HABER MERKEZİ – Vejin Jiyan’ın Kaleminden
Bilindiği üzere eğitim hemen hemen her toplumda, aslında insanlık var olduğundan beri süregelen bir toplumsal eylem olmaktadır. Önder APO eğitimi “toplumsal birikimin gelecek nesle aktarılması” olarak tanımlıyor. Yani aslında bütün toplumlar yazılı ve sözlü eğitim faaliyetleriyle bugün toplum olma bilincini kazanmışlardır.
Biyolojik olarak her canlı doğar, büyür ve ölür. Toplum ise varlığını devam ettirir ve içerisinde yaşadığı bireylerle var olur. Yani birey o toplumun bir parçası olarak vardır ve toplum bireysiz, birey toplumsuz olmaz. Toplumunun bir yansıması olarak karakter şekillenir, eğitim ve öğrenme faaliyeti gelişir, birey toplumsal kimliğinin bilincine varır. En temel yaşamsal faaliyetler, sonrasında fiziksel ve düşünsel faaliyetler gelişir ve birey birey olma bilincine varır. Yeni doğmuş bir bebek ailede başlayan eğitim sürecini büyüdükçe farklı alanlarda sürdürür. Yani toplum çocuklarını eğitir, büyütür ve yaşama hazırlar. İlk toplumsal form olarak klan toplumunda çocuk klandaki herkesin sorumluluğunda yaşamını sürdürür ve eğitiminden herkes sorumludur. Yaşamın her anı kendisinden daha tecrübeli olan klanın diğer üyelerinin eğitimi ile çocuk toplumun ahlaki ve politik değerleriyle büyütülürken devletli toplumun gelişimiyle birlikte eğitim daha farklı amaç ve çıkarlar için kullanılmaya başlandı. Çocukları eğitmek toplumun görevi iken iktidar ve devlet bu gerçekliği bir sapmaya uğrattı. Devlet zor, ekonomik güç ve eğitimle toplumda köleler yaratarak bireyi iradesizleştirir. İradesiz birey kendine yabancılaşan, kendi gerçekliğinden uzaklaşan, düşünsel olarak zayıf ve dar düşünen bireydir. Yani amaç özgür birey yaratmak değil, köle ve itaatkar insanlar yaratmaktır.
Özellikle sömürge toplumlarda sömürgenin eğitim kurumları insanın hem biçimsel hem öz olarak sömürgeci gibi olmasıdır. Onun gibi düşünmesi, onun gibi konuşması, onun gibi yaşamasıdır. Kürdistan’ın her parçasında ayrı bir düşman politikası uygulanarak bir soykırım uygulanmaktadır. Önder APO bunu “kültürel soykırım” olarak tanımladı. Tarih, dil ve kültür olarak yok eden bir düşman gerçekliğiyle yaşamaktayız. Bunu görmek, fark etmek, buna göre kendini bilinçlendirme eğitimle, kendi gerçekliğini bilmek ve kendini tanımakla gerçekleşir. Doğar doğmaz önce devlet eğitmeye başlıyor, anne babanın adını öğrenmeden devletin adı öğreniliyor. Önder APO bu iktidarcı devletçi sistemi reddetti, tarihsel ve sosyolojik olarak teşhir etti ve alternatif ortaya koydu. Alternatif olarak demokratik toplum ve demokratik ulusu ortaya koydu. Bu yüzden yaşama bakış açısı, yaşam ilke ve ölçülerimiz iktidarcı devletçi sistemden farklı olmaktadır. Kapitalist modernite sistemi toplum kırım sistemi iken demokratik modernitede toplum birey için kutsal olmaktadır. Binlerce yıldır toplum her türlü saldırıya maruz kalmış, ancak buna rağmen her zaman bir direniş, örgütlülük ve kendini düşmana karşı eğitme ve savunur hale getirmiştir. Kürdistan için yukarıda da belirttiğimiz gibi fiziki değil kültürel bir soykırım uygulanmaktadır. Fiziki soykırım fiziksel olarak yok ederken kültürel soykırım düşünsel olarak yok eder. Beyin düşmana hizmet eder.
Peki düşman ne istiyor? Kendisi için düşünmeyen, gerçekliğini görmeyen, özgür yaşam bilinci ve iradesi olmayan kişi istiyor. Başkası için düşünen ve yaşayan kişilik ve zihniyet yaratmak istiyor. Başkaları için çalışan, hizmet eden ve her biçimiyle teslim olmuş, başkalarının olmuş köleler yaratmak istiyor. Kapitalist modernitenin bizler için reva gördüğü gerçeklik bu olmaktadır. Bu temelde bireyi ve toplumu yönetmek istemektedir. Bu sadece Kürt halkı ve gençliği için değil, bütün insanlık için reva görülen bir gerçekliktir. Her an ruhsal, duygusal ve düşünsel saldırılarla karşı karşıya kalmaktayız. Birçok açıdan egemen sistemin çıkarları çerçevesinde şekil alıyor; öyle duyuyor, öyle düşünüyor ve öyle biliyoruz. İnkarcı ve imhacı sistemin kültürel saldırılarına karşı yurtsever, komünal, demokrat bireyler olmak ve bu temelde bilinçli ve örgütlü bireyler olmak için mücadele etmek hayati önemdedir. Bunun yöntemi de birey olarak kendini eğitmek, kişiliğini yeniden oluşturmak, kişilik devrimini gerçekleştirmekten geçmektedir. Önder APO’nun en çok üzerinde durduğu iki temel mesele eğitim ve kişilik devrimi olmaktadır. Çünkü bir fikir, bir düşünce ne kadar doğru olursa olsun onu yaşayan bireyler olmalıdır. Demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü paradigmayı yaşayacak ve onun için mücadele edecek bireyler yaratmanın yolu bireyleri bu paradigma ile, yani demokratik modernite bakış açısıyla eğitmekten geçmektedir. Önder APO neden “Eğitim, eğitim, eğitim” dedi? Neden bu kadar eğitime önem verdi doğru anlamak ve bu temelde Önder APO’nun bakış açısıyla kendimizi ve toplumu nasıl eğiteceğimizi kavramamız gerekmektedir.
Demokratik toplum ve demokratik ulus paradigmasının merkezinde özgür birey vardır. Ve özgür birey gücünü toplumundan almaktadır. Fikir, duygu ve düşüncede özgürleşmek gerçek özgürlük olmaktadır. Bu temelde demokratik modernitenin eğitiminin temel amacı özgür birey ve toplum yaratmaktır. Özgür düşünmeyen özgür birey olamaz ve özgür yaşayamaz. Bu da kişilik ve zihniyet devrimiyle gerçekleşir. Önder APO bu yüzden “Kişi devrimi önce kendinde gerçekleştirmelidir.” dedi ve bütün yaşamını insan eğitmeye, kişilik yaratmaya adadı.