HABER MERKEZİ
Eğer bir resim çizilecekse ya da bir yazı yazılacaksa ya da herhangi bir yorum geliştirilecekse dalkavuklar ve yanaşma insanlara ilişkin olmalıdır. Herhalde günümüzde en rahat bunları anlatacak kadar argüman bulmak hiçte zor olmasa gerek. Her konuşmaları her yorumları her söylemleri ve pratikleri bizlere zengin birer argüman sunmaktadır. Ve onları anlatırken çok fazla kafa yormaya gerek yoktur. Kafamızı ellerimizin arasına alıp saatlerce beynimizi yormaya zihinlerimizi meşgul etmeye gerek yoktur. Aslında kendilerini anlatmak çok basit ve sıradandır. Tıpkı karakterleri gibi. Karakterleri de söylemleri gibi basit ve sıradan ve söylediklerinin ne mensup olduğu örgüt içerisinde ne de saldırdığı diğer kesimler tarafından hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. Tabir-i caizse havlayıp dururlar. Halk arasında da meşhur bir deyim vardır; havlayan köpek ısırmaz. Evet bu dalkavuklar sağa sola her yere saldırırlar. Tehdit ederler. Korku salarlar. Karşıdakinde bir yılgınlık oluşturmak isterler. Ellerinde ki imkanları sonuna kadar kullanarak karşıdakini-karşılarındakileri sindirmeye çalışırlar. Ama bunda başarılı olamazlar. Çünkü sıradan ve basittirler. Saldırı taktikleri bile taklit olmanın ötesine geçmez. Kendilerine has bir karekterleri yoktur. Ve bu yüzden gülünç duruma düşerler. Yıllarca aynı kuyudan su çekerler ve her seferinde farklı bir şeyle karşı karşıya kalmayı umarlar. Ama beklediklerini bulamazlar. Yinede aynı şeyi tekrar tekrar denerler. Ve her seferinde sonuç hüsran olur. Sonuçları gülünç olur. Bunların en baris ve basit örneği TC’nin PKK’ye karşı yürütmüş olduğu bütün savaş taktiklerinde mevcuttur.
Artık şu bir gerçektir. TC özel savaş yönetimleri de özel savaş yanaşmaları da bunu kabul etmiş bulunmaktadırlar. Ve TC’nin bugün PKK’ye ve bütün Kürtlüğe karşı elinde sadece özel savaşın daha vahşice ve sınırsızca saldırması seçeneği kalmıştır. Yani soysuzlukla yürütülecek bir savaş. Toplumsal hiçbir değeri görmeyen büyük bir kandırma, yalan ve hileyle yürütülecek bir savaş. Ve bugün bu Türk televizyonlarında çok açık ve net bir şekilde görülüyor. Ve bunun içinde sahneye yeni yüzler yeni figüranlar çıkarılmaktadır. Senaryo hep aynı söylemler hep aynı. Seçilen karekterlerden bir sonrakinin bir öncekinden hiçbir farkı yok. Sıradan ve basit. Değişen tek şey ise yüzler, televizyon programlarının dizayn şekilleri ve mekanlarıdır. Süleyman Soysuz gibi yüzlerin hergün tarih ve sayı vererek PKK’yi bitirmesini ise Nazlı Çelik gibi nerden geldiği belli olmayan muhabirlerin sınır hatlarından canlı yayınları bizlere bu senaryoyu bir yerlerden hatırlatıyor. Bundan yıllar yılı önce yani 90’lı yıllarda ordunun bazı gazetecileri helikopterlere bindirerek geri cepheden onlara yalan haberler yazdırılması brifingini vererek özel savaşı kullanmalarını istediklerini bizler çok iyi biliyor ve hatırlıyoruz. Bu konuda tarihi belleğimiz canlıdır. O dönem orduyla sözde operasyona giden gazetecilerin bugün almış olduğu sonuç ne ise bugün o yıllardaki sözde ordu komutanlarını ve muhabirlerini taklit eden muhabirlerin alacağı sonuçların da aynı olacağından eminim ki hiç kimsenin şüphesi olmayacak. Sonuçları hüsran ve her taklitçi gibi sonları gülünç olacak. Dedim ya yazılan senorya ve seçilen karekterler aynı sadece değişen yüzler ve canlı yayın stüdyolarının sınır hatlarında oluşudur. Ve ne yazık ki bu da bir sonuç değildir.
