HABER MERKEZİ
Kültür bir toplumun tarihi boyunca ortaya çıkardığı maddi manevi tüm değer ve kurumlaşmalarını ifade eder. Zihniyet dünyası ve maddi kurumlaşma gerçeği, kültür alanında birbirini tamamlayan iki temel unsur olmaktadır. Bu anlamıyla yeni Kürt toplumu, bir devlet ulusu tarzında gerçekleşmediği için çok farklı yeni bir kültür olarak ortaya çıkmaya başlamıştır. Alternatif bir toplumsal kültürü gelişme aşamasına sokmuştur. Halkların birlikte yaşaması, inançların çatışmadan kardeşçe yan yana gelişmesi, kültürlerin birbirini yadsımadan ilerlemesine olanak bulması, bu yeni alternatif kültüre en büyük zemini oluşturmuştur. Kürtler bu yeni yaşam tarzını bu gün ilk defa geliştirmiyorlar. Birlikte yaşam kültürü, Kürtlerin geçmiş tarihine hâkim bir tarzdır. Tarihsel bir geçmişe dayandığı için bunun becerisi de henüz kaybolmuş değildir. Önemli tarihsel toplumsal genler olarak korunmuştur. Ortamını bulduğunda yeniden canlanma arayışlarına girmektedir. Kürt toplumu, yaşadığı coğrafyada komşuluk yaptığı tüm halklarla barış ve kardeşlik kültürü içinde yaşayan bir toplum hakikatine sahiptir. Birlikte ortak tarihsel toplumsal değerler ürettikleri diğer halklarla, dostluk temelinde oldukça iç içe yaşamayı bilmiştir. Barışçı, dayanışmacı ve paylaşımcı bir toplumsal kültüre sahiptir. Öyle ki, kendisinden istenen ve beklenen yardımlaşmadan geri durmadığını çeşitli tarihsel örneklerde görmekteyiz.
Kürt toplumunun hiçbir zaman kaybetmediği bu özellikleri, tarihsel toplumun en eski komünal kültüründen geldiğinin somut verileri olmaktadır. Toplum olarak taşıdığı bu kültürel özellikleri, belli dönemlerde ciddi toplumsal zorlanma ve daralmalara yol açsa da, sahip olduğu geleneklerinden vazgeçmemiş, korumayı tercih etmiştir. Çünkü bir toplumu toplum yapan, geliştirdiği gelenek ve görenekler ile gerçekleştirdiği tarih ve oluşturduğu kültürdür. Kürt toplumunun tarih boyunca maruz kaldığı her türlü saldırı karşısında kendini ayakta tutabilmiş olması, sahip olduğu bu derin tarih ve kültürel varlık durumundan ileri gelmektedir. Bunun izlerine son bin yıllık tarihimizde rastlamak mümkün olduğu gibi, yakın tarihimizdeki izleri ise hala tazeliğini ve güncelliğini korumaktadır. Kürt-Türk ilişkilerindeki tarihsel ve kültürel derinlik bunu çok açık ortaya koymaktadır.
Son bin yıllık Kürt-Türk ilişkilerindeki ortaklık, Ortadoğu tarihinde stratejik bir rol oynamıştır. Dönemin Kürt Aşiret önderlerinin öncülüğünde sürdürülen birlikte yaşam kültürüne dayalı bu dostluk ilişkisi, stratejik bir ittifakın ifadesi olmuştur. Kürt-Türk stratejik ittifakı, meşhur Malazgirt savaşıyla (1071) başlar ve cumhuriyet dönemine kadar devam eder. Gelişen stratejik ittifak hali, baskı ve zorlamayla değil, son derece gönüllülük çerçevesinde gelişir. Zaman zaman çeşitli nedenlerle birbirinden uzaklaşmalar yaşansa da, iktidar ve devlet oluşumlarında iki esaslı ortak oldukları söylenebilir. Bu yaşanmışlıklar, her iki halkın son bin yıllık süreç boyunca ortak bir tarih ve kültür inşa ettiklerine işaret eder. Hatta bunun bu günkü koşullarda da mümkün olduğunu ortaya koyan önemli veriler olmaktadır. Çünkü Kürt-Türk ilişkilerindeki bu ortaklık, daha sonraki süreçlerde de devam etmiştir. Birinci dünya savaşı sonrasında verilen ulusal kurtuluş savaşında bu ilişki bir kez daha stratejik önem kazanır.
