HABER MERKEZİ
Üç büyük şehre sömürge valisi atandığı ilk günden itibaren Kürdistan ve Türkiye’de çok ilginç gelişmeler yaşanacak demiştik. O günden sonra Kürt halkının direnişini boşa çıkarmak, Türkiye kamuoyunu meşgul etmek, aldatmak, demokratik kitle örgütlerinin ve duyarlı kesimlerin Kürtlerle ortak direnişini engellemek için farklı farklı saldırılar geliştiriyor.
Önce Amed Silvan’da kadın meselesi gerekçe yapılarak katliam yaptılar. Kadınları katlettirip basında halka gösterip gündem oluşturmaya çalıştılar. Kendilerinin katılıp imza attıkları ABD ile “güvenli bölge” anlaşmasını kabul etmeyeceklerini söylemeye başladılar. CHP’deki sol ve demokrat kesimleri tehdit etmeye başladılar. İstanbul büyükşehir belediyesine kayyum atılacak mı atılmayacak mı konusunu gündeme soktular. Yetmedi CHP İstanbul il başkanı sayın Canan Kaftancıoğlu’na ceza verdiler. Ve birkaç gündür Mit Polis ve AKP basını ortaklığında kandırılan üç beş aileyi HDP Amed il binası önünde oturtuyorlar.
Faşizm çöküş sürecinde çok daha fazla saldırgan olur. Elinde avcunda ne varsa özel psikolojik savaş yöntemi ile kullanır. İşte sömürge vali atama saldırısından sonra bu kadar ilginç, tuhaf olay ve gelişmenin gündeme sokulmasının nedeni AKP-MHP faşizminin yıkılıyor olmasıdır.
Birkaç gündür çocukları gerillaya katıldığı iddia edilen birkaç ailenin özel savaş yöntemi ile kullanılması gündeme sokulmaya çalışılıyor. Bu ailelerin bu biçimde gündeme sokulması yaşanan gelişmelerle mukayese edersek çok önemli değil aslında. Pek tartışmaya da değmez. Ancak bu olay üzerinden Türk özel savaşının nasıl işlediğini görmek ve anlamak açısından bir iki hususa dikkat çekmemiz gerekir. Belediyelere sömürge valilerin atamasından sonra ilginç gelişmeler olacak, sahte suni gündemler yaratılacak demiştik. Neden çünkü Türk özel savaş aygıtını biraz tanıyoruz. Nasıl bir kafa yapısına sahip olduğunu ve hangi yol yöntemleri kullandığını az da olsa biliyoruz.
Bu olaya bakarak Türk özel savaş devleti ve hükümetinin istismarcı olduğunu, toplumun hassasiyetleri üzerinden olaylar çıkarıp kullandığını görüyoruz. Toplumdaki bir durumu abartarak, yalanlarla trajikleştirerek sunması da bir diğer yöntemi oluyor. Bir diğer husus polis, mit, mit ve polis bağlantılı sivil toplum örgütleri adı altında örgütlendirilmiş kurumların özel savaş yapan temel kurumlar olduğu bir kez daha ortaya çıkmış oluyor. Ve tabi ki özel savaş aygıtının saldırılarında sonuç almada medya en temel ayak olarak devreye sokuluyor. Dolayısıyla Kürtlere karşı yürütülen her özel savaş saldırısında olduğu gibi bu özel savaş saldırısında da medya yine tetikçilik yapıyor. Yandaş denilen AKP medyasındaki polisler, mit elemanları ve bunların direktifleri ile çalışan gazeteci kimliğine bürünmüş özel savaş çalışanları neredeyse aynı kelime ve sorularla bu olayı gündemde tutmaya çalışıyorlar.
