Kalbinin dilini katışıksız paylaşan Atakan hevalin iktidara meydan okuyan düş ve düşünce gücüdür bize yol gösteren. Candan gülüşünde kök hücre olmanın asaletini koruyan Zeki hevalin samimi emeğidir bize rehberlik eden…
HABER MERKEZİ – Milenyumun uçsuz bucaksız bilişim teknolojisi içinde gezen insanın parmak uçlarında tükenen bir dünyada yaşıyoruz şimdi… Çekseler parmaklarını, dursalar orada, hiçbir şey değil bir dakika baksalar onların bakışlarına, sarılsalar gülüşlerine dünya daha bir güzel olacak belki… Onların omuz omuza çektikleri fotoğrafta ortak özelliklerine odaklansalar anlamın kendini nasıl bir görkem ile ifşa ettiğine tanık olacaklar ya da… Sadece bütün önyargılardan sıyrılıp bakmak lazım o bakışlara, sarılmak gerek o gülüşe… Sadece bir dakika… Çünkü gözlerinden akan gülüş ile yüreğimize dokunan Dersim’in dervişi Atakan ile kök kültürle yoğrulmanın asaletini taşıyan Şengal’in Pir’i Zeki arkadaşların omuz omuza duran fotoğrafında görünen hakikat uzak değil kimseye…
Gidenlerin ardından yazmanın dayanılmaz ağırlığı ile tuşlara giden parmaklarımın ucunda kanayan tarihin izleri nasıl anlatılır bilmiyorum. Ama günlerdir onların sadeliğinden akan anlama kayıtlı yüreğim…
Kapı kapı Dersim’e umudu bırakan ve şimdi onun ardından sessizce ağlayan Dersim’e Atakan hevali nasıl anlatabilirim? Gözlerinin ışığı ile her çadırın önünde yetişen reyhanları koruyan Şengal’in Pir’i Zeki hevali nasıl? Savaşın acımasızlığına candan gülüşleri, samimi emekleri ile direndiler ve kendilerini anlattılar onlar… En güzel, en sade halleriyle… Gözlerinden yansıyan ışığa bakmak yeter esasında… Sadeliğin manifestosunu yazdılar… Rêber Apo’nun “Sade insan en seçkin insandır” sözünü doğrularcasına… Bu satırlar onları anlatmanın değil onları anlamanın anlamını arıyor…
Bağlanmaktan korka korka birbirinin yüreğine kopmamak üzere düğüm üstüne düğüm atanların bağlılığını anlamaya kayıtlı bu satırlar… Beraber yeryüzünü arşınlayan, gök kubbenin altında yerin yüzüne izlerini bırakanların birbirilerini uğurlayacağını bile bile büyüttükleri bağlılığı anlamaya yeminli… Şengal’de ve Dersim’de saklı olan hakikatin sırrına erdiler onlar… Elbistan ve Beşiri’de korudukları özlerini Dersim ve Şengal’de kaynakla buluşturan iki mütevazi ermiş… Şimdi onların ardından kurulan her cümlede bilgeliğin, samimiyetin, masumiyetin, mütevaziliğin geçmesi tesadüf olmasa gerek…
Şengal’den Serêkaniyê’ye Çilmêran’dan Çilkeçik’a, Efrîn’den Dersim’e Çilxanê’den Çilkanî’ye uzanan ve oradan yüreklere gürül gürül akan bir hakikat… Hakikatin sınavından geçen iki filozof… Heybetlerini gözlere değil yüreklere konan sevgi dolu bakışlarından alan… Devlet zihniyeti ile bütünleşmeyenlerin öyküsünü saklar “çıl” ile başlayan her sözcük… Bu sözcük hakikati arayanların kırk gün kırk gece çektikleri çilelerin kaydıdır esasında. Hakikatin kendini bilmek ya da xwebun yani kendin olmak ile bağlantısını ortaya koyan ve kırk yıldır süren Kürdistan Özgürlük Mücadelesinin anlattığı hakikat gibi.
Özgürlük mücadelesinin öncüleri olan ve kaynakları ile kaynaşmayı başaran Zeki ve Atakan yoldaşların devletleşmeyen iki inancın neferleri olması bir diğer ortak özelliği… Ve bu inancı Kürdistan Özgürlük Mücadelesinde devam ettiren damarları olmaları ayrıca ele alınmayı, üzerine roman yazılmayı gerektiren bir gerçek… Devletleşmeye karşı kültürleri ile direnen ve Demokratik uygarlık sisteminin kaynakları olma niteliği taşıyan Êzidî ve Alevi inancının direnen hakikatini karakterlerinde taşımayı başardılar… Ve bugün bunun temsilini yapan, bütün bu inançların koruduğu hakikati koruyan PKK’nin öncü kadroları olarak tarih sayfasına kaydettiler.
Alevilikte ve Êzidîlik’te yaşam kutsaldır. Mühim olan yaşamı anlamaktır. Yaşamı anlamanın en temel yöntemi ise hesapsız, çıkarsız, kaygısız ve katışıksız bir emek ile katmaktır kendini… Aşk ile… Her tür fedakarlıktan kaçınmadan erdiği hakikati anlatabilme gücünü göstermektir. Salt sözcüklere değil, bakışlarına, gülüşlerine umudu ekmektir. Yaşamı onure etmektir. Bunun için kendini feda etmekten çekinmemektir. Ruhsal ve düşünsel dünyasında sağladığı bütünlük ile yaşam ve ölümün birbirini tamamladığının hakikatine ermektir. Ve böylece yaşamın sonunun olmadığının bilgisine ulaşmaktır. Onun için don değiştirme ya da kıras guhertin olarak anlamını bulan gerçeğin ışığında yaşamın sürdüğüne kanaat getirmektir. Zeki ve Atakan yoldaşlar duruşlarında temsil ettikleri öğretileri ile bu anlamı yeniden canlandırdılar… Ve hayatın devam ettiğini anlattılar… Bir meşe yaprağında, bir reyhanın kokusunda, bir kuşun kanadında veyahut zamana karşı direnen bir saç telinin sağlamlığında…
Yetki ile değil emek ile varolmayı bilen iki yoldaş… Bu nedenle Mam olmayı başardı Zeki heval… Bu nedenle dost olmayı başardı Atakan yoldaş… Adım adım Şengal’de halkının acılarını sağaltmayı başardıkları gibi… Her bir yoldaşının yüreğinde bilgelik ile bütünleştikleri gibi… Toprağının kimliğine yürekleri ile mühür vurdukları gibi…
Kalbinin dilini katışıksız paylaşan Atakan hevalin iktidara meydan okuyan düş ve düşünce gücüdür bize yol gösteren. Candan gülüşünde kök hücre olmanın asaletini koruyan Zeki hevalin samimi emeğidir bize rehberlik eden… İktidarın soğuk duvarlarında, bencilliğin sularına teslim olmayan iki güzel yürekli yoldaştır onları sadece coğrafyasının değil dünyanın en güzel filozofları yapan…
Zilan Su