İbrahim Kaypakkaya
İbrahim Kaypakkaya Türkiye halkları açısından unutulmaz, dillere destan bir gençlik önderidir. İşkenceyle katledildiğinde daha yirmi dördündedir.
Ölüm sebebi her ne kadar kayıtlara intihar olarak geçmiş olsa da herkes onun dört ay tüm işkencelere direndiğini ve bunun için katledildiğini bilir. Önemli olan resmi kayıtlar değil, toplumsal bellektir.
Bu gün bu bellekle İbrahimi değerlendirdiğimizde 20-21 yaşlarında Türkiye’nin temel sorunlarına ilgi gösteren ve bu sorunların çözülmesi için emek harcayan ve kafa yoran bir kuşağın öncülerinden olduğunu göreceğiz.
O, yıllar önce, Kürt halkından bahsettiği için kendine solcu diyenler tarafından FKF kurultayından gürültülü bir şekilde atılmıştır. O, diğer pek çok kendini solcu diye tanıtan gençten farklıdır. Aslında günümüzle değerlendirdiğimizde pek çok benzer şeyin yaşandığı bir süreçten geçerken İbrahimi anıp, onun mücadelesini, direnişini, kavgasını göz önüne alırsak pek çok şey öğreneceğiz.
İbrahim Kaypakkaya, pratik devrimciliğinin yanı sıra, Türkiye’nin sosyalist düşünce dünyasına farklı bir ivme kazandırmış bir teorisyendir. Günümüz gençliği ve demokrat, devrimci çevrelere bu açıdan güncel bir örnektir. Sistemin apolitik, tarihsiz bir toplum yaratma çabalarına karşı o, pratikle pişen bir düşünsel sistematiğe sahiptir. Düşünce yapısını ve yaşamını incelediğimizde FKF’den, MDD’ye ve TKP/ML-TİKKO’ya bir mücadele yaşamını görüyoruz. Bu yönlü kendi düşüncelerini sürekli yenileyen, geliştiren bir yapıya sahiptir. Onu takip ettiklerini iddia edenler gibi dogmatik bir düşünce sistemine sahip değildir.
Günümüz Türkiyesinde temel tıkanma noktalarından olan Kemalizme karşı tavır almıştır. Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundan sonra geliştirilen politikaları eleştirmiştir.Maoist bir dünya görüşünü benimseyen İbrahim Kaypakkaya, Mao’nun köylerden şehirlere doğru yayılacak bir devrim anlayışını benimsemiştir. İbrahimin mücadele yaşamına baktığımızda Anadolunun çeşitli yörelerinde köylerde halkı örgütlemeyle uğraştığını görmekteyiz. Günümüz devrimci, demokratik mücadelelerde görülen salt şehirlerle sınırlı kalan mücadele tarzına pratiği ve söylemiyle karşı koyuşun adı olan İbrahim Kaypakkaya’nın çalışma tarzı demokratik kurtuluş ve özgür yaşamı inşa hamlesinde tüm Ortadoğu halklarına örnek olacak niteliktedir.
Türkiye demokrasi hareketi tarihinde önemli bir yere sahip olan DEV-GENÇ’in eylem çizgisinin yaratıcılarından olan İbrahim Kaypakkaya, Trakya Değirmenköy’de toprakları için ağaya karşı mücadele eden köylülerin arasındadır. Türkiye tarihinde önemli bir yere sahip olan 15-16 haziran olaylarının örgütlenmesinde İbrahim aktif, öncü rol oynamıştır. Demir-döküm, Sungurlar, Horoz Çivi, Petriks, Ege Sanayi, EAS Akü, Gıslaved, Gamak, Singer, Derby fabrikalarının işçileri İbrahimi yakından tanırlar, kendilerinden biri olarak bilirler.
O, mücadele yürütürken, demokrasi talebinde bulunurken mücadele tarzında ve kişiliğinde demokratik olmayı başarmıştır.Gece sabahlara kadar bildiri basıp, gündüz kavganın en yoğun olduğu yere koşmuştur. Bu yönüyle İbrahimin çalışma temposu yeni süreçteki devrimci görevleri laikiyle yerine getirmenin gerekli vazgeçilmez şartlarındandır.
İbrahim Kaypakkaya FKF’de ortaya çıkan reformist, parlamenterist anlayışlara karşı tavrın adıdır. Günümüz Türkiye ve Ortadoğu gerçekliğine baktığımızda liberalizmin pek çok siyasi gücü parlementerizmin sahte demokrasi zeminine çektiğini görmekteyiz. Bu yönlü muhalefeti bu yolla sistem içileştirme politikası yürütülmektedir. O yıllarda da TİP’teki bazı kesimler şahsında Türkiye devrimci demokrat güçlerine dayatılan bu anlayışları en çabuk görüp tavır geliştirenlerden biri İbrahim Kaypakkayadır. Bu tavır gelişmezse ne DEV-GENÇ oluşabilir ne de sonrasında gelişen eylemlilikler. Salt parlamentoda yürütülen bir siyasi faaliyetin toplumun demokratikleşmesi ve sosyalizm mücadelesiyle hiçbir bağının olmadığını, büyük yanılgıları görmüş tavır almıştır.
Hüseyin İnan:
Hüseyin İnan denince akıllarda kalan temel şey iki arkadaşıyla birlikte idam edilmiş olmasıdır. Yaşama koyduğu son nokta değil aslında yürüttüğü tüm mücadele önemle üzerinde durulması gerektirir. Birlikte idam edilen üç arkadaştan biz bu yazımızda Hüseyin İnan’ın mücadelesi üzerinde duracağız. Çünkü diğer iki kahramanın önemli bir mücadelesi olmakla birlikte bu örgütsel mücadele içerisindeki konumu itibariyle Hüseyin ayrı bir yere sahiptir.
