HABER MERKEZİ –
Özgürlük hareketine eylem ve katılım biçimleriyle büyük katkılar sunan, değer yaratan ve Kürt kadınlarının özgürleşme yolundaki mücadelelerine ışık tutan, Sema ve Zîlan yoldaşı her zaman görkemli bir biçimde anmak ve yaşamımızı onlarla doldurmak gerekir.
Özgürlük mücadelesini ve onun Önderliğini en fazla hisseden, yaşayan ve anın gereklerine en büyük ve anlamlı cevabı verenlerdir. Onlar, bilinç kazanan, kazandığı bilinç üzerinden örgütlenen Kürt kadınının, eşsiz örnekleridirler. Ulaştıkları bilinç ve örgütlülük düzeyiyle, geleceğe dair öngörü sahibi oldukları kadar, Özgürlük Hareketine dönük inkâr ve imha tehditlerine yerinde ve zamanında nasıl bir cevabın verilmesi gerektiğini de en iyi belirleyenlerdir. Hiç kimsenin aklının ucundan geçiremediği, cesaret edemediği eylem biçimleriyle, özgürlük öğretisiyle iradeleşen Kürt kadının ne kadar güçlü, kararlı, inançlı olduğunu göstermişlerdir. Özgürlük iddiasını ve sevdasını zirvede yaşayanlar bedenini bombalarla paramparça edebilir, ateşle cayır cayır yakabilir. Böyle bir inanca, sevdaya ve iddiaya sahip olamayanlar için küçücük bir yara bile çok büyük bir acıdır. Ölümü ve acıyı aşan, adını değiştiren bu özgürlük tutkunu kadınlar, Apocu felsefeyi yudumlamışlardır. Onun tadına vararak, kendilerini bu felsefeyle donatmaya, bu felsefeyle yaşamaya adamışlardır.
Kendi köklerinden kopmuş, beş bin yıllık egemenlikli sistemin sadık savunucuları haline gelen tüm kadınlar için, Sema ve Zîlan en büyük yol göstericilerdir. Çünkü onlar öze dönüşü sağlayıp kendi kökleri üzerinden kendilerini yeniden yaratmayı başarmışlardır. Eril sistemin tüm kirlerinden, etkilerinden nasıl kurtulunacağını, nasıl bir güç ve irade haline gelineceğini, bunun kaynağının neresi olduğunu tespit etmiş, güç ve moral kaynaklarına kilitlemişlerdir kendilerini. Boyun eğen, çözümsüz kalan, irade ve güç olamayan kadının karşısında olduklarını, böyle yaşayan kadınların kölelik zincirlerini kırabilmeleri, erkek egemen sistemi ve erkeği bir sığınak olarak asla görmemeleri için bir gerçeğe işaret etmişlerdir. Bu gerçeğin Önder Apo’nun tüm kadınlara armağan ettiği Kadın Kurtuluş İdeolojisi ve yaşam gerçeği olduğunu ortaya koymuşlardır. O açıdan özgürleşmede ve irade olmada iddialı olan kadınların sürekli Zîlan ve Sema gerçekliğinde kendilerini sorgulamaları, bu gerçeklikleri karanlığı yaran ışıkları olarak görmeleri gerekir. Kadına ilk köleleştirilmesinden bu yana ilk kez bu kadar açık ve şeffaf bir biçimde izleyeceği yol gösteriliyor ve bu yolu yürüyebileceği güç veriliyor. Şüphesiz daha önce de dünya genelinde başkaldıran, kadın tarihine giren kadınlar olmuştur. Her biri de kendi döneminde yenilikler yaratarak, eşitsizlik ve negatif ayırımcılıktan kaynaklı kadına siyaset, ekonomi ve sosyal alanda biçilen statüleri reddeden, onun yerine kadının hak ve özgürlüklerini dayatan, bunu elde etmek için verdikleri önemli mücadeleler, direnişler olmuştur. Kürt kadın hareketi olarak dayandığımız mirasın içine bunları da kuşkusuz koymaktayız. Fakat Zîlan ve Sema gerçekliği, günümüz açısından daha ayrı bir anlam taşımakta, yer tutmaktadırlar. Önderliğimizin artık bir cinsin ötesinde ulus olarak tanımladığı kadını, onun yaşadığı sorunları, özgürlüğünü sağlayacak mücadele yöntemlerini bu yoldaşlarımızın yaşam duruşlarına, erkek egemenlikli sistem ve Kürt halkının varlığını inkar eden, sürekli imha, asimilasyon dayatmalarında bulunan düşman gerçekliği karşısında yürüttükleri mücadeleye bakarak başarı elde edebiliriz.
