HABER MERKEZİ
Kürdistan’da Türk, Arap, Fars sömürgeciliklerinin kırım, sömürü ve talan politikalarının en temel hedeflerinden biri kadın iken, diğeri de çocuklar olmuştur. Günümüzde AKP iktidarı ve faşizmi genelde tüm topluma dönük, özelde de Kürt toplumuna dönük politikalarında bu yönlü uygulamaları arttırmıştır. Ancak bu durum TC tarihinin her aşamasında farklı boyutlarla devam etmiştir.
Türk devletinin kuruluş tarihinden bu yana Kürt çocukları özel hedef haline getirilmiştir. Bir toplumun soykırıma tabi tutuluşunun en önemli ayağı çocuklar olmuştur. Dersim soykırımı sürecinde sayıları hala tartışmalı olan Kürt çocukları hem kızıl, hem de beyaz katliamdan geçirildiler. ‘Dersim’in kayıp kızları’ bugün hala aranıyor. Bulunanların gerçeği ise yürek ve bilinç parçalayıcı.
Afrika’da, Kuzey Amerika’da, Avustralya’da yaşayan yerli halklara dönük fiziki soykırım uygulamaları kadar yerli hakların çocuklarına dönük asimilasyon politikaları ile sonuç alınmak istenmiştir. Dillerini, kültürlerini ve inançlarını unutan bu çocuklar, fiziken yerli halklara ait iken, davranış ve zihniyet olarak ‘efendilerine’ yani varlıklarını katledenlere benzeyen garip yapılar haline getirilir. Batılı kapitalist devletler bu uygulamaların sahipleri olarak tarihte kara örnekler olarak yerlerini almışlardır. Türk devleti, bugün özelde de AKP faşizmi bunu Kürdistan çocuklarına uygulamaktadır.
Kürdistan’da asimilasyon merkezlerinin başında okullar geliyor. Kürt çocuklarının okuduğu yatılı devlet okullarında çocuklara dönük şiddet ve cinsel istismar olaylarının tesadüf olmadığı ve devletin özel uyguladığı politikalar olduğu birçok örnekle gündeme gelmişti. Hatta Siirt valisi, Kürt çocuklarına uygulanan bu saldırıları savunan açıklamalar yapmış, ‘ ne yani taş atmaları daha mı iyi’ diyebilmişti.
2011 yılında araştırmacı-yazar Tuncer Günay’ın yaptığı araştırmaya göre Türkiye’de “2010 yılında yaklaşık 7 bin çocuğa tecavüz edildi, son 10 yılda cinsel istismara uğrayan çocuk sayısı da en iyi ihtimalle 250 bin…” Kız ve erkek çocukların istismara uğraması, düşünsel-bedensel problemleri yaşayan, travmalar yaşayan bir toplum anlamına gelmektedir. Bu da denetime açık tutulan toplum, eve kapatılan ve bastırılan kadın, iradesi kırılan ve sömürgecilik karşısında başkaldırıyı düşünemeyecek hale getirilen bir gerçeklik demektir. Amaç, bunu yaratmaktır.
Karaman’da Ensar Vakfı’nda yaşanan çocuk istismarı olayı ile gündeme gelen bu durum karşısında toplumun kendi çözümünü ve tedbirini araması şarttır. Okulda, dini vb kurs, yurt vb yerlerde ortaya çıkan olayları ‘bir dönemin tesadüfi olayı’ olarak görmek ve susmak, yaşanan bu olaya farklı boyutta göz yummak anlamına gelmektedir.
Devlet sistemi karşısında Kürt halkının kendi çözüm projesini ve sistemini inşa etmesi bu anlamda önemlidir. Devletin ve onun uzantısı olan okullara, kurslara vb yerlere çocuklarını gönderen başta anneler, babalar hemen harekete geçmeliler. O çocukların vebali en başta onların boynunadır. Çocukları bu olaylar yaşamamış diye, ‘kaliteli okul’ vb. gerekçelerle sistemin okullarına çocuklarını göndermek, niyet ve amaç ne olursa olsun AKP’ye destek vermek anlamına gelmeyecek midir? Çünkü o okullar “ilim-irfan-Bilgi-bilim-eğitim-öğrenme-gelişim yerleri” olmaktan çoktan çıkmışlardır. Kimse kendini kandırmamalıdır. O yüzden faşizmin okul sistemine çocuklar emanet edilmemelidir.
Bu konuda alternatif sistem ve kurumlaşma yaratma mücadelesi toplumun, eğitmenlerin, demokratların, kadın mücadelesi yürütenlerin temel varlık gerekçelerinden biri durumundadır. Bu tecavüzcü erkek sisteminin bakanlıklarından da ‘çözüm bulun’ beklentisi içine girilmemelidir. Toplum, kendi demokratik çözümünü üretmelidir.
Çocuklara verilecek en güzel hediye; özgür bir yaşamın üretildiği özgür eğitim sistemi olacaktır.
Gönül Kaya