HABER MERKEZİ- Hüseyin Gedik’in Sanallaşma ve Dijital Medya Kitabından
Dijital Dünya’nın Ekolojiye Etkileri Son Kısım
Artan Teknik’i gelişmeler günümüzde dijitalleşerek yoluna devam etmektedir. İnsanın teknik ile ilişkisi onun gelişkinlik derecesini belirlemez. Ekolojik temellere dayalı toplum hali, türü ne olursa olsun doğayla dost araçlarla yaşamını idame ettirmesi, varlık olarak kendini sürdürmesi açısından gereklidir. Eğer bu teknolojik yenilikler topluma, bireye yararlı ise, makine bir araç olarak benimsenir ve kabul görür. Aksi takdirde yıkıma, kırıma, talana, sömürüye ve katliama yol açar.
Dijital teknolojilerin yaşamı sanallaştırması da benzer sonuçlara yol açmaktadır. İnsanın sosyal ilişkilerini sayısal olarak azaltmakta, sosyal faaliyetleri ortadan kaldırmakta, dijital köleleşme artmaktadır. Duygu yanılsamaları yaratılmaktadır. Ruhsal bozulmalar sosyo-psikolojik sorunlara neden olmaktadır. Dijital cihazlarda oynanan oyunlarda kazanıldığında alınan haz, kaybedildiğinde yaşanan üzüntü sanal yanılsamanın bir ürünüdür. İnternetteki oyunların, bilgilerin ve her türden içeriğin kimler tarafından ve neden yazıldığı sorgulanmalıdır. İnsanın kendi olmaktan çıkması toplumsal olduğu kadar, aynı zamanda ekolojik bir sorundur.
Bir örnek üzerinden açıklamak konuyu anlaşılır kılacaktır: Sanal ortamdaki bir savaş oyununda ölmek veya öldürmek, acı hissettirmez, kanı akmaz, haykırışlar duyulmaz vb. Bu, oyun oynayan kişinin duygularının, duyarlılığının giderek körelmesine neden olur. Sanal ortamdaki bu körelme gerçek hayata da yansıma bulur. Hayvanlardan başlayarak ötekileştirme, öldürme, doğayı katletmenin sonuçları canlı olarak algılanamaz, adeta oyundaki gibi algılanır. Çevresindeki canlılığı görmemesi, duyumsayamaması, duygu ve düşünce körleşmesinin bir sonucudur.
Dijital makinaların iş yapma kapasitesi arttıkça, doğanın tahribi de artmaktadır. Ekolojik sorunlarının hızlanarak boyutlandığını söylemek mümkündür. Doğayla uyumlu olmayan bütün araçları, ne kadar gerekli olursa olsun, ekolojinin düşmanı olarak görmek gerekir. Kaldı ki sanal iletişim araçları da kendi başına büyük bir ekolojik sorun haline gelmiştir. Dünya nüfusun yarısından fazlasının internette dolaşıma girdiğini düşünürsek, dijital iletişim araçlarının ne kadar yaygın kullanıldığı kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Bunca iletişim aracının çöp olması halinde meydana gelecek dijital çöplüğü tasavvur etmek zor olmasa gerek. Dolaysıyla çevreye verdiği ve bundan sonra da verebileceği tahribatları ön görmek mümkündür. Dijital çöpü yaratan insanın çevreye olan duyarlılığı da sorgulanması gerekmektedir.
Ekonomi başta olmak üzere sosyal bilimler kapsamına giren bütün konularda ekolojik dengenin gözetilmesi gerekir. Bilindiği gibi ekonomi, ekolojinin, yani insanın içinde yaşadığı doğa ile ilişkilenmesinde olmazsa olmazlardandır. GDO’lu yiyecekler, hormonlu sebze-meyveler, yirmi dört saat-on iki ay yenilebilen gıdalar, toplumsal sağlığı dengesizleştirmiştir. Monstant uluslararası tohum şirketi, ilaçlama yöntemi ile bir yıl kullanılabilen tohum tekelini elinde bulundurmaktadır. İnsan ekosistemini bozan endüstrileştirilmiş ticari tekelcilik, toplumun da ekosistemini bozarak sistemsiz hale getirmiştir. Dijital teknolojiyi kâr amaçlı yaygın kullanıma sokan kapitalizm, yaşanılan ekonomik, ekolojik krizlerin ve çevre felaketlerinin asıl nedenidir.
Aşırı kâr güden tekeller, karteller ve diğer emperyalist kuruluşlar, ekolojik yaşama telafisi mümkün olmayan zararlar vermektedirler. Ekonomik, askeri, sosyal, siyasal, ideolojik, teorik, felsefi, dinsel, kültürel, sanatsal ve daha aklımıza gelecek birçok çalışma alanı, ekoloji bilimi kapsamında değerlendirmek gerekir. Bütün bu alanlarda dijital teknolojilerin belirleyici etkisi vardır. Bu nedenle ekolojik dengeye uyumlu hale getirilmesi gereken birçok konu başlığı vardır.
Dijital teknolojileri çevre felaketine ve ekolojik zararlara yol açmayacak şekilde kullanmak büyük önem taşımaktadır. Ekolojiye uyumlu hale getirmek, bilinçli kullanma aklını oluşturmak, insanlığın geleceğini ilgilendiren, günümüzün en temel sorunlarından biri haline gelmiştir. Çözüme odaklanan düşüncelerin oluşturulmasına ihtiyaç vardır. Ekolojiye uyumlu ekonomiyi, sanayiyi, kısaca eko endüstriyel bir sistem geliştirmeye ihtiyaç vardır. Çevre dostu tekniğe ve kullanım değeri olan üretime ağırlık verilmesi gerekmektedir. Kısacası her alanda ekolojik çözümlerin bulunması ertelenemez bir görev olarak kendisini dayatmaktadır.