Her neyse Türk özel savaşının PKK’ye karşı yürütmüş olduğu denklem sıradan ve basit. Aslında burda PKK, Türk özel savaşı için sadece bir gerekçe, esas mesele PKK ya da PKK militanları değil. Buradaki esas mesele Önder Apo’nun geliştirmiş olduğu sistemin Kürtler tarafından yaşamsallaştırılması ve diğer sol-sosyalist çevreler tarafından büyük bir ilgiyle benimsenmesidir. O yüzden bugün TC. özel savaşı PKK’yi hedef göstererek aslında direkt olarak Önderlik sistemine saldırmaktadır. Önderlik sistemini benimseyen herkesi PKK’li gösterip terörist ilan etmektedir. Ve bu da büyük bir hedef yanıltma ve algı yaratma operasyonuyla yapılmaktadır. Oysa ki biraz akıl sahibi olan bu algı operasyonlarını çok rahat anlayabilir. Yıllarca TC. özel savaşı Bakurê Kürdistan’da bütün operasyonlarını ve gözaltı-tutuklama-faili meçhullerini terör adı altında yaptı. Belki bunu Bakurê Kürdistan’da yapsaydı bir yere kadar inandırıcı olabilirdi. Fakat asıl meselenin ne olduğu ise Önderlik sisteminin yaşamsallaştırıldığı alanlarda orta çıkıyor. Neden mi?
Nedeni şudur; çünkü Önderliğe ve Kürtlüğe müthiş derecede bir kin ve öfke vardır. Neden mi? Çünkü; Önderlik TC’ye itaat eden boyun eğen Kürtlerden, bugün savaşan ve kendi sistemlerini oluşturan bir Kürt gerçekliği yaratmıştır. Kürtlüğünden utanan Kürt bugün direniyor savaşıyor ve kendi özerk yönetimini oluşturuyor. Sadece bu bile TC içerisindeki bütün faşist sınıflarda bir nefrete yol açıyor. Beyaz-kara-yeşil faşizm özel savaşla birleşmiş faşizm çatısı altında nerde bir Kürt varsa saldırıyor. Bunu da en fazla medya aracılığıyla yapıyor. Medyayla sözde her gün operasyonlar yapılıyor. Hergün PKK’ye darbeler vuruluyor. Bir bir teslim alıyor. Her gün Süleyman Soysuz gibi sıradan ve basit insanlarla PKK’nin biteceği günün tarihi veriliyor. Verdikleri tarihler su gibi akıp geçerken gelinen günde bu defa yeni tarihler veriliyor. Medyada bunu büyük bir zaferle veriyor. Ve sonuç yine ve yine büyük hüsran. Sonuç gülünç. Sonuç ağız dolusu bir gülümseme.
Dedik ya TC özel savaş medyasının tek gündemi PKK. Ordu bir yere mi saldıracak? Özel savaş medyası saray soytarılarının emrine amade bir şekilde bekliyor. Bir operasyon mu olacak? Haber başlıkları çoktan haber editörlerinin masasında ve konukları da hazır beklemekte. Yani dalkavuklar ve saray yanaşmaları her an tetikte. Aslında bunlar birazda Erdoğan’ın acılarını dindirmek için beklemekte. Çünkü çetebaşı nereye bakarsa PKK’yi görüyor. Amerika’ya gidiyor PKK’lileri görüyor, Almanya’ya gidiyor PKK’yi görüyor, Fransa, Belçika velhasıl nereye gidiyorsa PKK’yi görüyor. Irak’a gidiyor PKK’yi görüyor, İran’a gidiyor PKK’yi görüyor, Rojava sınırına gidiyor PKK’yi görüyor Şengal’de Maxmur’da PKK’yi görüyor. Yani her yerde PKK’yi görüyor. Yani çetebaşının başı dertte. Aslında bir delirme halini yaşıyor büyük çetebaşı. Halüsinasyonlar görüyor. Bu bir PKK yanılsamasıdır. Çetebaşındaki sadece PKK sendromudur. Oysaki biz büyük bir gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz ki çetebaşının gördüğü PKK değildir. PKK’ye büyük bir duygusal bağla bağlananlar ve Önderlik sistemini büyük bir heyecanla benimseyenlerdir.
