HABER MERKEZİ –
Dış cephedeki savaşım kadar, iç cephedeki savaşım da zorunluluk içerir
Tarihi sorunlarınızı, özgürlük mücadelesiyle omuz omuza birlikte çözmek, kendi özgücünüzü ortaya çıkartmak, kendi ruhunuzdan tutalım bilinç, örgüt, siyasi güce kadar hepsini açığa çıkartmak çok gereklidir. Partimiz de buna büyük açıklık kazandırmıştır. En başta değer vermeniz gereken şey bu partidir ve bence bunun anlaşılmayan hiçbir yönü de yoktur. Eğer bunlar doğruysa, halen neden buna layık bir pratik gerçekleşmiyor? Bu kadar açıklıktan sonra bunlar üzerinden yanlış hesap yapılır mı? Neden yanlış hesap yapıyorsun? Anlaşılmayan yön neresidir? Benim söylediklerim son derece çarpıcı ve anlaşılır. Eşit, özgür, siyasi güç olmak istemiyor musunuz, militan olmak istemiyor musunuz? Biraz daha özgüce dayalı kişilikler haline gelmek istemiyor musunuz? Gayet açık söyledim, illa bozmak, illa “Biz kendimize güvenemeyiz”, illa “Biz başkalarının himayesine muhtacız” demek kölelik değil mi? Bu kabul görmez. “Zordur” diyorsunuz. Tabii ki özgürlük mücadelesi de zordur.
En az dış cephedeki savaşım kadar, iç cephedeki savaşım da zorunluluk içerir. Bin yıldır döküntü, paspas haline getirilmişsiniz. Kendinizi ne sanıyorsunuz? Toplumun en geri, en zorda bırakılan kesimisiniz. Zorluk buradan ileri geliyor, yoksa zorluğu size ben dayatmıyorum. Ben kolaylık sağlıyorum, önünüzü açıyorum. Benden binlerce yıllık köleliği bir çırpıda yıkmamı isteyemezsiniz. Biraz vicdan sahibi olun! Her şeyi bir çırpıda kazanamazsınız. Bu durumu büyük bir minnettarlıkla karşılamalısınız. Bakın toplumumuza, çok büyük ölçüsüzlükler var. Benden bir gün içinde dört dörtlük özgürlük istiyorlar. Ben kendim bile bunu yaşamıyorum, siz nasıl yaşayacaksınız? Biraz vicdan sahibi, ölçü sahibi olun!
Ehmedê Xanê bile kitabında “Kürt için sağlıklı, başarılı bir yaşam tıkanmıştır” diyor. Biz onu aşmaya çalışıyoruz ve bizzat tarihi olarak da bunu gerçekleştiriyoruz. Kadın da, duygu ve düşüncesini buna göre çalıştırmayacak, eski Kürt’e göre eski aileciliği, eski evciliği oynayacak; bunun da kadını nereye götürdüğü bellidir. Karnınızı bile doyurmazsınız, kimse size bir merhaba bile vermez. Henüz otuzunda bitmiş tükenmiş bir hale getiriliyorsunuz. Cinsel olarak da bir hiçsiniz, ikinci, üçüncü kategoride şeylerle aldatılır gidersiniz. Durum bu. Bu savaş bunun için çok yakıcı ve en zor savaşımlardan birisidir.
Gerçekleri gözlerinizin önüne seriyorum, fakat bundan kaçarak basit şeylerle kendinizi tatmin etmek istiyorsunuz. Olmaz. Yalancı mı olacaksınız? Gerçekleri bir tarafa iterek mi politika yapacaksınız? Bunu Kürtler içinde bize dayattılar. Kürt sorununa yönelik geliştirilen politikalar var, onların da Kürtleri ne hale getirdiği ortada. Bunları bile tekrarlamam gereksiz, çünkü ciltler dolusu değerlendirme sunduk. Varsa gücünüz okuyun, tartışın, büyük gelişme edinin, yaşam sizin olsun, iktidar sizin olsun. Kendiniz her şeye karar verin, bundan daha iyisi var mı. Parti içinde yemeğinizi, güvenliğinizi sağlıyoruz, işinize geliyorsa “Ne mutlu bize” deyin. İşinize gelmiyorsa bize gelmeyin, ailenizin yanında kalın. Biz kesinlikle kimseyi içimizde zorla tutmayız. Bu doğru bir esastır ve siz de sonuna kadar bu esaslar temelinde kalmayı bileceksiniz. Mücadeledir, yenildiyseniz kaçın, ama “Varım” diyorsanız devam edin. Zorlansanız da inatla direnin. Direnme, ortaya çıkan engelleri, her türlü zorlukları aşma gücünde olmak demektir. Bunlar da savaşımın abecesidir.
