1968 Gençlik Hareketi biraz incelediğinde gençlik ruhu çok iyi görebilir; hapsedilemez enerjisini, dinamizmini, militan kişiliğini, toplumun …
HABER MERKEZİ – Gençlik olgusu insanlık tarihi boyunca sahip olduğu misyon ve oynadığı rol ile toplum için hep belirleyici bir konumda olmuştur. Peki gençlik bu misyonunu nasıl belirler ve gençliğin rolü toplum için neden bu kadar önemlidir? Benzer birçok soruyu sıralamak mümkündür. Önder APO’nun yukarıda yapmış olduğu değerlendirmede, gençliğin toplum içindeki tarihi misyonu ve rolü yalın bir şekilde görülmektedir. Gençlerini kaybeden bir toplum, gerçekten de her türlü saldırıya maruz kalan kendi öz savunmasını yitiren dolayısıyla özgürlüğünü, bağımsızlığını ve demokratik yaşamını yitiren bir toplum olarak yok oluşla karşı karşıya kalır.
Sınıflı hiyerarşik ve devletçi uygarlığı geliştiren yaşlı ve kurnaz erkek grubu, gençliğin ahlaki ve politik toplum içindeki öncü rolünü gördüğü için ilk olarak gençliğe yönelir ve gençliği kendi denetimi altına almak ister. Gençleri büyük bir ideolojik bombardımana tutup, kendi etkisine alıp köleleştirdikten sonra demokratik, eşitlikçi ve komünal toplumu geliştiren ana tanrıça kadın kültürüne saldırıp kadını köleleştirir. Yaşlı ve kurnaz erkek geliştirmek istediği hiyerarşik ve devletçi sisteminin önündeki en büyük engelin, ahlaki politik toplumu geliştiren kadın ve ahlaki politik toplumun dinamik, motor gücü olan ve öz savunmasını alan gençlik olduğunu bilmektedir. Bundan dolayı da hiyerarşik devletçi sistemin, toplum içinde denetimi altına alarak köleleştirmek için hedef aldığı kesimler kadın ve gençlik olmuştur. Kadın ve gençliğe karşı yoğun bir ideolojik savaş yürütmüştür ve günümüzde de devletçi sistem sahiplerince bu savaş hala da yürütmektedir. Nasıl ki kadını toplum içinde şeytanlaştırıp bütün kötülüklerin kaynağı olarak göstermeye çalışıyorsa, gençleri de toy, bir şey bilmez, delikanlı, nerde ne yapacağını bilmeyen, iradesiz, aklı bir karış havada olan, siyaset yapamaz vb. söylemleri yaşamın her alanında gençlerin yüzüne vurarak, iradesizleştirerek devletçi sistem için ideal bir köle haline getirir. Devletçi sistem gençleri sistem için asker, ucuz iş gücü olarak ele alarak köleleştirir. Gençlere hiçbir zaman stratejik bilgi verilmez. Gençler her zaman sistem sahiplerine muhtaç kılınarak yönlendirilen, iş yaptırılan, enerjisi için denetime alınan bir kesim olarak şekillendirilmek istenir. Bu temelde iradesi kırılan, öz güveni olmayan, yozlaştırılan bir gençlik var olan devletçi, sömürgeci, diktatöryal ve faşist sistemi sorgulayamaz, bu sisteme başkaldıramaz ve direnişi örgütleyerek toplumun öz savunmasını alamaz duruma getirilmek istenilmektir. Böylece gençlik toplumdan, temel varoluş zemini olan kaynağından koparılarak hem kendi misyon ve rolünü oynayamaz hem de toplum savunmasız ve öncüsüz bırakılır. Bu amaçla özellikle günümüz kapitalist modernite sahiplerinin gençliği sürüklediği fuhuş, uyuşturucu ve her türden toplum dışı faaliyetle bu amaçlarını yerine getirmeye çalıştıklarını görmekteyiz. Özellikle Kürt gençlerine, kendi öz değerlerinden, toplumsallığından uzaklaşması yine Kürdistan özgürlük hareketi içinde yer almaması için uyuşturucu ve fuhuş başta olmak üzere her türlü kirli işin sömürgeci devletlerce yaptırılmak istendiği ortadadır. Ahlaki politik toplumumun gelişiminde gençliğin rolünü oynamaması için bütün devletler gençlik üzerinde sürekli bir iradesizleştirme, yıldırma ve baskı altına alma politikasını yürütürler.
Toplumların, halkların, sınıflı-hiyerarşik devletçi uygarlığa ve son temsilcisi olan kapitalist moderniteye karşı bütün toplumsal mücadelelerinde, direnişlerinde kısacası demokratik uygarlık güçlerinin bütün direniş örneklerinde, gençlik dinamizmiyle, yeniyi inşa etme heyecanıyla, yaratıcılığıyla ve temposuyla yerini almış ve direnişlere öncülük etmiştir. Gençlerin içinde yer almadığı ve öncülük etmediği toplumsal direnişlerde, o direnişler ya ağır aksak ilerlemiştir ya da ciddi bir başarı elde edememişlerdir. Yok oluşla karşı karşıya kalan bir çok topluluk gençlik öncülüğünde tekrardan direnişe geçerek kendi toplumsal öz savunmasını geliştirmiş ve yok oluşunu engelleyip varlığını koruyabilmiştir.
