HABER MERKEZİ
Boş avare dolaşmak gerillacılık yapmak değildir
Bununla birlikte Devrimci Halk Savaşı’nda izlenebilecek olası taktikler ve tarz konusunda bazı hususlar belirtilebilir. Savaş zemini olarak farklı zeminler belirttik. Yine savaşın görevleri kapsamında çok değişik görevler ortaya koyduk. Tarzımız ve taktiklerimizin de bunlara göre şekillenmesi gerekiyor. Eylem biçimlerimizin, eylem yöntemlerimizin buna göre oluşması lazım. Bu hususlardan uzak, kopuk bir eylem yapamayız. Tarz ve taktiklerimizin bu özelliklere, zemine, görevlere bağlı gelişmesi gerekmektedir.
Bu çerçevede kırsal zeminde, dağlık alanda, kır gerillacılığında savaş tarzımız, ona dayalı taktiklerimizin neler olması hususunda Önderlik, Cudî için bir örnek verdi. Önderliğin bu savaş için öngördüğü bir tarzdır. Biz onu sadece bir alan için değil de, kırda, dağda yürüteceğimiz savaşın bir tarzı olarak öngörebiliriz. Önderlik, geçmişte de böyle bir yaklaşım, tarz geliştirmeye, planlayıp uygulamaya çalıştı. Örneğin, 1997 yılı için öngörülen planlama da biraz böyleydi. Fakat bu pratikleşme gerçekleştirilemeden, düşmanın 14 Mayıs operasyonu oldu ve bu durum biraz boşa çıkartıldı, farklılıklar geliştirildi. O zamanın koşullarına uygun bir tarzdı, ama kısmen uygulandı ve uygulanabildiği kadar da gelişme sağladı. Yeterince uygulanmamasının bir nedeni de, içteki çeteciliğin sabote etmesiydi. Sonuçta da istenen başarı elde edilemedi, kayıplar yaşandı.
Bu bakımdan kırsal alan için araziye dayalı savaş tanımlaması genel savaş tarzımız için en uygun tanımlama olabilir. Araziyi iyi kullanmaya, arazide mevzilenmeye, arazi tutmaya dayalı bir savaş anlamına geliyor. Elbette bunu esas alırken de, gerillacılığı dıştalayan, açık üstlenerek düşman tekniğinin hedefi olma durumuna düşmemek gerekmektedir. Eğer düzenli ordu mevzilenmesi gibi açık bir biçimde arazi tutmayı esas alırsak, bu yanlış olur. Ama öyle değil de, gizli yaparsak, gerillaca yaparsak, hem teknik saldırılar karşısında savunma yapabiliriz, hem de öyle bir mevzi çatışmasına düşmeyiz. Arazi savunmasını gerilla tarzıyla, yarı hareketli pozisyonda yapabiliriz. Gizliliğin yetmediği yerde, gerektiğinde derhal harekete geçerek savunmamızı gerçekleştirebiliriz. Mevcut durumda kırsal alanda en doğru savaş tarzı bu olacaktır. Bunun için de alan alan, mıntıka mıntıka, dağ dağ planlama yapmamız gerekmektedir. Var olan gücümüze, dağın özelliklerine göre gücümüzü çoğaltarak mevzilendirmeliyiz. Böyle bir planlama dahilinde mevzilenerek, boş alanları bu temelde gerilla mevzilenmesiyle doldurarak, daha fazla alan, arazi denetleyebilen, dolayısıyla da üslenmesini oldukça güçlendirmiş bir duruma gelebiliriz. Böylelikle kırı orduyla paylaşan, en az ordu kadar kırsal alanda hakimiyet kuran, etkinlik geliştiren bir düzeye ulaşabilmeliyiz.
