HABER MERKEZİ
Tarihi doğru yorumlamak, geçmişin günümüze ışık tutmasını sağlamak ve geleceğin öngörüsünü geliştirmektir. Tarihi hakikat bilinci ve bilimsel yaklaşımla tahlil etmek ve yorumlamak bugüne ve yarına ilgi duyan, ütopyaları olanlar için yöntem zenginlikleri ve doğru çözümü geliştirme ihtimallerini geliştirir, çoğaltır. Kimlik sorunu yaşayan her halk ve toplum kesimi tarihi gerçekliğine ulaştığı anda zafere kilitlenir. Bundan ötürü olsa gerek tarih boyunca ve günümüzde de sömürenler nereyi işgal etse ilk olarak kütüphaneleri, tarih belgelerini yok ederler ve kadını iradesizleştirmeyi esas alırlar. Tarihte hep var olan, bir türlü sömürü güçlerince yok edilemeyen gerçekler saklı tutulur ve yerine kurgulanmış ve insanlık değerlerini gerileten bir tarih bilgisi çocuklara ve gençlere sunulur. Tarihi bilmek, kendi gerçekliğini bilmek farkına varmayı beraberinde getirir. Farkındalık anlam verme işini başlatır ve insanda sorumluluk anlayışını geliştirir. Bu anlamda kadın, tarih boyunca gerçekliğinden durmadan uzaklaştırıldı. Tarihini bilmeyen, tarihinden uzaklaştırılarak toplumsal görev ve sorumluluklardan kaçırtılmaya çalışılan sadece kadın değildir. Tüm yerli halklar için de geçerli olan bir gerçekliktir. Afrika halklarının köleleştirilmesi, kızıl derililerin, mayaların topraklarından sökülüp çıkartılması, Kürt halkı, Ermeniler, Yahudiler vb. Bu halklara karşı da, kadınlar gibi kendi gerçekliklerinden uzaklaştırılmak için özel politikalara ve özel savaş yöntemlerine başvurulmuştur. Sonuç çoğu zaman fiziki ve kültürel soykırımla sonuçlanmıştır.
Tarihini bilmeyen toplumlar ve insan yığınları yaratılmak istenmektedir. Mevcut olan eğitim sistemi ve kapitalist tarzından kaynaklı tarihini bilmeyenler olabildiğince çoktur. Kürt halkı sömürülen halklar nezdinde kendi halk ve ulus gerçekliğinden uzaklaştırılarak soykırım kıskacının cenderesine bırakılmıştır. Bu bilmeme kaynağını halkların kendisinden değil; tam tersine kapitalist modernite özellikle ulus devlet aygıtı ile toplum değerlerini yaratan ve taşıma ısrarı olan halklara unutturmayı farz edinmiştir. Tarihi unutturmak ve hâkim ideolojiyi, üstün ve hâkim kılınmak istenen ırk ve ulusu, devleti kabullendirmek için sömürenlerin ilk başvurdukları yöntem halkları, toplumu, kadını kendi öz gerçekliğinden uzaklaştırmak olmuştur. Kendini bilme, mücadele, kendin olana sahip çıkma ve o gücü açığa çıkarma, halk ve toplum olarak var ettiklerini koruma, geliştirme ve onunla yaşamak için örgütlenmek öz gerçekliklerdir. Kadın ve Kürt halkı şahsında ezilen halkların tarihi komünal değerler tarihidir. Bize ezberletilerek gerekirse başına vura vura öğretilmek istendiği gibi Kapitalizm ezel ve ebet değildir. Kapitalizm öncesi yine kapitalizm değildir, öncesi, öncemiz sömürü sistemi değildir. Kapitalizm devletin bir kartopu gibi asırlarca yuvarlana-yuvarlana günümüzde ulus devletin kapitalist sistemle sonuçlanmış son aşamasıdır. Özü devlettir, ilk kurulan devletle son kurulan devlet arasındaki tek fark kendini çağa göre uyarlamadır. Kapitalist modernite ile kendini devam ettiren erkek egemen zihniyete sahip devletçi sistemin öncesi de Önderliğimizin de tanımladığı gibi demokratik modernite değerlerinin hüküm sürdüğü bir toplumsal düzen söz konusudur. Kadın öncülüğündeki bu toplumsal düzende ahlaki değerlerle toplum yüceltiliyordu. Demokratik modernite geçmişten günümüze kadar özgür ve komünal bir yaşamı yaşamak isteyen ve yaşatan toplumların yarattığı komünal değerler bütünüdür.