Bazıları halen bunları anlayabilmiş değildir. Anlamasınlar bakalım, Kürt işi böyledir. Ben herkes için son derece anlaşılır konuşuyorum. Yiğitlik, biraz namusluca kavramak, üzerine düşünmek ve mümkünse bir görevi paylaşmaktan geçer. Gerçekleri şöyle böyle saptırarak, şöyle böyle kendini ucuz dayatarak yiğitlik yapılamaz. Tecrübelerden ders çıkarılır, biz de başka herhangi bir şey anlamına gelmeyiz. Bugün de, yarın da kıymeti harbiyemiz budur. Ne yapalım, gerçeklerimizin savaşçısıyız; mesleğimiz bu. Bizi başka türlü değerlendirmeyin. “Yönetim dar çıktı, yetersiz çıktı” demeyin, ben varım görmüyor musunuz? Ben nasıl eğitiyorum? İnsan bunun karşısında biraz vicdan sahibi olur. İnsan inkarcı olur da sizin kadar inkarcı olmaz. Düşman uçan kuştan nem kapıyor, öğreniyor. Biz karşınızda çatlıyoruz, halen öğrenmiyorlarmış. İnsaf, Kürt işte. Karşınızda bir Türk subayı olsaydı tir tir titrerdiniz veya bir ahbap çavuşunuz yanınızda olsaydı, kahkahadan kendinizden geçerdiniz. Yaşam diye belledikleriniz bunlardan ibaret. “Biz niye böyle oluyoruz” diye kendinize sormalısınız. Her ortaya çıkardığınız duruma bir karşılık verilecektir. Her yetersizliğiniz bizde bir cevabını bulacaktır. Ben kendimi bu işe korkunç vermişim. İsteseniz de beni çatlatabilir misiniz, bu yetersizliklerinizle acaba beni ne hale sokabilirsiniz? Sanıyorum yine de siz benden daha fazla zorlanırsınız. Ben size kendimi bu kadar kaptırıyorsam bunun yoğun bir anlamının olması gerekir. Kimse sizi köle gibi savaştırmak istemiyor. Kimse sizi bilinçsiz götürmek istemiyor. Dört dörtlük militanlar olmanız için her şey ortaya konulmuştur. Bu kadar bilinçlendirme, bu kadar çözümlenme, bu kadar irade keskinliği çok açık bir biçimde ortaya konulmuştur. Tüm bunları anlayamaz ve başka türlü yaparsanız elbette ki zorlanırsınız.
Sorun çıkmaz demiyorum, çıkar. Bu noktada amansız yaklaşımlar da sergileyebilmişiz, çözümler ortaya koymuşuz. Sadece dar bir alan için değil, genel için de artık bir çözüm gücü olmuşuz. Sadece sorunu açığa çıkaran değil, amansız ve yerinde çözümünü de dayatma konumunu işgal etmişiz. Ama bazıları bunu anlamayıp bazı şeyleri sırtımızdan kurtarmak isteyecekse, uyarıyorum yapmasınlar. Kimse kendi kişiliğini dayatarak yaşamaya çalışmasın. Bu, Kürt kavgasında tehlikeli bir tercihtir. Yalvarma, yakarma, rica, minnetle de bu iş halledilmez.
“Ben Avrupa’da kalmak istiyorum, ben şurada burada olmak istiyorum” demek yapay tavırlara girmektir. Hatta bazıları Ankara’daydılar, şunu çok açıkça söyledim; Ankara’da kalınabilirdi de, Avrupa’da da kalınabilirdi, ama mücadele bir bütündür. Fizikteki birleşik kaplar meselesi gibidir; bir taraf bastırılırsa, diğer taraf da o seviyeye doğru gelir. Kürt ulusal hareketi de birleşiktir. En son Talabani bir mektup yazmış; “Bizim karargahı da bombaladılar, düşman amansız üzerimize geliyor” diyor. Gafil olmasaydın, kendini daha iyi savunmaya alabilirdin. Tekrar söylüyorum; Kürt hareketi birleşik kaplar kanunu gibidir, birbirini etkiler. Kendini ayrı kaplar konumunda tutma, belki geçici olarak olabilir, ama er geç aynı düzeye gelir, nitekim geliniyor da. Bunları erkenden anlamak herkesin çıkarınadır.
