HABER MERKEZİ –
Yazımıza kaldığımız yerden devam edelim. Peki bu dalkavuklar ve saray yanaşmaları neyi ve nasıl saklıyorlar? Yada neden saklama gereği duyuyorlar? Yada sakladıklarını sandıklarını halkın kendisi bilmiyor mu? Politikleşmiş bir toplumda medyanın yürüttüğü algı operasyonlarının herkes farkındadır. Ama buna karşı mücadele etmede yetersiz-örgütsüz ve yöntemsizdir. Herkes şunu muhakkak söylemiştir; ”Söylediklerinizi yemedik ama yemiş gibi yapacağız.” Aslında” Yemiş gibi yapacağız.” söyleminin altında şu itiraf yatmaktadır.” Bizler şimdilik yetersiz-örgütsüz ve yöntemsiziz ama yaptıklarınızın da gayet farkındayız.” Bu bile bir umut kaynağı olarak görünebilir diye düşünüyorum. Bazı şeylerin farkında olmak ve yöntemsiz örgütsüz olduğunu bilmek nereden başlayacağına dair bir ipucu vermektedir. Her neyse özel savaşa karşı mücadele yöntemleri yazının ilerleyen kısımlarında dile getirilebilir. Fakat şimdi esas olarak bizim deşifre etmek istediğimiz şey dalkavukların ve saray yanaşmalarının özel savaşı kullanarak neleri gizlediklerini açığa çıkarmaktır.
Çetebaşı Erdoğan’ın medyaya nasıl ayar çektiğini ve onları nasıl yanaşması haline getirdiğini herkes iyi biliyor. Peki bu dalkavuklar ve yanaşmalar özel savaşı nasıl kullanıyor. Nasıl çetebaşına hizmet ediyor. İşte o önemli bir ayrıntıdır. Çetebaşının elinin kirli ve dişlerinin kanlı olduğu bir gerçektir. Dalkavukları ve yanaşmaları da zaten 90’lı yıllarda orduyla beraber katıldıkları kanlı operayonlardan iyi tanıyoruz. Yani birbirlerinden beslenen kanser hücreleri gibidirler. Kanser hücreleri birbirleriyle savaştıkları için ölümcül bir hastalığa sebebiyet verir. İşte çetebaşı ve yanaşmalarının arasındaki ilişkide bu kanser hücreleri gibidir. Birbirlerini bitirinceye kadar birbirlerinin üzerinde tahakküm kurmak isterler. Karşılıklı menfaat ilişkileri. Çetebaşının çekirdekten yetişme, bir basın özel savaş ordusu oluşturma çalışmalarını başlattığını biliyoruz. Şuandaki medya patronlarının rolü ise kullan-at’tan öteye değildir. Yeri ve zamanı geldiğinde çetebaşının dalkavukların kavuklarını başlarına geçireceği kesindir. Tıpkı yol arkadaşlarına yaptığı gibi. Abdullah Gül’e, Bülent Arınç’a, Abdullatif Şener’e yaptığı gibi. Eğer bugün hala bu yanaşmalara pis işlerini yaptırıyorsa daha basın özel savaş ordusunu kuramadığındandır. Şimdilik hile, şantaj ve tehditle bu işi yürütüyor. Daha önceki yazımızda da dile getirmiştik. İtaat ettirdiklerini sisteminin bir dişlisi haline getirmekte. Çetebaşının özel savaş ordusu henüz tam oluşmadığından ne yazık ki şimdilik yanaşmalarını kullanmakta.
Pes eden, boyun eğen ve itaat edip çetebaşının kirli işlerini yürüten medya patronları ise çetebaşının zayıflayacağı günü beklemekte. Ne de olsa onlar AKP’nin değil devletin has adamları ve kadrolarıdır. Çetebaşının zayıflayacağı bir zamanda ilk öce saldırıya geçecek olanlar ise bu dalkavuklar ve yanaşmalar olacak. Kanser hücrelerinin bir özelliğidir. Ama o güne kadar da çetebaşının her dediğini yapmak zorundadırlar.
