HABER MERKEZİ – Rêber Apo’nun Kürdistan Yurseverliği ve Ulusal Kurtuluş Cephesi kitabından derlenmiştir
Yurtseverlik, yaşadığımız topraklarda ilk toprak parçasını ekime açmaktan tutalım, yonttuğumuz birkaç taşla kurduğumuz kulübeleri, ulaştığımız yerleşik yaşamı savunmak ve giderek bunu evin-tarlanın savunulmasından aşiret sahasının savunulmasına ve daha da ilerleterek milliyetin oluştuğu ülkeyi savunmaya kadar yükselterek bir halkın yaşamına sahip çıkmaktır. Burada başlı başına bir toplumsal yaşamın gelişmesi söz konusudur. Yurtseverlik bütün bu tarihsel gelişimden günümüze kadar olan süreci ifade eder. Yurtseverlik uluslaşmaya bağlıdır. Toprağa bağlanarak yerleşik bir yaşama geçmek, yerleşilen alanları savunmak ve orada kökleşerek uluslaşmak, günümüzde sömürgeciliğe karşı savaşmak, Ulusal Özgürlük Mücadelesi’ni her düzeyde geliştirmek, bunun için duygu, düşünce ve çalışmak gibi tarihsel derinliği olan bir mücadeleyi içermektedir.
Yurtseverlik bizde yitirilen, çarpıtılan, ihanete uğrayan hazin bir durumdadır. Yurt inkarı, Türkiye yurtseverliği ve hakim ulus milliyetçiliği biçimine kadar gidebilmiştir. Böylece enternasyonalizmi de, insanlık duygusunu da yerle bir eden bir konumda olduğu için kişilik oluşumumuzun temelinde sağlam bir yurtseverlik anlayışını, ilişkisini oturtmak vazgeçilmezdir.
Yurt sevgisi, insan topluluğunun daha ilk şekillenişinde aradığı bir sevgidir. İlk toplumsal yoğunlaşma, ilk toplumsal ilişkilerin gelişmesi, hep küçücük bir dünya parçasında gerçekleşir. Orada bir ev kurulur, küçük bir üretim alanı açılır, sınırlar çizilir, tanışılır ve bununla bağlantılı bir kültür gelişir, burayı koruma duygusu gelişir ve bu bir kişiliği yaratır.
Biz yurtseverliği, dünya halklarının yaşadığı tanımların dışında ve daha çok ülkeye yönelişin anlamı olarak koymak durumundayız. “Türkiye bölünmez bir bütündür” felsefesi bizim ülkemizde de önemli oranda etkisini gösteren bir felsefedir. “Türkiye ülkesi ve milliyetiyle bölünmez bir bütündür” denilir. Açıkça belirtelim ki, bu diğer azınlıklardan daha çok Kürdistan ulusal gerçekliğinin özümsenmesi için oluşturulan bir maddedir. Kürdistan halkının ulusal değerlerini Türk ulusal değerleri içinde eritmeyi, Türkiye yurtseverliğini tüm Kürdistan yurtseverliği yerine koymayı amaçlar. Nitekim daha ilkokuldan beri hepimize, vatan sevgisi denilince Türkiye sevgisi öğretilir; vatanı tanımla denilince, “Üç tarafı denizle çevrili dörtgen biçiminde bir kara parçası olduğu, yedi bölgeye ayrıldığı” söylenmesi öğütlenir. Bir tarih bilinci verilir; ekonomik ve sosyal alanda günümüzde şu kadar gelişmiştir, denilir. Bütün bunların amacı, bu, ‘bölünmez bütünlüğü’ kafalara şırınga etmektir.
