HABER MERKEZİ
Baz Mordem yoldaşın dilinden yolculuk duyguları:
“Adım Baz, 1980 Başkale doğumluyum. Örgütü 98’in başlarında ağırlıklı olarak tanıdım. Bir süre YCK faaliyetleri içerisinde yer aldım. 99 yılı kasım ayında Romanya’dan örgüte katıldım. Sonra faaliyet için tekrardan çalışmalara gönderildim. Yaklaşık 1,5 yıl kadar Türkiye’de gençlik faaliyetlerinde kaldım. 2001 yılında Ülke’ye geldim. 2001 yılından sonra ağırlıklı olarak siyasi faaliyetler içerisinde yer aldım. Ülke zeminindeki çalışmalarda yer aldım. 2004 yılında PKK’nin inşa çalışmalarında yer aldım. İlk devresinde bulundum. Kongreyi hazırlayan ve gerçekleştiren bir grup arkadaşın içerisindeydim. Yaklaşık ondan sonra 1 -1,5 yıl gençlik faaliyetlerine katıldım. Israrlı önerilerim ve dayatmalarım sonucu HPG çalışmalarına geldim. Gelir gelmez Mahsum Korkmaz akademisi 11. Devrenin öğrencilerinden biriydim. Şu an mezun oldum. Düzenlemelerimiz oldu. Yaklaşık 3-4 ay birlikte kaldığımız, tartıştığımız, birlikte bir şey üretmeye çalıştığımız arkadaşlarla ayrıldık. Sanıyorum 2. Veya 3. Eğitim devresi oluyor böyle. Dağılırken çok ani oluyor insan heyecanlanıyor. Vedalaşmalar ağır oluyor. Yani kabul etmek zor ama bu gerçeğimiz. Vedalaştığın arkadaşlarla bir daha görüşememe ihtimali var. İnsan bunu düşündüğünde farklı oluyor 2-3 gündür düşündüğünde ağırlıklı olarak bunun yarattığı bir hava da var. Bunu bilmek ve yine de bu gerçekliğin içerisinde olmak zor. Düzenlemem Haftanin’e oldu. Haftanin’de şimdi çalışmalara katılacağım. Yani ısrarlı bir önerim de vardı Kuzey’e, özellikle Dersim sahasına gitmek istiyordum. Ağırlıklı olarak motivasyonum ona yönelikti. Fakat koşullar ve ihtiyaçlar çerçevesinde Haftanin alanına düzenlenmem oldu. Aslında sürecin, onun gerekliliklerinin, örgütsel sorumluluğun farkındayım. En önemlisi Önderliğin durumu var. Yani Önderliğe -insan söylerken de zorlanıyor da- zehir verilmesi durumu var. Halkımız gerçekten de tarihte yüz yüze gelmediği bir tehlikeyle karşı karşıyadır. Bir katliam tehlikesi var. Bunun farkındayım. Orda dâhil olduğum çalışmalarda bu bilinç ile katılmaya çalışacağım. Yani temel yaşam gerekçemiz, temel katılma gerekçemiz Önderlik ve onun durumu. Bütün değerlerimiz yani yaratılan değerlerimiz Önderliğimizin şahsında somutlaşıyor. Biraz ona layık olmayı, ihtiyaçlara yanıt vermeyi, halkımızın ve onurumuzun dâhil olacağı bir savaş içerisinde olmayı, buna güç katmayı, onuruna sahip çıkmayı sağlamaya çalışacağız. Bunun için elimden geleni yapacağım. Aslında çok da belirtilecek bir şey yok, zaman her şeyi gösterecek. Şunu söyleyebilirim,yani tüm gücümle, bütün potansiyelimle çalışmalara dahil olamaya, Önderliğe, Özgürlük Hareketine ve halkımıza layık olmaya çalışacağım.”