Ancak biz bunu yapmıyoruz. Gerilla birçok yerde dolaşıyor, gidip geliyor, yoruluyor, yıpranıyor ve sonuçta çöküyor. Oysa her şeyin bir hesabı, bir hedefi olmalıdır. Ufak şeyler için git gel, yorul, zaman tüket. Bu iyi bir çalışma tarzı değildir. Bu, gerillacılık değildir. Boş, avare dolaşmak gerillacılık yapmak değildir. Gerillacılık görev yapmayı, çalışmayı gerektirmektedir. Öyle oluyor ki, bazen gerillacılık eşittir gezmek olarak algılanıyor, tanımlanıyor ve buna göre de hareket ediliyor. Ne kadar çok gezilirse, o kadar çok gerillacı olunur, iyi olunur sanılıyor. Bu yaklaşımlar doğru değildir.
Doğru tarz topyekun savunma direnişidir
İkincisi, bu temelde hareket edildi mi savaşma imkanı bulamıyor. Boş, avare gezilirse düşmanı bulamaz, taktik yapamaz, düşmanı sıkıştıramaz ve sonuçta eylem gerektiğinde gözü hangi tepeyi görüyorsa oraya vurmak kalır. Sadece o tarzda sıkışıyor ve taktik açıdan sabit hedeflere vurmak kalıyor. Biz savaş halindeyiz, otuz senedir savaşıyoruz, savaşa göre hazırlanıyoruz. Karşımızdaki güç de savaş gücüdür. Türk ordusunu da küçümsememek gerekir. Onlar da savaşa göre hazırlanıyorlar ve hazırlıklıdırlar. Oraya gitmek demek, hazırlıklı düşmanın üzerine atlamak demektir. Hazırlıksız yakalamışsan, yanıltmışsan, ateş gücün fazlaysa, karşı tarafa hata yaptırabilirsen başarı kazanabilirsin. Tam kazanabileceğin gibi çoğunlukla da biraz vurursun, biraz da vurulursun. Fakat böyle hassasiyetler göstermemişsen de, o tarzla başarılı olamazsın. Mutlaka kaybedersin. Çünkü karşı taraf hazırlıklıdır. Sen onun mevzisine gireceksin, sen mevzilenmiş olanı vuracaksın da, o seni vuramaz mı? Kendini kurşungeçirmez, yanmaz, darbe yemez şeylerle mi kapatmışsın? Öyle bir durumumuz yoktur. O halde o tarzın ve öyle bir eylem taktiğinin, planlamasının başarı şansı yoktur. Kendi yerinde duran bir hedefin bize nasıl bir zarar verdiği de tartışma konusudur. Zaten doğruluğu da yoktur.
Onun için belirttiğimiz tarz, eylem taktiklerini, biçimlerini zenginleştirmede de bizi güçlendiriyor, doğru hedef seçmemize de fırsat veriyor. Doğru hedeften kastımız, bize saldıran hedeftir. Doğru tarz ise topyekun savunma direnişidir. Bu, tarzımıza da uygundur, hazırlıklı olmamıza da imkan vermektedir. Savaş, karşı tarafın hazırlıklı olduğu yerde değil de, bizim hazırlıklı olduğumuz yerde yapılıyor. Böyle bir savaşta üstün olacağımız gibi hem doğru ve haklı hem de hazırlıklı konumda oluruz. Başarı şansımız daha güçlü, daha fazla olur. Önderlik, ben olsam Cudi’yi tutarım, mevzilenirim, mevzimi genişletirim, savaş hazırlıklarımı derinleştiririm ve gerekli diğer çalışmalarımı da yaparım. Mevzilenmemi de bir yerle sınırlı tutmam, sürekli ilerletirim. Düşman gelmezse bile ne kadar boş yer varsa hepsini denetim altına alırım dedi. Kırda araziyi denetlemek, şehirlere ve yönetime hükmetmek açısından temel kuvvettir. Kim ne kadar çok arazi denetler, kendisini kırda sağlam üslendirirse, şehir savaşında da o kadar dayanakları güçlü olacaktır. Gerillanın kırda üslenmesi, sağlam mevzilenmesi şehir savaşı yapmasına fırsat, imkan verecektir.
