AMED – DEM Parti Gençlik Meclisi, 1. Olağan Kongresinin sonuç bildirgesinde, “Ne eskisi gibi yaşayacağız ne de eskisi gibi mücadele edeceğiz. Bugünden geleceğimizi inşa edeceğiz. Sayın Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünü sağlayana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz” mesajı verdi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Gençlik Meclisi, 24 Aralık tarihinde Amed’de gerçekleştirdikleri 1’inci Olağan Kongre’lerinin sonuç bildirgesini açıkladı.
Bildirgede, kongrenin “25 yıldır İmralı işkence-soykırım-tecrit sisteminde tutulan ve 35 aydır haber alınmayan Önder Apo’nun özgürlüğüne adandı’ğı” belirtildi.
Kapitalist modernitenin gençlerin ve kadınların yaşamı üzerinde hegemonya kurmak için tüm ideolojik aygıtlarıyla saldırdığı bir zamanda kongrenin gerçekleştirildiği belirtilen bildirgede, “Toplumsal tarih; devletli uygarlık ile demokratik uygarlık olarak tanımlanan iki uygarlık çizgisinin çelişkiler, çatışmalar ve yer yer uzlaşmalarla birlikte var olduğu uzun bir yürüyüşün tarihidir. Bu tarihsel gerçeklik, günümüzde kapitalist modernite ile demokratik modernitenin çatışması olarak form kazanmıştır. Hem tarihsel hem de güncel olarak bu iki çizgi arasındaki mücadele yaşamın her alanına yayılmış durumdadır” denildi.
‘KRİZLER SAVAŞLA AŞILMAYA ÇALIŞILIYOR’
Devletli uygarlık çizgisinin toplum karşıtı ideolojik, politik ve kültürel bir sistem üzerinden kendini örgütlediği kaydedilen bildirgenin devamında şunlar kaydedildi:
“Devlet ve iktidar odaklarının topluma yönelik saldırılarına karşı sürekli bir direnişle toplumu korumaya, demokratik uygarlığı komünal değerler çerçevesinde yeniden inşa etmeye çalışan demokratik uygarlık güçlerinin mücadelesi de ideolojik, siyasal ve kültürel bir bileşke üzerinden var olmuş ve kendini bugünlere taşımıştır. Demokratik modernitenin var oluş süreci, direnişi sürdüren demokratik uygarlık güçleri olan gençlik, kadın, etnisite, sömürüye karşı çıkan ezilen sınıflar, kültürler ve ekoloji hareketleri gibi yapılarla çeşitlenerek, geniş ve esnek bir tarzda süreklilik kazanmıştır. Bugün küresel kapitalizmin yarattığı krizler, ulus devletlerin hem kendi aralarında hem de ezilen toplumlar üzerindeki açık savaşıyla aşılmaya çalışılmaktadır.
TARİHE YÖN VERENLER DİRENENLERDİR
Gündelik yaşamın bir parçası haline gelen savaş ve ekonomik sömürü bütün dünyaya yayılmıştır. Ukrayna-Rusya-NATO ve İsrail-Filistin savaşları devam ederken, Türkiye’nin selefi gruplarla birlikte Kürdistan’ın tüm bölgelerinde Kürt kazanımlarına saldırması ve iç politikada demokratik oluşumları tasfiye etme girişimi tesadüf değildir. Halkların özgürlük ve eşitlik talebi savaşla bastırılmak istense de direniş de bir o kadar inatla sürmektedir. AKP-MHP faşist ittifakı; gençlerin, kadınların, halkların ve demokrasi güçlerinin direnişi karşısında krizlerini aşamamakta ve her geçen gün baş aşağıya gitmektedir. Çok açıktır ki tarihe yön verenler direnenlerdir. Bizler de kapitalist moderniteye karşı demokratik modernitenin inşacıları olarak mücadelemizi daha da büyüteceğiz.
JİN JİYAN AZADİ SLOGANIN YANKISI
Kadınlar ve gençler tarih boyunca ilk hedef haline getirilen ve üzerinde oyunlar oynanan iki toplumsal kesim olmuştur. Bugün de AKP-MHP-Ergenekon faşist ittifakı en fazla kadınlara ve gençlere yönelmektedir. Uzun bir mücadeleyle elde edilen kazanımları yok etmek, kadın bilincini sönümlendirmek ve bizleri en geriye fırlatmak için ideolojik ve fiziksel bir saldırı içinde olan iktidar tüm imkânlarıyla genç kadınlara yönelmektedir.
