HABER MERKEZİ
Sanal medya’da yaptığı devrimci videolar ile dikkat çeken Kürt kadın Kızıl Eldiven, çalışmalarını ve faşizm gerçekliği ile yürütülen özel savaş politikalarını ajansımıza değerlendirdi. Kızıl Eldiven sanal medya’da faşist Türk devletine bir cephe bırakmayacaklarına dikkat çekerken, bir Kürt genç kadın olarak faşizm gerçekliğine karşı mücadelenin her zaman artırılması gerektiğine dikkat çekti
- Daha önce Mavi Eldiven’li adında bir çalışmanız vardı sanal medyada. Şimdi Kızıl Eldiven adında bir çalışma yürütüyorsunuz. Bu çalışmanın amacı nedir?
Aslında paylaşımlarımız ile ya da yaptığımız videolardaki sözleriyle. Yine sanalda söylediğimiz sözleri yaşam taşırma çabası ile esas amacımız belirgindir aslında. Yine de bir çok insanın kafasında şu soru var, ‘Gerek var mıydı?’. Böyle bir çalışma olmalı, birileri çıkıp anlatmalı kararını ilk verdiğimiz zaman, ciddi anlamda bir sessizlik vardı. Ölüm sessizliği denebilecek bir ortam vardı. Okulumuzda, mahallemizde, evlerimizde genel olarak arkadaş çevremizde bu böyleydi.
Öyle bir aşamaya gelmişti ki en çok güvendiğimiz, insanlarla dahi bir şeyleri alıp vermeye zorlandığımız bir dönemdi Mavi Eldiven’liyi başlatma süreci. Bu aslında çok ciddi bir sindirilme ve baskı olduğunu gösteriyordu. Toplumun motor gücü dediğimiz, en dinamik kesimi dediğimiz gençler dahi fikirlerini söylemekte zorlanmalar yaşıyordu bu tabii doğal olarak insanda bir öfke yaratıyor. Kürt halkı her zaman itaat etmeyen haliyle bilinen bir halktı. Bu halkın bu kadar pasifleşmesi özellikle gençlerinin geri planda kalması, ister istemez bizi hem üzüyor hemde bir şeyler yapma ihtiyacı hissettiriyordu.
Sanal Dünya bunun için aslında gençlerin toplandığı, sesimizi duyurabileceğimiz bir yerdi. Bu yüzden tercihimiz Sanal Medya oldu. Mavi Eldiven aslında biraz umut vermeyi, cesaret vermeyi hedefliyordu, mizahla karışık doğruları nasıl anlatılır? Sorusundan yola çıktı ve bunu amaçladı. Kızıl Eldiven, ayıran ise renginden anlaşılacağı gibi, devrimi ve gençliğimiz sembolize ediyor. Biz artık şuna ikna olduk, tamam sanaldan bir şeyleri duyurmak istiyoruz ama ölüm sessizliğini bitirecek olan sokaklardır, bunun için kızıl, eylemsellik, dinamik bir gücün sokaklara akışı. Amacımız aslında nettir, Sanla Dünya’yı düşmana bir cephe olarak vermek istemiyoruz. İnsanlar her yerde bir baskı altına isteniyor, biz biraz daha Sanal Dünya’da o baskıları yıkmak, biraz daha kendimizi ifade edebileceğimiz bir alan yaratmak istedik. Ve kendimizi ifade ettiğimiz bu alanı sokaklara kanalize etmek istedik bu amaçla açıldı Kızıl Eldiven.
- Gençler üzerinde Sanal Medya yoluyla Özel Savaş çok etkili olarak yürütülüyor. Aslında çalışmalarımızla hem Özel Savaşa cevap oluyor. Hemde bir Kürt genci olarak Özel Savaşa maruz kalıyorsunuz. Özel Savaş hakkında ne düşünüyorsunuz?
