HABER MERKEZİ-
Beni buraya sen getirdin… Gerçekleştirdiğim her şey sana ulaşmak içindi… Hiç bir zaman söyleyemeden
ve yıllarca kendim bile fark etmeden içimde taşıdığım, aslında sendin.
HALİL DAĞ;
Gecenin içinde sesin geliyordu. Hemen dışarı çıktım. Karanlığı dinlemeye koyuldum. Günler geceler boyu
süren fırtına yerini derin bir sessizliğe bırakmış. Uğultu dolu zirvelerde büyük bir huzur yaşanıyor.
Karanlığı dinliyorum. Ve aslında çok uzun bir zamandır bu sesi beklemekte olduğumu hissediyorum.
Gecenin içinde duyduğum sensin. İçeriye, arkadaşlara bakıyorum. Benden başka kimse duymuyor…
Karanlığın içinde çınlayan o güzel sesin hayal mi, gerçek mi olduğunu bilmeden yola koyuluyorum. Hayal
veya gerçek olması bir yana , duyduğum sesin bir anlamı olmalı ki beni peşinden sürüklüyor. Kendimi
tutamıyorum…
Gecenin kucağına atılıyorum.
Korkunç olana güvenmenin sırrını henüz çözmüş değilim ama her defasında kendimi onun kollarına
bırakıveriyorum. Arkadaşlar yokluğumu fark ettiklerinde yine kızacaklar…
Ve gecenin içinde bir anlamın peşinde kar içinde yürümekteyim. Her şeyin bir anlamı olmalı… İnsana ait
olan her şey bir anlam taşımalı. İnsan gerçekleştirdiğinin ya anlamını bulup çıkarmalı, ya da hiç
gerçekleştirmemeli. Veya anlamını yaratmalı.
Sesini dinleyerek yürüyorum. Sesin hep aynı yönden geliyor ve ben kar içinde ısrarla yol alıyorum.
Kimsenin duymadığı ama benim kulaklarımda çınlayıp duran bu sesin bir anlamı olmalı. Bu gece o anlamı
bulmadan dönmemeye karar veriyorum.
Bir zaman sonra durdum. Nefes nefese kalmışım… İçimdeki ateşi ve hemen dışımdaki o buz gibi havayı
soluğumu dışarı verdiğim an fark ediyorum. Nefesim gecenin içinde beyaz bir bulut gibi yükselip gidiyor. Bu
gece yarısı içimde ne büyük bir yangın var…
Sesini tekrar duymak için başımı gökyüzüne çeviriyorum. Üzerimde pırıl pırıl bir gökyüzü uzanıyor. Yıldızlar
bu gece nasıl da belirgin. Başımı gökyüzünden karlı tepelere eğdiğim an seni görüyorum. Oradasın… Dağın
ve gökyüzünün birleştiği yerdesin. Kar beyazın ve gece siyahının birbirine dokunduğu yerdesin. Bir hayal
gibi orada duruyorsun.
Karları yararak yürüyorum. Bu gece ne kadar tırmanırsam ruhumun temizliği de o kadar derin olacak diye
düşünüyorum. Ne kadar yürürsem kendi derinliğime o kadar ineceğim ve gizli olana ulaşacağım…
Sesin geliyor… Nedir beni kar içinde yürümeye mahkum eden… Nedir hayal mi gerçek mi olduğunu
bilemediğim bu sesin anlamı… Her şeyin bir an gibi durduğu bu gece yarısı bir tek ben yürüyorum soluk
soluğa. Bir anlama ulaşmanın heyecanıyla tırmanıyorum sana doğru…
İçimde gizli olan ama bir türlü kendime bile açıklayamadığım ses buydu. Onu karanlığın içinde duyduğum
an, yıllardır onu beklediğimin de farkına varıyorum. İçim sevinç ile doluyor. Bütün gücümle yüklenip sesini ilk duyduğum ve seni ilk gördüğüm o yere ulaşıyorum. Ama ne sesin, ne de sen oradasın. Bir başka uzaklığa kaçıp gitmişsin. Gözlerimle karlı tepeleri arıyorum. Geceyi dinliyorum…
Hiç bir şey kımıldamıyor. Kar üzerinde hiç bir iz bırakmadan çekip gitmişsin.
Kalbim göğsümü yırtarcasına çarpıyor. Aradığım o anlama yine ulaşamadım. Bu gece çok yakınlaştım ama
dokunamadım. Demek hala eksik olan bir şeyler var, kendimde. Demek yerine getiremediklerim,
gerçekleştiremediklerim var. Demek hala tamamlamadıklarım var…
Aşağılara, arkadaşlarımı bıraktığım o vadiye bakıyorum. Her kes ve her şey kar altında… İçimde bir hüzün,
tarif edemediğim bir burukluk hissediyorum.
Haykırmak… İçimdekini tüm uzaklara haykırmak bu gece yaptığım belki de en güzel şey oluyor. Belki de
bu gece beni buraya tırmandıran içimdeki bu haykırma istemiydi.
Anlam, kişinin kendisindedir. Belki de onu dışarıya çıkarmamak en doğrusudur. Ve benim bir türlü
başaramadığımdır. Anlam, kendi gerçeği içinde yaşanır ve hissedilir. Onu bu çağın sözleri ve izleriyle
anlatmaya kalkarsan yitirirsin. Anlam aslında anlatılamayanlarda gizlidir.
Bu çağın bütün tanımları eksiktir…
İçimdeki o anlamı, hem kendime hem de bütün insanlara izsiz ve sözsüz ulaştırabileceğim o zamanı bütün
kalbimle istiyorum.
Beni buraya sen getirdin… Kar üzerinde hiç bir iz bırakmadan çekip gitmişsin.