HABER MERKEZİ
Üniversiteler aydınlanma merkezleri olarak bilinir. Genç beyinler buralarda gelecek için hazırlanır. Genç aydınlar, geleceğin yatırımları ve aydınlatıcı öğeleri olarak ele alınmışlardır. Bunun için tarihin–yazılı tarihin-şafak vaktinden itibaren önemle üniversitelerin rolü ele alınmıştır. Gençler özenle hazırlanmışlardır. Kim kendi gençlerini gelecek, aydın yarınlar için ne kadar iyi hazırlamışsa, gelecek onların olmuştur. Ya da o gençler, içerisinde büyüdükleri toplumu ileriye götürebilmişlerdir.
Kürt toplumuna uzun yıllardır bu geleceği aydınlatma şansı verilmedi. Kürt gençleri inkâr ve imha siyaseti diye bilinen beyin yıkama savaşımıyla yüz yüze bırakılarak kendi toplumuna karşı birer kültür eritenleri olarak ele alınmışlardır. Öyle ki kendi toplumsal değer yargılarını, kültürel mirasını, tarihini dezenformasyon için kullanılmışlardır. Ve denilebilir ki bu konuda önemli görevler ve roller de, düşmanları tarafından oynatılmıştır. İnkârcılar ve imhacıların beyaz katliam diye bilinen politikalarıyla da, çok büyük başarılar elde ettiklerini söylememiz yanlış olmayacaktır.
Ancak tarih yaşayan canlı bir organizma gibidir. Derler ya nasıl örülmüşse öyle sürüp gider diye. Ya da su akacağı arkı mutlaka bulur ya da kendi arkını oluşturarak ilerler diye.
Zaman geldi zaman geçti Kürt halkı, kendi kaderini kendi eline almaya başladı. Sömürge devletlerinin okullarında da olsa, Kürt gençleri adım adım aydınlandılar ve kendi kültürel dokularına, halkların kardeşliğini de göz ardı etmeden sarılarak uyandılar. Kendi arklarını bularak akmaya başladılar. Şehit Serbest Kıçi yoldaşın deyimiyle: Cinler şişeden çıkmaya başladılar ve tümden bir halkı şişeden çıkarmaya koyuldular. Ve bu hususta önemli adımlar da attılar. İşgalciler kendi zehirleriyle genç beyinleri zehirlemek isterlerken bir avuç aydın genç, bu zehri panzehire çevirerek bir direniş hamlesine kalkıştılar. Ve direnişleri giderek dirilişe oradan da kurtuluşa doğru akmaya başladı. Ve bir avuç gencin başlattığı isyan yeniden bir halkı yarattı. Ve bu yaratılış öyküsü kökleşerek halen devam ediyor.
İsyanı patlatan bir avuç aydın genç, üniversitelerde bu ışığı yaktılar. Ancak artık o üniversiteler ışık yakmıyor. O üniversitelerde her gün her gün Kürt gençlerinin yaşam ışıkları söndürülüyor. En son Şerzan Kurt, daha önce Cebeci derken ışıkları söndürülenlerin sayısı onları buldu. Ve her gün adeta polislerin copları altında zoraki faşizmin ırkçı ideolojisiyle pohpohlanmış gençlerin hücumlarına maruz kalıyorlar. Linç girişimleri çoğalıyor.
Aydınlanma işi ile linç işi ayrı şeylerdir. Kürt gençleri üniversitelere okumak için gidiyorlar. Ne var ki cenaze olarak evlerine geri gönderiliyorlar. Ve öyle görülüyor ki bu katledilmeler bir devlet politikası olarak devreye sokulmuşlardır.
Bir yandan askere alarak öldürüyorlar bir diğer yandan da üniversitelerde katlediliyorlar.
Bir yandan kızlarına tecavüz ederek bir halk iğdiş edilmeye çalışılırken diğer yandan aydınlanma için Türkiye metropollerine giden genç beyinleri katledilerek, sopalardan geçilerek ürkütülmeye çalışıyorlar. Bunun amacı da farklı bir tecavüz olmaktadır. Hedefi teslim almaktır.
Biz biliriz faşizm sadece tek renk kabul eder. Başka renkleri hazmedemez. Sevdiği renk karadır. Başka da renkleri sevmez, sevemez de. Nasıl ki vampirler gün ışığına dayanamazsa faşistlerde çok renkliliğe dayanamaz. Kaldıramaz. Kabul edemez. Ve dayanamadıkları için, Kürt aydın gençlerini bir bir katletmektedirler.
Ve biz diyoruz ki artık Türkiye metropollerinde okul okumak anlamını yitirmiştir.
Biz diyoruz ki astarı kendisinden pahalıdır.
Ve biz diyoruz ki, Kürt gençleri okul okumak istiyorlarsa özgür üniversitelere gelsinler.
Dağlarda gerilla üniversitelerine gelsinler.
Renklerin her türünün olduğu mekânlara gelsinler.
Mekânların ve zamanın doludizgin aktığı yükseklere gelsinler.
Tekrarlıyoruz, Kürt gençleri başta olmak üzere farklılıklar peşinde olan tüm aydın beyinleri dağlara hem de dağların doruklarına adalet, eşitlik ve özgürlük mücadelesine katılmaya çağırıyoruz…
Bir iki üç daha fazla Vietnam yerine, bir iki üç daha fazla Kürdistan ve daha fazla gerilla…
Ve daha fazla Özgürlük üniversitelerine…
Kasım Engin