Yurtseverlik, ülkeden, topraktan kolay kolay kopmamayı gerektirir
Bu daha çok da Kürdistan’ın öznelliğini yani ayrı bir yurt, ayrı bir halkın yaşadığı bir alan olarak Kürdistan gerçeğini ortadan kaldırmak ve Türkleşmeyi bütün bir saha içerisinde hakim kılmaktır. Bunun bizim açımızdan bir yurtseverlik biçiminde değil, bir uluslaşma değil, bir sömürgecilik biçiminde algılanması gerektiğini söyledik. Bu konuda aslında büyük bir saptırmayla karşı karşıya olduğumuzu, vatansızlaşmanın, yurtsuzlaşmanın, milliyetsizleşmenin yoğun bir baskı ve sömürü ortamında gerçekleştirildiğini belirttik. Bütün toplumsal çözülüşün, ekonomik değerlerden, emeğinden, tarihten ve bir de kültürden koparılışının ve her türlü gerilik ortamına itilişin bu tip bir yaklaşımla yani Türkiye yurtseverliğiyle ve Türk ulusçuluğunun gelişmesiyle sıkı bir ilişkisi vardır. Bizim bu konuda kendi değerlerimize sahip çıkmayışımızın, bu asimilasyonu her düzeyde yaşamamızla ilişkisi vardır.
Dolayısıyla yurtseverleştirme hareketimizi, yalnız siyasal bir kurtuluş hareketi olarak, yalnız ulusal bir başkaldırı olarak değil, tarihten günümüze kadar toprağa yerleşme, aşiretleşme ve halklaşma süreçlerini de içerecek bir biçimde ele almak, özellikle de kapitalist sömürgeciliğin gelişmesiyle birlikte emeğin kendi toprağı üzerinde üretim araçlarıyla iç içe bir üretimin geliştirilmesinden alıkonulması, göçe zorlanması ve aynı zamanda vatandan koparılması süreçlerini görüp, bu süreçlere karşı koymak biçiminde anlıyoruz. Yurtseverlik anlayışına bu temelde yönelmeliyiz. Biz aynı zamanda, hakim ulus emekçilerininin de böylesine bir sömürgecilikten çıkarlarının olmadığını, tam tersine onlarda yoğun bir şovenizmi geliştirdiğini, yurtseverlik ve devrimcilik eğilimlerini şovenizme dönüştürdüğünü, bunun da sınıf mücadelelerine muazzam bir ket vurduğunu ortaya koyduk.
Yurtseverlik, gerçekten ülkeden kolay kolay kopmamayı, milliyeti ne kadar geri olursa olsun onu devrimci tarzda yaşamayı -ki devrimci yurtseverlikten bahsediyoruz- dağına ve taşına sahip çıkmayı, havasına ve suyuna kavuşmayı, bunları bir kutsallık ve ulaşılması gereken bir hedef olarak görmeyi, çağa katılımın yurtseverlikten geçtiğini ve bunun da bir mücadele olduğunu anlamayı, vatandan ve değer üretmekten vazgeçmenin aslında önemli oranda toplumsal gerçekten kopmayı içerdiğini ve bunların da gericileşme, her türlü geriliğe alet olma ve kendini yitirme anlamına geldiğini bilmeyi ve bunlara karşı koymayı içerir. Kimliği kazanmanın, ilericiliğin temel kıstası olduğunu ve bunun dışında bir şahsiyet bulmanın imkansızlığını görmeyi şart kılar. Diğer halklarla kurulacak ilişkilerin temeline mutlaka bunu oturtmayı, ne kadar da geri ve ilkel olursa olsun kendi kültürel değerine ve harabelerden de ibaret olsa tarihsel gelişimine sahip çıkmayı gerekli kılar.
Partimiz yurtseverlik duygularını kanla yüreklere kazımıştır
PKK, bütün faaliyetlerinin temeline yurtseverliği koymuştur. “Devrimci yurtseverlik olmadan enternasyonalizm, demokrasi ve sosyalizm de olmaz” dediği için kitle çizgisine ve militan bir savaşçılığa ulaşılmıştır. Diğer ilkel-milliyetçilik dahil, reformistler bu yüce kavrama hakaret ettikleri, bunu zaman zaman enternasyonalizm adı altında kozmopolitizmle, sahte Kürtçülük ve milliyetçilikle karıştırdıkları için bunların her zaman işbirlikçi olduklarını, rahatlıkla vatan üzerinde oynayan tipler olduklarını ortaya koyduk. Ama bizim bu konuda ödün vermez ilkeli davranışımızın tutarlılığı, bugün vatanla kendisini ilişkili sayan ve kendi geleneksel kültürüyle ilişki sağlayan bütün halkımızın Parti etrafında yekvücut olmasında doğruluğunu kanıtlamıştır. En çok emekçiler bu ilke temelinde bugün Parti’yle bütünleşiyorlarsa, bu sosyalizmin ve demokrasinin de ayrılmaz bir parçası veya temel öğesi olduğunu gösterir.
