HABER MERKEZİ – “SİZİN GÖREVİNİZ ÇÖZMEK, BENİM GÖREVİM İSE DİRENMEKTİR”
Faşist TC güruhu aralıksız bir şekilde siyasi-askeri soykırım operasyonları yürütmeye devam etmektedir. Özellikle gençliğe dönük baskılar yoğun bir şekilde artmaktadır. Kendine Kürt’üm diyen her genç, her birey gözaltına alınmakta ve işkencelerden geçirilerek düşürülmeye çalışılmaktadır. Bu yazıdaki amacımız düşmanın baskılarına karşı örgütlenmek ve gözaltı sürecinde öz savunmamızı nasıl geliştireceğimiz hususunda olacaktır. Son süreçte gelişen olaylara ve gözaltı tutumlarına baktığımızda bu konuda ciddi yetersizliklerin olduğu anlaşılmaktadır. Bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde gözaltına alınan birey düşmana bilgi vermekte ve bu bilgiler halkımıza, mücadelemize zarar vermektedir. Bu konuda bilinçlenmeye ihtiyaç olduğu görülmektedir. Öncelikle düşman politikalarına karşı bilinçlenmenin kendisi bir öz savunma olmaktadır. Bunu Kürdistan gerçekliğine vurduğumuzda bu daha yakıcı olmaktadır. Kürdistan gençliği açısından öz savunma emek-sudan daha hayati olmaktadır. Çünkü öz savunması olmayan varlık yok edilmeye mahkûmdur. Yok olmamak için öz savunmamızı geliştirmeliyiz. Sadece kaba anlamda bir öz savunmadan bahsetmiyoruz; askeri, siyasi, kültürel, sosyal, ekonomik özcesi her anlamda öz savunmayı geliştirmek varlığını korumak demektir.
Faşist, sömürgeci, soykırımcı TC devletinin Kürt Özgürlük Mücadelesi ve Kürt halkına karşı yürüttüğü saldırılardan biri de siyasi soykırım operasyonları olmaktadır. Neredeyse her gün Kürdistan’ın birçok şehrinde onlarca devrimci, demokrat, yurtsever, sempatizan gözaltına alınmakta, düşmana esir düşmektedir. Tüm bu süreçler içerisinde bilinçsizlikten ve düşmana karşı nasıl bir tavır alması gerektiğini kavramamaktan kaynaklı gözaltına alınanların tutumları başta kendilerine, halkına, mücadeleye zarar verme tehlikesi yaratmaktadır. Bu sebeple düşman karşısında nasıl bir tutum geliştirmek gerektiğinin önceden bilinmesinde yarar vardır. Sömürgeci, faşist çetelerin emellerine alet olmamak için düşmanın yürütmüş olduğu politikaları bilmek, onlara karşı mücadele yürütmek bir yurtseverlik ve devrimcilik görevi olmaktadır.
Yukarıda da belirttik, öz savunmanın birinci koşulu bilinçlenmektir. Her şeyden önce nasıl bir düşman ile karşı karşıya olduğumuzu bilmeliyiz. Bu düşman kimdir? Nedir? Tarihsel karakteri nasıldır, özellikleri nelerdir, gücü ne kadardır, kendi egemenliğini korumak için başvurduğu yöntemler nelerdir? Bunları öğrenmek ve bilince çıkarmak gerekir. Yani tarih bilincimizi geliştirmek gerekiyor. Tabi önce kendini, kendi tarihini iyi bileceksin, bununla beraber düşmanın tarihini iyi bileceksin. Gençlik kesimleri açısından tarih bilinci daha elzem olmaktadır. Tarihi bilinç düzeyini açığa çıkarmak demek düşmanın özelliklerini en iyi şekilde bilince çıkarmak demektir. Bu da düşmanını iyi çözmek anlamına gelir, düşmana karşı tutumunu netleştirmek mücadeleyi büyütür. Bu anlamıyla öncelikle düşmanın nasıl politikalar yürüttüğünü araştırmak ve öğrenmek gerekir.
