HABER MERKEZİ –
Kürdistan ve Kürt gerçekliğinin acılarını, kahramanlıklarını, direnişlerini satırlara dökmek yetmeyecek elbette. Çünkü bu topraklar binlerce yıldır yasaklı gülüşlere, özlemlere, hasretlere ve tutkulu yaşamlara ev sahipliği yapmış. Bir de ihanetlere, katliamlara, kırımlara tanıklık etmiş; binlerce kahramanı uğurlamış ceng meydanlarına giderken. Böyle bir gizemi var yaşadığımız coğrafyanın. Bir de bu toprakları anlamlı kılanlar var; fikirleri, eylemleri, isyanlarıyla başkaldırı tohumlarını serpiştirerek direnişle bezenmiş bir ülkeye çevirenlerdir onlar. Kawalar, Derwêşler, Rindêxanlar, Leylalar, Alişêrler, Mazlumlar, Saralar, Zilanlar, Zekiyeler, Rahşanlar ve binlercesi… Bir halkın kaderini belirleyen, geçmişi ve geleceği arasında köprüler kuran ve yüreklerin en değerli köşesinde hiç unutulmamacasına yer alanlardır onlar. Çünkü onlar sadece kendilerinin olmaktan çıkıp bir halkın, insanlığın olmayı tercih etmiş; aşkı da, sevgiyi de, kavuşmaları da bu gerçeklikte bulmuşlardır. Ve her giden ardından “ülkenin özgürleştirilmesi” vasiyetini bırakmıştır. İşte direnmek bu yüzden bu kadar kutsal, bu kadar eşsiz ve vazgeçilmez.
Kürdistan’da doğan her insan tarihin dehlizlerinden gelen bir direniş mirasına sahiptir. Bilsin ya da bilmesin tarihinde ve ruhunda bu vardır. Bu yüzden her zaman sistem karşıtı, muhalif ve aykırı olmuştur Kürt gençleri. Katiller hep çalmak istediler bizden en temiz yürekleri. Hatırlamak gerekir Uğur Kaymaz’ı. Daha 12’sinde olan küçücük bedenine 13 kurşunu sıkan alçak düşmanı hafızamıza kazıyıp unutmamak gerekir. Karakaşlarına can verilecek Berkin Elvan’ı hatırlamak gerekir belki de. Ceylan Önkol’un bedenini unutmamak bir de. Ve katledilen Kemal Kurkut’u hep hatırlamalı. Çünkü her Kürt genci gibi Kemal Kurkut’ta Kürtlüğü, insanlığı alçakça yok etmeye çalışan faşist TC Devleti’ne, onun sistemine, düzenine karşı başkaldırıp sürekli olarak doğrunun ve hakikatin peşinden koşma arayışında olmuştur. Sormak gerek peki hakikati öldürmek bu kadar kolay mıdır? Birkaç kurşun yeter mi? Haykırmak gerek son nefesimize kadar “Bu hakikat arayışı son bulur mu ?” İşte bunu haykıran Kemal’i Newroz günü katlettiler. Ama bilmeliler ki bir Kemal gider bin Kemal gelir. Nasıl ki bir Kemal Pir gidip bin Kemal Pir geldiyse…
Kemal Kurkut, 1994 yılında Kürt, Alevi ve beş çocuklu bir ailede dünyaya gelir. Ailesi aslen Adıyamanlı olan Kemal, Malatya’da doğar ve büyür. Babasını daha küçük yaşta kaybeden Kemal’i annesi Sîcan Kurkut çok zor şartlar altında çalışarak büyütür. Ailesinin, kardeşlerinin politik duruşları sürekli olarak devlet faşizminin baskılarına maruz kalmalarına neden olur. Kemal daha ilkokul sıralarındayken faşist TC Devleti’nin eğitim kurumlarında yer almak istemez ve okulu terk eder. Daha küçük yaşlarda ailesine ekonomik destek sağlayabilmek için çalışmak zorunda kalır. Kemal çocuk yaştan itibaren müziğe ilgi duyduğu için, daha sonra üniversiteye giderek Güzel Sanatlar Fakültesine kaydolur.