Günümüz ölçüleri içinde Kürdistan yurtseverliği kadar enternasyonalizme hizmet edecek bir yurtseverlik yoktur. O halde böyle bir yurtseverliğe ulaşmak, bütün demokratik, sosyalist amaçlarımıza ulaşmak, bunu insanlık ailesine yapabileceğimiz en değerli bir katkı olarak görmek, tartışma götürmez bir biçimde önümüzde durmaktadır. Partimiz çok büyük çabalarla bu halkayı yakalamıştır. Yurtseverlik duygularını kanla yüreklere kazımıştır. Kürdistan’da insanların doğru ve namuslu yaşamalarının nasıl mümkün olacağını göstermiştir. Yalnız yaşamak için önce savaşmak gerekir. Savaşmadan yaşamın mümkün olmadığını Parti bize öğretmektedir. Bu, büyük bir bilimdir. Bir sığır gibi, bir sürü gibi sürünme asla yaşam olamaz. Yaşamı bu şekilde düşünen biri en büyük alçaktır. Böylesine tarihi temelleri ve son derece acıklı güncel somut durumu olan bir ülkede yaşam onursuzca sürdürülmek istendiğinde buna en büyük tepkiyi göstermek, insan olmamızın temel şartıdır. Dolayısıyla ülkeye yöneldiğimizde, yurtseverlik anlayışımızın bu biçimde gelişmesi gerekir. Bu salt bir duygusallık da değil, insani gelişme doğrultusuna ulaşmanın en doğru bilimsel yoludur da. Belli ki, insanlarımızı bu anlamda suçüstü de yakalayacağız. O zaman yakasını tutup kaldıracağız. Önce savaş, sonra yaşa; savaşmayana yaşam yoktur, aile kurma dahil, yemek-içmek dahil, toprak, ev-bark yoktur. Savaşımın çeşitli biçimleri vardır, bununla yaşayacaksınız. Namus diyorsunuz, onur diyorsunuz, “hakkım, hukukum” diyorsunuz. Biz de önce vatanseverlik hakkı, önce vatanı savunma görevi diyeceğiz. Bu çok önemli bir ilkedir. Bunu kitleye yansıttığımızda ve doğru bir şekilde bunu gerçekleştirdiğimizde bilelim ki, en büyük gelişmelerin temelini atmışız. Bu görevlerin üstünden atlayıcı, bölgecilik ve kabilecilikle boğuşturucu ve karıştırıcı olmayalım. İlkeler vardır, görevler vardır. Bunlarla oynanmaz, mutlaka gerekleri yerine getirilir. İşte oynanmayacak ve mutlaka gerekleri yerine getirilecek temel yaşam ilkemiz budur. Kim bunu ciddiye almayacak? Almayanlar kendilerini nasıl savunacaklardır? Bu biçimde bütün Kürdistanlılara gidilse ve haykırılsa, çok az kişi bu muhtevaya karşı koyacaktır. Aynı zamanda çok az kişi elinde olup da feda etmeyeceği bir şeyi olduğunu söyler.