Zîlan, Bêrîtan çizgisindeki stratejik duruştur
Bu anlamda “Zîlan kimdi, nasıl yaşadı? ve Sema kimdi, nasıl yaşadı?” sorularına cevap aramakta fayda var. Eylemleriyle tanınan bu yoldaşlarımızın her insan gibi bir yaşam öyküsü vardır. Destanlaşan Zîlan’dan başlamak gerekirse; bıraktığı mektuplarda kısa özgeçmişini açmaktadır. 1972 Malatya’da dünyaya geliyor. İlk ve orta öğrenimini burada tamamlıyor. Daha sonra üniversiteye girip psikoloji bölümünü okuyor. Bu bölümden mezun oluyor. 1994 yılında Adana’da faaliyet yürütüyor. Bu alanda bir yıl faaliyet yürüttükten sonra Dersîm sahasına gerillacılık yapmak üzere geçiyor. Her ne kadar önceden teorik bilgi düzeyinde PKK’yi ve onun Önderliğini biraz okumuş olsa da, somut olarak bu sahada PKK gerçeği ve onun profesyonel kadro yapısıyla karşılaşıyor, tanışıyor. Bu sahada geçirdiği bir yıl boyunca hem örgüt hem de Önderlik gerçeğini anlamada büyük bir çaba harcıyor. Siyasal gelişmeleri anlamada ve Önderliğe dönük geliştirilen komployu algılamada ciddi bir yoğunlaşma yaşamaktadır. Gelecek öngörüsü ve tahlil gücü, onu Önderliğe cevap olmaya yöneltiyor. 6 Mayıs 1996 yılında Önderliğimize dönük imha amaçlı patlamanın neden ve niçinini en fazla sorgulayan oluyor. Bunun uluslararası düzeyde bir komplo olduğunu ve bu komplonun yönelimlerinin Önderlik üzerine yoğunlaşacağı sonucuna vararak, eylem kararı alıyor. Çok büyük bir kararlaşma yaşıyor. Ardından bıraktığı mektuplarda eyleminin amaç ve hedefini işliyor. Her şeyi çok sade ve herkesin anlayabileceği bir dille ortaya koyuyor. Eylem için belirlediği yer, düşmanın aklının ucundan bile geçirmediği bir yerdir. Kürt isyanlarının kalesi, ama aynı zamanda isyanların bastırıldığı, halkının katliamlardan, kıyımlardan geçirildiği ve sindirilmeye çalışıldığı Dersîm’i eylem yeri olarak belirliyor. Dersim Kürt’ün tarihinde de başkaldırının yeridir. Dersîm’de Kürt’ün tarihine bir başka başkaldırı daha eklenecekti Zîlan’ın eylemiyle. Düşman güçleri için de merkezi bir yerdi. 15 Ağustos Atılımı kadar büyük bir etkiye sahip oluyor ki, genelkurmaylık eylemin hemen ardından hızlı bir biçimde toplanıyor. Zîlan yoldaşın eylem biçimi, PKK’de yeni bir tarz ve taktikti. Bir kadının bu düzeyde eylem yapması ne bizim için ne de Türk devleti için alışılagelen bir şey değildi.
Hareket olarak Zîlan yoldaşın eylemiyle yeni bir atağa geçtik. Eylem tarzı Türk devleti tarafından değerlendirildiği kadar, bizim cephemizden de değerlendirmeye tabi tutulmuştur. Tüm yorumlardan ve değerlendirmelerden farklı olarak eylemin asıl anlamını, amacını en iyi ortaya koyan Önderlik olmuştur. Önderliğimiz, bir intihar eylemi olduğunu kabul etmeyip adına “fedai eylemi” demiştir. Bir taburluk gücün yapabileceği bir eylemi Zîlan arkadaş kendi başına yapmıştır. Önderliğimiz de askeri anlamda Zîlan’ın bir tabura bedel olduğunu söylemiştir. Bu eylemden genel örgüt olarak çıkardığımız sonuçlar kadar, Kadın Hareketi olarak da çıkardığımız çok önemli sonuçlar olmuştur.