Baz yoldaşla ilk kez 2003 yılında Kongra Gel birinci kongresinde karşılaşmıştım. Gençlik çalışmalarında yer alıyordu. Çok tanışmamıştık ya da tartışmamız gerçekleşmemişti. Onu gençlik çalışmalarına ilişkin yapılan değerlendirmelerle tanımıştım.
Biliniyor; o yıllar mücadelemiz açısından hem tarihi yıllar hem de ihanetçi işbirlikçi çeteciliğin hortladığı, hortlatıldığı yıllardı. Zorlanıyorduk. Doğru yaklaşılsa Kürdistan ve Kürdistan halkı için tarihi günleri çok büyük kazanımlara dönüştürülecek olan bu yıllar dediğimiz gibi karşımıza çıkarılan iç ihanetle boğuşmak zorunda kaldığımız yıllardı da.
Yıllarca birlikte kaldığın, omuz omuza verdiğin, birlikte savaştığın insanların bir kısmının yılların vermiş olduğu yıpranmışlık, inançsızlık, iradesizlik derken kendisine karşı öz güvensizlik sonucu Ortadoğu’ya müdahale eden Amerika karşısında kendi değerlerinden vazgeçtiklerini gördüğümüz yıllardı. İnançsız olduğunu söylese, yıpranmış olduğunu söylese, iddia ve iradesinin artık bu işe yetmediğini söylese belki anlam vererek bu tip kişilere yol da açılırdı. Sonuçta devrim bir yürek işidir ve bu yüreğe sahip olanlar bu işi sonuna kadar götürme gücü ve cesareti gösterirler. Bu yürek bir kere zedelenmeye görsün artık dağlarda yani bu özgürlük için her türlü bedel isteyen mekânlarda her babayiğit kalamaz. Biz bunu bildiğimiz için iradesi ve inancı kırılmışları eğitmek için, yeniden güç vermek için çok uğraşırız. Lakin bazen bu duruma düşenleri kurtaramayız ve bizimle yolları ayrılır. PKK’de bir ilkedir; sonuna kadar insanı kazanmak için uğraşacaksın. Ancak bir yerden sonra artık uğraşamıyorsun. Bu bir yer neresidir dersek; öncelikli olarak bireysel yaşam arayışlarına girmeleridir. Kadın erkek ilişkilerini kendisi için tek çözüm ve seçenek olarak bilmeleridir. Büyük dava karşısında kendi bireysel yaşamını garantiye alma dertleridir. Dağlarda suyunu çıkarıp, posasını çıkarıp değersizleştirdiğimiz mal mülk, para pul arayışlarına kapılmalarıdır. Ve bir de tabii başka ilişki arayışlarıdır.
İnsanlar bir kere bu verili toplumun özelliklerine kendilerini yatırmışlarsa gerisi ahlaki olarak devrim dalgası ve davasında dibe vurmadır. Nitekim 2003 yılında partimize bulaşmış bu tip kişilikler kısa süre sonra renklerini açığa çıkararak sadece çürüdüklerini değil, bizim en kutsal değerlere saldırarak kendi kirli yaşamlarına bir haklı kılıf bulma peşinde koştuklarını görmüştük. Bu durumda -ki bu durum artık bir ihanet oluyor -buna karşı sonuna kadar direnmek ve bu hastalıklı yapıyı çok ısrar etmeleri durumunda içimizden alıp dışarıya atmak kalıyordu. Nitekim bu ihanetçi işbirlikçi çeteciliğe karşı yapılan da bu olmuştur.
Evet, işte biz Baz yoldaşla tüm bu hengâmelerin yaşandığı, kimin tam ne olduğunu bilmediğimiz, kimin renginin tam ne olduğunu halen açığa çıkaramadığımız ortamda tanıştık.
Gençliğin ihanetçi ve işbirlikçilere karşı bir tavrı vardı. Ancak gençliğin üzerinde ihanetçi işbirlikçilerin de etkisi az değildi. Bir kısım genç bu kesimle hareket ediyordu. Bunların etkisinde kalmışlardı.