2013 yılında İstanbul Gezi Parkı’nda başlayan direniş Kemal’i en çok etkileyen ve çelişkilerinin artmasına sebep olan olay olur. Daha sonra 2015 yılında Ankara’da düzenlenen miting sırasında faşist TC Devleti’nin eliyle gerçekleşen patlamada 100’den fazla kişinin yaşamını yitirmesi Kemal için bir dönüm noktası olur. Çünkü patlama olmadan sadece birkaç dakika önce patlamanın olduğu yerdedir. Kemal Kurkut için yaşanan tüm bu olaylar çelişkilerinin ve arayışlarının derinleşmesine yol açar.
2017 yılı 21 Mart’ta Kemal Kurkut Newroza katılmak için Malatya’dan Amed’e gider. Newroz alanına girerken faşist düşman polisleri tarafından durdurulup kıyafetleri çıkarılmak istenir ve Newroz alanına girmesine izin verilmez. Kemal düşmanın bu faşistçe ve alçakça yaklaşımını kabul etmeyerek karşı çıkar. Bunun üzerine düşman polisleri tarafından iki kurşunla katledilir.
Aleviliğin ve Kürtlüğün en sade ve doğal hali yaşanır kadim Tolhildan coğrafyasında. Ve bir de PKK yurtseverliğinin ilk filizlendiği topraklardır. Kutsallığını bununla tanımlamak gerekir belki de. Çünkü Sinan Cemgillerin, Hakilerin, Mazlumların, Kemal Pirlerin estirdiği devrim rüzgarları geçmiş ve izleri takılmıştır dağlarına, ovalarına, sokaklarına. Sonra Erdallar, Besêler, Zilanlar, Kasım Enginler, Atakan Mahirler, Nurhaklar, Mahir Botanlar ve Hüseyin Malatyalar takılır geçmişten kalan izlere. Böylesi onurlu kişilikleri büyütmüş bağrında. Ve katledilen bir halkın en soylu, onurlu kişiliklerini çıkarmıştır tarih sahnesine. Çünkü düşman Kürdistan’ın bu kutsal semalarında en şiddetli biçimiyle göstermiştir yüzünü; geçmişte ve günümüzde…
Katliamın izleri vardır hafızalarda. Kapılarına kan kırmızısı işaretler atılıp yaşamdan kopartılan, kendi topraklarından göçertilen, dilinden, kültüründen en acımasız bir biçimde ayrı düşürülen bir halkın acı feryatları çınlar her yeni doğan bebeğin kulaklarında. Kemal böylesi bir toprağın çocuğudur ve o, Nurhakların asi, baş eğmez çocuklarının bıraktığı cesaret hırkasını geçirir üstüne.
Kemal Kurkut’u anlamak, bilmek için yaşadığı coğrafyayı, kültürünü, direniş tarihini bilmek gerekir. Kemal Kurkut’u anlamak için yaşanan Kürt halk gerçekliğini, Kürdistan coğrafyasının acılarını hissetmek gerekir.
Kemal’de ilk defa ait olduğu gerçekliğin, direnişin, mücadelenin, umudun hep bir ağızdan haykırıldığı mekâna gitmişti. Dili yok sayılan, fikri yasaklanan Kemal, Amed’in direniş ve serhildanla özdeşleşen Newroz meydanında kendisini ifade edecek ve geçmişinde açılan yaraları burada intikam yeminine dönüştürecekti. Kendi diliyle özgürlük türkülerini, sloganlarını haykıracaktı.
Newroz, Kemal Kurkut için kendini bulma, bilme zamanı olmuştur. Bu yüzden sırtından vurularak alçakça katledilmiştir. Kürt olarak doğmak düşman için geçerli bir sebeptir. Fakat Kemal Kurkut Kürtlükle birlikte onuru ayaklar altına alınmak istenen milyonlarca insanın baş eğmeyen duruşunu temsil etmiştir. Düşmana karşı çıkarken katledilenlerin sesi yankılanmıştır kulağında. Erdalların, Zilanların özgür ülke özlemleri konmuştur yüreğinin en fırtınalı köşesine, Mazlumların cesareti sinmiştir genç bedenine. Bu yüzden Kemal Kurkut faşizme karşı onurlu, baş eğmez Kürt gençliğinin duruşu, temsili olmuştur. Özgür Önderlik ve özgür ülke hülyası gerçekleşinceye kadar ne Kemal Kurkutlar bitecek ne de hakikat savaşı son bulacaktır. Bu böyle biline…
Zerya Bagok/Yurtsever Gençlik Dergisi