Karşılıklı birbirini kullanma senaryoları Kürt düşmanlığı üzerinden büyük bir özenle devam etmekte. Çetebaşı özel savaşı iyi yönlendirmekte. Ve esas sorunları örtmede yanaşmalarını iyi kullanmakta. Peki özel savaş neyi gizlemekte gizlediğinin yerine neyi koymakta?
Özel savaş medyası her şeyden önce GERÇEKLERİ gizlemekte. Yerine ise YALANI servis ederek esas gündem yerine tali gündemleri işlemekte. Toplumda politik siyasi bir biliç geliştirmekten ziyade ya magazinsel haberleri ön plana çıkarmakta yada özel savaş medyasının vazgeçilmez gündemi olan PKK’yi gündem yapmakta. Düşüncede yozlaşma yaşayanlara magazin, biraz siyasi gelişmelere merak duyanlara ise terör sorunu. Hatta öyle zamanlar olur ki ülkeyi sözde yöneten kişileri bile magazinsel bir tarzda verirler. Yok bilmem kim kime ne demiş, hangi milletvekili kime ne twet atmış, hangi bakan bilmem kimin düğününde şarkı söylemiş gibi magazinsel bir şekilde işlemekte. Oysa ki milletvekillerinin bakanların esas görevi toplumsal sorunlara kalıcı çözümler üretmektir. Kendilerini magazin haberlerine alet etmek değil. İşte hal böyle olunca tabi ki gerçekler gizlenir.
Şuanda TC’nin en esas sorunlarından bazıları toplumun gerçek haber alma sorunu, özgürlük sorunu, ekonomi sorunu, ifade özgürlüğü sorunu, özgür düşünebilme sorunu, üniversitelerin kışlaya dönüştürülmesi sorunu, öğrencilerin örgütlenme sorunu, işsizlik sorunu, kadın cinayetleri sorunu, MEDYA’nın Özel Savaşa kurban edilme sorunu ve daha birçok sorundur. Bunlardan hangileri doğru habercilik doğru basıncılık ilkesiyle veriliyor. İnsanlar açlık sınırında yaşıyor, karın tokluğuna çalışıyor aman sesinizi etmeyin esas gündemimiz şimdi terör sorunudur! İnsanlar OHAL koşullarında yaşıyor aman sesinizi etmeyin! Oysa ki OHAL dönemlerinde herkes potansiyel suçludur. OHAL’de herkes teröristir. Hükümetin politikalarını eleştiren herkes teröristir. Üniversitelerin özgün-özerk olmasını isteyen öğrenciler teröristir. Medyanın gündemleştirmesi gereken bu kadar hayati mesele varken bunları görmezden gelmesi özel savaş değil de nedir? Özel savaş medyası bu gerçekleri gizledi diye bu gerçekler de hiç olmadı değildir. Bu gerçekler TC’nin esas sorunlarıdır. Ve Çetebaşını bitirecek olan, gerçeklerin büyüyerek öfkeye dönüşmesi olacaktır.
Çete başının ve yanaşmalarının bir hayali var. PKK’yi bitirmek. Ve kendilerini PKK gerçekliğinden kurtarma hayali. İşte bu gerçek diğer bütün gerçekleri yalanın gölgesine itmekte. Ama çetebaşınınki gerçekleşmeyecek bir hayaldir. Zaten hayaller gerçekleştiği zaman bir anlamı da kalmaz. Bırakalım çetebaşı hayaller dünyasında gezinsin dursun. Gerçek dünyadan uzak soyut bir hayal dünyasında PKK’ye savaşına devam etsin. PKK gerçek dünyada bir gerçektir. Ve her zaman bir gerçek olarak da kalacaktır. Özel savaş medyası bütün gerçekleri görmezden gelebilir. Ama ve lakin PKK gerçekliğini görmezden gelmesi imkansızdır.
Andok Özgür