Savaşımız, başta TC olmak üzere onun tüm dayanaklarına karşıdır. Yani düşman TC’dir. TC’nin tarihsel karakteri istisnasız her zaman soykırımcı, faşist, sömürgeci, ırkçı ve şoven olmuştur. Halklara karşı her zaman ikiyüzlü davranmış, yerine göre satın alma, yerine göre en acımasız katliam ve soykırımlara başvurmaktan kaçınmamıştır. Halkımıza karşı tarihteki ve günümüzdeki katliamcı, soykırımcı karakteri gizlenemeyecek kadar açıktır. TC faşizmi, gücünü öncelikle tarihsel olarak oluşturduğu askeri zorda bulur. Bu onun en belirgin özelliğidir. Yaşamını bunun üzerinden şekillendirmiştir. Nitekim varlığını, bugün yürüttüğümüz savaşa karşı geliştirdiği ve uyguladığı yöntemlerde daha iyi açığa vurmaktadır. Ayrıca bugün NATO, geçmişte de çeşitli fetihçi imparatorluklara yaptığı hizmetleri de bu karakterine dayanır. Ordusu, polis teşkilatı, ajan örgütlenmesi yalnız içe değil, kapitalist hegemon güçlerin Ortadoğu’daki jandarmalığı için dışa da dönüktür. TC faşizmi, Kürdistan’daki varlığını devam ettirmek için belki de tarihte hiçbir sömürgeci gücün başvurmadığı kadar yoğun bir şiddete, vahşete, işkenceye, işgale, taciz-tecavüze başvurmaktadır. Tarihsel karakterinin özelliklerini bugün bile hiç gizlemeksizin başta mücadelemiz olmak üzere muhalif her kesime karşı kullanmaktadır. Helikopterden atılan yurtseverlerimizden tutalım, gerilla cenazelerine uyguladığı işkenceye kadar, yine siyasi operasyonlarla yaptığı işkenceler, katlettiği Kürt gençlerinden tecavüz ettiği Kürt çocuklarına, gerillaya karşı kullandığı kimyasal silahlarla tam bir barbarlık tarihi yazan TC faşizmi, vahşet karakterini somut bir şekilde ortaya koymaktadır. Kürdistanlı her devrimci, yurtsever, soykırımcı TC’nin bu özelliklerini en iyi şekilde bilince çıkarmalı, ona hazır olmalı, karşı karşıya geldiğinde şaşırmamalı, yılgınlığa kapılmamalı, şoka uğramamalıdır. Tersine, bu uygulamalarına karşı her koşulda kin duymalı, inancını bilemeli, bilincini yenileme, öfkesini büyüterek düşmana hiçbir bilgi kırıntısını vermemelidir. Düşmanın Kürt halkına, demokrata, sol-sosyaliste, mücadele eden her kesime karşı her zaman düşman olduğunu ve her zaman düşmanca davranacağını, yüzüne hangi maskeyi takarsa taksın onun altındaki düşman karakterinin asla değişmeyeceği unutulmamalıdır. Özelde de düşman açısından Kürt söz konusu olduğunda, hiçbir yasa, kural, hukuk, insani değer, ahlak, din vb.lerinin geçerli olmadığı iyi bilinmelidir. Bunu beklemek saflıktır. Nasıl ki düşman dağda, savaşan gerillalarımıza karşı termobarik kimyasal silahlar kullanmaktan geri durmuyorsa; siyasi operasyonlarla da halkımıza karşı işkence, katliam, soykırım uygulamaktan geri durmayacaktır. Çünkü işgalci, sömürgeci, soykırımcı TC faşizmi kendi varlığını Kürt’ün yok edilmesi üzerinden yaratmaktadır. Sen de bir sempatizan, bir yurtsever, bir devrimciysen bu vahşet uygulamalarını sana karşı da kullanacağını bilmelisin. Asla ‘ben bir şey yapmadım ki, bana neden işkence yapsın, beni neden katletsin, beni neden tutuklasın’ deme. Biz öyle bir ülkede öyle bir düşmanla karşı karşıyayız ki her şeyimiz acımasız bir terörle elimizden alınmış ve her şeyimizle yok edilmek isteniyoruz. Şerzan Kurt’a, Ceylan Önkol’a, Berkin Elvan’a, Kemal Kurkut’a yapılanları asla unutma! Bu anlamıyla senin öz savunmaya her şeyden daha fazla ihtiyacın vardır.
Önder APO, TC’nin devrimci harekete karşı, imhacı karakterini şöyle ifade ediyor: “Zaten Türk egemenlik sisteminin en büyük bir özelliği de halk adına yola çıkanları ezmek, geri kalanları teslim almak ve ondan sonra bunları halk hareketinin içine sızdırılmış ajanlar olarak kullanmaktır. Bu çok önemlidir. Önce ez, imha et, geri kalanları teslim al; sonra onları halkın içine bir ajan olarak sızdır…” Bu belirlemede de görüldüğü gibi, faşist TC’nin kendisine muhalif olan güçlere karşı politikası teslim alıp ajanlaştırma ve fiziki imhadır. Bu politikasını iç içe ve uygun zeminlerde kullanmaktan geri kalmamaktadır.
Düşmanın gerek geçmişteki, gerek bugünkü uygulama ve politikalarını öğrenmen kadar, geleceğe ilişkin planlarını da anlaman gerekir. Sana karşı hangi vaatlerde bulunursa bulunsun, ne kadar insani kılıklarla kendi özünü saklarsa saklasın, bunlara sakın kanma. Tersine, bu vaatler altında sana ve halkına karşı daha vahşi uygulamaların yapılmak istendiğini düşün. Düşmanın her uzlaşma tavrı altında kendi yenilgini, her insani görünüşü altında onun vahşetini ara. Ve bunu sana karşı uygulayacağından asla kuşku duyma. Eğer bir devrimci düşmanını iyi tanıyamazsa, onun karakterini, özünü, güncel ve uzun vadeli politikalarını en başta kendisi bilince çıkarmazsa, imha olması, savaş dışı kalması, esir düşmesi kaçınılmazdır. Düşmanın bu vahşetine karşı attığın her molotofta, söylediğin her sözde ve her sloganda, attığın her adımda, gördüğün her işkencede, yüreğinin her atışında düşmana karşı kin ve nefretle donan. Düşmanla asla uzlaşma! Uzlaşma yollarını arama. Bunun zerresini bile kafandan geçirme. Unutmayın ki düşmanın amacı, teslim almak ve yok etmektir. Bu düşüncenin kendisi en büyük öz savunmadır. Bu bilinçle hareket eden her devrimci düşmanın her türlü politikasına karşı tedbirleri almış demektir.
Devam edecek…