Dünyanın her yerinde işgal sisteminin sömürüsüne maruz kalan diğer bir ulus ise dünyanın yarısından fazlasını ve dünyanın analığını yapan kadın ulusudur. Dünyanın neresinde olursa olsun, hangi çağında ararsak arayalım jerontokrasi ve ataerkil sistemin sömürü, işgal ve talan politikalarının ilk ve vazgeçilmez sömürge öznesi kadın ulusu olmuştur. Kadını bir ulus olarak tanımlamaktan daha doğal bir gerçeklik ve ihtiyaç olamaz. Kadın neden bir ulus olarak tanımlanabilir? Kadın olmak başlı başına bir kimliktir, dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın aynı sömürü ve talana uğramasının nedenleri hep aynıdır. Kadın olması ve kadın kimliğinin özündeki değerlerdir. Kapitalizmin yaratmak istediği kadının her şeyden çıkarırsak geriye sisteme dair ne kalır diye sormak gerekir. Birde kadın öz değerlerine kavuşma koşul ve olanaklarının yaratıcısı olup mücadelesini örgütlülüğünü büyütürse ne olur? Devrim olur. Bu yüzden devrim değişmez biricik hedeftir.
Toplumsal hakikatin ters yüz edildiği ve kadın şahsında çarpıtıldığını belirtmek abartı olmaz. Toplumun anası, toplumsal değerlerin icatçısı, ilk bilimci, ilk toplumsallığı geliştiren, insanlık değerlerini yücelten kadın, tanrıçanın kültüründen sömürgenin sömürgesine nasıl indirildi? Bunu anlamanın birinci yolu doğru tarih bilincini ve tahlilini geliştirmek olduğu açıktır. Var olan toplumsal gerçekliğin kullaştırdığı, kırk parçaya bölüp, kafese kapattığı kadın gerçekliğinin, genç kadın boyutunun devrimci özellikleri neden hedef alınmıştır. Esas toplumda yeniyi geliştirmek, duyarlılığı ve devrimci özü açığa çıkaracak olan genç kadının ise kimliği dahi yoktur. Asimilasyonun ve işgalci erkek egemen zihniyetinin cenderesindeki genç kadının büyük düşmanı kapitalizmdir. Kapitalizm; genç kadın düşmanlığı yaparak genç kadını toplumda silikleştirmeyi, etkisizleştirmeyi ve adeta bir toplum kesimi olarak görünmemesini amaçlamıştır. Bu amaçla genç kadının yaşamanı yaşanılmaz ve bu yaşanılmaz yaşamı sorgulamaz düzeye getirmiştir.
Genç kadın bilmeyen, anlamayan, söz hakkı ve karar iradesi olmayan, zayıf, güçsüz, çaresiz kılınmak istenmiştir. Bu ulus devletin genç kadına biçtiği misyondur. Aile kapitalizmin yapı taşı olması itibarıyla genç kadının önünde en büyük engel olma görevini layıkıyla yerine getirmektedir. Aile için genç kadın; elden çıkarılması gereken bir misafir, bu gün var yarın yok, evin en sadık hizmetçisidir. En önemlisi de namusudur. Bu yüzden genç kadınların her an yoldan çıkacaklarmış gibi yeni sorunlara yol açacaklar, kimin kurduğunu bilmedikleri kurulu düzenlerini bozacakları korkusuyla hep baskıya maruz tutulur. Nihayetinde o bir kadındır. Genç kadın cahil ve tehlikeli görülür. Aile aşırı bir jerontokratik ve ataerkil zihniyetle genç kadını bu belirtilenlere itiraz etmeyecek ve verili olanın dışına çıkmayacak şekilde eğitir. Elden çıkarmak, başını bağlamak ve üstü açık ama esasen kapalı ceza evi olan koca evine kapatıp yoldan çıkma ihtimalini ortadan kaldırmayı amaçlar. Genç kadınları alınıp verilen bir eşya gibi kocaya pazarlar. Küçük yaşta yapılan evliliklerde amaçlanan temel niyet budur.
