmaya teşvik etti. Şehadeti hem bizim hem mücadele için büyük bir kayıp. Rojda sadece ailemizin şehidi değil tüm Kurdistan’ın evladıydı. Mücadelesiyle gurur duyuyoruz.”
Şehit Bişeng ile bir dönem cezaevinde kalan arkadaşı Hatice Aslan, kaleme aldığı yazısında, “Devrim cesaret işidir. Rojda o cesareti taşıyordu. Düşmandan asla korkmuyordu, kararlı ve samimiydi. Yüzünü ülkesine çevirdi. Gitti, sevdalısı olduğu ülkenin dağlarına. Rengarenk kır çiçekleri toplayıp sana getirebilseydim” dedi.
ERDOĞAN ZAMUR
PKK Gençlik Komitesi üyesi ve Komalên Jinên Ciwan Kordinasyon üyesi Şehit Bişeng Brûsk (Rojda Bilen), Bakurê Kurdistan’dan Rojava, Başûr ve Rojhilatê Kurdistan’a kadar bulunduğu her alanda Kurdistan halkına ve genç kadınlara öncülük etti. Bişeng, 28 Temmuz 2023’te Türk devletinin hava saldırısı sonucu Medya Savunma Alanları’nda şehit düştü.
Bişeng Brûsk, serhildanlara öncülük eden Cizîr’in bir evladı olarak 1988 yılında İsviçre’nin Lozan kentinde dünyaya gelir. Bişeng’in ailesi dört kuşak boyunca devletin baskı ve zulmüyle karşı karşıya kalır.
Ailesinin hikayesini kardeşi Hamit Bilen şöyle anlatıyor: “Büyük dedem 1960 darbesinde gözaltına alınıp tutuklandı. Gözaltında gördüğü işkenceden dolayı yaşamını yitirdi. Bu durum ailede devlete karşı bir öfkeye neden oldu. Babam, ailesinden dinlediği baskı ve zulümler sebebiyle devlete her zaman mesafeli biri olarak yetişmiş. 1970’li yıllarda sol hareketlere sempati duymuş; Kürt Özgürlük Hareketi gelişince de ona yönelmiş. Bu da aile üzerinde baskının katmerleşmesine neden oluyor ve babam da çareyi yurt dışına gitmekte buluyor.”
Avrupa yaşanacak yer değil
1980’li yılların ortalarında Lozan’a yerleşmelerinin ardından önce Dilan ardından da Rojda dünyaya gelir. Avrupa yaşamı Bilen ailesi için çekilmez olunca her şeyi göze alıp Kurdistan’a geri dönmeye karar verirler. Hamit Bilen sürgün günlerini şöyle anlatıyor: “Cizîr güvenli olmadığı için ailem Mardin’in Nisêbîn ilçesine yerleşmiş. Ancak Nisêbîn’deki yaşamları da çok uzun süreli olmamış ve devletin baskıları burada da sürmüş. En büyük kardeşimiz, abim Brûsk’un (Mahmut Bilen) özgürlük saflarında olması baskının daha da artmasına sebep olmuş.”
Brûsk’un şehadeti aileyi etkiler
Aile, Nisêbîn’deki baskılardan dolayı Mersin’e taşınır. Hamit Bilen de burada dünyaya gelir. O yıllarda özgürlük saflarında olan abileri Brûsk’un şehadeti aileyi derinde etkiler. Hamit Bilen, “Rojda bu şehadetten çok etkilendiğini özgürlük mücadelesine katıldığında dile getirdi. Ailemizde devletin katlettiği çok sayıda kişi var ama çekirdek ailede ilk kayıp Brûsk’tu. Şehadet haberinden sonra babam ‘Öleceksem de topraklarımda öleyim’ diyerek bizi yeniden Cizîr’in Cûdî Mahallesi’ne götürdü. Cizîr’e gittikten sonra yeniden parti çalışmaları içerisinde yer aldı” diyor.
Cûdî iki kadını uğurladı
Bişeng, ilk ve ortaokulu Cîzir’de tamamlar. 2009 yılında Eskişehir Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi’ni kazanır. Ablası Dilan da aynı yıl Eskişehir’i kazanır. Hatip Bilen o döneme dair bir anısını paylaşıyor: “Ablalarım liseyi bitirip üniversiteyi kazanınca babam onlara ‘Okula gitmeden başta komşular olmak üzere bütün mahalleden helallik isteyin’ demişti. Tabii o zaman biz buna bir anlam verememiştik. İki ablam da babamın dediğini yaptı. Cûdî Mahallesi’nin çocukları ve kadınları onları uğurlamaya gelmişti. O tavır herkese örnek oldu. Ablalarımdan sonra okulu bırakan kız öğrenciler de yeniden okula başlamışlardı. Ablalarım bilmeden önemli bir olaya öncülük yapmış oldu. Farkında olmadan kadın devrimine katkıda bulunmuş oldular. Bunu asla unutamıyorum.”
Yönünü özgür dağlara çevirdi
Bişeng üniversiteye başlar başlamaz gençlik hareketi içinde yer alır. Bir yıl sonra aktif olarak mücadeleye katılım kararı alır. Bu kararını ailesiyle de paylaşmakta sakınca görmez. Kararlılıkla ailesinin karşısına geçip özgürlük mücadelesine katılacağını dile getirir ve üniversiteyi bırakıp yönünü özgür dağlara çevirir.
