HABER MERKEZİ- Sosyal Bilimler Akademesi yazdı:
“Suriye, uzun yıllardır süren iç savaşın ve bölgesel, küresel güçlerin müdahalesinin etkisiyle büyük bir belirsizlik içinde kalmıştır. Bu süreçte, Suriye halklarının demokratik ve çoğulcu bir şekilde kendi geleceğini tayin etme hakkı genellikle göz ardı edilmiştir. Riyad ve Roma toplantıları gibi uluslararası platformlarda Suriye’nin geleceği üzerine yapılan görüşmelerde, dış aktörlerin çıkarları ve egemenlik hakları ön planda tutulmuş, ancak süriyenin iç dinamikleri ve süriye halkının kendisi hakkında nasıl bir süriyede ve nasıl bir süriye sisteminde yaşayacağının katılımı ve iradesi büyük ölçüde göz ardı edilmiştir. Bu durum, Suriye halklarının yeniden inşa sürecine katılımını engellemiş, ülkede eşitlikçi, özgürlükçü ve adaletli bir dönüşümün önünü kesmiştir.
Baas Rejiminin Merkeziyetçi, Tekçi ve Dışlayıcı Yapısı
Süriye rejiminin ilk kuruluş felsefesinde ve sonrası yeni yönetimi eline alan Baas rejimi, Suriye’de merkeziyetçi, tekçi, cinsiyetçi ve kavimci bir yapıyı inşa etmişti. Bu yapı, farklı etnik, dini ve kültürel grupların varlığını inkâr etmeyi ve bunları kendi egemenliğine boyun eğdirmeyi amaçlamıştır. Aynı zamanda, toplumsal farklılıkları, zenginlikleri baskı altına alarak bir azınlığın tahakkümünde homojen, merkezci ve tek-tipçi bir toplum yapısı yaratmayı hedeflemişti. Ancak bu yaklaşım, Suriye’nin çok kimlikli yapısına tamamen ters düşmekteydi. Bunun için Ortadoğu’da gelişen ve süriyede somutlaşan halklar baharı temelinde, kendi tarihsel, toplumsal kimlik, inanç, kültürel haklarını elde etmek, özgürlük, eşitlik ve adalet sloganlarıyla halk hareketleri temelinde, merkezi, tekçi, cinsiyetçi ve kavimci ulus devlet yapılarına karşı isyan etmiştir.
Suriye’deki mevcut durumda, ortaya çıkan direniş karşısında Baas rejimi yıkılmış, Sykes-Picot anlaşmasının temellendirdiği tekçi, merkeziyetçi ulus-devlet modeli ve Etnisite, kültürler ve inançlar arasında konan yapay sınırların geçerliliğini yitirmiştir. Bu model, halkların çeşitliliğini dikkate almadığı gibi, toplumsal gruplar arasında derin çatışmaların yaşanmasına yol açmıştır. Dolayısıyla Merkezi, tek-tipçi, kavimci, cinsiyetçi Ulus-devlet anlayışı, halkların gerçek ihtiyaçlarına ve kültürel çeşitliliğe yanıt veremediği ortaya çıkmıştır. Artık Suriye’de, bu eski modelin terk edilmesi ve halkların çoğulcu, demokratik ve öz yönetim hakkını tanıyan bir sistemin inşa edilmesi gerekmektedir.
Baas merkezi ulus-devlet yapısı 15 yıllık mücadele sonucunda yıkılmış, hakların kendi gerçekliğiyle yaşama zeminini ortaya çıkartmıştır. Fakat HTŞ (Hayat Tahrir al-Sham), Baas rejiminin yerine alternatif bir yönetim kurmayı amaçladığını iddia etse de, gerçekleştirdiği politikalar, yöntemler, usuller demokratik bir Suriye hayalini taşımamaktadır. Aksine, HTŞ’nin yapısı baas rejiminden daha gerici ve dışlayıcı bir model sunmakta, diğer halkları ve grupları yalnızca birer araç olarak gördüğü ortaya çıkmıştır. HTŞ gibi azınlık bir grubun tahakkümünde ve tek yönlü olarak, merkeziyetçi, kavimci, cinsiyetçi, dinci ve mezhepçi bir ulus-devlet yapılanması içinde olduğu anlaşılmaktadır. Baas rejimine daha katı ve sisteme mezhepçiliği de ekleyerek, süriye gibi inanç temelli mozaik toplumun varlığı artık büyük tehdit altına sokulmuş ve soykırımlarla karşı karşıya bırakmıştır. Bu durum, 15 yıllık mücadele sürecinin kazanımlarını yok sayarak, halkların birleşme ve ortak bir gelecek kurma arzusunu yok saymaktadır.
