HABER MERKEZİ
Kapitalist sistemin liberalizm ideolojisi zayıflamış, sahte özgürlük ve insan hakları maskesi düşmüş ve egemen-ulus devlet yapılanmaları çökmektedir. Hegamonik güçler, her yere savaşı, yıkımı, ekonomik krizi, sosyal bunalımı yayarak bu derin bunalımını gizlemek istemektedir.
Kapitalist sistemin varlığı bunalımların, savaşın, yıkımın, göçün, işsizliğin, cinsiyetçiliğin nedeni iken, bunu, doğu toplumlarının ‘geriliği’yle, yerel kalmışlığıyla, ‘modernleşmeyişi’yle izah etme pervasızlığındalar. Bu, gerçekleştirdikleri saldırıları meşrulaştırma ve işledikleri suçları maskeleme çabasıdır. Maskeleme sürecinin başarısızlığından dolayı doğrudan saldırıya geçildi.
Dünya genelinde adı konulmamış bir faşizm yaşanmakta olup kadınlara, halklara, toplumsal kesimlere karşı saldırı halindedir. Artık Hitler, Musolini gibi sembolize olmuş isim ve devlet aramak gerekmez. Tüm devlet yapılanmaları aktif-pasif bu faşizm dönemini bir tercih olarak yürütmekteler. Dünyadaki siyasi tablo böyle olduğundan “güç” kanunu işlemektedir. Hiçbir devlet işlediği soykırım suçlarının, işgal saldırılarının, kadına yönelik irade kırım saldırılarının ve her türlü şiddetin hesabını vermemekte. Çünkü asgari düzeyde uluslararası hukuk da kalmamıştır.
AKP liderliğindeki Türk rejimi de bu gerçekliğe dayanarak Efrîn’i iki ay boyunca aralıksız uçak saldırılarıyla vurmuş, tüm halkı göçe zorlamış ve Efrîn’e DAİŞ çetelerini ve ailelerini getirmiştir. Efrîn’de kalan genç kadınları kaçırıp tecavüz etmekte, karşı koyanları öldürmekte, kadınlara, halka büyük bir zulüm yapmaktadır.
Çıkar güçlerinin küresel hegemonya kanunu
İngiltere, stratejik amaçları doğrultusunda ikiyüz yıldır Türk devletinin Kürtlere yönelik katliamlarına destek verdi, vermeye devam ediyor. Kürt sorununun yaratılmasında rol sahibi olan İngiltere, çözümsüzlüğün de mimarıdır. Bundandır ki, Önderliğimiz uluslararası komplo planıyla bu güçlerce kaçırılarak faşist Türk rejimine teslim edildi. İngiltere, Ortadoğu’nun parçalanmasında, işgal savaşında bizzat rol sahibidir.
Öte yandan İsrail’in Filistinliler’e zulmü hala devam etmekte ve egemenlik savaşını halklara karşı vermektedir. İsrail, Kürt sorununun çözümsüzlüğünde, Ortadoğu’nun sömürgeleştirilmesinde rol sahibidir. Tüm suçlarına rağmen uluslararası kurumların İngiltere, Rusya, ABD ve İsrail gibi devletleri yargılama gücü yoktur. Çünkü bu kurumları bu güçler kurmuştur. Bizzat kendileri sahada olduklarından kurumların rolü tabeladan ibarettir. Sadece çıkar güçlerinin küresel hegemonya kanunu işlemektedir. Demokrasi ve insan haklarıyla övünen başta Avrupa devletleri de bu suça bilerek, isteyerek ortak olmayı tercih edip kendi varlığını korumayı esas almaktalar. Görmedim-duymadım-bilmiyorum gibi izahlarla mahcup olmayı bile beceremeyen bir tavır içindedir. Üstelik silah sanayi ve teknik sanayi olarak da Türk devletini desteklemektedir. Bundan dolayı Kürdistan ve Ortadoğu’da egemenlerin yürüttüğü saldırıların, yol açtığı yıkımın bir sorumlusu da Avrupa devletleridir.
Kapitalizmin hedefinde kadınlar var
Bu çapraz saldırı ve savaşın merkezinde ise kadınlar bulunmakta. Hiç olmadığı kadar bu yıl ve geçen yıl kadınlar, faşizmin temel hedefi oldu. Kaç çocuk doğrulacağı, kürtaj hakkının kısıtlanması, tüp bebeğe yasal sınırlama, tecavüz, cinayetler, fuhuş, işsizlik, göç, çatışmalarda doğrudan hedefleyerek katletme Kürdistan, Ortadoğu ve farklı birçok coğrafyada sıkça yaşandı. Faşizm, cinsiyetçiliği stratejik olarak günlük geliştirip uyguladı. 3. Dünya Savaşı, faşizm karakterine bürünmüş iktidarların hangi adla olursa olsun kadınlara, halklara karşı topyekün yıkım savaşıdır. Kapitalizm kendi sonuyla birlikte toplumların sonunu getirmek istemektedir.