Baz yoldaş belki tüm olup biteni görmese de bir şeylerin yanlış olduğunu anlamıştı. Nitekim bundandır ki kongre sonrası örgütün yanında çetelere karşı gençleri konumlandırmada önemli rolleri olmuştur.
Kongre sonrasında çok zorlandık. Özelde gençlik çalışması ağırlıklı olarak o zaman Irak’a kaydırıldı. Ve Irak’ta gençliğin ayağı gerçekten kaydırıldı. Birey olarak ihanetçiliğe, işbirlikçiliğe ve de emperyalizme karşı direnen arkadaşlar olmuştur. Ancak ihanetçi işbirlikçi bozguncu tayfa birçok gencin kafasını karıştırarak, kendilerinin bilinçlice sürdürmek istedikleri ihanete işbirlikçiliğe ve bir de en çok da bireysel yaşam arayışlarının içine çekerek ciddi tahribatlar yaratmışlardır. Yüzlerce genci mücadeleden koparıp kapitalist kültürün hizmetine ve yedeğine düşürdüler.
Biz Baz yoldaşı tanımak istiyorsak biraz bu karışık, karmaşık ve psikolojisi zor kaldırılacak olan süreci iyi bilmemiz gerekiyor. Baz yoldaş bu oldukça sert mücadele yıllarında gençlik merkezinde yer alıyordu. Bireysel olarak hem bu ters anlayışlara karşı duruyor hem de kurtarabildiğini kurtarmak için tüm gücünü seferber ediyordu. Böyle Baz yoldaş gibi bazı yoldaşların büyük emekleri olsa da gençlik hareketimiz çok ciddi darbe almıştı. Dağda bu darbeyi yediğimiz gibi Türkiye ortamında da çok ciddi zararlar görmüştük.
İhanetçi işbirlikçilerin tasfiye edilmesi ardından hareketin geneli rahatlarken gençlik de adım adım toparlanma sürecine girmeye başlamıştı. Tam da bu süreçte parti önderliğimizin “bana bağlı olanlar PKK inşa komitesine geçsinler” perspektifi gelmişti. Önderliğimizin perspektifleri bizler için talimattır. Bunu önderliğimiz böyle söylemek istemese de ona bağlı olan militanlar olarak önderliğimize yaklaşımımız bu olduğu için onun perspektifi bizim için talimat olur.
Baz yoldaş da böyle anlayarak PKK inşa okuluna ilk başvuran arkadaşlardan olmuştur. 2004 sonu ile 2005 yılları başlarında Baz yoldaş PKK inşa okulunda eğitim görmüştü. Gençliğin yaşadığı sorunları daha iyi anlamaya başlamıştı. Ardından da Nisan 2005’de PKK inşa kongresinde PKK kurucu üyelerinden biri olarak yerini almıştı.
Aynı yıl gerçekleşen KKK kongresinde Baz yoldaş gençlik temsilcisi olarak yürütme kuruluna seçilmişti. Hatırlıyorum, kongreye yönetim düzeyinde seçildiğini bilmiyordu. Çünkü aynı alanda birlikte kalmıştık. Onu bir yere kadar götürdükten sonra ona “yönetime seçilmişsin sana başarılar diliyorum” demiş ve onu kongrenin toplandığı alana uğurlamıştık.
Kongreye yürütme düzeyinde seçilen Baz yoldaş bu çalışmasını yaklaşık 2 yıl boyunca sürdürmüştü. Bu iki yıl boyunca birlikte yakın kaldık. Daha sonra ise tüm yönetim erklerinden feragat ederek tutku düzeyinde bağlı olduğu HPG’ye geçmişti. HPG’de ilk geldiği alan Mahsum Korkmaz Akademisi olmuştu. Onu 2007’nin mart ayında Mahsum Korkmaz Akademisinde öğrenciyken görecektim.