Kapitalist moderniteye karşı bütünlüklü bir mücadele stratejisi yürütülmeden, salt ekolojik mücadele ile ekolojik sorunları çözmek oldukça zordur. Köklü ve kalıcı çözümler için, sistemsel bir değişiklik gerekiyor. Toplumsal sorunların ekolojik bazlı çözümleri, ancak ve ancak demokratik modernite sisteminde mümkündür. Ekolojik toplumsal sistem demokratik modernitedir. Demokratik toplumu inşa paradigmasının sac ayaklarından biri de hiç kuşkusuz ekolojidir. Ekolojik sorunlar başta olmak üzere toplumun bütün sorunlarını çözmek için, Demokratik Modernite paradigmasının inşasını gerçekleştirmekle işe başlamak gerekir.
Günümüzde, kapitalist moderniteye karşı en radikal mücadele ekoloji alanında verilmektedir. Ekolojik sorunlar küresel çapta olup, bütün sınıf ve tabakaları ilgilendiren hayati bir sorun olması nedeniyle mücadele sahasında daha aktif görünür haldedir. Egemen sistemin birçok uygulaması ekolojinin duvarlarına çarparak işlemez hale gelmesi kaçınılmazdır. Sistem karşıtı anarşist, feminist, kültürel hareketlerin yanında ve birlikte en etkili olanlardan biri de hiç kuşkusuz ekolojik hareketlerdir.
Çevre ile uyumlu, doğa ve insan dostu olan teknolojilerin kullanılması ekolojik krizlerin ve çevresel sorunların çözümü zorunludur. Fakat bu belirleme tek başına yeterli değildir. Kuşkusuz soruna böyle yaklaşmak her şeyden önce demokratik sisteme ihtiyaç duymaktadır. Kapitalist modernitenin ekonomi anlayışı ekolojiye zarar veren bir sistemdir. Ekolojik sorunların çözümünü de her şeyden önce sistemsel değişimde aramak gerekmektedir. Var olan Kapitalist sistem değiştirilmeden ekolojik sorunları çözmek mümkün değildir. Kapitalist sistemin kendisi de çözüm üretmekten uzaktır. İklim krizlerine yol açmalarına rağmen, çözüm üretmekten kaçınılmaktadır. Çünkü kapitalist ekonomi mantığı, doğa talanına ve aşırı kâra dayanmaktadır.
Ekolojik düşünce biçimini, yeni bir zihniyet yapılanması olarak demokratik toplumun inşasına yedirilmelidir. Toplumsal inşalar için gerekli boyutlara ekolojik düşünceyi mutlaka yerleştirmek gerekir. Toplumdan soyut ekolojik faaliyet düşünülmeyeceğine göre, eğitimden-sağlığa, ekonomiden-siyasete, dil-kültür-sanattan savunmaya varıncaya kadar, ailede, komünlerde, meclislerde ve yaşamın her alanında ekolojiye yer vermek gerekir. Demokrasi ile ekolojinin ayrılmaz bir bütün olarak, birlikte anılması gerekmektedir. Bunun zemini ise toplumların demokratik inşalarından geçmektedir. Demokratik toplum, demokratik ulus ve demokratik modernite, ekolojik sorunların çözümü için olmazsa olmaz yapılarıdır. Çevre felaketlerine, doğal afetlere ve ekolojik krizlere kalıcı çözümler için kapsamlı bir paradigmaya gereksinim vardır. Demokratik, ekolojik ve kadın özgürlüğüne dayanan düşünce sistemi, demokratik yapıların inşasında öncülük eden paradigma olarak işlev görecektir. Salt başına ekolojik mücadeleler değerli olsa da düşünce sistemiyle, toplumla bağı iyi örülmeden başarı şansı yoktur.
Ekolojik mücadelenin kendisi sınıfsal karakterlidir, anti kapitalisttir ve demokratik muhtevaya sahiptir. Ekolojiyi dikkate almayan hiçbir ekonomik yatırım kabul edilmemelidir. Nükleer santraller, hidroelektrik santralleri (HES), ekolojik düşünceyle çelişen bütün işletmelerin ret edilmesi gerekir. Akarsularınönüne çekilen bentler, kimyasal ilaçlamalar, zehirli gazlar, toprağı, havayı kirleten işletmelerin tümü ekolojik mücadele kapsamına girmektedir. Bunlara paralel olarak dijital teknik ve teknolojilerin zararlarını da dikkate alarak insan ve doğa dostu tekniğin geliştirilmesine önem verilmesi şarttır. Bu konularda halkın bilinçlendirilmesi ve ciddi bir toplumsal muhalefetin oluşturulması gerekir.
Dijital teknolojiler ve sanallaşmanın ekolojiye verdiği zararlara karşı daha aktif, sonuç alıcı radikal mücadelelerin yürütülmesi gerekir. Ekolojik mücadeleler en az siyasi devrimler kadar önemli ve süreklilik isteyen bir mücadele olarak ele alınmalıdır. Devrimci mücadelenin eksenine ekolojik yaşam ilkesi oturtulmadan başarı elde edilemez. Duyguda, düşüncede, yaşamda ekolojik ilke, demokratik ve kadın özgürlüğü ilkesiyle eş anlamdadır. Birinin yokluğu diğerlerinin de yokluğu anlamına gelir. Unutmamak gerekir ki, dijital teknolojiler ve sanallaşma kapitalist sistemin gelişim alanıysa, ekolojik mücadele de devrimci mücadelenin açılım alanıdır.
Dijital Dünya’nın Ekolojiye Etkileri – IV – Nûçe Ciwan (nuceciwan133.xyz)