Bugün Rojava’da PKK mi var? PKK mi savaşıyor? Kendilerini faşist saldırılara karşı örgütleyen halk PKK mi? Yaşanılır bir sistem inşa eden TEV-DEM, PKK mi? Halkın siyasi iradesi olan PYD, PKK mi? Halkın öz evlatlarından oluşturdukları sivil ordu YPG-YPJ, PKK mi? Buna cevap koca bir ”HAYIR”dır. Ve bunu da herkes biliyor. Rojava’daki tüm halk kurumlaşmaları ve sivil savunma güçleri (YPG-YPJ) Önderlik sistemini benimseyen ve PKK’den ciddi bir moral-motivasyon alan halk kurumlaşmalarıdır halk meclisleridir. Yani hiçbirinin ismi PKK değildir. PKK’den etkilenebilirler PKK’yi sevebilirler, PKK’ye sempati duyabilirler ve hatta kendilerini PKK kimliğiyle de tanıtabilirler. Ama birer PKK kadrosu değillerdir. Aslında PKK’ye bu kadar ilgi göstermelerinin nedeni yurtseverliktir. Çünkü bugün Kürdistan’da yurtseverliği temsil eden ve ülkenin tamamı için mücadele eden partinin PKK olduğunu bildiklerinden PKK’ye hayranlık duyuyorlar. Devrimci örgütlerin birbirlerinden güç destek aldıkları birbirlerine moral motivasyon verdikleri tüm halk devrimlerinde olan birşeydir. Kim bunu inkar edebilir ki. O yüzden bugün PKK’nin Rojava’nın halk ordusu YPG’ye vermiş olduğu moral-motivasyon ve askeri anlamda taktiklerdir. PKK ile YPG’yi ortak payda da buluşturan şey ise Önder Apo’dur. YPG Rojava devriminden bu yana savaşta göstermiş olduğu performansla gerçek bir halk ordusu olduğunu kanıtlamıştır. Tıpkı PKK gibi. Yani diyeceğim odur ki PKK’yle YPG aynı değildir. Bugün Rojava’da savaşan YPG’dir. Ve YPG’nin uluslararası arenada kendini ispatladığını düşünüyorum. Kendini uluslarası araneda kanıtlayan bir YPG’yi TC’nin direkt hedef alması kendine bumerang gibi dönebileceğinden onu PKK’ymiş gibi göstererek saldırması elini güçlendirecektir. Bu yüzden TC özel savaş medyası hergün Rojova saldırılarının zeminini oluşturmak için Rojava’da PKK var diyerek algıları yönlendirmeye çalışmaktadır. Ve bunun için de elindeki bütün tekniği bütün özel savaş propaganda yöntemlerini kullanmaktadır. Dalkavuklar ve saray yanaşmaları da mayınlı araziye sürülen eşek misali hemen otlamaya başlamaktadır. Her televizyon kanalı canlı yayın stüdyolarını sınır hatlarında kurarak işte Rojava’ya girdik havası yaratmaya çalışmaktadır. Bununla bir yandan sürekli bir teyakkuz kriz hali yaratmak istemektedirler bir yandan da toplumun nabzını ölçerek olası eylemlerin önünü almak istemektedirler. Bizler bu senaryoları daha önce okuduk ve iyi biliyoruz. Yaratmak istediğiniz teröristleri halka yutturamayacaksınız ve inandıramayacaksınız. Çünkü bugün bu sıradan ve basit senaryolarınıza gülen ve patlamaya hazır yüzbinlerin öfkesi var. Medya patronları siz olabilirsiniz silahlar ellerinizde olabilir ama unutmayın ki halk silahları da halkın elinde, kılıçlar halkın elinde. Ve her geçen gün kınında büyüyor öfkeler. Sizi boğacak olan şey ise kınından çıkacak olan öfkeler olacaktır.
Andok Özgür