İSTANBUL – AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 1 Ocak’ta Boğaziçi Üniversitesi’ne atadığı Melih Bulu, öğrencilerin ve akademisyenlerin mücadelesi sonucu 14 Temmuz günü yine Erdoğan’ın kararıyla görevinden aldı. Melih Bulu’nun yerine ise üniversite bileşenlerinin tercih ettiği bir ismin atanması beklenirken, Melih Bulu’nun vekili ve yardımcısı olan Naci İnci rektör olarak atandı.
Öğretim üyelerinin yüzde 95 karşı oy kullandığı Naci İnci’nin üniversiteye rektör olarak atanması üzerine öğrenciler ve akademisyenlerin aylardır verdikleri direnişi yeniden büyüttü. Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinden Kevser Turan, polisin tüm baskılarına rağmen kayyım Melih Bulu’yu direniş ve dayanışmalarıyla gönderdiklerini dile getirdi.
‘NACİ’Yİ DE GÖNDERECEĞİZ’
Kevser Turan, “Bu süreçte herkes ne yapması gerektiğini biliyor artık. Direnmeye devam edeceğiz. Melih’i nasıl gönderdiysek, Naci’yi de öyle göndereceğiz” diyerek, üniversiteleri özgürleştirmek konusunda kararlı olduklarını vurguladı.
Öğrencilerin nesne yerine konulduğu, üretimde bulundukları tüm alanların ellerinden alındığı ve sermayeye birey yetiştirmek üzerine kurulu üniversiteler hedeflendiğini söyleyen Kevser Turan, “Kayyım politikalarıyla birlikte haklarımızın gasp edilmesi ve öğrenci hareketlerine saldırılarda bulunulması şaşırdığımız bir şey değil. Ama bunun karşısında bu süreçte, nasıl üniversiteler istiyoruz? Neler yapmak istiyoruz sorularına cevap bulduk. Bundan sonra yoğunlaşacağımız konu bu olacak” dedi.
KAYYIMLAR GİDENE KADAR
Öğrencilerden Havin Özcan da AKP-MHP iktidarının kayyım siyasetinin ilk olmadığına dikkati çekerek, Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) belediyelerine atanan kayyımları işaret etti. Kayyım sistemini, “faşizmin kendini kurumsallaştırması” olarak tanımlayan Havin Özcan, “İlk olarak Melih Bulu geldi. Daha sonra direnişimizle beraber gönderdik. Yapılan oylamalar sonucunda Naci İnci 1’inci olmadığı halde yine kayyım atandı. Bu süreç ne kadar tekrarlanırsa tekrarlansın, bizler alanda olmaya ve tüm kayyımlar gidene kadar mücadele etmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
ÖZERK ÜNİVERSİTE
Kayyım kavramını besleyen zihniyetin AKP-MHP iktidarının olduğunu kaydeden Havin Özcan, “Faşist iktidara ve erkek egemen zihniyetine karşı açtığımız savaşın belli bir kısmı budur. Savunduğumuz özerk demokratik üniversiteler, halkın kendi iradesiyle seçtiği başkanlar ve her alanda yaşanan hukuksuzluklara karşı bizler mücadele ediyoruz ve son kayyım gidinceye dek mücadelemiz sürecek” diye konuştu.
DİRENİŞ HER YERE YAYILDI
İstanbul Üniversitesi öğrencisi Özlem Özdemir ise Boğaziçi direnişinin sadece burası ile sınırlı olmadığını ifade etti. Bu direnişin her yere yayıldığını belirten Özlem Özdemir, AKP iktidarının üniversitelere kayyım atamasının temel nedeninin gençliğin kendi siyasetini üretmesine engel olmak istemesi olduğunu kaydetti Özlem Özdemir, AKP iktidarının üniversiteleri baskı aygıtı olarak kullanmayı amaçladığının da ekledi.
Sorunun sadece Boğaziçili öğrencilerin sorunu olmadığını vurgulayan Özlem Özdemir, şunları söyledi:
“Sorun tüm üniversiteli öğrencilerin sorunudur. Kendi üniversitemizde kulüplerde kayyımdan kaynaklı birçok sıkıntılar yaşıyoruz. Rahat gezebileceğimiz bir ortam bırakmadılar. Akademik olarak iktidarın temel aygıtını zaten okulda da görüyoruz. Öğrencilerin asla geri adım atacağını veya vazgeçeceklerini düşünmesinler. Çünkü üniversiteler özerk, demokratik bir eğitim alanı olana kadar da direniş devam edecek.”
Özlem Özdemir, son olarak “Bu kayyımlar sadece Boğaziçi Üniversitesi ile sınırlı kalmayacak. Tüm üniversitelerde bir baskı aygıtı oluşturuyor” diyerek, tüm öğrencileri kayyım rektörlere karşı direnişi büyütmeye davet etti.