Bunun en somut örneğini Kürt halkında ve yürüttüğü büyük özgürlük mücadelesinde görmekte ve yaşamaktayız. Türk ulus devleti 1923’te kendisini kurumsallaştırmaya başladıktan sonra faşizan ulus devlet sitemini kurmak için, tek dil, tek bayrak, tek vatan ve tek devlet esasına dayalı olan faşist zihniyetini ve kurumsallığını bütün halklara, farklı inanç ve kültürlere karşı fiziki ve kültürel soykırım olarak dayatmıştır. Bu faşizan politikasıyla birçok etnisite ve inanç kendisini savunamayıp ya yok olmuş ya da faşist TC rejimine karşı bir tehlike olmaktan çıkmıştır. Kürtler ise Koçgiri direnişinden Dersim direnişine kadar farklı bölgelerde direnmişlerdir. Fakat bu direnişlerin hepsi büyük bir fiziki katliamla bastırılmıştır. Türk Ulus – devleti 1938?de Dersim direnişini de katliamdan geçirildikten sonra Kürt halkı üzerinde kültürel soykırım politikasını devreye sokar. 1960-1970’lere gelindiğinde Kürtlük adına hemen hemen hiçbir şey kalmamıştır. Ülkesi işgal edilmiş, dilini, kültürünü yaşayamayan, konuşamayan ve kendi varlığından utanan bir Kürtlük, yok olmaya yüz tutmuş bir Kürtlük vardı. Önder APO bir Kürt genci olarak 1970’li yılların başında büyük bir yok oluşla karşı karşıya kalan, hiçbir öz savunması bulunmayan Kürt halkını, büyük tarihi direnişle, imkânsızlığa yakın koşullarda, kendi etrafında topladığı-örgütlediği bir grup gençle yeniden kendi küllerinden yaratırcasına özgürlük mücadelesine çeker. Önder APO etrafında örgütlediği bir grup üniversite gençliğini yoğun bir teorik-ideolojik eğitim ile eğiterek Özgürlük Hareketi PKK’nin çekirdek kadrosunu hazırlar ve yenilmez PKK hareketini kurar. 1968 Gençlik Hareketi biraz incelediğinde gençlik ruhu çok iyi görebilir; hapsedilemez enerjisini, dinamizmini, militan kişiliğini, toplumun vicdanını temsil eden fedakâr karakterini, şahsi hiçbir kaygısı olmayan militan özelliklerini, zulme ve baskıya karşı her yerde başkaldıran özelliğini yalın bir şekilde görmek mümkündür.
Amerika ve Fransa’nın Vietnam’da yürütmüş olduğu kirli savaşa karşı Fransa?da gençliğin başkaldırısıyla kısa bir sürede büyük bir kamuoyu oluşur ve bu başkaldırı bütün dünya gençliğini etkiler. Hemen hemen her ülkede gençlik hareketleri oluşur. Bu başkaldırılar bir yandan dünya emperyalizmine karşı gelişirken bir yandan da bulundukları ülkelerdeki devletlerin kendi halklarına uyguladığı baskıya, zulme ve yozlaşmaya karşı, hak, adalet, eşitlik, demokrasi ve özgürlük sloganlarıyla büyük bir direniş geliştirirler. Şuan Avrupa başta olmak üzere birçok ülkede devletler biraz da olsa demokrasiye duyarlı hale gelmişse 68 GENÇLİK KÜLTÜR HAREKETİ’nin vermiş olduğu direniş ve mücadele sayesindedir. 68 Gençlik Hareketi içinden birçok halk önderi çıkmıştır. Önder APO ve PKK’nin ilk çekirdek kadroları 68 gençlik hareketinden etkilenerek mücadeleye başlarlar. Önder APO’nun kendisi de esasta Mahirler, Denizler ve İbolar gibi bir 68 Gençlik kuşağının Önderlerindendir. Yine son 200 yıllık sosyalist mücadeleler tarihine baktığımızda kurulan birçok gerilla örgütünün gençler tarafından örgütlenerek ve öncülüğü yapılarak insanlık tarihinin seyri değiştirilmiştir. Demek ki gençlik kendisini örgütleyip, eğitip ve bilinçlendirirse yine ahlaki politik toplumun gençliğe biçtiği tarihi rol ve misyonun farkında olursa başaramayacağı ve aşamayacağı hiçbir şey yoktur. Gençliğe biçilen rol ve misyon sadece halka bir saldırı olursa halkın savunmasını almak değildir. Bunun yanında ahlaki politik toplumun bütün değerlerini savunmak ve geliştirmekle yükümlüdür. Yani toplumun öz savunması, siyasetini, sosyal, kültürel, hukuki vb. bütün sorunlarına çözüm olma gücünü göstermelidir. Bu yanıyla gençlik toplumsal inşanın tüm boyutlarını hayata geçirmek ve savunmakla yükümlüdür