HABER MERKEZİ
Demokratik Uygarlığın İdeolojisi ve Programı:
Demokratik Uygarlığın hangi toplumsal sorun ve krizler sonucu, zorunlu bir ihtiyaç olarak kendini dayattığını anlamak açısından, öncelikle uygarlık nadir, nasıl oluştu, gelişti, karakteri nedir bakmak önem taşımaktadır.
Uygarlık; kent ile bağlantılı olup medeniyet anlamındadır. Hiyerarşik devlet sistemini tanımlar. Yazının icadı devletin gelişmesiyle birlikte ele alınır. Kulağa hoş gelen bin bir türlü emek çaba kan ve ter sonucu yaratılan uygarlık değerleri (anaerkil) ni gasp eden analitik zekâ duygusal zekânın değerleri üzerinde şekillenerek iktidarlaşan uygarlık ataerkil karakterli olup toplum ve kadına karşı şekillenen bir kültürdür. Doğal topluma karşı yürütülen bir mücadele ve saldırının sonucudur. “insan yaşamının biricik nedeni olan özgürlüksel anlamının sürekli soykırıma tabi tutulması” ve “özgür yaşam alanından geriye kalan” olarak tanımladığımız bir uygarlık demektir. Övülecek, ileri görülecek bir gerçekleşme veya toplumun kentleşip medenileşmesi değildir.
Aksine toplumu parçalayan, bölen, özne–nesne haline getiren bir zihniyetin ürünü olan uygarlık hakkında Önderlik “uygarlık sınıf kültürü ve zihniyeti ile ilgilidir. Kentlik, ticaret, ilahiyat, bilimin kurumlaşması, politik ve askeri yapının gelişmesi, ahlak yerine hukukun öne çıkması, erkeğin toplumsal cinsiyetçiliğinin yani uygar toplumun hâkim göstergeleridir. Bir anlamda bu özelliklerin toplamına uygar toplumun kültürü de denilebilir” diye tanımlamaktadır.
Uygarlığın tanımından da anlaşıldığı gibi devletli toplum, kendi doğasına yabancılaşmış toplumdur. Daha başta toplumu ayakta tutan ahlaki ve politik olguları zayıflatmış toplumu sınıflara ayırmış, düşünce tarzını saptırmış, bütünlüklü yapısını bozmuş ve bir “üst” sınıfı yaratmıştır. Kapitalist uygarlığın zirve yaptırdığı toplumsal sorunların temeli de bu devletli uygarlık süreçlerinde atılmıştır.
İnsan eliyle yaratılan toplumsal sorunlar insan eliyle büyütüldü. Devasa uygarlıksal kaos ve krizlere dönüştürüldü. Çatışmalara, savaşlara; açlık, yoksulluk ve ölümlere, soykırımlara, katliamlara dönüştürüldü. Ardından kurtarıcı olarak tekrar kendi icatlarını devreye koymaktan da geri kalmadı. Kapitalist uygarlıkla elbiselerinden sıyrılan leviathan canavarı yeni ideolojisi olan liberalizm esnek olan yapısıyla sistemine çekip eritmediği hiçbir güç ve sistem bırakmadı gibi…
Teoloji ve din, toplumu esas alır. Bilimsel sosyalizm sınıf temellidir. Liberalizm bireyi temel birim olarak ele alır. Temelde iktidar alanıdır. Tarihsel ve bütünlüklü yaklaşım olmadığından demokratik uygarlık ahlakı ve politik toplumu temel birim olarak çıkış yapmak zorundadır. Peki, nadir Demokratik Uygarlık?
Önderlik “toplumun düşünce sistematiği, düşünce birikimi, ahlaki kurallar ve politik organların bütünü… Toplumsal doğanın varoluş halinin ve gelişiminin ahlaki ve politik temelde incelenmesini varsayan sosyal bilim okulunu Demokratik Uygarlık sistemi” olarak tanımlamaktadır.
