HABER MERKEZİ
Dêrsim’de Seyit Rızaların, Zarifelerin ve nice kadınların katliamlara karşı efsanevi direnişlerini hala unutmamıştı. Düşmanın soykırımlarından kaçarak kendilerini uçurumlardan Munzur ırmağına atan binlerce Kürt kadınının çığlıkları hala kulaklarındaydı. Bu nedenle özgürlüğe hep sevdalı oldu. Dêrsim dağları gibi hep asiydi…
Şehit düşen yoldaşlarımızı anlatmak bize her zaman çok zor gelmiştir. Şahadet ne kadar kutsal olsa da onlardan ayrılmayı yüreğimiz hiçbir zaman kabul etmez. O nedenle her şahadet bize çok acı ve öfke vermekte. Onlar her zaman yüreğimizde yaşayan, bıraktıkları miraslarıyla yolumuzu aydınlatan can yoldaşlarımız, Kürdistan’a ruh ve güzellik veren canlardır. Kanları ile Kürdistan toprağında açan binlerce renk güzellikteki çiçeklerdir aynı zamanda. Sara yoldaş, Dêrsim’in asi kızı, kızıl saçlı devrimci kadın nasıl anlatılatılabilir ki… Direnişi ve mücadelesi hangi cümlelere sığdırılabilir? O’nu 12 Eylül faşist darbesinde Amed zindanlarında işkenceci cellatlara karşı bir kadın olarak sergilediği çelikten direnişi ve cesareti ile tanıdık. Kürt Özgürlük Hareketi olan PKK’nin kuruluşunda yer alan ilk kadın olarak tanıdık. Kadın özgürlük tarihinin yaratılmasında öncü olan bu militan yoldaşımızı, duruşu, kararlılığı ve katılımı ile kendimize örnek aldık. Bu nedenle Sara yoldaşı görmeyen yoldaşlar olarak onunla karşılaşma, tanıma özlemini hep içimizde taşıdık.
Mücadele tarihlerinde görüldüğü gibi her devrim kendi kahramanlarını kendisi ile birlikte yaratır. Tarihin her döneminde dünyada, Kürdistan’da süreçlere damgasını vuran kahraman devrimci kadınlar sürekli var oldu. Rêber APO da toplumsal özgürlük arayışında kadın özgürlüğünü temel aldı. Partileşme döneminde, PKK’nin kuruluşunda Sakine yoldaşımız da devrimci mücadeleye katılarak, böylece PKK ile yazılmaya başlanan Kürt kadınının özgürlük tarihinde ilklerden biri olarak tarih sahnesine girdi. Bu devrimsel yürüyüşte yer alan binlerce kadın kahramanın öncüsü olma onuru ve devrimci duruşunu kişiliği ile yarattı. Öyle ki onun ardılları olarak mücadeleye katılan birçok kadın yoldaşımız Sakine adını alarak takipçisi olduklarını gösterdi.
Her başlangıç sonu belirler… O eşsiz direnişiyle ilk adımlarını attığı bu yolda, Kürt kadınının örgütlü mücadelesinin mayalanma sürecinde yer alan ilk kadın olma onuruna erişti. Tarihe sahne olacak bir yolda ilk adımları atarak, özgürleşmek isteyen tüm kadınlara yol gösterdi. Zindan direnişinde düşmana karşı gösterdiği cesaretiyle binlerce Kürt kadınında gizli olan cesaretin sel olup dağlara, özgürlük mücadelesine akmasına neden oldu. Kürt toplumunda kadınların evden çıkmalarına bile izin verilmediği, horlandığı bir süreçte, PKK mücadelesinde yer alması ile cinsiyetçi toplumun tüm ezberlerini bozdu. Yaşamı yaratan, yaşamla bütünleşen Ana Tanrıça kadın gücü ile yaşamı koruma, yeniden yaratma kudretinde olduğunu geliştirdiği mücadele ile dost-düşman herkese gösterdi. Çünkü o zulme, soykırımlara, katliamlara karşı direniş kültürünün unutulmadığı bir toprağın kızıydı.