Süriye baas rejim sistemi olan merkezci, tek-tipçi, cinsiyetçi, kavimci ve dinci ulus-devlet yapılanması süriye halkını mücadelesi sonucunda yıkılmış olsada HTŞ’nin baas rejimiyle aynı zihniyete sahip olması nedeniyle bu süreç tamamlanmış değildir. Dolayısıyla daha çok gerilimli bir sürece girildiği ve yeniden inşanın tamamlanmadığı, sonuçlanmadığı bir dönem yaşanmaktadır. Bundan dolayı Süriye fotoğrafı tam olarak ortaya çıkmış değildir, yoğun ve örgütlü bir mücadeleyle süriyede özlenen resim ancak ortaya çıkacaktır. Bu nedenle Süriyede Sykes-picot anlayışına dayalı her türlü klasik merkezci, tekçi, mezhepçi, cinsiyetçi ve kavimci devlet yapısı halkların mücadelesi karşısında iflas etmiştir. Tekrardan aynı ve daha geri bir devlet-toplum yapılanmasına gitmek, Sykes-picot ve baas paradigmasını devam ettirmek isteyenlerin bir çabasıdır. 15 yıllık halkların, demokrasi ve özgürlük mücadelesi Sykes-picot ve merkeziyetçi, tek-tipçi zihniyetine karşı yapıldı, halklar demokrasi, özgürlük ve çoğulcu bir süriye mücadelesini, tekrardan bir azınlığın tahakkümünde merkezi, tekçi, cinsiyetçi, mezhepçi ve kavimci bir devletin devam etmesi için yapmadılar. Dolayısıyla bu yeni dönemde htş gibi azınlık bir grubun tahakkümünde merkezi, tekçi, dinci, kavimci, mezhepçi, cinsiyetçi ulus-devletli süriye tablosu kimseyi yanıltmamalıdır, çünkü bu anlayış ve siyaset artık iflas edilerek yok edilmiştir. Bundan sonraki süreç özlenen demokratik ve çoğulcu süriye gerçeği yoğun bir örgütlü mücadeleyle ancak şekillenecektir. Bu nedenle bu süreci belirleyecek olan halkların sahada ve pratikte çoğulcu ve demokratik süriye paradigması çerçevesinde oluşan demokratik cephe ile gelişecek halklar ittifakıyla bunu yönlendirecek örgütlü bir direniş ve mücadelesine bağlıdır.
Demokratik Cephe’nin Öne Çıkışı, Yeni Bir Modelin İnşası.
Süriyede oluşan bu yeni durum, Bas rejiminin merkeziyetçi, tek-tipçi ulus-devletin çöküşü ışığında değerlendirdiğimizde, süriye toplumu gibi çok inançlı, çok kimlikli ve kültürel kimliklerinin, özgürlüklerine, eşitliğine ve demokratik çoğulcu yönetimlerine dayanan yeni bir düzen kurma talepleri ön plana çıkmaktadır. Merkeziyetçi ve tek-tipçi Ulus-devletin yıkılışı, halkların tarihsel kimliklerini, kültürel, etnik çeşitliliklerini, inançlarını, yerel demokratik anlayış üzerinden özerklik gibi yönetim modellerini göz önünde bulundurarak, süriyede daha adil, özgür ve eşitlikçi bir düzenin inşa edilmesine zemin sunmuştur. Yeni süriyeyi, dış aktörlerin kendi çıkarlarına göre şekillendirmek istedikleri ve buna paralel halklara dayanmadan, onları kapsamadan, ötekileştiren ve dışlayan HTŞ tarzı bir azınlığın tahakkümünden kurtulmanın en doğru ve gerçekçi seçeneği halklar ittifakına dayanan demokratik cephenin acilen kurulmasıdır.
Demokratik Cephe’nin temel stratejisi, tekçi, merkezci, mezhepçi, kavimci ve cinsiyetçi yönetim modelinin reddedilmesi, halkların bütünlüklü demokratik bir sistem içinde kendi iç dinamikleriyle yönetilmesidir. Bu çerçevede, halkların kendi kimliklerini özgürce ifade edebileceği bir yönetim modelinin oluşması için halklar ittifakını örgütler ve yönetir.
Demokratik Cephe, Suriye’nin çok kimlikli yapısının temsilini ve birleşmesini amaçlayan bir hareket olarak, demokratik bir toplumun inşasında merkezi bir rol oynayacaktır. Bu hareket, Suriye’deki etnik ve inanç ve kültürel farklılıkları birer zenginlik olarak kabul etmekte ve halkların bir arada var olabileceği bir çözüm sunmaktadır. Dürzi, Arap, Asuri-Süryani Hristiyan, Alevi, Kürt, Çerkeş, Türkmen, Sünni laik kesimler ve demokratik İslam çevrelerinin tümünü kapsayan bir platform oluşturmak, bu çok kimlikli yapının temsili için oldukça önemlidir.