Evet, bu kez de komutanlık eğitimi alarak pratiğe adım atmak için yolla çıkmıştı. Haftanin alanına bölük düzeyinde görevlendirilmişti. O bu düzeyde görev almak istemiyordu. O zaman bu görüşlerini benimle olduğu gibi birçok yoldaşla paylaşmıştı. O aşağıdan, yani sıfırdan gerillacılık yaparak ilerlemek istiyordu. Mütevazılık adına güzel bir yaklaşımdı. Ancak pratik gerçeklerle çok örtüşmüyordu. Daha önce gençlik koordinasyonunda yer almış, KKK Yürütme konseyinde yer almış bir yoldaşın -ki bunların tümü çok fazla tecrübe ve birikim demekti- sıfırdan başlaması doğru olmazdı. Doğru olmazdı çünkü PKK’lilik sadece gerillacılık yaptığın anda başlamıyor ki! PKK kadroluğu sadece gerillacılık yıllarlıyla ölçülmüyor ki! Tam tersine bizde her militan bir komutan olabilir ama her komutan militan olmayabilir. Çünkü birisi ideolojik duruşla yani yaşamla ilgiliyken diğeri pratik beceriyle bağlantılıdır. Bunun için bizde öncelik militanlığa ve kadroluğa, yani ideolojik duruşa verilir. Tüm diğer hususlar buna endeksli gelişir. Bunun içindir ki onun önerisi ret edilmiş ve o bölük komutanı olarak Haftanin alanına görevlendirilmiştir. Bir müddet burada kaldıktan sonra bu kez o istediği, özlediği ve hayal ettiği Hakkâri alanına geçecektir. Şahadetine kadar da bu alanda güçlü bir pratikle iyi bir gerilla olduğunu herkese göstermiştir.
Baz yoldaşı yukarıda dile getirdiğim süreçlerde izleyen biri oldum. Onunla ilişki içerisinde oldum. Ve çok güzel paylaşımlarımız oldu.
Genel olarak kaldığı alanları yukarıda dile getirdim. Ancak Baz yoldaşı tanımak istiyorsak öncelikli olarak onun kişiliğini açmamız gerekiyor.
Baz yoldaş kişilik olarak güleç ve insan sevdalısıydı. Sıcakkanlıydı. Onunla karşılaştığınız andan itibaren sizde iz bırakırdı. İnsan ilişkileri çok güçlü olmasına çok güçlüydü ancak onu çekici kılan sadeliğiydi.
Kişi olarak çok mütevazıydi. Örgüt yönetimine seçilmişti ancak o hep bir gençlik çalışanı olarak çalışmalara katıldı. HPG’ye gelişi elbette hayallerini gerçekleştirmek içindi ancak bir de sahiden yönetim erkinden kaçmasıydı. O kendi rengiyle katılmak istiyordu. Yöneticilik bireyde yer yer başka şeyler istiyor. O aslında bunlara çok alışamadı. Ve bu alışamamanın altında kesinlikle onun saygı duyulacak olan mütevazılıği geliyordu.
Baz yoldaş bir çizgi savunucusuydu. PKK ilkelerine ve onun felsefesine inanarak katılmıştı. Böyle olunca o bulunduğu her ortamda bir çizgi militanı olmuştu. Örneğin Hakkâri alanına geçtikten sonra partiye gönderdikleri raporları onun duruşunu iyi yansıtan belgelerdir. Bir militan kişilik olarak parti önderliğinin “bana bağlı olanlar PKK inşaya” ve “bana bağlı olanlar Botan’a” demesinin ardından o önce PKK inşaya ardından da Botan’a yönünü vermiştir.
