HABER MERKEZİ
AKP iktidarı süresince Türkiye’de yaşanan çocuk istismarı her açıdan tavan yapmış durumda. Her gün kadına dönük şiddeti teşvik eden, ağzı salyalı hocaların “altı mı, on mu, yoksa onüç yaşında mı çocuklarla evlenilebilir” tartışmalarını yaptığı ve fetvalar verdiği bir ortamda çocuklara dönük cinsel saldırıların ve suçların artması gayet doğal…
Eskiden de pedofillik vardı. Bir şekilde üstü kapatılarak yaşanıyordu. Ancak pedofilliğin resmi devlet politika haline gelmesi AKP iktidarı döneminde oldu. Çocuk istismarının bu denli aleni yapılması ve yasalarla da korunması, okul ve eğitim sistemiyle ideolojik anlamda alt yapısının oluşturulması bütünlüklü bir süreç olarak uygulandı ve günümüze kadar geldi.
Çocuk istismarındaki artış ve yoğun toplumsal tepkilerden sonra politik bir kurnazlıkla bunun önüne geçmeye çalışan iktidar, tepkileri manipüle etmek için “kimyasal hadımlaştırma” söylemlerini temcit pilavı gibi ısıtıp yeniden piyasaya sürdü.
Kimyasal kısırlaştırma olarak önerdikleri kanun ise; erkeklerin cinsel isteklerini güdüleyen hormonların ilaç yoluyla azaltılması anlamını taşıyor. Yani bir erkeğe bu ilaç verildiğinde cinsel isteği azalacak, cinsel anlamda herhangi bir kişiye ilgi duymayacak. Yani düşük hormon…
Cinsel saldırı, pedofili bir “hastalık” mı?
Kendince bu ilacı vererek güya tecavüzler, istismarlar azalacak… Toplum mutlu mutlu yaşayacak…Varsayılan senaryo bu…
Peki gerçeklik böyle midir? ABD’nin birçok eyaletinde, kısmen İsveç ve Almanya’da, Polonya’da, Estonya, Makedonya, Hindistan, İsrail, Rusya gibi ülkelerde caydırıcı bir yöntem olarak kullanılmaktadır. Ancak istatistiklere bakıldığında dünyada en fazla cinsel suçların işlendiği ülkelerin başında neredeyse Amerika ve Hindistan geliyor. Diğer ülkeler de cabası…
Sorun bunlar değil tabi… Cinsel saldırı, pedofili, çocuk istismarı bir çeşit hastalık olarak servis ediliyor. Bunun için ilaç tedavisi öneriliyor. Tabi ilaç dediğimiz an, hastalığın ilaçla tedavi edilebilineceğine olan inanç geliyor.
Ne denilebilir ki? Amma velakin çocuk istismarının, tecavüzün bir hastalık olduğu kesin… Ama işte düzenin iddia ettiği gibi bedensel değil, kafadan… Bu bir kafa hastalığı. Yani erkeklerin sistemden aldıkları, sistem tarafından beslenen kanserli bir ideoloji olan erkek egemen sistemlerin yaydığı bir “hastalık”.
Erkeklere her türlü çirkinliği yapma hakkı veren ideoloji
İlle de “hastalık” diyecekseniz, cinselliğin kendisini ilaçla değil, kafayı nasıl iyileştirebiliriz üzerinden tartışın. Çünkü ataerkillik olarak adlandırılan bu sistem erkek egemenliklidir ve erkelere ideolojik olarak cinsellik de dahil her türlü çirkinliği yapma hakkını veriyor. Yoksa din ve iman adına her gün televizyonlara çıkıp “9 yaşındaki kızla halvet olmak helaldir” denilebilir mi?
Kimyasal kısırlaştırma yapacağınıza beyindeki erkek egemen ideolojiyi bir zahmet kısırlaştırın… İlle de bir hadımlık istiyorsanız beyninizi tecavüz ve hükmetmeye dayalı düşüncelere karşı hadımlaştırın. Ha yine de hadımlaştırmak istiyorsanız işe her gün tecavüz kültürü besleyen, kadınlara ve çocuklara, yine doğaya karşı şiddeti teşvik eden, meşrulaştıran, doğal gören bu sisteme karşı durmakla başlayın.
Ataerkil ideolojiye karşı hadımlaştırma kampanyası
Ama biyolojik olarak hadımlaşmak istiyorsanız da bu sizin bileceğiniz iş. Ona da bir şey diyemeyiz… Ama biz gerçekçiyiz. İlaç verilerek bu sorunun çözülmeyeceğini de biliyoruz. Bir yüz kişinin kısırlaştırılmasıyla kadına ve çocuklara dönük şiddetin son bulmayacağını da biliyoruz. Tam da bu yüzden ataerkil ideolojiye karşı bir hadımlaştırma kampanyası daha yerinde olur…
Çünkü kafa kötü düşüncelere karşı hadım edilecek ki beden nerede durması gerektiğini bilsin… Kafa özgürleşti mi gerisi kolay…
Son söz AKP’lilere… İstatistiklere bakalım çocuk tecavüzleri, istismar, hayvanlara dönük tecavüz vakalarının çoğu ya imam hatipli, ya hoca, ya üyesi ya da sempatizanı falan çıkmıştır. Biz değil, haberler öyle söylüyor… İlle de hadımlaştıracaksanız, buyrun kendinizden başlayın…
Rojda Yıldırım
KAYNAK: Newaya Jin