Zîlan, “Önderliksiz yaşam olmaz” gerçeğini derinden hissedip yaşayandır. Yaşam duruşuyla, gerçekleştirdiği eylem tarazıyla da bu böyledir. Onun için kadın olarak Zîlan gerçekliğini ele aldığımızda, Bêrîtan çizgisindeki stratejik duruştur. Zîlan şahsında en üst düzeyde komutanlaşmayı görmek mümkündür. Önderlikle yoldaşlık ve cinsini sevme onda zirvededir. Zîlan’ın dünya devrimlerinde bir ilk olduğunu söyleyebiliriz. Bundandır ki Zîlan Özgürlük hareketinde bir çizgidir, ölçüdür, ilkedir. Bir duruş, manifesto, kararlılık düzeyidir. Kadın hareketi olarak bizim için böylesi önemli bir yere sahiptir. Gerçek aşkın nasıl bir aşk olduğunu, özgür kadının nasıl bir kadın olduğunu Zîlan gerçeğinde gördük. Eylemiyle kendisini tümden egemenlikli sistemin zincirlerinden kopardı, yeniden doğuşu sağlayarak yaşamın, aşkın ilkelerini belirledi.
Kendisini kölelikte ve egemenlikte patlattı
Güçlü arayışları olan bir militan kadın gerçekliğinde kendimizi sürekli sorgularken, Zîlan gerçekliğinin neresinde olduğumuz sorularıyla sorgulamalıyız. Zîlan bir çizgiyse bizim için, o zaman Kadın Hareketine doğru yaklaşımı da bu çizgiye yaklaşım üzerinden ele almak gerekecektir. Geri geleneksel yanlarımızı aşmada, erkeğe endeksli yaşamı kabullenmemekte ne kadar yol aldığımıza bakabilmeliyiz. Bu anlamda Zîlan çizgisinin keskin olduğunu söyleyebiliriz. Bu çizgide kolaycı ve köleci bir yaşam olamaz. Kadın partileşmesinin, Kadın Kurtuluş İdeolojisi’nin doğuşuna en önemli zemini hazırlayandır. Önderliğimiz bu eylemden sonra, tüm dünya kadınlarına 8 Mart hediyesi olarak Kadın Kurtuluş İdeolojisi’ni armağan etti. 8 Mart’ın sembolik bir gün olmaktan çıkartılması ve her günün kadın günü haline getirilmesine önemli vurgular yaparak, bizlere bu değerli armağanı vermiştir. Kadın Kurtuluş İdeolojisi’nin ilanıyla tüm günleri kadının özgürlük günleri yapmıştır. Zîlan gerçekliğini burada bir kez daha ele alıp çözümlemiştir. Önderlik, “Zîlan komutanımız, biz onun emir eriyiz” demiştir. Bu komutanın emrine, çizgisine kadının da erkeğin de gelmesine vurgu yapmıştır. Bir kadın eğer bu düzeyde bir eylem yapabiliyorsa, o zaman bir ideolojisinin olması gerektiğine de işaret etmiştir. Tarihten günümüze kadar geliştirilen ideolojilerin hepsinin erkek egemenlikli bir zihniyet yapısı taşıdığını ortaya koyarak, bu ideolojilerde kadına yer verilmediğini ifade etmiştir. Bu anlamda Zîlan yoldaşın eylemi, Kadın Kurtuluş İdeolojisi’nin doğuşuna büyük bir zemin oluşturmuştur. Yine aynı zamanda kadın ordulaşmasında da doruk noktasıdır. Güzelleşme ve özgürleşme arayışı olarak Bêrîtan çizgisinde gelişen savaş, 1996’yı Zîlan yılı olarak karşılamıştır. Önderliğin yaşamını özgür insanın yaşamı olarak romanlaştırma iddiasındaki Bêrîtan’ın savaşı, özgür kadını, güzel kadını, sevilen kadını Zîlan şahsında gerçeğe dönüştürmüştür.