1919-1922 yılları arasında yürütülen ulusal kurtuluş savaşında Kürtler çok önemli bir rol oynar. Kendini içinde yaşadığı toplumun asli unsuru olarak gördüğü için, ülke savunmasında ciddi bir rol oynamıştır. M. Kemal, ulusal kurtuluş savaşında Kürtlerin oynadığı role karşılık hak ettikleri siyasi-kültürel karşılığı vermeyi planlamaktadır. Bu dönemler boyunca önde gelen Kürt aşiretleriyle sürekli görüşme ve diyalog halindedir. En büyük desteği Kürt aşiretlerinden almaktadır. Kürtler ulusal kurtuluş cephelerinde, tıpkı kendi ülkelerini savunur gibi savaşa aktif katılmakta olup şehitler vermektedir. Ulusal kurtuluş savaşı sürecine katılan başka halklar ve toplumsal kesimler de vardır.
Anadolu ve Mezopotamya’da yaşayan çeşitli halkların yurtseverleri ile İslam ümmetçileri ve Komünistler de yer alır. Aslında gerçekleşen tam bir Demokratik Ulus ittifakıdır. İdeolojik ve politik açıdan halklar ittifakının gerçek bir eseri olan bu devrimin demokratik muhtevası, batı destekli Beyaz Türk burjuvazisinin devreye girmesiyle daha sonra ortadan kalkar. Savaş ve direniş sürecinde bedel ödeyen temel unsurlar kısa süre içinde inkâr edilir. Suphiler öncülüğündeki komünistler acımasız bir komplo sonucu tasfiye edilir. Önemli ölçüde özerk haklar tanınacağı vaat edilen Kürtler, inkâr edilir. Laisizm yeni bir din mertebesine getirilerek halkın büyük çoğunluğuna hâkim olan İslam inancı ret edilir. Böylelikle demokratik ittifak ile gerçekleşen ulusal devrimin beyaz Türk burjuvazisi tarafından ulus devlet sürecine sokulmasıyla beraber, tam bir karşı devrim hareketine dönüşür. Tabii inkâr, kendilerini cumhuriyetin asli kurucusu olarak gören Kürtlerde ciddi bir isyana ve direnişe yol açar. Kürt inkârı karşısında boy veren isyanlar, karşı imha operasyonlarıyla bastırılır. Bu süreçlerin ortaya çıkardığı gerçekler, kendi içinde ayrıca bir direniş ve başkaldırı kültürüne yol açar. Kürtlerde ki isyan ve direniş geleneği daha eskilere dayanmakla beraber, PKK?nin çıkışıyla iyice pekişerek, süreklileşen bir kültür halini alır.
Demokratik Modernite döneminin yeni Kürt Toplumu, bu temel üzerine kurulu olan birlikte yaşam kültürünü korumayı ve güçlendirmeyi ilkesel ele alır. Kürt-Türk ilişkisi kadar, bölgede yaşayan Ermeni, Asuri, Süryani, Dürzi, Keldani, Belluci, Arap ve Fars halklarıyla ilişkisi de bu kültür kapsamındadır. Egemen ulus devletler öncesi bölgeye hâkim olan birlikte yaşam kültürü, Kürt Halk Kültürünün önemli sosyolojik bir parçasıdır. Bu günkü varlığını, ulus devlet egemenliğine rağmen sürdürmektedir. Günümüze kadar gelen sosyolojik dokuda, komşuluk ve arkadaşlık argümanıyla kendini yaşatmayı başarmış bu birlikte yaşam kültürü, Kürtlerin siyasal politik mücadele süreçlerinin temel vazgeçilmez prensibi olmuştur. Kürtlerin politik, ideolojik ve askeri mücadele süreçleriyle beraber, daha kalıcı paradigmasal ve sistemsel bir kapsam kazanmaya başlamıştır. Gerek Bakur Kürtlerinin demokratik toplum ittifaklaşmasına dayalı geliştirdikleri Demokratik Siyaset alanında birlikte yaşadığı halklara, inançlara ve tüm toplumsal kesimlere yer vermesi, gerekse Rojava Kürtlerinin Demokratik Konfederalizme dayalı geliştirdikleri yeni toplum modeli, tam da bu tarihsel kültüre dayanmaktadır. Egemen ulus devletlerin tam bir kültür katliamı yaşattığı günümüz toplumlarının en çok da böyle alternatif birlikte yaşam kültürüne ihtiyacı vardır. Egemen ulus devlet ideolojisi, tarih boyunca oldukça iç içe, oldukça heterojen bir tarzda birlikte kaynaşarak yaşamış olan toplumun doğal yapısını katlederek, oldukça homojen, oldukça steril bir toplum yaratmayı hedefleyip faşizme yol açmıştır. Bu, tam bir toplum kırım ve kültür kırımdır. Toplumun tüm ezilenlerini kapitalizmin egemen ulus devlet girdabından çıkarmanın tek yolu, tarihte var olan birlikte yaşam kültürünü yeniden geliştirmektir.