Büyük yurtseverlik kavgasının içindeyiz
Büyük davalar tüm mensuplarını şiddetle çeker ve eğer bu davalar onların varlık-yokluk ve her şeyleri ise bu insanları göklere kadar kaldırır. Yeter ki, öncüleri onu sağlam götürsünler. Bugün biz böyle bir tarihi dönemdeyiz. Büyük yurtseverlik kavgasının içindeyiz. İnsanlık tarihi kadar eski ama insanlığın en çok unutulduğu bir ülkede büyük bir insanlık kavgasını, yurtseverlik temelinde geliştirmekteyiz. Bunun mensubu olmak bile başlı başına bir büyüklüğün yaşanması demektir. Bu yüce ülküyle yola çıkmak, en büyük düşman ordusunu manen çökertir. Nitekim bizim pratiğimiz de bu durumu çok iyi kanıtlamaktadır. Bununla dopdolu yaşayan bir militanımız, hangi halk topluluğu içine, köy ve kente girerse girsin, biraz sağlam kendisini yansıttığında bir çekim kaynağı, sevgi kaynağı, düşünce yayıcısı olacaktır. Çok iyi kanıtlanan diğer bir özelliğimiz de budur. Siz gittiğiniz yerlere biraz tarihi anlatın, biraz toprağın özelliklerini ve dağları anlatın, onların neye muhtaç olduğunu, onların kurtuluşu için nelerin verilmesi gerektiğini ve bir de onun nasıl yapılacağını öğretin, sizinle yoldaş olmayacak çok az kişi kalacaktır. Bu görevler yerine getirilmediğinden, roller oynanmadığından, bu görevlere gereken büyüklük atfedilerek gerekleri yaşanmadığından biz darbe yedik ve fazla gelişme sağlayamadık. Büyük yurtseverlik, militanda temsil edilmediği için bugün rahatsızlıklar, endişeler vardır.
Arzulanan başarıya ulaşmama var. Ve büyük bir yurtseverlik yaşandığı oranda ancak bu görevler gerçekleştirilebilir. Bu yaşandığında gelişme olmakta, hem de görülmemiş bir biçimde olmaktadır. O halde vatan toprakları üzerinde yürümenin büyük bir şans olduğunu size söylerken, çok değerli gerçekliğimizden bahsediyoruz. Bu konuda yetkili, sorumlu yola çıkarken, bunun büyük inanç adamlarına yaraşır bir anlayış olduğunu söylüyoruz. Bırakalım güncel yüz kızartıcı, inkarcı, utanılası her türlü anlayış ve yaklaşımlı yaşamı! Bunlar bin defa ölmüşlerdir. Ölsünler! Bize gerekli olan, böylesine sağlam bir öz ve onu yakalama savaşıdır. Başka kim kaç para eder, hangi tutumlara metelik kadar değer biçebiliriz?
İşte bu, büyük yurtseverlik ruhunun oluşumu ve bizde mutlak hakimiyetini kurmasıdır. Siz, bu temelde kendinizi güçlendirin. Böyle güçlendikten sonra, bakalım kolay kolay yeniliyor musunuz, eziliyor musunuz? Hayır! Yalnız gereklerini yerine getirin, ondan sonra bilin ki, şu veya bu nedenden ötürü başarısızlık ortaya çıkmayacaktır. Bunu yapmadan, “altından çıkamıyorum, çok hata yapıyorum” diyemezsiniz. O halde böylesine bir büyüklüğü yaşamak, diğer büyüklüklere ulaşmanın da merkezidir. Eksiklikler bol bol tartışılarak değil, gerekleri yerine getirildiğinde giderilir. Büyük yurtseverlik noksanlığımız giderilir ve dört başı mamur bir biçimde buna ulaşılırsa, o kişilik tam ifadesini bulur ve büyük kişilik ortaya çıkar. İsterseniz bunu gerilla savaşına yansıtın, isterseniz ulusal kurtuluş cephesine, sanata, günlük yoldaşça yaşama yansıtın; nereye yansıtırsanız yansıtın göreceksiniz ki, çözümleyicisiniz, geliştiricisiniz, umut dolu, coşku dolu birisiniz. Buna ekmek, su kadar muhtacız. Büyük yurtseverlik görevimizin anlamlı bir dönemi içindeyiz, bunun için de şanslıyız. Fakat halkımız alabildiğine ve zorla bu duygunun, bu savaşımın uzağına düşürülmüştür. Biz, ona bu özü yansıtacağız ve sindirteceğiz. Bu temelde ayağa kaldıracağız. Göreceğiz