Kadın ordulaşmasını ataerkil tarihten öç almanın, yeni toplumu yaratmanın silahı olarak geliştiren Önderliğimize dayatılan 6 Mayıs komplosuna karşı kadın öfkesini, Önderlik ve özgürlüğe olan bağlılığı, bu konudaki kararlılığı ve cesareti ifade etmiştir. Zîlan’da gerçekleşen taktik çıkış, fedai tarza dönüşmüştür. Kadın ordulaşmasının dayandığı temel ilke, ana gerekçedir. Bu stratejik duruş Zîlan’da taktik çıkış, eylem tarzı olarak en profesyonel biçimde, en yaratıcı şekilde, en fedai yaklaşımda pratiğe dönüşmüştür. Bêrîtan teslimiyete, ihanete karşı meydan okuma, özgürlük aşkıyla direnmeyi ifade edip kadın ordulaşmasını başlatırken, Zîlan düşmanda, egemenlikte, gericilikte patlayarak onu paramparça etme temelinde savaşı taktik ve stratejik olarak kadının öncülüğüne vermeyi ifade etmektedir. Anlamlı yaşam ve büyük eylem arayışıyla gelişen Zîlan gerçekleşmesinin ardından Önderliğimizin “Zîlan bizim komutanımız, biz onun emir eriyiz” tespiti kadın öncülüğünün, savaş komutanlığının, taktik eylemciliğinin ilanı anlamına gelmektedir. Zîlan şahsında kadın savaşın komutanı, mücadelenin öncüsü, Önderliğin yoldaşı, taktiğin militanı olmuştur. Bu süreç, kadın ordusu YAJK’ın Zîlan şahsında büyük iradeleşmeyi, taktik yaratıcılığı, fedai militanlığı açığa çıkarıp tüm toplumda güven kaynağına, kadınlar arasında cins sevgisi ve gücüne dönüşme süreci olmuştur. Kürdistan’da, hatta dünyada kadınlar adına bir ilk olan Zîlan tarzı eylem ve bu eylem tarzının dayandığı mücadele anlayışı, yaşam bilinci, kişilik şekillenmesi tüm kadınların Özgürlük mücadelesine öncülük yapacak manifesto olarak güce, örgütlülüğe, bilince dönüşmüştür. Zîlan tarzı savaş sosyal devrimin esas dayanağı olan toplumsal cinsiyetin özgürleştirilmesi amacına bağlı olarak sevginin ve aşkın kanunlarını da açığa çıkarmıştır. Bu anlamda sevgi ve aşk kanunu olarak Zîlan güzellik tanrıçası olarak somutlaşmıştır.
Zîlan’la yakalanan YAJK düzeyi, kadın ordulaşmasının tüm topluma mal olma süreci olarak kendi bağrından kadın partileşmesini geliştirmiştir. 1997 yılında Önderliğin geliştirdiği kopuş teorisiyle ataerkil cinsiyetçi toplum ve onun erkek zihniyetinden tümden ayrılma, kendi toplumsallaşmasını yaratma ve buna dayanarak erkeği, toplumu dönüştürme aşamasına gelinmiştir. Bu elbette kadın ordulaşmasının açığa çıkardığı ve Zîlan’la doruklaşan, bu temelde topluma yayılan kadın özgürlük çizgisinin gücüyle, ulaştığı düzeyle ilgilidir. Kadın bu düzeyle ataerkil, cinsiyetçi sistemden tümden kopma temelinde daha radikal bir sürece giriş yapabileceğini göstermiş, Önderlik bu düzeye dayanarak tarihi projesinde daha radikal bir süreç başlatmıştır. Kopuş teorisinin ardından 1998 8 Mart’ında Kadın Kurtuluş İdeolojisi ilan edilmiş ve bu ideolojiye bağlı program temelinde kadın partileşmesi süreci başlamıştır.
Kadın partileşmesinin mesajı, Sema gerçeğinde tarihsel bir çağrı niteliğinde verilmiştir
Partileşme sürecini ve Kadın Kurtuluş İdeolojisi’ni en erken sahiplenen Sema yoldaş olmuştur. Çünkü Sema, Kürt kadının köleliğin zeminlerini ancak bu ideolojiyle aşacağını, bu ideolojiyle kurtuluşa ulaşabileceğini anlamıştır. Bu anlamda Kadın Özgürlük Hareketi ve onun militan yapısı olarak, Sema’yı tanımak, onu anlamak bizler açısından büyük bir öneme haizdir.