Aslında Özel Savaş sadece Sanal Medya ve Medya aracılığı ile yürütülen bir şey değil. Daha geniş daha konseptli savaş tarzı, Şehit Mehmet Tunç’un, çöktürme planını fark edip buna atfen söylediği, ‘Ne olursa olsun, diz çökmeyeceğiz!’ sözü vardır. Bir bütünen aslında Kürt halkı sindirme, çözdürme, teslim alma politikası yürütülüyor. Bunun türlü türlü yöntemleri vardır. Mesela zindanlarda işkencelerle, dışarı da ciddi bir baskıyla bu yaratılmaya çalışılıyor. Aslında gerçek hayatta yaşattıkları baskı, zulüm ya da seni bir kalıba sokma çabaları kendini gösteriyor. Sanal Medya aslında gençlerin en fazla yer edindiği, tüm vakitlerini neredeyse içinde harcadığı bir alan olduğundan kaynaklı, Özel Savaş daha yoğunluklu bir şekilde yürütülüyor.
FAŞİST DEĞİLSEN YAŞAMA HAKKI SUNULMUYOR
Amaç bellidir aslında şu an faşizmini dayatan, bu faşizmi yaşatmak için insan aklına gelmeyen baskı ve işkence yöntemlerini halk üzerinde kullanan bir düşmanla karşı karşıyayız. Bunun Sanal Medya’ya da yansıması oluyor, mesela devletlerin söylemleri dışında bir söyleme sahipsen ya da onun düşüncesi dışında bir düşünceye sahipsen Emniyeti etiketleme gibi bir furya yaratmışlar. Geliyor senin paylaştın şeyin altına işte, ‘Emniyete onu al’ neden al? Çünkü faşist değil. İnsanlar faşist olmadığı için işkence ve baskı görüyorlar, zindanlara atılıyorlar. Ya faşist olacaksın, her zaman söyledikleri bir şey var, ‘Türkün gücünü göreceksin’ yani ya Türklerin güçlü olduğunu göreceksin ve boyun edeceksin. Bu sana dayatılıyor, buna karşı çıkarsan da baskı ve işkence yerlerine gönderiliyorsun, gönderilmesen bile bunun algısı yaratılıyor. Bir çok insan Sanal Medya’da bir şey paylaştı diye işkence görmedi ama öyle bir algı yaratılmış ki insanlar işkence göreceklerini zannediyorlar. Örneğin ‘Silivri soğuktur’ sözü. Bu ciddi bir korku algısıdır. Bazıları var şaka olarak söylüyorlar, bazıları da algı yaratmaya çalışıyor. Seni tehdit ediyor aslında, sana diyor ki , ‘Bak eğer benim sana sunduğum hayattan farklı bir şey yaşamak istiyorsa sonun cehennemdir.’ Silivri bir cehennem yerine çevrilmiş ve senin sonun orasıdır diyor.
HER YERDE FAŞİZMDEN DAHA FAZLAYIZ
Bu korku ve baskıda gençliğin karakterini bitiriyor. Özellikle Kürt gençleri üzerinden bunu yapmaya çalışıyorlar. Bakarsan Kürt halkı kolay kolay itaat eden bir halk değildir. Öyle bir algı yaratıyorlar ki boyun eğmeyen bir halkın gençleri şu an bir korku furyası içinde.
En son işte aktröllerin 7300 hesabı kapatıldı. Binlerce hesap açtılar ve bir yalan binlerce hesapla aynı anda paylaşılıyor insanlar da bunu gerçek sanıyor. Ve insanlar faşizmin yanında olan kitlenin çok fazla olduğunu düşünüyorlar. Sanal Medya’ya girdiğinde bunu görüyorsun aslında, ‘Faşizm güçlü.’ Diye bir algı yaratma çabaları var. Ama öze baktığında öyle değil bir grup genç bir odaya giriyor, hepsinin onlarca hesabı var ve sadece 10-15 kişiden oluşan bir grup Bakûrê Kurdistan ve Türkiye’de bu algıları yaratıyorlar.