Demokratik Uygarlığın temel birimi ahlaki ve politik toplumdur. Doğal toplumla bağını koparmayan toplum; devlet, sınıf, kent, iktidar, ulus olmadan da toplum var olabilir. Ama ahlak ve politikadan yoksun bir toplum düşünülemez. Mitolojik anlatımlar olsa da Sodom ve Gomoranın tanrıların gönderdiği elçiler eliyle yakılması o toplumun ahlak ve politik olarak yozlaşmasından kaynaklıdır. Lut kavmi benzer örneklerdendir.
Küreselleşen kapitalist uygarlık üç mahşeri silahıyla doğayı, toplumu, insanlığı büyük uçurumlara getirmiştir. İnsanlık hızla doğasından uzaklaşmakta, doğa-toplum arasında büyük uçurumlar oluşmakta, türler hızla yok olmakta, kutup buzları hızla erimekte, sel ve hortum felaketleri oluşmakta, ozon tabakası delinmekte, kuraklık, çölleşme, yoksulluk, açlık vs.“ Çevrenin yıkımı aslında Tarım- Köy Toplumundan intikam almanın bir biçimidir. Bazen insanlık (susturulmuş insanlık) en dilsiz kesilebilmektedir”.
Rosa Lüxemburg, kapitalist olmayan toplum olmadan kapitalizm sermaye birikimciliği tekelciliği olmaz tanımı ve yöntemini tüm tarihe ve topluma uygulamak önemlidir. Hakikat ve gerçeklik insanlık tarihinin %90’ını barındıran doğal toplumunun tarihleştirilmesinde gizlidir. Demokratik uygarlık toplumu özelliği ve yapısallığıyla sistemleştirirsek(…sermayesiz ve iktidarsız toplum mümkündür ama toplumsuz sermaye ve iktidar mümkün değildir. Sermayesiz ekonomi mümkündür ama ekonomisiz sermaye mümkün değildir. Devletsiz toplum mümkündür ama toplumsuz devlet mümkün değildir. Kapitalistsiz, feodalitesiz, efendisiz toplum mümkündür ama toplumsuz kapitalizm, feodalite ve efendi mümkün değildir. Sınıfsız toplum mümkündür ama toplumsuz sınıf mümkün değildir. Şehirsiz köy tarım mümkündür. Ama köy ve tarımsız şehir mümkün değildir. Hukuksuz toplum mümkündür ama ahlaksız toplum mümkün değildir.)
Toplumu ahlaksız politikasız duruma düşürmek mümkündür. O zaman Sodom ve Gomara kavmi gibi lanetlenmiş toplumun yani Leviathan canavarı (ulus-devlet faşizmi) tarafından yutulmak anlamına gelmektedir. Buda toplumsal ölümdür.
Önderliğin Demokratik Toplum Paradigması:
1.Tarım-köy olmadan toplum sömürgeleştirilmeyeceğine göre resmi uygarlık boyunca hep sömürü ve baskı konusu olmuş bu toplum tarih boyunca gösterdiği direniş ancak ahlaki politik toplum haline dönüşmesiyle kendi amacına ulaşır.
2.Politik kentler haline gelme ve demokratik yönetim.
3.Ekonomi üzeri kurulu sermaye ve iktidar tekelleri ortadan kaldırılmalı (başta işsizlik, açlık, yoksulluk, çevre tahribatı gereksiz sınıflaşma, sosyal hastalıklar ve savaşların temel nedenidir)
4.Sermaye ve iktidar temeli olmadan toplumun doğal hali ahlaki politik toplumdur.
5.Demokratik Siyasetin temel görevi ahlaki politik toplumu özgür temellerde kendi işlevine kavuşturmaktır.
6.Ahlaki ve politik toplumun hiçbir zaman sermaye ve iktidar hedefi olmaz, ancak onlardan bağımsız ya da koşullu barış içinde uzlaşma halinde yaşayabilir.
7.Toplum demokratik uygarlığını hem tarım köy zemininde hem de kentin emekçilerin içinde geliştirmek zorundadır.
8.Demokratik Uygarlık sistematik bir tarihsel toplum ifadesine kavuşturulmak durumundadır.