Ağrı’nın asi, direngen coğrafyası Sema arkadaşın kişilik yapılanmasında büyük bir etkide bulunur. Kürt kültürel değerleriyle büyütülen Sema yoldaş, duruşuyla bunu hep iyi bir biçimde koruyan ve temsil eden olmuştur. Kürt halkının mücadele tarihinde önemli bir yer edinen Kürt kadın militan Leyla Qasım’dan çok etkilenmiştir. Leyla Qasım’ın bir ardılı olmak için önce “Leyla” daha sonra da isyan anlamına gelen “Serhildan” kod isimlerini kullanıyor. Leyla Qasım gibi direngen ve cesurdur. Kendisine örnek aldığı Leyla Qasım gibi bir gün Kürt halkının özgürlük tarihinde görkemli bir biçimde yer almak için mücadele etti. Ve şimdi gerçekten de o tarihin bir parçasıdır kendisi. Kısa bir dönem gerillacılık yaptıktan sonra talihsiz bir biçimde yakalanarak cezaevine gönderiliyor. Özgürlük hareketinin kendisini her alanda örgütlü kıldığı gerçekliklerden biri de cezaevi gerçekliğidir. Hareketin militanları, dört duvar arasında bile müthiş bir örgütlülük ve disiplin içindedirler. Özgürlük öğretisi ve felsefesiyle kendini yeniden yaratma mücadelesi verenler, her mekanı eğitim ve dönüşüm yeri haline getirirler. O açıdan zindanın ağır koşullarına rağmen iç sorgulamalar büyük bir yoğunlukla sürdürülür. Sema yoldaş da kişiliğinde yaşadığı üst düzeydeki çelişki ve sorgulamaları burada daha da yoğunlaştırarak, sonuca götürmek için müthiş bir mücadele yürütmektedir. Bu mücadeleyi hem kendisiyle hem de çevresiyle yürütmektedir. Mücadeleci kişiliği, mutlaka sonuç elde etmesine kadar götürüyor. Kadını, erkeği, iktidarı ve güce yaklaşımı üst düzeyde çözümleyerek, iktidar olgusunun insan bünyesinde ne tür tahribatlar yarattığını, hele kadını kendi özünden nasıl uzaklaştırdığını çok iyi bir biçimde tahlil etmektedir. Bu konuda yaşadığı ve düşündüğü her ne varsa çok açık bir biçimde ortaya koyuyor. Yaşadığı çelişkileri en üst düzeyde yaşayarak eylem kararına gidiyor. Sema arkadaş hem eylemiyle hem de duruşuyla Kadın Hareketi için bir çizgi oldu. Bu temelde kadının kendi güç kaynaklarını bulması gerekiyor. Sema, bizim esas almamız gereken bir çizgi ve yaşam duruşudur.
Kadın partileşmesinin mesajı, Sema Yüce gerçeğinde tarihsel bir çağrı niteliğinde verilmiştir. Şehit Sema Kadın Kurtuluş İdeolojisi’nin ilanını kadın partileşmesinin çağrısı olarak tanımlamış, Önderliğin kadın özgürlüğünü geliştirme tarzından aldığı güçle en üst düzeydeki kadın iradeleşmesinde eyleme dönüşmüştür. Şehit Sema, “özgürlük kolay olsaydı Berîvanlar, Ronahîler kendilerini yakmazlardı” diyen Önderliğimizin biz kadınlar için tek yaşam merkezi olduğunu ve ancak her şeyimizle bu yaşam merkezinden beslenir, ona göre şekillenirsek özgürlüğe ulaşabileceğimizi ortaya koymuştur. Bu anlamda Sema Yüce gerçeği kadın partileşmesinin Önderlik çizgisi temelinde gelişmesinde ve Önderliğe bağlılıkta gerçek aşkın ve sevginin temsilcisidir. Kadın Kurtuluş İdeolojisi’nin ilanından duyduğu heyecan tarihidir ve bunun kadın partileşmesine giden yol olduğuna dair sezgileri, bilinci özgürlükseldir.
Elif Ronahi