Baz yoldaş bir kadın yoldaşıydı. Hem de çok iyi bir kadın yoldaşı. O hangi ortamlarda bulunursa bulunsun kadına yakın durmuş ve kadını gücü oranında savunmayı esas almıştır. Bu kadına karşı saygı bizde önderliğe olan saygıdan ileri gelir. Kadın hareketini itinayla parti önderliğimiz geliştirmiştir. Bunun için önderliğimizin “yarım kalan projem” diye dile getirdiği çalışma da kadın çalışmasıdır. Bizlerin verili topluma doğan erkekler olarak belki de kadına çok vereceğimiz şeyler olamaz. Ama bizim yapabileceğimiz bir şey vardır; ideolojik olarak kadına sunacağımız katkılar yoksa bile kadına saygılı yaklaşmasını bilebiliriz. Ve işte Baz yoldaş kadına çok saygılı biriydi. Bir genç olarak saygılıydı, bir militan olarak saygılıydı ve bir parti yöneticisi olarak saygılıydı.
Hatırlıyorum PKK inşa kongresinde bir sorun yaşanmıştı. Sorun PKK’de yer alan kadınların PAJK’ı mı esas alacakları yoksa kadının en üst örgütlülüğü olan KJB’yi mi esas alacakları tartışması gelişmişti. Kadın yoldaşların tümü KJB’yi esas alırlar diye bir öneri sunmuşlardı. Ancak diğer yoldaşlar bunu yanlış görmüşler ve asıl esas alınması gerekenin PAJK’ın olması gerektiğine dönük görüş sunmuşlardı. Sonuç olarak bloklar oluşmuştu. Bir tarafta tüm kadınlar, diğer taraftan neredeyse tüm erkek arkadaşlar saf tutmuşlardı. Doğru olan herhalde PAJK’ı esas almaktı. Ne de olsa Apocu harekette kadının ideolojik merkezi PAJK’tı. KJB ise bir nevi halkın da yer alacağı, farklı örgütlerin ve görüşlerin de yerini alacağı bir çalışma merkeziydi. Ama ne olduysa oldu böyle bir bloklaşma gelişmişti. O zaman Baz yoldaş kongrede tutanakçıydı. Oylamada erkek yoldaşların safında sadece 4-5 arkadaş kadın arkadaşları desteklemişlerdi. Ve onların içinde Baz yoldaş vardı. Herkesin onu gördüğü bir ortamda hani “mahalle baskısı” diyorlar öyle bilinçli olmasa da baskı biçimine rağmen o kadın arkadaşları desteklemişti.
Size tuhaf gelebilir ama o kadın yoldaşların savunduklarının doğruluğuna elini kaldırmamıştı. O bir PKK militanı olarak saygıdan dolayı kadın yoldaşlardan yana elini kaldırmıştı. Yani tüm kadın yoldaşlar bir öneri sunarken o bu öneriyi benimsemese de bu öneriyi ret etmemiştir. O kadına saygıdan dolayı onlara katılmıştır. Hani diyorlar ya Voltaire: “Düşüncelerinize karşıyım ancak onları savunma hakkınızı korumak için ölmeye hazırım” demesi gibi o kadın yoldaşlara ve önderliğe olan saygısından böyle davranmıştır.
Evet, o gerçekten bir kadın yoldaşıydı ve bunu bulunduğu tüm alanlarda göstermişti.
Baz yoldaşın başka güzel bir özelliği ise güçlü olan birikim düzeyiydi. Genç olmasına rağmen kendisini iyi örgütlemişti. Kendisini iyi geliştirmişti. Yani kendisini iyi eğitmişti. Zamanında birçok pratiğin içerisinde yerini almış olsa da o bireysel olarak gelişimini ertelemeden önemli yatırımlar yaparak dağların yoluna girip gelmişti. Bu esasta uzun vadeli olan direniş mücadelesine bir katılma biçimiydi.
Kişi olarak yerinde durmayan bir yapısı vardı. Erkenden yönetim olma yükünün altına girmesinden kaynaklı yer yer olgun yani durgun olması gerekirdi. Ancak onu tanıyanlar bilir ki Baz yoldaşı zapt etmek mümkün değildi. O zaten kişilik olarak hiper aktif bir gençti. Bir saniye bile yerinde durmayan biri olarak sürekli hareket halinde olması gerekirdi. Onun için durağanlık ölümdü. Ve asla durağan bir kişi olmadı. Nasıl ki kişilik olarak atik, canlı, girişken ve enerjik bir yapısı var idiyse düşünce düzeyi de aynen öyle şekillenmişti Baz yoldaşın. Ve o hep bunun için genç kalmanın da ötesinde o hep biraz çocuk kaldı.