Öze baktığında onların ki bir yalandan ibarettir, sayıların çok fazla olduğu ve güçlü olduklar bir durum yoktur aslında güçlü olan biziz. Sanal Medya’da örgütlenip, bunu sokaklara kanalize edebilirdik. Mısır gibi ya da en son Amerika’da yaşanan ırkçı saldırıya karşı yapılan bu örgütlenmeydi yani. Bizim bunu yapmamız gerekiyor. Kızıl Eldiven’in amacıda budur. Sanal Medya’yı bir örgütlenme alanı olarak kullanıp sokaklara akmayı bilmeliyiz. En son Şırnex’te devletin uzman çavuşu küçük bir kızı cinsel istismara maruz bırakmıştı, Şırnex’ta bir ses getirdi ama bunu diğer şehirlere aktaramadık, işte bu sorundur insanlar toplumun ahlakına yönelik bir saldırı olduğunda dahi buna ses getiremeyecek bir hale gelmişler. Biz bunu kırmak istiyoruz.
Soruda da geçiyordu, yaşanan bu özel savaşa bizde maruz kalıyoruz, bir çağrı olarakta değerlendirilebilinir, biz okuyoruz, özel savaşa karşı okuyarak, bilinçlenerek kendimizi korumaya çalışıyoruz. Tüm Kürt gençleri de okuyarak, araştırarak düşmanın algı operasyonunu boşa çıkarabilirler.”
- Sanal Medya’da var olan faşizm gerçekliğinden bahsettiniz. Bunun birde somut yaşanan hali var. Somut olarak faşizmin bu kadar artmasını ve saldırıların yoğunlaşması hakkında ne düşünüyorsunuz?
Sanal Medya işin politika kısmıdır. Esas saldırı tabii ki gerçek yaşamda oluyor. Gözaltılarla, baskılarla sürekli her yerde denetim sağlamaya çalışmak şeklinde ortaya çıkıyor. Şu an Bakûrê Kurdistan ve Türkiye’de öyle bir hale gelmiş ki 3 kişi bir araya gelirse örgüt kuracağı düşünülüyor. Ve faşizm dışında herhangi bir başka düşünceyi savunursan potansiyel terörist oluyorsun. İnsanlar artık, cesaretsiz kalıyor. Adım atıp atmama konusunda ikilem de kalıyorlar.
‘KOCA BİR ZİNDAN YARATILMIŞ VE SENİN BUNUN İÇİNDE YAŞAMAN İSTENİYOR’
Son 2-3 yıldır, özellikle Bakûrê Kurdistan’da çok ciddi insan-i değerlere saldırı oldu. Artık ciddi anlamada halkın değerlerine saldırı var. Mesela şehit mezarlıklarına saldırı böyledir. Onlarca şehidin mezarı yıkıldı, fotoğrafları söküldü. Mesela normalde, şehitler Kürt halkının kırmızı çizgisidir aşılmaz aşıldı mı refleks verilir.
Faşizm şunu dayatıyor, “Ben seni sindirdim, bastırdım, bitirdim, korkuyorsun benden. Sana dair yaşamaya bir şey bırakamadık, senin manevi değerlerine dair saldırıyorum şimdi sen sesini çıkarmıyorsun.” O küçük kızın cinsel istismara maruz kalması bunun bir örneğidir. Senin değerlerine, manevi olarak bağlandığın şeylere saldırıyor. İşte buna karşı bir mücadele yürütmeye çalışıyor. Başta bunu aşmak gerekiyor. Tecavüz bir irade kırma meseledir, sadece kadınlar ve çocuklar değil, erkeklerde buna maruz kalıyorlar. Fiziki bir tecavüzden ziyade insanlar her gün Bakûrê Kurdistan’da fikir ve psikolojik tecavüze uğruyorlar. Sana hiçbir alan bırakmıyor. Koca bir zindan yaratmış ve senin bunun içinde yaşamanı istiyor. Toplumu bir araya getiren, bir halkı halk yapan manevi değerlerdir. Kültürüdür, dilidir, geçmişidir, tarihidir. Bunları yok ettiğin zaman o halktan geriye bir şey kalmaz, Hasankeyf’i bu yüzden yıktılar, Surlardaki eski evleri yıkıp villa yapmalarının nedeni de budur. Tarihi yok ediyor, şehitlere saldırıyor manevi değerlerini hedef alıyor.
