HABER MERKEZİ – KJK Yürütme Konseyi Üyesi Çiğdem Doğu, 14 Mayıs’taki seçimlere ilişkin ANF’nin sorularını yanıtladı.
Doğu, ANF’ye verdiği yazılı röportaj da gençliğin kendi kaderini kendi belirleyeceği seçeneğe oy vermesi gerektiğini belirterek “Gençler özgürlük enerjisini bu klasik, zaman aşımına uğramış, marjinalleşmiş partilere vererek boşa harcamamalıdır. Tam tersine bir yıldız gibi parlayan, hep genç kalan ve hep kadınlarla olan Yeşil Sol Parti’ye vermeli, hep genç kalmalı ve hep kadınlarla olmalıdır.” dedi.
“Gençler özgürlük enerjisini boşa harcamamalıdır”
Bu seçimlerde alışkanlıklarla oy verme olmamalıdır. Çözümsüzlüğün aşılacağı üçüncü çizgiyi tanıyarak, anlayarak kendi kaderini kendi belirleyen seçeneğe oy verilmelidir. Özellikle altı milyona yakın genç ilk defa oy kullanacaktır. Gençler özgürlük enerjisini bu klasik, zaman aşımına uğramış, marjinalleşmiş partilere vererek boşa harcamamalıdır. Tam tersine bir yıldız gibi parlayan, hep genç kalan ve hep kadınlarla olan Yeşil Sol Parti’ye vermeli, hep genç kalmalı ve hep kadınlarla olmalıdır.
Yine yüz yıllık tarihi boyunca Türkleşmeye tabi tutulmuş Lazlar, Çerkezler, Türkmenler, Ermeniler, Gürcüler, Terekemeler, Süryaniler, Romenler, Rumlar, sünnileştirme kılıcının altında hep kırımdan geçirilen Aleviler, kimliksizliğin kaosunda boğulan halklar, mezhepler, yoksullukla cebelleşen işçiler, emekçiler, köylüler, zanaatçılar, esnaflar, kendi kimliğini ve hakikatini bulacağı üçüncü çizgiden, Emek ve Özgürlük İttifakı’ndan ve Yeşil Sol Parti’den yana tavrını belirlemeli, emeğine ve yaşamına sahip çıkmalıdır.
15 Mayıs’ta baharlaşmaya uyanalım
Bunun için herkes müthiş bir duyarlılıkla oy sandıklarının başına gitmeli, gitmeyeni ikna edip getirmeli, özgürlük ve demokrasiden yana oy kullanması için başkalarını ikna etmeli, bilinçlendirmelidir. Oy sandığının başına gittiğinde oyunu tamamen usulüne göre kullanmalı, kurallara hakim olup yanlışlık yapmamalı, bir tek oyun bile boşa gitmesine izin vermemelidir. Oy verdikten sonra da iradesine sahip çıkmalı, onu gözü gibi koruyacak bir örgütlülük içinde olmalıdır. “Oyumu verdim işim bitti” demek olmaz. Osmanlı’da oyun bitmez, bu oyunların hepsini hesap ederek hile ve yolsuzluklara izin vermeyecek bir disiplin ve örgütlülük içinde olmak şarttır.
Süleyman Soylu en son “14 Mayıs bir darbe girişimidir” diye bir şey söyledi, bununla bir mesaj vermek, kaos-kriz-darbe söylemleri ile korku yaratmak, karışıklık geliştirmek istedikleri açıktır. Yenildiklerini görünce korku ve kaos planlarını hayata geçirmek, provokasyon geliştirmek isteyeceklerdir. Bu seçim herkesin de söylediği gibi normal bir seçim değil, her şey olasılık dahilindedir. Faşizm kaybettiğini anlayınca bu tip kontra faaliyetlere de başvurabilir. Bu nedenle de bu seçim aynı zamanda direniş anlamına gelmektedir. AKP-MHP’nin kaos ve darbe planlarına karşı da hazırlıklı olmak, örgütlü direnmek, provokasyonları boşa çıkarmak da 14 Mayıs öncesinin ve 14 Mayıs gününün en önemli görevlerindendir.
Faşizm gitmez, yenilmez diye bir şey yoktur. Daha geçen yıl Sri Lanka’da devlet başkanı halkın örgütlü protestoları karşısında apar topar uçakla ülkesinden kaçtı. Brezilya’da Cumhurbaşkanı Bolsonaro seçimi kaybetti, ülkede karışıklık yaratmak istedi, ancak halkın direnen iradesi karşısında ABD’ye kaçmak zorunda kaldı. Birçok ülkede halklar aşırı sağcı faşist rejim ve diktatörlüklere karşı sürekli eylemlilik içinde oldu, bu rejimleri geriletip zayıflattı. Türkiyeli ve Kurdistanlı halkların, kadınların ve gençlerin örgütlü olması durumunda, AKP-MHP faşizminin bu planları da boşa çıkacaktır. Bunun için korkmadan cesaretle üzerine gidilmelidir, AKP-MHP faşizminin yirmi bir yıl boyunca yapmadığı kötülük kalmamıştır, daha ötesi yoktur. Bir hasta tek adam rejiminin bu kadar büyük bir insan gücünü korkutması, sindirmesi, geriye itmesi mümkün değildir. Yapılacak şey, sandıkta veya olası kaos planlarında örgütlü duruşu sergilemek ve bu hasta adamı ve tekçiliğini artık mezara gömmektir.
15 Mayıs’a uyandığımızda Erdoğan’ın başkan olmadığı ve Meclis’te halkların, Alevilerin, gençlerin ve kadınların iradesinin en üst düzeyde temsilini bulduğu bir sabaha, umuda, baharlaşmaya uyanalım. Halklarımızın, kadınların ve gençlerin içine hapsedildiği bu kirli kader planını parçalayalım, kaderimizi özgürce, adilce, neşeli ve aşkla yeniden kendimiz yazalım.