Komisyonun Suriye’de insan hakları ihlallerini ve olası savaş suçlarını içeren 21 sayfalık raporunda çatışan tarafların işlemiş olabileceği savaş suçları yer aldı. Suriye Arap Cumhuriyeti Bağımsız Uluslararası Araştırma Komisyonu Raporu’nda, 9 yıldır iç savaşın sürdüğü ülkede birçok insan hakları ihlalleri suçlarının işlendiği kaydedildi.
Suriye’de ABD öncülüğündeki koalisyon, Rusya, Suriye ordusu ve çoğunluğunu YPG’lilerin oluşturduğu Suriye Demokrat Güçleri’nin (SDG) savaş suçları işlemiş olabileceği öne sürerken, TC/ÖSO çetelerinin Efrin işgalinden sonra belgeler ve bir çoğu uluslararası medyada görüntülü ve fotoğraflarla kanıtlanan kaçırılarak işkence edildikten sonra ailelerden binlerce dolarlık fidye isteme uygulamalarına değinmemesi ise böyle bir raporun neyi amaçladığını ortaya konulduğu dile getiriliyor.
Sürekli Şam ve Ankara arasında gidip gelmesiyle gündeme gelen Suriye Arap Cumhuriyeti Bağımsız Uluslararası Araştırma Komisyonu üyesi Hanny Megally, Suriye’de ana omurgasını YPG’lilerinin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’nin ülkede yapmış olduğu bazı eylemlerinin de savaş suçu sayılabileceğini belirtti.
‘Sivil hedeflere saldırı savaş suçu’
Raporda, ABD öncülüğündeki koalisyonun Suriye’de düzenlediği hava saldırılarında sivil ve askeri hedefleri ayırmak için hiçbir önlem alınmadığı bazen askeri olmayan çok sayıda sivil hedefin vurulduğu belirtilerek, “Bu saldırılar savaş suçları dahilinde olabilir” denildi.
Suriye askerleri ve müttefikleri olan Rus kuvvetlerin ülkede çok sayıda savaş suçu olabilecek eylemler gerçekleştirdiği kaydedildi. Çok sayıda sivil can kaybıyla sonuçlanan bu eylemlerin sistematik olarak hastaneler, klinikler, okullar, pazar yerleri ve tarım alanlarını hedef aldığı ve bunların savaş suçları kapsamına girebileceği ifade edildi.
Rapor TC’nin Suriye ultimatomu mu?
Raporda, ABD ile Türkiye arasında uzun bir süredir devam eden YPG gerilimine de yer verilirken, ABD’nin ana omurgasını YPG’nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’ne verdiği desteğin iki ülke arasında gerileme yol açtığı kaydedildi.
Raporda geçtiğimiz Ocak ayından beri ABD ile Türkiye arasında Suriye’nin kuzeydoğusunda Türkiye sınırında güvenli bir bölge kurulması konusunda müzakerelerin devam ettiği belirtilerek,”Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ülkesinin 1998 yılında Suriye Arap Cumhuriyeti ile imzaladığı Adana Anlaşması ile önerdikleri güvenli bölgeyi tek başlarına kurma hakkına sahip olduklarını açıkladı. Rusya Federasyonu ile Suriye Arap Cumhuriyeti, Türkiye’nin güvenli bölge önerisinin Türkiye’nin rejim karşıtı silahlı muhalefete verdiği desteğini sonlandırması ve Suriye’nin kuzeybatısındaki askerlerini geri çekmesi halinde değerlendirilebileceğini açıkladı” ifadelerine yer verilmesi, raporun TC’nin Suriye ultimatomu olduğu değerlendirmeleri yapıldı.
Efrin işgali unutulmuş ‘güvenlik’in sağlanamaması Kürt güçlerine bağlanmış
Bağımsız komisyonun ikiyüzlü Suriye raporunda, TC’nin savaş uçaklarıyla yüzlerce kişinin katledilmesi ve binlerce kişinin yaralanması ile yakılıp yıkılması sonucunda işgal edilen Efrin’deki son durum da ele alındı. Bölgede radikal gurupların yerel halka baskı yapıldığı belirtilirken, baskıların bazen aşırı dinci guruplardan bazen de örgütle bağlantıları olduğunu iddia eden Kürt guruplardan geldiği şeklinde kaydedilmesi BM’nin ikiyüzlülüğünü ortaya koydu. Efrin’de güvenli bir ortamın olmadığı, güvensizlik durumunun hem ekonomik hem de siyasi nedenlere dayandığı belirtildi. Komisyona fidye için kaçırılma başta olmak üzere çok sayıda insan hakları ihlaliyle ilgili şikayetler geldiği belirtildi. Kaçırılma olaylarının çoğunun belge, görüntü, fotoğraflarla ve uluslararası ile bölge basın medyasında TC/ÖSO çeteleri tarafından yapıldığı şeklinde yayınlamasına rağmen, raporda silahlı Kürt guruplar tarafından gerçekleştirildiği şeklinde yansıtılması raporun kimler ve hangi amaçla hazırlandığını ortaya koymakta.
Raporda, TC/ÖSO çetelerin yüzlerce insanlık dışı uygulamalarından sadece ‘son aylarda’ aşırı dinci gurupların kadın hakları konusunda ciddi kısıtlamalar getirdiği, kadın ve kız çocuklarına katı kıyafet kuralları uygulandığı, Efrin’de yaşayan çok sayıda mağdurdan gelen şikayetlerde askeri polis ve Türk yetkililerin kontrolünde olan tarafların bölgede çözüm sağlamak için isteksiz oldukları, “Türk makamların silahlı grupların suistimallerini kontrol etme konusunda istekli olduklarına dair hiçbir kanıt sağlayamadık” denilmesi ve belirtilmesi raporun ne kadar taraflı bir şekilde hazırlandığını ortaya koyuyor.
BM’in TC/ÖSO çetelerinin savaş uçakları tarafından aralarında çocuk ve kadınların da olduğu onlarca sivil Efrinliyi katledildiği sırada, 5 Mart 2018 tarihinde Guta başta olmak üzere bölgede süren savaşa yönelik hazırladığı raporda da yine buna benzer bir ikiyüzlülüğünü ortaya koymuştu.
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkez