BEHDINAN – Cîzre öz yönetim direnişi içerisinde yer alan Komalên Jinên Ciwan Üyesi Bêrîvan Cizîr öz yönetim direnişlerinin ruhunu ajansımıza verdiği röportajda anlattı.
Komalên Jinên Ciwan Üyesi Bêrîvan konuşmasına şu sözlerle başladı;
“Başta öz yönetim direnişleri şehitleri ve tüm devrim şehitlerini saygı ve minnetle anıyorum. 2015-2016 süreçlerinde başlatılan öz yönetim direnişlerinde, yerimi aldım. Bundan kaynaklı o sürecin önemi ve Kürt halkı için ne kadar önemli olduğunu anlatmak istiyorum. Aslında öz yönetim direnişlerinde, sergilenen direniş Kürt halkının mücadelesinin, zirveye ulaştığı bir dönemdi. Hem gençlik ruhu olarak hem de PKK ruhu olarak zirveye ulaştığı bir dönemdi. O ruh Kürt halkı için bir netlikte kazandırdı. Bundan kaynaklı Kürt halkı için önemli bir süreç olarak değerlendirebiliriz.”
HALKA UMUT OLMAK AMACIYLA CİZRE’YE GEÇTİK
“Öz yönetim direnişlerinin ruhunu anlatan Bêrîvan konuşmasının devamında öz yönetim direnişlerine katılış sürecini anlatarak, Cizre’de yaşananlarının Kürt halkı için bir dönüm noktası olduğuna dikkat çekti, “Bende o süreçte üniversite öğrencisiydi ve DEM-GENÇ üyesiydim. Kongre için Amed’e geçecektik. Aslında bir çok çelişki yaşıyordum. Bir Kürt genci olarak ben ne yapıyorum halkım için? Ya da okul okusam acaba cevap olabilecek miyim? Aslında sürekli bu sorular kafam da gidip geliyordu. Amed’e geçmeden önce Tahir Elçi’nin şahadeti oldu, bu şahadet beni netleştirdi. Cevaplayamadığım sorunun cevabını aldım. Ne kadar okusam da kendimi inkar etmediğim an bir avukatta olsam bir sokakta, öldürüleceğim. Bir faili meçhul olacağım. Düşmanın Kürt halkına karşı uyguladığı politikalardan, ne ilkiydi ne de sondu. Bundan kaynaklı, kendimi orada netleştirdim. Artık okul okumanın ya da üniversitenin bir anlamı kalmamıştı benim için. Ondan sonra Cizre’ye geçme kararını aldık. 50 DEM-GENÇ öğrencisi olarak, Cizre’ye geçme kararını aldık. 9 günlük bir direniş sergilenmişti ve çok acı kayıplar yaşanmıştı. Düşman da büyük bir kayıp yaşadığı için, daha kapsamlı bir saldırıya hazırlanıyordu. Bizde üniversite öğrencileri olarak halka umut olmak amaçlı yönümüzü Cizre’ye verdik. Geçtiğimiz gün yani 14 Aralık 2015’te yasak başladı. Cizre’ye geçmemde en etkili sebeplerden biri de Miray bebeğin 9 gün boyunca, annesinin onu kokması için buzdolabında bırakmasaydı. Bu benim vicdanımı sızlatmıştı. Cizre’ye geçersem biraz da olsa direnişte yer alırsam aslında vicdanımı rahatlatacağım gibisinden düşünerek, Cizre’ye geçtim.”
‘CİZRE’DE PKK RUHU VARDI’
“Konuşmasının devamında Cizre halkının kararlığına dikkat çeken Bêrîvan, “Yasak başladığı gün üniversite öğrencileri olarak bizde orada bulunuyorduk. Bütün öğrencilere netti, biz düşmana karşı savaşacağız ve halkımızı koruyacağız. Aynı şekilde Cizre gençleri, Cizre halkı, hepsi net bir şekilde tavırlarını ortaya koymuşlardı. Biz düşmanın, şehrimizi, mahallemizi, evimizi yıkmasına izin vermeyeceğiz yani tavırları bu şekilde netti.
Zaten Cizre’de yaratılan bir ruh vardı, ben ilk geçtiğimde o ruhu gördüm. PKK ruhu vardı Cizre’de, ben ilk geçtiğimde o ruhu gördüm. Önder APO’nun, ideoloji ve felsefesi ile kendi sistemini inşa eden bir halkın ruhunu gördüm orada. Bu beni çok etkiledi, inşa etmek istediğimiz sistemi burada görebiliyorum. Süreç başladıktan sonra düşmanın yaptığı ilk şey halkın evlerine ve yaşam alanlarına saldırmak oldu. İlk önce suyu kesip, elektiriği kesip, halkı Cizre’den çıkarmak istedi. Ama tabii Cizre halkı direnişi ve tavrıyla çıkmayacağını göstermişti. Sen ne yaparsan yap, toprağımızı bırakmayacağız diyordu. Bunu demesi aslında düşmanı daha çok çirkinleştirerek, saldırılarını daha çok ağırlaştırarak, devam etmesinin önünü alamadı.” dedi.
‘ÇOCUKLARIN OYUNU SAVAŞ OLMAMALI’
Cizre’ye ilk geçtiğinde yaşadığı bir anıyı paylaşan Bêrîvan Cizîr, “Cizre’de gördüğüm başka bir şeyi de anlatmak istiyorum. İlk Cizre’ye giriş yaptığım da bir mahalleden geçtik, etrafıma baktığımda savaş oyunu oynayan çocuklar gördüm, sadece çocuklara baktım. Küçük çocukların oyunları nasıl savaş olabilir? Bir çocuğun oyunu savaş olmamalıydı. Ama aslında Kurdistan’da, Cizre’de çocukların oyunu savaştı. Bu da bir Kürt gerçekliği idi. Bir Kürt genci olarak çocukların oyunlarının savaş olmasını kabul edemedim. Ve gerekçelerim her geçen gün daha da artıyordu.”
‘UNUTMAYALIM Kİ İNTİKAMIMIZI ALALIM’
Komalên Jinên Ciwan Üyesi Bêrîvan, konuşmasınn devamında düşman gerçekliğinin Cizre’de somut bir hal kazandığına dikkat çekti ve ekledi, “Düşmanın çok yoğun saldırılarına karşı müthiş bir yoldaşlık ruhu vardı. O yoldaşlık ruhunu ilk kez yaşıyordum. Düşmanın yarattığı sistemsel arkadaşlık, hep çıkar doğrultusundaydı. Ama Cizre’de bu yoktu. Sen yoldaşını korumak için kendini onun önüne atıyordun. O ruh PKK ruhuydu aslında. O zaman çok farkında değildim ama dağlara geldikten sonra o ruhun PKK ruhu olduğunu, dağlarda yaratılan yoldaşlık ruhu olduğunu gördüm. Cizre’de düşmanın yaratmak istediği kendisi inkar eden bir halk gerçekliği idi. Bende düşmanın somut yüzünü Cizre’de gördüm ve tanıdım. Çünkü bu kadar vahşi olabileceğini hiç tahmin etmiyordum. Cizre’de 300 genç bedenlerini siper ederek düşmanın tankına topuna karşı direndiler ve bu şekilde şehit düştüler. Aynı şekilde yaralı yoldaşlarımızı düşmanın diri diri yakması insanlığın bitişidir. Tarihte böyle bir şey yoktur. Daha önce de bir çok katliam Kürt halkı yaşamıştı ama Cizre’de, bu kadar büyük bir direnişin sergilendiği bir yerde çaresiz kalan düşman en son insanları diri diri yaktı ve bunu insanlık unutmamalıdır. Kürt halkı hiçbir zaman unutmamalıdır. Unutursak intikamımızı alamayız. Unutmayalım ki intikamımızı alalım.”
‘GENÇLER VE GENÇ KADINLAR YÖNLERİNİ DAĞLARA VERMELİ’
Cizre özyönetim direnişlerinde yer alan Bêrîvan Cizîr konuşmasını gençlerin ve genç kadınların yönlerini dağlara vermeleri gerektiğini belirterek sonlandırdı, “Hem gençlik hem genç kadın hem de Kürt halkı olarak düşmanın gerçek yüzünü görmek gerekiyor. Düşmana karşı sürekli bir eylem içerisinde olmalıyız, ancak bu şekilde intikamımızı alabiliriz. Eğer Önderliği inşa etmek istediği Demokratik Modernite sistemini, yaratırsak düşmana cevap vermiş olacağız. Çünkü düşmanın Cizre’ye saldırmasının nedeni de buydu. Düşmanın saldırılarının bu kadar ağır ve vahşice olması da bundan kaynaklıydı. Bütün gençlerin gerilla saflarına katılması gerekiyor, çünkü biz kendimizi dağlarda inşa ettik ve dağlarda yarattık. Aslında Kürt halkı, direnişini dağlarda yarattı. Bütün genç ve genç kadınlar dağlara akmalıdır.”
NC// Faraşîn Sîdar