ki, böylesine büyük bir yurtseverlik hareketi tarihin canlanışıdır. İnsani yeteneklerin tekrar daha da güçlü bir biçimde kazanılışıdır. Saygıdır, sevgidir, kendisini kat be kat yeniden bulma ve güçlendirmedir. Bundan daha fazla ihtiyaç duyacağımız bir şey var mıdır? O halde, yurtseverlik görevlerimize, Partimizin ve şehitlerimizin gerçekliğinde çok açıkça ispatlandığı gibi sahip çıkacağız. Şehitler ki, bu konuda çok az umut olduğu, yüreklerinden ve bilinçlerinden başka bir şeyleri olmadığı bir dönemde bile büyük zulüm, ihanet ve inkar ordularına karşı çıkıp, bir parça özgür vatan için ölmesini bildiler. Bu, büyük ve tartışılmaz bir kanıt ve onların yaşamı bir çağrıdır, emirdir, komutadır. Biz, onların sürdürücüsüyüz. Gözümüzü kırpmadan gece-gündüz onlar için çalışacağız, yaşayacağız. Başka ihtiyacımız, meşgalemiz olamaz. Çünkü; bu büyük bir hakikattir. Ülkemizin bugünkü koşullarında ve tarihimiz içinde bundan daha büyük bir hakikat, esaslı bir çağrı ve emir asla söz konusu olamaz. O halde bütün yönleriyle ve muhtevasıyla bu çağrıyı, emri esas alalım ve tüm yaşamımıza bunu egemen kılalım. Öncü bunu yaptığı ve gereklerini yerine getirdiği oranda, halkı da ayağa kaldırmış demektir. Bu çağrıya tam karşılık veren bir halk da kendi özgürlüğü konusunda ve yaşamı için en temel olanı sağlamış demektir. Bundan daha değerli bir kalkış, bundan anlamlı bir savaş, yine bu temele dayalı olarak bundan daha fazla saygı gösterilecek bir yaşamı düşünemiyoruz ve kimse bunu bizden istemesin. Bunun sizi sarması gerekir. Yani bu temelde yaşamanız gerekmektedir.
Kürt halkının da yiğit bir halk olduğunu görmek ve bunun hakkını vermek gerekir
Eğitime yaklaşımda şu veya bu milliyet farkı yoktur. Şu kültür, şu bölge, şu lehçe farkı yoktur. Bunu ağzınıza bile almamanız gerekir. Dikkat ederseniz ben bunları ağzıma almadım. Bunun alınması suçtur. “Ben Zaza, ben Kurmanc, ben şu-bu” yok, burada büyük toprak sevgisi vardır. Onun için dil, lehçe farklılığı önemli değildir. Biz burada Türkçe konuşuyoruz. En ufacık bir şey duyuyor muyuz? Arapça da konuşulur, Farsça da konuşulur. Bu fazla önemli değildir. Mesele burada insanlığın özünü yakalamaktır. Ama bunun içinde Kürtlük de olmalıdır. Kürt halkının da yiğit bir halk olduğunu görmek ve bunun hakkını vermek gerekir. Gelişebilirsiniz, hepinizin dürüst ve kararlı olduğunuza inanıyoruz. Fakat mantığınızın da çalışması gerekir. Size, doğru yaşam ilkelerinin hakim olması fazla zor gelmemelidir. Biz çok açık konuşuyoruz. Sizlerin çok güçlü gelişmeleri sağlamanızın işten bile olmaması gerekir. Kendinizi dağıtmış, tıkatmışsınız ama ne için? O hayalleriniz, o putlar yıkılsa ne olur sanki? Eğer tutacaksanız, sağlam tutun. Bir dağa yerleştiğinizde, bir tarih parçasına kulağınızı kabarttığınızda, hatta bir hayale girdiğinizde, kendinizi son derece sağlam bir mevziye yerleşmiş olarak görmelisiniz. Bu konuda değerleri savunmayı, zaferi yaratmayı temel alacak ve “Yaşam budur” diyeceksiniz. Biz, harabelerimizi hiçbir zaman bırakmamalıyız. Eski harabelere de biraz ürküntülü ama hep saygıyla yaklaştık. Bu bizi biraz yurtseverliğe götürdü. Öyle tarih parçaları var ki, öyle harabeler var ki, bunlar dünyaya bile nam salmıştır. Mezarlar vardır; buralarda bile bir şeyler hissetmek zor değildir. Çünkü; bu mezarlara gömülenlerin yerine getiremediği birçok görevi vardır. Yanıltılmış, çarpıtılmış, acılar çekmiş, ilginçlikler yaşamıştır; tabii yıllar öncesi.