Bunun bilinciyle, her dağın, her coğrafyanın özelliğine uygun olmak üzere, bu tarzı her yerde gerçekleştirebiliriz. Kendimizi buna göre mevzilendirebilir, bütün çalışmalarımızı bu temelde planlayıp yürütebiliriz. Boş kaldıkça, düşman üzerimize gelmedikçe, adım adım üslenmemizi, arazi denetimimizi geliştiririz, genişletiriz. Bu, bizi güçlendiren bir çalışmadır. Ordu üzerimize gelirse de, mevzilerimizin üzerine gelir. Bu durumda da bize saldırana karşı etkili bir savunma direnişi gösterebiliriz. Hem düşmanın saldırı gücüne ve araçlarına, taktiklerine göre hem de hazırlık düzeyimize, silah gücümüze, askeri gücümüzün nicelik durumuna göre en iyi hangi biçimde düşmana darbe vurabileceksek, o şekilde hareket edebiliriz. O da, o zaman belli olur ve tuzak kurabiliriz; sabotaj tuzakları kurabiliriz, pusular atabiliriz, suikastlar yapabiliriz, varsa büyük silahlarımızla vurabiliriz. Arazide kıstırdığımızda baskın yapabiliriz. Bunların hepsini yapabiliriz, ama hangisinin ne düzeyde yapılacağı asıl orada belli olur. Şimdiden bir şey belirtemeyiz. Bunun için hiçbir şey tekrar değildir.
Savaş yaratıcılık işidir. Askeri sanattan boşuna söz edilmiyor. Bu işin de bir sanatı vardır. Bir zanaatçılık durumu değildir. Hiçbir zaman bir yaptığını ikinci sefer yapamazsın. Mutlaka bazı şeyler değişir. Çünkü koşulları değişiyor. Onun için de, bir şeyler söylensin, ezberleyeyim, gittiğim yerde hep onu uygulayayım ve başarı elde edeyim yaklaşımı doğru değildir. Herkes yerinde, zamanında doğru olanı bulmalıdır. Savaşçı, komutan, gerilla bunu anlamalı, kafa yormalı, uygulamalıdır. Gerillanın yaratıcılığı ve inisiyatifi bunun için vardır. Öyle olmayan gerilla da, gerillacılık yapamaz. Dolayısıyla saldıran hedeflere vurmalıyız. Bizimle savaşmak istemeyen, sabit olan, operasyon yapmayan hedefleri vurmama, savaşa pasif yaklaşanları pasifize etme imkanı verir.
Kırsal zemin için bunlar geçerlidir. Bu hususlar gerillanın üslenmesini, hakimiyetini güçlendirir. Kırda yönetim paylaşılmadan, şehirde yönetim olunamaz. Kırda paylaşmak demek de, üslenme alanlarını genişletmek, araziyi denetlemek, karşıt gücün etkinliğini, hareket alanını daraltmak, onu kuşatmak demektir. Bazı yerlerde eğer gücümüz varsa, karakolları kuşatıp orduyu karakoldan çıkamaz hale getirebiliriz. Karakol dışındaki bütün coğrafya bizim etkinliğimizde olabilir. Bu coğrafyaya dayanarak her işi yapabiliriz; eğitim, toplantılar, araç gereç temini ve üretim yapabiliriz. Şehirde yapmak istediğimiz savaşların büyük çoğunluğunu oraya dayandırabiliriz. Şehir gerillasını alıp, eğitip örgütlendirebiliriz. Karargahlar kurarak oradan yönetebiliriz. Sürekli bir irtibat durumumuz olabilir. Kırı bu hale getirerek, şehri etrafından kuşatmış oluruz. Biz etrafında güçlü olursak, içindeki savaşı da daha iyi yapabiliriz. Bunu bilmek ve önemsemek gerekmektedir. Böyle bir tarzı her yerde de uygulayabiliriz.