Hamit Bilen o dönemleri şöyle anlatıyor: “Rojda daha çocukken öncü özelikleriyle kendinden bahsettiren biri oldu ve bu kişilik onu özgür dağlarla buluşturdu. Mahallede yardımsever, empati yapabilen, herkesle ilişki kuran yapısıyla tanınırdı. Bu özellikleri onu devrimci olmaya itti. Katılım kararı evde hüzün yaratsa da kimse onun bu kararına karşı çıkmadı. Ailesi olarak kararına saygı duyarak onu özgürlük dağlarına uğurladık. Bence olması gereken oldu.”
Aileyi devrime kattı
Rojda gittikten sonra zaman zaman aile ile iletişime geçer; bağlarını koparmaz. Bu, ailenin özgürlük mücadelesine verdiği değer ve önemden kaynaklanır. Kurduğu bu bağ, aileyi mücadeleye daha fazla bağlar. Ailenin diğer üyeleri de özgürlük mücadelesi için bedel ödemeye devam eder. Ailede Bişeng’in yerinin çok farklı olduğunu ifade eden Bilen, “Evet biz birbirimize bağlıyız ama Rojda’ya olan bağlılığımız çok farklıydı. Hepimiz ona çok daha bağlıydık. Onun gidişi hepimizi çok etkiledi. Bu etkilenme hepimizi Kurdistan devrimine katmaya teşvik etti. O parti ile tanışmadı; partide büyüdü. Rojda sanki hiç çocuk olmamıştı. Hep bir yetişkin gibi davrandı. Gerek ailenin sorumluluğunu almada gerekse okulda hep öncülük yapan oldu. Her zaman kendini belli etti” diyor.
Bir abladan örnek devrimciye
Bişeng’in şehadetinin kendilerini derinden etkilediğini belirten Bilen, “Şehadetler aileleri etkiliyor. Rojda ilk şehidimiz değil. Ablam yönünü dağlara verdiğinde onunla bağım kopmadı. Aksine yeniden bağlandım. O benim için bir abladan, örnek aldığım bir devrimciye dönüştü. O modern çağın Jeanne d’Arc’ı (Jan Dark) gibiydi. Azimli, iradeli, inançlı ve güçlü bir savaşçı, güçlü bir liderdi. Halkına ve devrime öncülük ediyordu. Onun şehadeti bizim için de mücadele için de büyük bir kayıptır. İnsan bir noktadan sonra şunu anlıyor; ‘Rojda sadece bizim ailemizin bir şehidi değil bütün Kurdistan’ın evladıydı.’ Bu acımızı biraz hafifletiyor. Her şeye rağmen hepimiz onun mücadelesiyle gurur diyoruz” diyor.
* * *
Gitti, sevdalısı olduğu ülkenin dağlarına
Rojda Bilen’le Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nde kalan arkadaşı Hatice Aslan’ın kaleminden:
”Keşke yürek kulağımın duyduğu sesleri, söylediği sözleri yazıya dökebilseydim. Rengarenk kır çiçekleri toplayıp sana getirebilseydim Rojda’m. Yağmur zamanlarında ıslandığımız kısa voltalarımızı kime anlatacağım şimdi? Kurdistan’dan uzaklardayım, bizim olmayan sınırlarda, dilini kültürünü bilmediğim, toprağına yabancı olduğum diyarlarda. Aklım ülkede, zindanda, dağda. Ayaklarım durduğu yerde beynim yürür, yürüyorum ben de ruhumla birlikte geleceğe doğru anılara dalıyorum.
Bakırköy Cezaevi 2012 mevsim baharı, içeri girdin 6. koğuşun kapısından. İki tarafında iki cehennem, ikisi de kara gömlekli cellat. Sen aralarında kanatsız bir melek, güneşle yıkanmıştı kıvırcık saçların, yüzün ay gibi aydınlık, gülüşün güneş kadar sıcak. Sen onlara baktın çattın kaşlarını dik duruşunla, sonra bize baktın yıldız parladı. Beyaz dişlerin, siyah gözlerinle güldün. Duruşunla gurur duyduk. Sevinçle öne atladık. Sarıldık sana sırayla, ülke özlemiyle her mermi çıktığı namlunun imzasını taşır misali dağların imzasını taşıyordun. Sen ülke kokuyordun. Yanıktı yüzün. Gerilla güneşiyle 8 ay nasıl da çabuk geçti. Güzeldi seninle beton duvarlar, demir ranzalar bile. Çok geçmedi tahliye olduk. Seni sordum herkese bilen mi yoktu, ben mi bilenlere ulaşamıyordum bilemedim. Günler geçti. Yangın misali sonra bir ortak arkadaşı gördüm. O seni anlattı. ‘Gitti’ dedi, ‘Sevdalısı olduğu ülkenin dağlarına.’ Hiç yanılmamıştım. İçime hüzünlü bir kaygı da çöktü artık bulamam diye. Üniformalı halin canlandı gözlerimde. Yakışmıştı.
Devrim cesaret işidir. Rojda o cesareti taşıyordu. Düşmandan asla korkmuyordu. Kararlı ve samimiydi. Bazıları yüzünü Avrupa’ya dönerken, Avrupa’ya kaçmaya çalışırken o yüzünü ülkesine çevirmişti. Yolu açık olsun diyebildim sadece. Seni çok özledim Rojdam.’’