En yakınımda olanlardan tek istediğim şey ciddi ve anlayışlı olmalarıdır
En uzağımızda olanlar bile, bu hareketin genel yasalarının etkisi altındadır. En iyisi, kanunları, kuralları, yaşamı zorlamadan uyum gücü gösterebilmektir. Ben bunu icat etmiyorum. Ulusal hareketin dinamikleri, kanunları var. Bu kanunlar yüzünden, hiç ayrılmak istemeyenler dahi ayrıldı. On yedi yıldır mülteci olanlar var. Kimse tek başına Avrupa’ya, Ankara’ya gidemez. Birleşik kaplar meselesi, Kürt hareketinin bütünlüğü artık sağlanmıştır. Tek başına kimse TC’yle oturup çözüme gidemez. Çünkü, hareketin kanunu az çok geçerlidir. Bu, parti için daha da böyledir. Bunu niye anlamıyorsunuz diye size soruyorum. Bir gerçeklik var, realite var. Buna bakıp adımınızı atarsanız, bu sizin için daha kazasız belasız olur. Bunlar ulusal hareketin yeni yeni ortaya çıkan durumlarıdır. Ben de bu kanunlara uyuyorum. Kendini bu kadar çatlatan bir kişi bu kanunlara uymazlık edebilir mi? Hem de en derinden, en erkenden kavrayan bir kişi, adımlarını bütünüyle ona göre uyarlayan bir kişi. Harekettir, ona uyacağız; ulusal iradedir, ulusal otoritedir bağlı kalacağız. Bu, benim, babamın malı, mülkü için olmuyor. Ulusal iradenin, bir halkın kaderinin ilk defa tamamen çözümlenmesidir. Buna uyacağız. Ailecilik yapamayız, ahbap çavuşluk yapamayız. Çünkü bunlar, hareketin kanunlarına ters düşer.
Bütün bunları söylerken, tartışmalarınızdan, yaşamlarınızdan çıkardığım sonuç; yüzde beş ya anlamış ya da anlamamış olduğunuzdur. Bu durum bizi düşündürüyor. Anlamayanlar da kesin ya düşman tarafından vurulur ya da bizden kaçarlar. Önümüzde engel olurlar, düşerler, sağ veya sol sapmayı yaşarlar. Bu kadar çocukçasınız. Bazıları “biz artık kemikleşmişiz” diyor, ne kemiği? Senin kemiğini un ederler, hareketin kanunları bu kadar acımasızdır. Bunun karşısında bireysel inadınız nedir ki, düşman karşısında bile dayanamıyor. Ben bile bu kanunların karşısında erim erim eriyorum, sen kim oluyorsun? Kendinizi bu örgütün içinde bebek gibi tutuyorsunuz. Bunun hikayesini defalarca size anlattım, çok kötü durumlara düştüğünüzü gördünüz. Son derece açık konuşuyorum, daha açık nasıl konuşayım? Sadece bu değerlendirmeden bile yeni katılan birisi her şeyi anlar; dostlar da anlar, en eskiler de anlar. Çok somuttur.
Bir konuşmam bile bir yılınıza yeter. O zaman neden onu saptırıyorsunuz? Mücadelenin tüm alanları için bunu söylüyorum. Hem bizi bu kadar doğaüstü, ulaşılmaz, eleştirilemez görürsünüz -sorsan herkes “Senin hakkında en ufak bir eleştiri yok” derler- ama buna rağmen çok tuhaf bir Kürt tarzı Önderlik eleştirisi yaparsınız. Bu tarz bir eleştiri ne anlama gelir? Kendinizin farkında bile değilsiniz. Mümkünse bana yönelin, ben dayanıklıyım. Sizi dünyanın neresinden çekip getirdim. En yakınımda olanlardan tek istediğim şey ciddi ve anlayışlı olmaları, benimle sonuna kadar gerçekçi tartışmalarıdır. Yeter ki hain, münafık olmayın. Kadın, erkek, ne olursanız olun, özlü olun. Beni amansız eleştirin, taleplerinizi amansız sıralayın. Ama ben de size bazı gerçekleri aktaracağım. Daha sonra, sen burada, ben burada birlikte şu veya bu görevleri yapabiliriz diye anlaşacağız.
Onlarca yoldaş var, örgüt var, platform var. En ufak bir zorlama yapmayacağım, zaten yapmıyorum da. Arkadan konuşmaya, kendini gizlemeye, fırsat bulduğunda da kendini başka türlü kusturmaya gerek yok. Yoldaşça en iyisini, en uygarcısını esas alıyoruz. Gözünüzü hemen açın! Son derece özgür bir hareketiz, dünyada açıklık ilkesine en çok yer veren bir hareketiz. Her şeyimiz açıkça cereyan ediyor. Kadın sorununda da son derece açığız. Hatta en güzel açıklığı kadın sorununda uyguladık. Daha ne istiyorsunuz? Bunun hakkını vereceksiniz. Yok, “Biz insandan değiliz, hainiz, ağacın kurduyuz, sadece kemiririz. Objektif ajanız, işimiz gücümüz hır gür çıkarmak, bozgunculuk yapmaktır” derseniz o zaman ben size bu dönemi sona erdirelim derim. Düşman yapacağı kadar bize yapıyor. Kendi elimizle birbirimizi bu kadar bozamayız. Buna hiçbir yürek dayanmaz, hiçbir düşünce kitabında buna yer yoktur. Bu, özgürlük de değildir; ancak bu bir fitne fesatlıktır, bozgunculuk hareketi, büyük münafıklık hareketidir.