Şehirde savaşın tarzı daha farklı olmalıdır. Kırdaki gizlilik, hareketlilik, gerillanın mevzilenmesi daha farklıdır. Yeri görünmese de varlığı bilinir. Şehirde ise gizlilik daha fazla olmak zorundadır. Onun için de insan seçimi, eğitimi, silahlandırılması, örgütlenmesi, savaş tarzı şehre göre olmalıdır. Her şeyden önce, eğitimini buna göre vermeli ve kişiyi buna göre seçmeliyiz. Örgütlenmesini yaparken gizliliği ne kadar koruyabileceğini esas almalıyız. Bazen bir kişi, bazen iki kişi, bazen üç dört kişi ya da bir takım olabilir. Öyle sabit, kesin bir model yoktur. Bu, büyük bir yaratıcılık gerektirmektedir. Daha fazla hassas olunmalıdır. Çünkü orada bir toplum var ve topluma zarar vermememiz gerekmektedir. Bir de düşman yoğunluğu orada daha fazla ve çarpışacağız. Bu anlamda düşmana darbe vurmak, kendimizi korumak gerekmektedir. Vur kaç taktiğini en iyi orada uygulamalıyız. Bazı yerlerde onu uygulayacağız, bazı yerlerde de öyle bir savaş yürüteceğiz ki, şehri de buna dayalı olarak bölüşeceğiz. Gerekirse bazı sokakları biz kontrol edeceğiz ve oralara polis ve düşman giremeyecek. Bazı yerlerde biz çok gizli, sinsi gireceğiz, zor gireceğiz, düşmanın egemenliği olacak. Yarı yarıya bölüşülen yerler olacak. Şehirleri sokak sokak, mahalle mahalle paylaşacağız. Yönetim paylaşımı da budur. Savaşın da bunu sağlayacak tarzda yürütülmesi gerekmektedir.
Şehirlerde böyle bir savaşı, gerillayı örgütleyip yürütebilmek için dağ olmazsa olmazımızdır. Bu koşullarda dağa dayanmak zorundayız. Bu bakımdan dağda üslenmeyi etkili geliştirmemiz, dağ gerillacılığını güçlendirmemiz önemlidir. Buna, sadece kırdaki çalışmaları yapmak için değil, şehir savaşını örgütleyip yürütmek için de ihtiyacımız vardır. Bu, şehirleri yalnızca şehirden örgütleyen, şehir gerillacılığını kırdan kopararak örgütleyen bir tarzla olmamalıdır. Çünkü kendini eğitemez, askeri eğitimini yapamaz ve kendisini koruyamaz. Onun için kırda yapılacak olan onu eğitmek, örgütlemek ve desteklemektir.
Yine her şehre, kasabaya, hatta her mahalleye, semte, sokağa göre savaş planları yapabilmeliyiz. Kırdan, şehirde yapılacak savaşı örgütleyecek görevlendirmemiz olmalıdır. Şehrin eğitim, örgütleme ve yönetim çalışmalarını kırsal alandan planlamalıyız. Bunun için de görevlendirme yapmalıyız. Nasıl ki dağda komutanlarımız, birliklerimiz, karargahlarımız varsa, şehir içinde komutanlarımız, karargahlarımız, savaşçı eğitme ve örgütleme çalışmalarımız olmalıdır. Böyle yapmazsak şehir içinde tutunamayız. Dağdaki gibi elimize cihazı alıp talimat veremeyiz. Emir verilecek, ama ona göre bir irtibat ve iletişim sistemi, kurye sistemi veya haberleşme sistemi geliştirilmelidir. Bu konularda çok yaratıcı olmamız gerekmektir. Bir kişi biraz eğitilince, eline silahı verip savaş hedefleri şunlardır diyerek, kendi başına bırakılamaz. Böyle bir durum bir cinayettir. Böyle denetimsiz, kontrolsüz üç beş kişi görevlendirsek, orada kıyamet kopar. Kontrolümüzün, denetimimizin olması için iletişimi sürdürecek, yönlendirecek bir karargah komutası olmalıdır. Onların da inisiyatifi olacak, ama aynı zamanda kırdan şehir gerillasının yönetilmesi, eylemlerin belirlenmesi, bilgi toplanması, istihbaratın örgütlenmesi gerekmektedir. Kırdaki karargahın yapacağı işler bunlar olmalıdır. Şehirde de yönetim olmalıdır. Bu yönetim bir kişiyse bile inisiyatifli olmalıdır. Üç kişiyse bir komutan, bir takımsa komutanı ve yardımcıları olmalıdır.
Devam Edecek…