9.Dünya kapitalist sistemine karşılık (ideolojik, idari, askeri, ekonomik iktidar tekeli) olarak ulus devlet uygarlık sistemine karşılık demokratik uygarlığın kent demokrasisi ve konfederasyonları sistemi kurulmalı. Komünler işçi isyanları reel sosyalizm deneyimleri ulusal kurtuluş süreçleri, demokratik partiler, sivil toplum örgütleri, ekolojik feminist ve gençlik hareketleri vb. sistemi…
Demokratik uygarlığın dayandığı unsurlar ise; klanlar, aile, kabile ve aşiretler, kavim ve ulusal köy ve kent unsurları zihniyet ve ekonomik unsurları, demokratik siyaset ve öz savunma olmaktadır.
Sonuç olarak Demokratik uygarlık sistemini özetlersek genel anlamda bir çağın düşünce sistemi birikimi demokratik uygarlık çağı anlamına gelmektedir.
Kapitalist uygarlık toplumun doğasını oluşturan ahlaki ve politik olmayla en çok çelişen sistemdir. Topluma karşı duyarlı sorumlu insan yerine teslim olmuş toplumdan kopmuş, sürüleştirilmiş güdülenen bir tip yaratır. Bu nedenle kapitalizm toplum değil toplum düşmanıdır. Kapitalizm kendini her şeyin merkezine koyan, olguyu parçalayan, özne nesne haline getiren devletçi zihniyetin ideolojisidir. Kapitalist uygarlık devletin son gelenek temsilcisidir. Demokratik uygarlık kapitalist uygarlığa karşıt bir uygarlık özelliği taşır. Demokratik komünal değerleri temsil eder demokratik geleneğin temsilcisidir.
Kapitalist uygarlık kapitalizm, endüstrializm ve ulus devletleri ayakları üzerinde sistemleşirken demokratik uygarlık ahlaki politik toplum eko endüstrial toplum ve demokratik konfederal toplum ayakları üstünde sisteme kavuşacaktır. Böylelikle hiyerarşik devlet sisteminin yarattığı temel toplumsal sorunlara çözüm gücü olacaktır.
Ahlaki politik toplum boyutuyla yaşamın anlamını, temel kriterlerini oluşturmaktadır. Toplumun doğası olarak belirginlik kazanan ahlaki politik yaşamın öznelleşmesi herkesin kendini katması, üretmesi bir yaşam tarzı haline gelecektir. Ahlaki politik toplumun temel harcı özgürlükle eşdeğer olmasıdır.
Liberalizmin ahlaksız özgürlük anlayışının karşısında özgür ahlak kültürü olarak oturur. En özgür insanı komünal ve toplumsal olan özüne uygun davranıp yaşayan birey olarak özgürlük ile ahlakı oluşturur.
Devlet topluma karşıtlığı nedeniyle topluma hükmeder, emreder, birini büyütür, birini küçültür ve ezer. Politikayı toplum adına değil toplumu ezme aracı yapar. Sürüleştirilen toplum bunu ifade eder. Ahlaki politik toplum, politikayı devlete ait olmaktan çıkarıp toplumun hizmetine sokar. Devletçi sistemde politika yapılamaz.
Devlet idare eder, demokrasiler yönetir. Devletler iktidara dayanır, demokrasiler kollektifliğe dayanır. Devlet atama yapar, demokrasilerde seçimler esastır. Devlette zorunluluk vardır, demokrasilerde gönüllülük esastır…
Sonuç itibariyle demokratik konfederalizm, tüm bu gerçekler ışığında bakıldığında ahlaki politik topluma dayalı olarak gelişen demokratik uygarlığın ihtiyaç duyduğu devletleşmemiş yönetim tarzı olmaktadır. Bu bir tarihten ziyade bir zorunluluk ve demokratik uygarlığın var oluş tarzına, karakterine, en uygun yönetim biçimidir denilebilir.
Resmi uygarlık anlayışının tersine toplumsal doğa, tekçi ve homojen bir yapı değildir, farklılıkların birlikteliğini en mükemmel şekilde kendini yaşamsallaştırabildiği sistemin adı konfederalizmdir. Bu sistem komünaliteye dayandırıldığından özne olmak, inisiyatif kazanmak, birbirini güçlendirmek, kozmos kuantumda da gerçekleşen muhteşem yaratıcılık ve enerji zenginliği budur.
Hamza SASON