Yine kapitalizmin genç kadına dayattığı hayal dünyası istediğini alabilme, istediği yere gidebilme, istediği ilişkiyi yaşayabilme, istediğini giyinme ve evlilik hayallerine sıkıştırılıp bastırılmıştır. Yine kadının en üretken ve özgürlük eğilimi isteminin en yüksek olduğu dönemi gençlik çağıdır. Genç kadın bu çağını adeta erkeğin tuzaklarından kurtulma ve tuzaklarına karşı tedbirler almakla enerjisini tüketir. Katı namus algısıyla erkeğin tuzakları genç kadının en güzel çağını korkuyla ve özgür kadın düşüncesinden uzak geçirmesine neden olur.
Kapitalist sömürü sisteminin genç kadına yüklediği misyon onun misyonsuzluğu olmuştur. Eğer genç kadın erkek egemen zihniyetin bu düzeyde hedefi olmuş ve olmaya devam ediyorsa burada bir devrimci sorgulama, devrimci kuşkuyla tarihe ve AN?a yaklaşım geliştirmek zor olmasa gerek. Demek oluyor ki genç kadın büyük bir devrim potansiyeline sahiptir ve esas bastırılan, bunca sömürüye neden olan bu devrimci potansiyelidir. Sorun ne gerçekte uğruna binlerce kadının katledildiği namustur, ne de genç kadının söylendiği ve yaklaşıldığı gibi güçsüzlüğüdür, işe yaramazlığı, cahilliği, zayıflığıdır.
Tam da bu faşizan saldırılar cenderesinde tarih bilincimiz somut koşulların somut tahlilini yaparak çözümü geliştirmeyi zorunlu kılıyor. Demokratik ulus çözümü genç kadının misyonunu devrime öncülük düzeyinde ele alır. Buna göre genç kadın kimliğini, amaç ve hedefini, kabul ret ölçülerini tanımlayıp toplumsal devrimimizin gerçekleşmesi için devrim bayrağını omuzlamalıdır. Demokratik ulus; halkların demokratik değerlerle farklılıkları kapsayarak toplumun öz yeterlilikle kendi kendisini yönetmesi olan demokratik konfederalizm sisteminin zihniyetidir. Nitekim ahlaki politik toplumun kendi kendini yöneterek iradeleşmesidir. Böylesi bir sistemin örgütlenmesi ve süreklileştirilmesi çalışmalarında en çok da çabalaması gerekenler ve rengini belirleyici kılması gerekenler genç kadınlardır. Genç kadın özünde direnişçi ve savaşçı bir ruha sahiptir. Canlı, duyarlı, yeniye en çok açık olan ve verili olandan intikam alırcasına ondan kurtulmak isteyen bir kimliğe sahiptir. Demokratik toplumun kurumlaşmasında kendinde kişilik dönüşümünü yaratarak mücadeleye katılacak olan genç kadın erkeğin ve toplumun devrimci dönüşümünün hızlandırılması ve garantisidir. Ancak genç kadının bu sistemdeki rolünü ve misyonunu açığa çıkarması kapitalizme karşı devrimci bu duruşu ve oluşumu gerektirir.Bu duruş ve oluşum başta kapitalizmin kişiliğinde yarattığı asimilasyon, özgürlük ve estetik yitiminin aşılmasıdır. Genç kadın kendinde kişilik dönüşümünü sağlayarak toplumu eğiten ve demokratik modernite devrimlerine öncülük etme düzeyine ulaşmasında karşılık bulur.
Devam Edecek…