Hepinizin namuslu olmaya ihtiyacı vardır
İşte burada bütün değerleri görmek ve sevmek önemlidir. Başka nasıl olunabilir ki? Yaşam budur. İstersen ‘yaşam’ diye sat kendini; sat, biraz daha sat, ‘kurtar’ kendini! Bu, büyük insanlığın satılmasıdır. TC’nin büyük insanlığı sattırdığını biliyoruz. Bu bir gerçektir ve bir sapkınlık hareketidir. Sapkın bir mezhep de değil, insanlık aleminin en büyük sapmasıdır. Bizi daha da kötü saptırmıştır. Ama bu saptırmaya “dur” diyeceğiz. “Yeter bu saptırma” diyeceğiz. Çılgınlık yapmayalım. İnsanlık ailesinin bu kadar baştan çıkarılışı, insanlıktan sapmadır. Bunları izah etmeye çalıştık. Partimiz budur; bu olduğu için bu kadar insanı ayağa kaldırabiliyor. Fakat aşmamız gereken eksikliklerimiz var. Eski tutkuları, hayalleri atın! Bunlar iyi değil, atın o yanlış şeyleri! Bu bin yıllık lime lime olmuş ve hem de sömürgeciliğin, işgalin tanınmaz hale getirdiği elbiseleri atın. Parti’nin sağlam, hiçbir sömürgeci silahın delemeyeceği, yırtamayacağı elbisesini giyin. Onunla yaşayalım. Başka yaşam olamaz. Herkesin birbirinin kuyusunu kazdığı, birbirini eğitmediği, köyün köye, mezhebin mezhebe, kardeşin kardeşe düşman kesildiği böylesine kuralsız ve karanlık bir yaşama ne demeli? Bu durumdan utanmak gerekir. Biz bu durumdan biraz utandık ve sıradan namuslu görevimizi yaptık. Öyle bizi büyük ve ulaşılmaz da görmeyin; biraz namuslu olun o kadar. Hepinizin de namuslu olmaya ihtiyacı vardır. Onun için kendinizi bizde görmeyin, kendinizi adayın. Bizim de saygılı bakmamız için kendinizi namuslu adam durumuna getirin. Biz, biraz çağrı yapıyoruz. Dikkat edilirse, asıl bunu gerçekleştirecek olan sizlersiniz.
Bunun için erteleme yok, gözükara bir biçimde onurlu ve doğru yolda yürümek vardır. Parti size biraz duygu vermiştir. Bunu kötü kullanmayın. Bununla oynamayın. İlgisizlerin, karanlık ortamda bu duruma düşürülenlerin bir izahı olabilir. Ama siz Parti ile asla oynayamazsınız. Doğru düşünme biçimi vardır; doğru ve namuslu yaşamanın imkanları size verilmiştir. Bin cana minnet diyeceksiniz. Büyük şükran, büyük mutluluk duyacaksınız ve böyle yaşayacaksınız. Bunlar anlaşılır şeylerdir. Genç olanlar bunları daha büyük coşkuyla kabul edebilir. Çünkü gençler; doğruya en yakın olan kesimlerdir. Fazla kire-pasa bulaşmamışlardır.
O halde, gençlik duygularınızın, tutkularınızın bu temelde ayaklanması gerekir, başka bir doğrultuda değil, sapasağlam adamlar, çelik gibi adamlar böyle ortaya çıkarlar. Biz, propagandanın gereklerini yerine getirmek için konuşmuyoruz. Temel, hayati, olmazsa olmaz kabilinden yaşamı zaptetmek için konuşuyoruz. Niye yine yanlışlık yapacaksınız, niye yine saplantı içinde olacaksınız, niye yine “düştük” diyeceksiniz? Bu mümkün değildir. Dikkat edeceğiniz görevleriniz vardır. Sizin hangi mal, mülk ve talihiniz vardır? Dikkat edilirse, kazanacağımız, kendimizin kurabileceği bir dünya söz konusudur. Başka dünyalar olmaz. Yanılgılardan arınmış ve sağlam doğrultuda en kararlı yürümeyi gerçekleştiriyoruz. Budur Parti’nin halkımıza dayattığı anlamlı yaşam yolu…