Kadınların ve gençlerin bileşkesi olan genç kadınlar sürekli tacize maruz kalmakta, siyasetin erkek işi olarak görülmesiyle mücadelenin dışına itilmeye çalışılmaktadır. Sistemin bilgisini aktararak, gelecek nesilleri yetiştirmesi dışında kendisinden bir şey beklenmeyen ve yüksek siyasetle işi olmayan genç kadınlar, 21. yüzyılı bu sınırları parçalayarak karşılamıştır. Hakikatin aşk olması, aşkın ise ancak özgür yaşam ile anlam bulması genç kadınların mücadele felsefesini oluşturmaktadır. Bu mücadele felsefesi Rojava başta olmak üzere birçok yerde kadın devrimlerine güç vermiştir. Sistem içi bir hak arama mücadelesinin yetersiz olduğu anlaşılmış, kadınlar gözünü bu sistemi alaşağı etmeye dikmiştir. Kadınların kazanımları karşısında ise sistem bir erkeklik krizine tutulmuş ve patriyarkal saldırısını emek sömürüsünden cinsel sömürüye kadar her alanda daha da artırmıştır. Ev içi emek sömürüsünden esnek çalışma saatlerine, metalaşan kadın bedeninden politik olarak yok sayılmaya kadar kadınların en geriye fırlatılması için bütün yollar denenmektedir. Öte yandan 21. yüzyılı kadın devrimi ile taçlandırma iradesi bu saldırılar karşısında günden güne artmaktadır. Kadınlar her alanda mücadelenin öncülüğünü yapmakta ‘Jin Jiyan Azadî’ sloganı dünyanın dört bir yanında yankılanmaktadır.
DİRENİŞ ZAFERE GÖTÜRÜR
İçerisinden geçtiğimiz süreç varlığımızın topyekûn bitirilmek istendiği bir süreçtir. Bütün mücadele alanlarımızla birlikte tarihimiz, dilimiz, kültürümüz ve benliğimiz derin ve kapsamlı bir saldırı altındadır. Başka bir deyişle mevcut faşist iktidar kendi varlığını Kürtlerin yok oluşu üzerine inşa etmeye çalışmaktadır. Karşıt güçler tüm tarih boyunca bu eksende halkımıza ve değerlerimize yönelmişlerdir. Dünyadaki tüm gerici güçleri de arkalarına alarak, yaşamsal değerlerimizin tümünü hiçe saydıkları gibi sistemlerini de bunun üzerine inşa etmişlerdir. Fakat mücadele geleneğimiz de göstermiştir ki direniş zafere götürür.
Özellikle gençlik dinamizminin hakim olduğu mücadele alanları, en çok saldırı altında bulunduğumuz bu dönemde büyük bir atılımı yapabilmiştir. Amed zindanlarında dünyada eşine az rastlanır bir vahşet ortamında Mazlumlar ile başlayan direniş, gencecik yaşında dünya devrim tarihine geçen Ali Çiçek şahsında yokluktan varlığa atılım yapmanın yol ve yöntemini bizlere göstermiştir. Bu mücadele geleneği gerektiğinde uçurum boylarında kanatlanabilen, taşta gül bitiren ve iğneyle kuyu kazar misali yokluktan varlığa geçiş yapabilen tarihi bir bilince sahiptir. Zaman oluşturucudur; bu oluş süreçlerinde gençlik tarifi imkânsız bir direngenlikle yaratımların öncü gücü olabilmiştir. Mücadele diyalektiğimiz bu eksende süregelirken, yaşamı anlamlandıran bütün bilinç öğelerinin DNA’sını da oluşturmuştur. Böyle tarihi bir mirasa sahip olan gençlik en zorlu koşullarda başarıya kilitlenmesini ve mücadele etmesini bilen bir misyona sahiptir.
KATLİAM VE SOYKIRIM TARİHİ UNUTULMAMALI
Mevcut sistem ruhumuz, beynimiz, kişiliğimiz ve biçimimizle oynayan, kendisine benzeştirmeye çalışan bir karakterdedir. Sadece fiziki yönelimle değil, inancımız ve değerlerimizle de oynamaktadır. Bu nedenle dönemin en temel görevi kapitalist sistem içerisinde kapitalizm ile mücadele edebilmektir. Bizleri geriye çeken ne varsa öncelikle zihnimizde mahkûm etmeliyiz. Toplumun da şahit olduğu üzere bu sistem kentlerden, mahallerden, sokaklardan tutalım köylerimize kadar fuhuş, uyuşturucu, mafyacılık, ajanlaştırma ve çeteciliğe varan özel savaş uygulamalarıyla gençliği düşürmeye ve bilinçsizleştirmeye çalışıyor. Kültürel değerlerimizi yok etmek istediği gibi mücadele tarihimizin hafızalarımızda oluşturduğu değerler sistemini de unutturmaya çalışıyor. Bu dönemde ne yapılması gerektiğinin cevabını her birimizin kendi zihninde sorgulaması gerekmektedir. ‘Bize unutturulmak istenen ve bizim sürekli hatırlamak zorunda olduğumuz nedir?’ sorusuna doğru cevabı verebilmek görevdir. Ancak bu cevabın bir tarifi veya reçetesi yoktur. Her birimiz bunun cevabını kendimizde aramalıyız. Çünkü çok iyi biliyoruz ki yanlış hayat doğru yaşanmayacaktır.