Dêrsim’de Seyit Rızaların, Zarifelerin ve nice kadınların katliamlara karşı efsanevi direnişlerini hala unutmamıştı. Düşmanın soykırımlarından kaçarak kendilerini uçurumlardan Munzur ırmağına atan binlerce Kürt kadınının çığlıkları hala kulaklarındaydı. Bu nedenle özgürlüğe hep sevdalı oldu. Dêrsim dağları gibi hep asiydi… Bu toprakların bir kızı olarak karakterini buradan aldı. Ve mücadele yürüyüşünde bu karakterinden hiç taviz vermedi. Onun ardından gelen binlerce kadın kahraman bu direniş kültürünü tarih yaratan eylemlerinde, mücadele duruşlarında sergiledi. Beseler, Beritanlar, Zilanlar ve niceleri kadın özgürlüğünde kilometrelerce mesafe kat eden, özgürlük yolunu aydınlatan tanrıçalar oldular.
Son birkaç yıldır kendisini tanıma fırsatım oldu. İlk dikkatimi çeken, kendinden emin, asi ve heybetli duruşuydu. Bu ifade fotoğraflarına da yansımıştı. Erkek egemen sistemin yarattığı köle, boynu bükük, ürkek kadınına inat, özgür kadın duruşundaki ısrarı üslup, tarz ve yönteminde hemen görülmekteydi. Onunla diyalog kurulduğunda mütevazi, insanı anlamaya çalışan sabırlı dinleyişi ve empatisi hemen dikkat çekmekteydi. Bu nedenle rahatlık verir, rahat hissettirirdi karşısındakini. Gördüğü yanlışı veya yetersizliği karşısındakine anlatma ve kavratmada emek sahibiydi. Devrimin çelikleştirdiği yüreğinde herkesi kucaklayabilecek bir derya yaratmıştı. Herkesi yoldaşları, yediden yetmişe halkı kucaklayabilecek kadar geniş ve hissedebilecek kadar derindi. Apocu felsefenin bir kadın militanı olarak gittiği her yerde derin bir iz bıraktı.
Mücadelemizin önder kadrolardan olan Mazlumların, Kemallerin, Hayrilerin ve nice kahramanların yoldaşı olduğunu her yaklaşımında hissettiriyordu. Yeni paradigmanın zihniyet ve vicdan devrimini kendi kişiliğinde gerçekleştirdiği için Apocu felsefenin 24 saat devrim için çalışma temposunu onda gördüm. Gittiği her yerde yaşanan sorunlara çözüm olma, çalışma perspektifi ve çözüm önerileri ile insanda bir çalışma şevki uyandırıyordu. Küçük bir adım, bir yaklaşımla büyük bir çalışmanın temelinin nasıl örüleceğini anlatırdı. Alanlarda yeni paradigmanın, inşa görevlerinin yerine getirilmemesine öfkelenirdi. Her alanın çalışma koşullarına göre gerekli tarz ve yöntemi ile çalışma perspektifi sunardı.
Her şeyden önce 3 can Sakine, Fidan ve Leyla yoldaşlar böyle bir şahadeti hiç hak etmedi. Biliyoruz ki düşman yenemediği devrimci yürekleri komplo ile arkadan hançerleyerek sonuç almak ister. Mücadele tarihimizde karanlık güçlerin ilk işlediği komplo da değildir. Irak’ın merkezinde Şilan Qobanî ile yanındaki dört yoldaşımızın katledilişini unutmadık. Özgürleşen kadından korkan erkek sistemin komplolarıdır bunlar. Her özgürleşen kadın, onlar için ölüm demektir. Bu nedenle komplolarla bizleri yürekten vurarak özgürlük mücadelemizi zayıf düşürmek istiyorlar. Her kaybettiğimiz can yoldaşımızın mücadele azmi ve tutkumuzu daha da arttırdığını, bir o kadar da düşmana, düşmanlıklara karşı olan kinimiz ve öfkemizi büyüttüğünü bilmezler…