Demokratik Cephe, Dürziler, Kürtler, Araplar, Çerkesler, Türkmenler, Asuri, Süryaniler, Hristiyanlar, Aleviler, demokratik İslam kesimleri, aydın ve akademisyenlerle ortaklaşa hareket etmelerini sağlayacak bir platform olmalıdır. Bu platformda, sadece etnik ya da dini kimliklere değil, aynı zamanda sosyal, siyasal ve kültürel kimliklere dayalı bir birliktelik oluşturulmalıdır. Suriye halkları, 15 yıllık bir mücadele geçmişine sahiptir ve bu geçmiş, halkların ortak sorunları ve talepleri etrafında birleşmeleri için güçlü bir temeldir.
Demokratik cephe, halkların kendi kimliklerine ve kültürlerine saygı gösterilerek, ortak bir vizyon doğrultusunda birleştirilmelerini sağlayacak bir yapıyı öngörmektedir. Demokratik Cephe, bu çeşitliliği bir zenginlik olarak kabul ederken, aynı zamanda bu grupların ortak çıkarları doğrultusunda birleşmelerini sağlayacak bir diyalog zemini oluşturmayı amaçlamaktadır.
Demokratik Cephe, Suriye’nin geleceğini şekillendiren bir hareket olarak, sadece ideolojik bir çözüm önerisi değil, aynı zamanda halkların daha özgür ve eşit haklar temelinde bir arada var olabilecekleri bir modelin inşa edilmesidir. Bu model, Suriye’deki tüm halkları kapsayacak, etnik, dini ve kültürel çeşitliliği kabul ederek bir arada yaşamayı mümkün kılacaktır.
Demokratik Cephe nedir? Suriye’de nasıl bir görev yapar?
Hayat Tahrir al-Sham (HTŞ), Suriye Ulusal Kongresi’ni toplamayı başaramamış ve bu kongrenin, geçiş hükümetinin kurulması, anayasa komisyonunun oluşturulması gibi kritik kararların alındığı kurucu bir meclis işlevi görmesi bekleniyordu. Fakat toplum dinamiklerine dayanmadan, onları kapsamadan dışlayan askeri bir toplantıyla dolayısıyla süriye halklar mücadele gerçeğini ret edip, BM yasalarını hiçe sayarak kendi kendilerine yönetim anlayışı ilan etmiş ve dayatmıştır. HTŞ’nin bu süreci halkların özlemi temelinde organize etmemesi bunun yerine hiçbir prosedüre uymadan kendini ilan etme yönündeki tutumları, örgütün demokratik bir Suriye için vizyon eksikliğini açıkça ortaya koymaktadır. Bu yöntem, Suriye halklarının çeşitliliğini göz ardı etmekte ve dolayısıyla çoğulcu bir yapının oluşturulmasına engel olmaktadır. Dolayısıyla bu tek yanlı ret edici ve eski baas kalıntılarını canlandıran tutumlara karşı demokratik cephenin bir an önce kurulması ve tüm halklara dayanarak süriyenin geleceğine sözcülük rolünü oynamalıdır.
Bunun için.
Demokratik Cephe, Suriye’deki tüm halkları, etnik kimlik ve dini inanç ayrımını gözetmeden, eşit haklar temelinde birleştirerek, ülkenin geleceğine dair ortak bir vizyon oluşturarak yerel, bölgesel ve halklar kongresini oluşturur.
Demokratik Cephe, sadece bir siyasi çözüm önerisi sunmakla sınırlı kalmamalı, aynı zamanda bu çözümün toplumsal meşruiyetini sağlayacak bir katılımcı yapıyı oluşturmak olmalıdır.
Demokratik cephe, HTŞ’nin merkezci, tek-tipçi, cinsiyetçi, kavimci ve mezhepçi yönetim anlayışına karşı, çoğulcu süriye halkının demokratik bir seçeneği olarak karşı durur ve Örgütlü süriye ulusal kongresini toplayarak tüm bileşenleri katar. Bu kongrede Ortak tartışmalar sonucunda süriyenin geçici yönetimi, anayasa komitesi ve kurucu meclisin kurulması için öncülük eder.
Demokratik cephe, süriye halkları adına uluslararası aktörlerle diplomasi yürütür, her anlamda çalışmalarını resmileştirerek içte ve dışta müzakereleri yönetir.
Demokratik Cephe, bu farklı grupların eşit haklar temelinde bir araya gelmelerini sağlayarak, çoğulcu ve demokratik bir süriye için çözüm önerir. Bu çözüm, herkesin kendi kimlik ve inançlarını özgürce ifade edebileceği bir ortam yaratmayı hedefler.
Sonuç olarak, Demokratik Cephe’nin inşası, yalnızca Suriye halkları için değil, aynı zamanda bölgesel ve küresel düzeyde de barışın sağlanması için önemli bir adım olacaktır. Bu süreç, halkların eşit haklar ve özgürlükler temelinde bir arada yaşamalarını mümkün kılacak bir çözümün kapılarını aralayacaktır.”