HABER MERKEZİ- Hüseyin Gedik’in Sanallaşma ve Dijital Medya Kitabından
Dijital Dünya’nın Ekolojiye Etkileri Dördüncü Kısım
“Bilgisayar icadının, bir araç olarak insan ile doğa arasına çekilmiş sınır anlamına geldiği bir gerçektir. Çevreye olan ilgiyi zayıflattığı gibi, her şeyi sanallaştırma işlevi nedeniyle, insanın doğaya karşı olan duyarlılığını ortadan kaldırmaktadır. Bireyi yaşamda tekleştirdiği ve yalnızlaştırdığı oranda, çevre için de olumsuz etkiye dönüşüyor. Ekran başında vakit geçirme ne kadar uzarsa, birey doğadan o kadar uzaklaşmaktadır. İlişkilerin sanal ortama taşınmasıyla, adına ‘sosyal’ çevre denilse de aslında sosyal çevreden de uzaklaşan birey haline gelmektedir. Yani bireyin sosyal çevresi ve doğadan uzaklaşması internetin kullanma süresiyle paraleldir. Hatta, İnsan-teknik ilişkisi nerdeyse insan-doğa ilişkisinin önüne geçmiştir.
Dijital teknolojilerin doğaya başka bir zararı da çöp haline gelmesidir. Özellikle çok yaygın kullanılan dijital telefonların ve tabletlerin ömürleri azdır. Eskimesi, bataryalarının bitmesi ve kullanılmaz duruma gelmeleriyle çöpe atılmaktadır. Ömürleri sınırlı olan bu araçlardan meydana gelen dijital çöplük, aynı zamanda geri dönüşümü de zordur. Cihazların plastik kısımlarının geri dönüşümü mümkün, fakat, doğaya zarar veren cıva gibi elementlerin geri dönüşümü mümkün olmamaktadır. Geri dönüşümü olmayan dijital atıkların imha edilmesi ise, başlı başına ekolojik bir sorundur.
Yoksul halkların yaşadığı coğrafyalarda oluşan dijital çöp dağları birçok hastalığa yol açmaktadır. Dijital çöplerin neredeyse %90 oranında geri dönüşümü mümkün olmadığı düşünüldüğünde, insan sağlığı açısından oluşturduğu riskleri tahmin etmek zor olmasa gerek. Dijital çöplerin ayrıştırılmasında ve imha edilmesinde insan sağlığını olumsuz etkilenmek kadar, dönüştürülemeyen metallerin toprağa karışmasıyla da ekolojiye zarar verilmektedir. Bu anlamda, en basitinden her telefon kullanıcısı aynı zamanda toprağı kirleten, ekolojiye zarar veren birey durumundadır.
Doğa dediğimiz kavram, canlı cansız bütün varlıklarla kendi kendisini yenilemekte ve türler arası dengeyi koruyarak evrimsel gelişimini sürdürmektedir. Bu evrimsel gelişme, doğal döngü ve denge olayı insan eliyle bozulmaktadır. Aşırı nüfus artışı, kentleşme, endüstrileşme, ekolojinin en temel sorunlarındandır. Dijital teknolojilerin doğaya verdiği zararlar da bunlardan aşağı değildir. Kendi kendisini yenileyen doğa, içinde dönüşümü mümkün olmayan dijital çöplükler oluşmuştur. Dijital teknolojik araçların varlığı insan yaşamını kolaylaştırdığı ölçüde, verdiği zararlar önemsenmesi de zayıflamaktadır. Dijital araçların hem üretiminde hem de imha edilmesinde çevre sorunlarına neden olmaktadır. Bu nedenle, dijital teknolojilerin ekolojiyle bağı sorgulanması ve üzerinde durulması gereken bir konudur.
Yaşamın bütün ünitelerinde dijital teknolojiye geçiş yapılması haliyle ekolojik riskleri de artırmaktadır. Gündelik yaşamda sıkça kullanılan tekniklerin çokluğu ve çeşitliliği bir ihtiyaçtan ziyade tüketim alışkanlıklarımızın bir sonucudur. İnsanlarda gelişen tüketim alışkanlığı, kapitalist modernitenin değirmenine su taşımaktadır. Tüketim ve gösteriş toplumu olmaktan çıkılmadığı müddetçe, çevre kirliliği başta olmak üzere doğayı yaşanmaz hale getiren birçok sorunla günlük olarak boğuşmak zorunda kalınacaktır.
Toplumsal sorunların ekolojik bazlı çözümleri, ancak ve ancak demokratik modernite sisteminde mümkündür. Ekolojiyle uyumlu sistemin inşası, işin başlangıcı sayılmalıdır. Sadece doğa korumayla ekolojiye sahip çıkılmayacağı bilinmektedir. Sistemsel ve toplumsal çözümler içinde ele alınması gereken kapsamlı bir sorundur. Her şeyden önce eğitim ve örgütlenme sorunudur. İdeolojik yaklaşımla, sınıfsal mücadelenin temeline oturtmak gerekir. Kalıcı çözümler ancak böyle mümkündür. Ne kadar demokrasiye ihtiyaç varsa o kadar da ekolojiye ihtiyaç vardır. Birbirinden ayrı düşünülmesi, eksik bir bakış açısıdır.
Bilindiği gibi ekoloji, bir bilim disiplini olarak gelişmiştir. Fakat günlük algılamada insan-çevre ilişkisi olarak genişletilmiştir. İnsan-doğa ilişkisi aynı zamanda onun ekolojik çevresidir. Yani insanın toprakla olan bağıdır. İnsanın sosyal çevresi ile olan ilişkileri, onun toplumsallık derecesini ortaya koyar. Çevre, salt mekanik ve maddi değildir. Birbirine ihtiyaç duyan ilişkilerdir. Bu ilişkilerin zayıflaması veya bozulması hem toplum ve hem de ekoloji açısından ciddi bir sorundur.”
Dijital Dünya’nın Ekolojiye Etkileri – III – Nûçe Ciwan (nuceciwan133.xyz)