HABER MERKEZİ
İşgalci Türk devleti ve işbirlikçi KDP’nin 17 Nisan günü, Zap, Avaşîn ve Metîna’da başlatmış olduğu işgal saldırıları devam etmekte. Kurdistan Özgürlük Gerillası geliştirilen işgal saldırılarına karşı müthiş bir direnişin sahibi olurken, işgalci TC ordusunun direniş alanlarında sıkıştığını HPG’nin kamuoyuyla paylaştığı açıklamalardan görüyoruz. Öyle ki, ne çıkabiliyor ne de savaşabiliyorlar. Bunu PKK yönetimlerinin değerlendirmelerinden yine gerillanın gerçekleştirdiği eylemlerden anlamaktayız.
Birde tabii işgalci Türk devletinin yaşadığı önü alınamaz Zap sendromu var… Bu öyle bir sendrom ki 2008 yılından beri TC’nin faşist bakan, vekil ve başkanlarının dilinden düşmedi, Kandil ve Zap yaraları her seferinde biraz daha derinleşerek devam etti. Bunlardan bahsediyoruz çünkü artık Zap sendorumunu gizleme gereği duymuyorlar. Büyük Gemlik Yürüyüşü bir kez daha Bakurê Kurdistan ve Türkiye’deki devrim potansiyelini bizlere gösterirken, bahsettiğimiz Zap sendorumunun ne kadar derinleştiğine de şahitlik etmemizi sağladı. Bir fotoğraf karesi tarihte TC’nin Zap sendorumunu belgeler nitelikte yerini aldı. Amed’de Gemlik Yürüyüşü’ne katılmak için açıklama vermek isteyen halkın önünde duran işgalci polis, PKK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu’nun verdiği röportajı bahane ederek halkı engelledi. Mustafa Karasu verdiği demeçte şunları söylemişti; ‘Türk devleti Zap sendromu yaşıyor’ Ortaya çıkan bu kareyle bu sendrom belgelenirken, devrim mücadelesinin tarihinde yer aldığı kadar, TC’nin yenilgi ve sendorom tarihinde de yerini aldı.
Peki neden Zap’tan bu kadar korkuyorlar?
Gerillanın yeni gerilla tekniği karşısında çaresizliğe gömülen, TC bütün hava saldırılarına, kimyasal silah kullanımlarına rağmen sonuç alamıyor öyle ki cenazelerini dahi uçurumlardan atacak, arkalarında bırakacak kadar derin bir çaresizliği yaşıyorlar. Faşist şef ve yan çarkı Süleyman Soysuz her ne kadar ‘Terörü bitireceğiz’ naraları atsalarda biten kendileri olmakta ve herkes bir devrin kapanışını ve devrimin ayak seslerine şahitlik etmektedir.
Zap’tan korkuyorlar çünkü gerillanın ortaya koyduğu irade karşısında paralı askerleri, çeteleri, işbirlikçi korucuları savaşamıyor. Onlar savaşamadıkça, ağa babalarının naraları ise daha yüksek çıkmaya başlıyor…
Direnişi şehirlere taşımak
Gemlik Yürüyüşü temelinde ortaya konulan irade ve direniş kuşkusuz gerillanın TC’ye vurduğu ağır darbeler sonucunda elde edilen zaferin yansımasıdır. Ama yeterli değildir, gerilla nasıl ki 24 saat mücadele içindeyse, Kürt halkı ve dostaları şehirlerde bu direnişe sahip çıkmalıdır. Devrimci Halk Savaşı gerçekliği Bakurê Kurdistan’ın her hücresinde somutluk bulmalıdır. Yaşadığımız bu tarihi sürece cevap olabilecek tek şey vardır oda; Devrimci Halk Savaşı temelinde örgütlenmek, sokakları boş bırakmamaktır.
Bu örgütlenme de en büyük rol kadınlara ve gençlere düşmektedir. Yapılması gereken açık ve nettir; işgalci Türk devletinin rahat nefes alabileceği tek bir alan bile bırakılmamalıdır. Ki zaten, ekonomik, sosyal, siyasal, diplomatik olarak bir çıkmaza sürüklenen Türk devletinin içine girdiği bu çukur daha da derinleşecektir. Önemli olan bu dönemde devrimci ve yurtseverlik görevlerine sahip çıkarak, devrimi somuta kavuşturabilmektir.
İstanbul sokaklarıdan, İmralı’ya gönderilen selam anlamlı olduğu kadar yeni bir sözdür. Devrim sözüdür, mücadele ve zafer sözüdür. Ortaya çıkan bu tabloyu genel olarak okuduğumuzda, Rojavayê Kurdistan’dan, Bakura, Bakur’dan Başûrê Kurdistan’a kadar gelişen işgal saldırılarına Devrimci Halk Savaşı’nı özümseyerek ve pratiğinin sahibi olarak cevap olmak, bu temelde bulunduğu her mücadele alanında zafer temelli bir yaklaşımın sahibi olmak, Gemlik Yürüyüşü’nü Devrim ve Zafer Yürüyüşü’ne çevirmenin zamanıdır.