ROMA- İmralı Ada Hapishanesinde 25 yılı aşkın bir süredir ağır tecrit koşullarında tutulan Önder APO’dan 39 aydır hiçbir haber alınamıyor. İmralı’da özel bir tecrit rejimi inşa eden Türk devleti hem iç hukukunu hem de uluslararası hukuku yok sayarak Önder APO’ya karşı tam anlamıyla bir düşman hukuku işletiyor. Aile ve avukat görüş hakkı gasp edilen Önder APO’dan haber alınamama durumuna dönük de başta Kürt halkı olmak üzere küresel çapta tepkiler gelmeye devam ediyor.
İmralı’da yaşanan tecrit ve hukuksuzluğu İtalya Partizanlar Ulusal Birliği (ANPI) Genel Sekreteri Fabrizio De Sanctis ile konuştuk.
‘TECRİT FAŞİST VE TERÖRİSTÇE BİR BASKI BİÇİMİDİR’
Önder APO’nun içinde bulunduğu koşulların asla tolere edilemeyeceğinin altını çizen De Sanctis, “Bu tecrit uygulamaları faşist ve teröristçe bir baskı biçimidir. Abdullah Öcalan milyonlarca insan tarafından sevilen bir liderdir. Geçen yıl Amed’deydim ve birçok farklı kişi ve dernekle görüşme fırsatım oldu. Herkes Abdullah Öcalan’ın hapsedilmesinin tüm Kürt halkının hapsedilmesi anlamına geldiğini söyledi. Bu anlaşılabilir bir şey, çünkü Kürt halkının liderlerine bunu yaparsanız, Kürt halkına ne yapmazsınız ki? Tecrit ile bağlantılı olarak Kürt halkı büyük bir baskı altında, cinayetler işleniyor. Tüm bunlar açık bir şekilde kınanmalı. İmralı’da yaşananları ve Kürt halkına karşı yapılanları kesinlikle kabul edemeyiz ve görmezden gelemeyiz. Tüm bunlar için Türkiye’den kesinlikle hesap sorulmalıdır” diye kaydetti.
‘CPT İMRALI’DAKİ KORKUNÇ DURUM KARŞISINDA SESSİZ KALAMAZ!
ANPI olarak Önder APO’nun koşulları karşısında harekete geçmesi için Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) mektup yazdıklarını ifade eden ANPI Genel Sekreteri De Sanctis, şöyle konuştu: “Birçok kurum gibi biz de İmralı tecridi karşısında harekete geçmesi için CPT Başkanına bir mektup yazdık. CPT, bize Abdullah Öcalan’ın durumunun kendilerini de yakından ilgilendirdiği cevabını verdi. Verilen cevapta, Komite’nin 2022 yılında İmralı cezaevini ziyaret ettiğini ve Abdullah Öcalan’ın durumunun değişmesi için baskı yapmaya devam edecekleri belirtildi.
Biz de CPT’den bilgi almaya devam edeceğiz, çünkü CPT birçok alanda çalışmalarını etkin bir şekilde yürütüyor. Ancak Abdullah Öcalan ve diğer üç İmralı mahkûmunun durumu karşısındaki tutum kabul edilemez çünkü bu durum karşısında insan haklarından, eşitlikten ve özgürlükten bahsedemeyiz. İmralı adasında korkunç bir durum yaşanıyor. Bu asla kabul edilemez.”
‘TECRİT MÜCADELE EDİLMESİ GEREKEN KÜRESEL BİR MESELEDİR’
Avrupa Birliği ve kurumlarının İmralı tecridi karşısında sessiz kalmaması ve Türk devletine dönük politikalarını değiştirmesi gerektiğini vurgulayan De Sanctis, “Bir sembol haline gelen Abdullah Öcalan’ın durumu konusunda Türkiye’ye gerçek bir baskı uygulamalıyız. Bugün Sayın Öcalan’ın hayatta olup olmadığını bile bilmiyoruz. Yıllardır ailesiyle ya da avukatlarıyla görüşmüyor, bu da sessiz kalamayacağımız küresel bir skandaldır. Avrupa sadece iç politikasını değil, otoriter rejimler tarafından ezilen halkları ve özgürlük hareketlerini destekleyerek uluslararası politikasını da değiştirmelidir” diye ekledi.
‘KİRLİ PAZARLIKLAR AVRUPA’YI TÜRKİYE KARŞISINDA SESSİZ KALMAYA ZORLUYOR’
De Sanctis, Avrupa’nın ekonomik ve jeopolitik çıkarlar yüzünden İmralı’da yaşanan hukuksuzluğa sessiz kaldığını kayderek, “Türkiye ile yapılan göçmen antlaşması, Avrupa’yı Türkiye’de yaşananlar karşısında sessiz kalmaya zorluyor. Yani Türkiye’nin Avrupa için yaptığı gerçekten kirli bir iş. Dahası, stratejik bir bölgede olan Türkiye ile askeri anlaşmalar var. AB’nin şu anki yöneticileri çıkarlara, insan haklarına saygıdan daha fazla önem veriyor” dedi.
‘Önder APO ÖZGÜR OLMALI’
Önder APO’nun paradigmalarının önemine de işaret eden Fabrizio De Santis, “Sayın Öcalan çok önemli bir düşünür, her zaman çok önemli bir düşünür olmuştur. Çevre için, kadın-erkek eşitliği için, devletle mücadele etmek için söyledikleri ve siyasi fikirleri çok önemli. Ancak bir mahkûm olduğu sürece kendini tam olarak ifade etmekte özgür olamayacak. Dolayısıyla insanlığın en büyük düşünürlerinden birini kaybetmemek için özgür olmalıdır. Özgür olmalı; çünkü ona karşı yapılanlar insanlığa karşı işlenmiş suçlar, siyasi suçlar kapsamında. Kendisiyle birlikte düşünceleri ve fikirleri kilit altında tutulmak isteniyor. Dolayısıyla Öcalan özgür kalmalı, fikirleri özgür kalmalı ve kamusal tartışmalara özgürce katılmalıdır” diye kaydetti.