KÜRT NEREDE OLURSA OLSUN TC DÜŞMAN OLARAK GÖRECEKTİR
Tecavüz ediyor, daha geçen ay Efrîn’de bir genç kadını kaçırıp, tecavüz edip öldürmüşlerdi. İradeni kırıp, aslında pasif hiçbir şey başaramayan, korkmuş, sinmiş, itaat eden bir halk yaratmak istiyorlar. Oysa Kürtler’i bugüne kadar ayakta tutan manevi değerleri ve tarihiydi. Biz bir şeyler bağlanıp güç alıp yürüyorduk. Bunu tüketmeye çalışıyorlar.
Faşizm gerçek anlamda Kürtlerin örgütlenmesinden korkuyor. Herkesi sindirdiler, Türkleri sindirdiler, bugün bir Türk çıkıp bir şey söyleyebiliyor mu? CHP ana muhalefettir, çıkıp bir şey diyor mu bugüne kadar radikal bir çıkışı oldu mu ? Çerkezler sindirildi, Ermeniler sindirildi çok az bir kesim bazı şeylere muhalefet oluyor. Lazlar zaten yıllardır kendilerini Türk sanıyorlar. Geriye bir tek Kürtler kalıyor, Erdoğan faşizminin kendini ayakta tutabilmesi için kendini koruyabilmesi için önünde tek engel Kürtlerdir bu yüzden Rojava’ya da Başûr’ada saldırdı. Mesele sadece Bakûrê Kurdistan’da yaşaya Kürtler değildir. Erdoğan faşizmi Kürtleri kendine bir tehlike olarak görüyor ve nerede bir Kürdün yaşadığını görürse, bir şey başardığını görürse buna saldıracak.
Bizde nerede olursak olalım, bugün Bakûrê Kurdistan’ı bırakadabiliriz, göçte edebiliriz ya da Rojava’daki Kürtler Rojava’yı bırakıp gidebilirler. Avrupa’ya da gitsek, Japonya’ya gitsek gelip saldıracak çünkü Kürtleri her zaman potansiyel bir tehlike olarak görecek devleti için, ki bu devlet böyle faşizan yaklaştıkça biz bu devleti yıkacağız. Eğer biz bu devleti tüketmezsek bu tehlikenin farkına varmak bunun üzerine bir mücadele yürütmek gerekiyor. Sokak’ta olur, şehirde olur, dağda olur. Ama bir yerden bir ses çıkarmak gerekiyor. ‘Evet sen saldırıyorsun, şeref, onur, tarihte bırakmıyorsun, ama biz direnen bir halkız’ demek gerekiyor. Ve bunun öncülüğünü yapacak olanda tabii ki gençlerdir.
ÇOCUKLARA GÜZEL BİR DÜNYA BIRAKMA MÜCADELESİ
Bir çok yerde eylemsellikler oluyor, Kürt gençleri seslerini çıkarmaya başlamışlar. Kolay kolay Türk devleti bunu bize kabul ettiremez, sokağımızda, evimizde muhakkak güvenebileceğimiz birileri vardır bizde bir olabilmeliyiz. Mesele artık şu devlet olalım, bu devlet olalım meselesi değildir. Mesele artık varlık meselesidir. Ve biz sesimizi çıkarmadığımız müddetçe Kürtlük adına bir şey kalmayacak, evet bir Kürt olacak ama ne dili, ne kültürü ne de tarihi olacak.
Yaşamak dediğimiz şey sadece nefes alıp vermek değildir. Kürtler gerçekten bir Kürt olarak yaşamalıdır, diğer halklar gibi. Sanal Medya’dan 2-3 şey yazarak bir muhalefet olmuyoruz, bir faşizmi yıkmıyoruz. Ama sokaklar her zaman bizimdir. Bizim olanı özgürlük için kullanmalıyız. Çocukların tecavüze uğradığı bir ülkede eğer o çocuklara güzel bir ülke kurmak istiyorsak bugün o iradeye o maneviyata sahip çıkmamız gerek diyorum.