Kapitalizmin sonu, insanlığın yeni bir doğuşu olacaktır. Bu doğuşu kadınlar geliştirmekte. Bunun mücadelesini bu yılda güçlü verdiler. Öyle sanıldığı gibi çözüm adına demokratik de denilse yeni ulus-devletlerin özgürlük adına her bir mezhebin, etnik-kültürel kimliğin kendine devlet kurması olmayacaktır. Ulus-devletler dönemi bitmiştir. Biten ulus-devlet, biten cinsiyetçilik, milliyetçilik, dincilik ve pozitifizme dayalı bilimcilik olacaktır. Çünkü bu iktidar formları ancak ulus-devlet modelinde mayalanma, olgunlaşma, iktidarlaşma sürecine sahip olabildiler. Ulus-devlet rahminde cinsiyetçilik, milliyetçilik, dincilik pozitivist bilimcilikten başka bir şey yoktur. Bunu örtmek için bireysel hak ve özgürlükler şahlandırılmıştır.
Kadın bedeni pazarın hepsine açılmıştır. Fiziki katliam ve kültürel katliam kadın şahsında yürütülerek toplumsallık dağıtılmak istenmiştir. Kapitalizm toplumu toplum olmaktan çıkarmazsa başarılı olamaz. Sistem buna dayanmaktadır. Toplumun iç dinamikleri ve dokusu dağıtılmakta, toplumsal çürüme ve çözülme hızla büyümektedir. Birey ve toplum dengesi bozulduğu gibi cinsiyetçilik, dincilik, milliyetçilik ve bilimcilik temelinde toplumsal dokuya yönelen devletli uygarlık son derece bilinçli politikalar üretmektedir.
Kapitalizm kadın özgürlüğünün toplumun özgürlüğü olduğunun bilinciyle en çok kadına yönelmekte, toplumu bu anlamda soluksuz bırakmaya çalışmaktadır. Kadınların sosyal kültürel ve zihniyet dünyasında parçalanma, kadını geleneksel role mahkum etme gibi sistematik bir yönelim söz konusudur. Manevi değerleri değersizleştirmeye ve parçalamaya çalışmakta, mutsuz, tatminsiz, hastalıklı, amaçsız, toplumsal bağlarını yitirmiş, sorumluluk duygusu ve vicdanı zayıflamış nihilist ve lümpen bireyler yetiştirmektedir. Maneviyatı temsil eden kadındır. Erkekler, erkek egemen zihniyet ve iktidar yapıları maddiyatı, aklın maneviyatından kopuşu, aklın ruhtan kopuşunu, düşüncenin duygulardan kopuşunu, vicdanın hiçliğini temsil eder.
Kadınlar faşizme karşı birleşti
Dünya genelinde yaşadığımız acıların şiddeti, yoğunluğu erkek egemen sistemin son versiyonu olan kapitalizmin vahşet düzeni olmasıyla ilgilidir. Önüne kim çıkarsa ezme, bitirme, teslim alma, entegre etme temel politik-ideolojik hedeftir. Bunun için bu yıl da kadınların her çıkışı cinsiyetçi sistem sahiplerince büyük bir korkuyla karşılandı. Kadın üzerinde zihni, ruhsal ve fiziki operasyonlarını sistematik sürdürdükleri gibi kadın gündemlerinin, eylem ve söylemlerinin önünü almak istediler. Buna karşı kadınların direnişi büyük oldu. Her ne kadar acıları derin, bedelleri ağır olsa da dünya insanlığı, kadınlar, ezilenler büyük direndiler, direnecekler. 2018 yılı boyunca kadınlar bu bilinçle bunun farkında olarak mücadele yürüttüler. Kadınlar faşizme karşı 2018 yılını büyük bir direniş ve mücadele yılı olarak karşıladı. Hakikatın peşini hiç bırakmadı. Biz Kürt kadınları, kadın özgürlük zamanı olduğu bilinciyle eyleme geçtik, sözümüzü söyledik. Önder APO, kadın uygarlık çağını teori ve eylemiyle müjdelerken en büyük direniş gücümüzü buradan aldık. Yine özgürlük uğruna, haksızlığa karşı çıkarken şehit düşen yüzlerce kadın yoldaşlarımızdan, alanları dolduran direnişçi kadınlardan aldık. Dünyanın kapitalistlerin teknik hakimiyetiyle denetim altına alınmasına karşı koyduk.
Teknolojik araçlarla, bilimcilikle dünya hakimiyet altına alınarak küçülmeye doğru yol alsa da, kadın dünyası tersine 2018’de büyüdü. Kadınlar farklı kıtalarda birbirinden habersiz, ilişkisiz ayrı dünyalarda yaşarken dünya büyüktü, ulaşım zordu, engelleri çoktu. Kapitalist sistem güçleri, zor ve baskıyla engelleri hep daha da çoğaltmaya çalıştılar. Tekel kapitalizmle ekonomik sömürüyü genişletip geliştirdikçe, sanayicilikle ve teknik donanımla, militarizmle dünyayı avucunun içine aldı. Azınlıkta olan zengin, egemen, iktidarcı kesim daha fazla netleşti, kendi içlerindeki çelişki-çatışmalarla beraber birlikte yürüme gücü göstermede ısrarlılar.
Ronahî Serhed
Kaynak: Newaya Jin