Amed il binası önündeki provokasyonun mit, polis ve bunlarla işbirliği içindeki kurum kılıklı özel savaş aygıtlarının işi olduğunu özel savaş medyasına bakarak anlıyoruz. Yöntem şöyle kurulmuş; internet ve gazeteler bu olayı haber diye veriyor. ‘Halkın teröre karşı’ artan tepkisi olarak yansıtıyor. Böylece sömürge valisi atama saldırısı unutturulmak isteniyor. Tv ekranlarında ise haber ve tartışma programlarındaki sunucuların önlerine bir metin konuluyor. Bu metinlerde ‘yıllardır süren terör saldırılarının en büyük mağdurları, büyük acılar yaşayan güney doğulu anneler meselesi, gündemdeki en önemli gelişmelerden biri de vb…’ kırk yılın klişe sözleri yazılıp bırakılıyor. Tüm sunucuların bu metne göre konuşması talimatını mit tv genel yayın yönetmenine, yönetmenler de bunu altındaki müdürlere veriyor. Sorulan sorulara cevap verecek konumdaki konuklarınsa zaten en az yarısı mit-polis-yargı görevlileri olduğu alt yazılarda tanıtılınca anlıyoruz. Kurgunun böyle olduğunu tüm kanallardaki tartışma programlarındaki yöntemden çok kolay anlaşılıyor. CNN gibi penguensever kanalda bir tokatla her şeyini satan programcılar gibi ‘usta’ların olduğu kanalarda ise özellikle bir iki cevap almak için belki de tarihin ‘en derin yorumu’ yapıldıktan sonra sorular soruluyor. Aslında Kürtlere karşı askeri, siyasi, diplomatik ve psikolojik savaş elemanlarına neden dünyanı en zeki adam ve kadınları ödülü verilmiyor anlamış değilim. Mesela büyük Havuz kanalı ahaber adlı kanalın yurtiçi haber müdürü denilen özel savaş elemanı kişinin Amed’de polisin HDP il binası önüne getirdiği ailelerle yaptığı programda kullandığı sözler, PKK ve HDP’yi teşhir ederken ileri sürdüğü argümanlar, yaptığı yorumlar bu zattı ‘bir Türk dünyaya bedeldir’ sözünün anlattığı Türk olduğunu akla getiriyor. Adamda öyle bir zeka öyle bir akıl var ki 21. yy zeka şampiyonu olduğu kesin! Ama işte gelin görün ki ABD emperyalizminin egemen olduğu bir dünya da yaşadığımız için böyle aydınlık saçan Türk beyinlerin hakkı yeniyor.
Fazla uzatmayalım, özel savaş doğası gereği bir aptallaştırma operasyonudur. Kürtler bu aptallaştırma saldırısını tümüyle boşa çıkardıkları için bu savaşta kullanılanların kendisi aptallaşmıştır. Yine özel savaş gereği aptallar kendisini çok zeki ve haklı görür. Hatta rahmetli Mehmet Ali Birand’ın itiraf ettiği gibi aptallıklarının bir zeka olduğuna inanmaktalar. Uzun sözün kısası Kürt düşmanlığı Türkleri aptallaştırıyor. Güzel ülkeyi ve halkı aptalların esiri yapıyor. Aptallar devrin hep böyle döneceğini sanıyor.
Kullandığım kimi tariflerin ağır olduğunun ben de farkındayım. Ama Kürt düşmanlığının Türk tipini anlatacak başka cümleler de bulamıyoruz. Düşüne biliyor musunuz bir kanalın yurtiçi haber müdürü ile görevlendirilmiş biri 21.yyda zavallı halkı ‘PKK gençleri iğne ile uyuşturup kaçırıyor’ diyebiliyor. Buna aptal değil de ne diyelim.
En son şunu yazıp tamamlayalım, özel savaşla sonuç alacağına ancak aptallar inanır. İnandıkları içinde kendilerini çok zeki sanır. Aptallar herkesi kendisi gibi sanır. Dolayısıyla bu aptalların saldırısına karşı küçük bir hamle ile her şeyleri tuz buz olur. Bunun için özel savaşçılar dünyanın en büyük korkaklarıdır. Korku imparatorluğu içinde yaşarlar. Haydi o zaman korkularını büyütelim bunların.
Mehmet GÖREN/Lekolin