Hüseyin İnan’ın siyasi mücadelesi Sosyalist Fikir Klubü (SFK) ve bu derneğin bağlı olduğu Dev-Genç’te başlar. Bu arada TİP’e de katılarak, bu partinin etkinliklerinde yer alır. Aynı dönemde, gerek İstanbul ve Ankara, gerek İzmir ve diğer yörelerde anti-emperyalist eylemlere katılır; ABD 6. Filosuna yönelik eylem ve mitinglerin içinde bulunur. Toprak işgalleri, kırsal yörelerdeki etkinlikler vb. etkinliklere katılır. 1966-67 öğretim yılında, gerçeklesen ODTÜ Hazırlık boykotunun örgütlenmesine önderlik eder. Hüseyin İnan, 1968’de, TİP ve daha sonra MDD içindeki ayrılıklarda, giderek belirginleşen gizli ve dar örgüt fikri doğrultusunda çekirdek bir grup oluşturup, kır gerillası yoluyla anti-emperyalist mücadele verme düşüncesini geliştirmeye çalışır. Ankara, özellikle ODTÜ kökenli olan ve temelini İnan’ın attığı grup, daha sonra THKO’nun çekirdek kadrosunu oluşturacaktır.
Aynı yıl İdari Bilimler Fakültesi’nden çıkarılan Hüseyin İnan, ODTÜ yurtlarında kalmaya devam eder. 14 Ekim 1969’da, grubun önemli bir kesimiyle birlikte Suriye üzerinden Ürdün’e, Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ)’nün asıl gücünü oluşturan El Fetih kamplarına gider. Burada FKÖ’nün yanında İsrail’e karşı savaşır. İsrail içlerindeki karakol baskınlarında bizzat yer alır. Şubat 1970’de Türkiye’ye geri döndüğünde, Diyarbakır-Antep yolunda bir otobüste yakalanır. Diyarbakırda devam eden yargılama sonunda, Ekim 1970’de tahliye olur. Hüseyin İnan Ankara’ya döndüğünde kafasındaki kır gerillası fikri iyice berraklaşmıştır. Benzeri düşünceler taşıyan ve aynı eylem çizgisini benimseyen, başlarında Deniz Gezmiş’in yer aldığı İstanbul grubuyla bir araya gelerek THKO’yu kurar. İnan, kitle hareketleri içinde hemen hiç tanınmayan biri olmakla birlikte, örgütleyici niteliği, insanlarla ilişki kurma becerisi ve kararlılığıyla grup içinde sivrilmiştir. Yaygınlaşan silahlı eylemlere önderlik etmekle kalmaz, bütün eylemlerin bizzat içerisinde yer alır. 29 Aralık 1970’de, Dev-Genç üyelerinden İlker Mansuroğlu’nun öldürülmesi üzerine THKO’nun örgüt olarak kendini ortaya koyduğu Kavaklıdere Polis Karakolu’na yönelik eylem, 1 Ocak 1971’de Türkiye İş Bankası Emek Şubesi soygunu, Amerikan askeri tesislerinin basılarak bir Amerikalının kaçırılması ve daha sonra dört Amerikalının kaçırılması eylemlerinde gösterdiği gözü pek tavrı ve kararlılığıyla THKO’nun varlığında büyük etki sahibi olur.
24 Mart 1971’de Kayseri’nin Pınarbaşı ilçesinde yakalanır. ‘THKO’nun beyni denebilecek kişidir. Aslında Deniz’den daha çok hareketli önder konumdadır. Çekirdek lider durumundadır. Ama o değişik özeliklere sahiptir. Katiyen geniş kalabalıklar onun ne olduğunu, kim olduğunu bilmezler. O, örgütçü bir kişiliktir. Her şeyin arkasında durur, kendini belli etmez. Hüseyin kendini mahkemede belli eder. Mahkemede savunmanın asıl kısmını Hüseyin yapmıştır. Ona gelinceye kadar Deniz’le bir başka kişi savunma yapmıştır, Onlar yazılı okumuşlardır. O günkü fikirlerini çok net özetlemiştir.
Ne için böyle bir harekete kalkıştıklarını anlatmıştır. Düşünceleri ve kafası çok net olan biridir. Hüseyin İnan’ın mücadele yaşamı boyunca pek çok üzerinde durulması gereken nokta vardır. Ancak günümüz gençliğinin siyaset ve örgüt tarzı konusunda örnek alacağı iki temel konudan biri popülist olmamasıdır. Örgüt lideri olmasına karşı bunu kimseye belli etmeyen bir duruşu vardır. ve örgütün gelişmesinde pratik anlamda da eylemsel ve teorik açıdan en çok çaba harcayan kişidir. Gençlik hareketlerinin yeniden yapılanma sorunlarının tartışıldığı bu süreçte böyle öncülükler önemle üzerinde tartışılması gereken öncülüklerdir. Ayrıca silahlı eğitim almak için gittiği Filistin’de Filistin halkıyla birlikte İsraille savaşa girmesi, taşıdığı enternasyonalist ruh örnek alınacak bir duruştur. Günümüzde bırakalım farklı halklar için örneğin Rojava halkına dönük saldırılar karşısında Hüseyin’ce tavır günümüz demokrasi mücadelesinin ön açıcı gücü olacaktır.
DEVAM EDECEK…