Herkesin gerçek yeteneklerine göre bir çabası ve bir karşılığı olmalıdır
İslamiyet, münafıklığı kafirlikten daha suçlu sayar. Bu, siyasi mücadelede de oportünizm diye değerlendirilir. Eğer aşılmazsa en tehlikelisidir. Bizim içimizde münafıklık yapmaya gerek yoktur. Karşımızda bir kafir gibi savaşın, bunun bir anlamı vardır, bir oportünist olmaya gerek yok. Öyle olacağınıza gidin yerinize oturun. Onun da bir anlamı vardır. Doğrusunu tercih edin. Ben de onu tartışıyorum ve bütün yönleriyle, açıklığıyla önünüze koyuyoruz. İstediğiniz gibi sindirin, hazmedin, kendinize yakıştırın ve beraber yürüyelim. Büyük, küçük ne iş elinizden geliyorsa, nerede ve nasılını birlikte kararlaştıralım. Ama mutlaka gönüllü bir kararlaştırma olsun. Ardından disiplini uygulayacağız. Çünkü disipline uymazsak, hiçbir adım atamayız. Gönüllülük esastır, ama sonra disiplin vazgeçilmezdir. Bu, Kürt’ün kendini nizama ve otoriteye kavuşturmasının da en vazgeçilmez gereğidir. Tüm dünya halkları da bunu biraz böyle yapmıştır. Bunu bozamayız. İlk adımları atıyoruz, bireyciliğiniz, ağalığınız, keyfiyetiniz -ki, bunlara çok anlam biçiyorsunuz- için bununla oynayamazsınız. Tarih elden gidecek, zor bela bir yerinden tutmuşuz. Ben dahil, hiçbiriniz bireysel keyfi, hırsı, öfkesi için özellikle disiplin değerleriyle, uyum değerleriyle, yüce savaşım veya siyasi örgüt değerleriyle oynayamazsınız. Birden bire ölçüleri zorlayarak kendimizi egemen veya etkin kılamayız. Doğru işleyiş esasları vardır, bunları öğrenin. Zeminleri var, kullanın ve başka türlü beklentilerinizin de olamayacağını bilin. Bunu mücadeleyi tercih edenler için söylüyorum. O zaman herkesin gerçek yeteneklerine göre bir çabası ve bir karşılığı olmalıdır.
Partiyi anlamaya çalışıyorsunuz, en temel parti dersi budur. Ulusal hareketin içinde hareket etmek istiyorsunuz. Ulusal hareketin en temel işleyiş esasları böyle icra edilir. Aynı zamanda bu fırsatı yakalamak güzel bir şeydir. Bu, Kürt olayında ilk defa bir çözüme doğru gitmektir; iktidarlaşmanın, mekanizmanın gelişimidir. Zor da gelse, kendimizi buna alıştıralım. Varsa bir andınız, kararlılığınız bu temelde gelişim gösterin. Sorunlarınız çıkarsa, birbirinize danışın ve birbirinizle tartışın. Bir yandan kendimizi eğitelim, bir yandan da kesinlikle sorunlarımızı tartışmayla halledelim. “Ben her şeye hazırım” diyorsanız, her sahaya ulaşalım ve bu işi yürütelim. Ulusal hareket herkese savaşabileceği, mücadele edebileceği bir imkan sunuyor. Sınırlı da olsa herkesin yapabileceği işler var. Bunları görelim. Ulusal hareketin genel ifadesi adına söyleyebileceğimiz doğrular bunlardır. Eksik kalan yanları varsa onları tartışalım. Kendimi de bunun dışında tutmuyorum. Zorluklarımız çok fazla olmasına rağmen gelişmeniz için açık bir zemin sunuyoruz. Bunu mutlaka kullanmayı bilmelisiniz. En gerçek ölçülere göre, imkan ve olanaklara göre, yetki, görev, sorumluluk anlayışına göre kendini biçimlendirmek sizin görevinizdir. Tarihin bu döneminde en istenebilecek, istenilip de tutkuyla başarılması gereken görev budur.
Halklar Önderi Abdullah Öcalan’ı 11 Ağustos 1994 tarihli çözümlemesi