Çocukluk ona doğrusu çok yakışıyordu. Çocukluk derken saflık, temizlik, duruluk aklıma geliyor. Çocukluk derken olduğu gibi olma aklıma geliyor. Hani Aleviler diyor ya “olduğun gibi görün” diye aynen öyleydi Baz yoldaş. Olduğu gibiydi. Görünüşü neyse içi de oydu. Onda içi ayrı dışı ayrı gibi bir çelişkili yapı yoktu. Onda iç dünyasıyla dış dünyasında bir bütünlük vardı. Bu onu her ortamda güvenilir kılıyordu. Bu ise onun hep ayrı bir yerinin olmasına yol açıyordu.
Ve bir de Baz yoldaş derken frensiz, içten, yüksek sesle gülüş gözlerimin önüne geliyor. Hani diyorlar ya doludizgin gülüş, öyleydi Baz yoldaşın gülüşü. Ona has bir gülüş. İnsanın içine işleyen ve insanı kendine çeken bir gülüş. Hele bu gülüş birde onun birden açılıveren gözleriyle birleştiğinde çok farklı bir yoldaş güzelliği ortaya çıkardı.
Baz yoldaşın askeri sahadaki pratiklerini yakından bilmiyorum. Ancak erkenden kuzeyde gerilla pratiklerine adapte olduğunu biliyorum. Gerillada da iyi bir performans sergilediğini onunla kalan yoldaşlarımız bizlere anlattılar. Ve onun iyi bir gerilla olacağına zaten hep inanıyordum. Mahsum Korkmaz Akademisin dağılmak üzereydi, biz de genel yönetimde yer aldığımız için “beni bekletmeden Hakkâri’ye gönderseniz sevinirim” demişti. Ve eski bir gerilla olarak buna onay veremezdik. Henüz gerillanın sert pratiklerine girmek için erken olduğunu, yeni geldiği için önce kıyıdan köşeden bu işi öğrenmesi gerektiğini ona çok anlatmıştım. Ve kuzeye gidişi dayatmaması gerektiğini özenle belirtmiştim. Önce buralarda bir deneyim, ardından da “gerekirse Kaf Dağına çıkabileceğini hatta o zaman İkarus gibi gerillayı kendisine kanat yaparak dünyanın zirvesi nereyse oraya” gidebileceğini söylemiştim. Ve o ne söylemek istediğimizi biliyordu. Doğrusunun bu olacağını da o biliyordu. Ama yine de bir gerilla kuzeyde, savaşın tam ortasında olmalıydı onun için. Ve tabii bu doğru bir tespitti. Ancak bizim söylediklerimiz de doğru olan şeylerdi.
Baz yoldaşın böyle birkaç cümleyle anlatılamayacağını biliyoruz. Ancak onunla kalan bir yoldaşı olarak onu anlatmanın bizim görevimiz olduğunun düşüncesiyle eksik de olsa yazmak istedik.
Baz yoldaşı 12 Ekim 2011 yılında TC devletinin çok şişirerek yalanlarla abartarak verdiği Kaval kampı çatışmalarında şehitler kervanına kattık. Bir hafta süren tüm çatışmalarda Baz, Zozan ve Bager Yoldaşlar şehit düşmüştü. Bir hafta boyunca hava bombardımanları eksik olmamıştır. Binlerce askerin, polisin ve korucunun katılımıyla süren askeri saldırı sonucu dediğimiz gibi 3 yoldaşımız şehitler kervanına katılmıştır. Ve bu kervana katılanların arasında Baz yoldaş da vardı.
MÜCADELE ARKADAŞLARI