YAŞAMI SAHİPLENMELİYİZ
Biz gençler hayallerimiz ve ütopyalarımızla toplumun dinamik ve öncü gücüyüz. Ruhumuzun coşkuyla şahlandığı bir dönemde enerjimiz ve dinamizmimiz her türlü zorluğu yenebilecek güçtedir. Bu güç ve potansiyel hepimizde mevcuttur. Yeter ki doğru bir tarz, tempo ve yöntemle hayata geçirmesini bilelim. Gençlik aynı zamanda kendini adamanın da temsil gücüdür. Dolayısıyla güçlü olmanın kıstası da döneme cevap olabilmektir. Gençliği bir araya getiren esas gücün kaynağı da bir hayal ve ütopya ile başlamıştır. Başkalarının ‘deli yandım Allahçılar’ dediği ve bizzat Kürtlerin kendisinin ‘Biz Kürtler kuru bir odun gibiyiz, bunu yeşertebilir misiniz?’ demelerine aldırmadan hayallerini bir bir gerçekleştiren bir mücadele geleneğine sahibiz. Bu dönemde de mücadele geleneğimizin bize öğrettiği gibi sınır tanımayan, olmaz denileni olduran, hırslı, coşkulu, baş eğmeyen, kararlı ve inançlı bir kimliğin temsiliyetine layık olmamız gerekiyor. Bugünden yarına bırakacağımız en anlamlı tarihi not; kazanmak, kazanmak ve kazanmaktır. Bunun dışında hiçbir bir yolun olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz. ‘Direne direne kazanacağız’ ve ‘Berxwedan Jiyanê’ demek ancak böyle bir yaşamı sahiplenmekle mümkündür.
TÜM İNSANİ DEĞERLER VE HUKUK İMRALI’DA AYAKLAR ALTINDA
Tüm insani değerleri, hukuku ve adaleti ayaklar altına alan İmralı’daki tecrit ve izolasyon ve tüm zindanlara yansıyan benzer uygulamalar karşısında sadece oturduğu yerden konuşmanın bir kıymeti harbiyesi kalmamıştır. Zindan direnişçileri bedenlerini açlık grevlerine yatırmışlardır. Böylesi zorlu bir süreçte gerçekleştirmekte olduğumuz kongrenin anlamı ve önemi büyüktür. Aynı zamanda isabetli tespitler üzerinden doğru yol ve yöntemleri bulmak açısından da hayati öneme sahiptir. Hepimizin tarih karşısında görev ve sorumlulukları vardır. Asıl olan bu tarihi görev ve sorumluluklarımızın bilinciyle hareket edebilmektir. Mücadele geleneğimiz karşısında mahcup ve mahkum olmamak için büyük bir moral ve güç ile motive olursak başarılmayacak hiçbir görev de yoktur.
NE ESKİSİ GİBİ YAŞAYACAĞIZ NE DE ESKİSİ GİBİ MÜCADELE EDECEĞİZ
Bu kongre ile birlikte özellikle belirtiyoruz ki; ne eskisi gibi yaşayacağız ne de eskisi gibi mücadele edeceğiz. Dönemin de bizlere şart koştuğu gibi yeni tarz ve yöntemle kazanmanın neferleri olacağız. Bu temelde; durmadan ve nefes nefese bir çalışmayla örgütlenmedik genç bırakmayacağız. Bize ait olan ve bizden alınan ne varsa hepsini doğru bir mücadeleyle geri alacağız. Mahalle ve sokaklarımızı uyuşturucu ve fuhuştan temizleyecek, hiçbir gencimizi bu zehir tüccarı sisteme teslim etmeyeceğiz. Bizlere miras bırakılan mücadele çizgisinden yürümeye devam edecek, özel savaş oyunları karşısında geri adım atmayacağız. Bugünden geleceğimizi inşa edeceğiz. Daha azimli ve kararlı bir şekilde ‘Vejînek Ciwan’ ve ‘Genç başladık ve genç başaracağız’ diyerek, Sayın Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünü sağlayana kadar mücadelemizi büyük bir kararlıkla sürdüreceğiz.”