BEHDİNAN – İçimden haykırıyorum o şarkıya başladığında; “istediğiniz kadar kurşun sıkın, bu ruh artık öldürülemez” diyorum. Onları yaratan bir ruh var. Ve o ruh yok olmadığı sürece hiç bir yere kaybolmayacak halkının ve ülkesinin özgürlüğünü isteyenler. Ruhu öldüremezsiniz, yok ettiremezsiniz, döner dolaşır varmak istediği yere vardırır kendini. Çünkü inançla beslenir, aşkla iman eder, umutla secdeye varır da bürünmek istediği bedeni seçer ve bir beden olur.
Karşımda duran ve şarkı söylemeye hazırlanan ama çekinip, sürekli gülümsediği için bir türlü ağzını açamayan ve şarkıya başlayamayan gerilla Çiçek Çiyager konuşmaya başladığında aklıma gelmişi bu cümleleri yazmak. Bir gerillaya baktığınızda ve onun ipi olup yüreğinin kuyusuna inmek istediğinizde kelimeler kendiliğinden yazılmaya başlar, siz sadece kurgularsınız yüreğinizde ve kafanızda “ şunu da şuraya yerleştireyim” dersiniz hala göz göze iken. O daha şarkı söylemeye başlamadan ki heyecanına bakınca nasıl olur da faşizm bu kadar kör diye haykırası geliyor insanın. Keşke sadece kör olsa, faşizm kör, faşizm sağır, faşizm bir gaflet uyku hali, faşizm bir namussuzluk köprüsü, faşizm renk düşmanı, canlılık düşmanı, ritim düşmanı, sevgi ve inanç düşmanı, faşizm bir aşk düşmanı, arkadaşlığın düşmanı. Faşizm; evrende ki tüm iyiliğin ve güzelliğin tek düşmanı. Yoksa nasıl vurabilir ki, işgalciyi gözünü kırpmadan toprağına zarar veriyor diye öldüren ama şarkı söyleyecek diye heyecandan kızıllaşan şu gencecik güzel gerillayı.
Ölümsüzlüğüne beş dakika kala, tepeden tırnağa direnişe bürünen ve tüm kapılarını yenilgiye kapatıp, destan yazan savaşçılarını alıp kendini yeniden yaratan Kobane’ nin güzel, asi bir genç kadınıdır Çiçek. Ve direnişi görünce bu direnişin gerçek kaynağına yüzünü dönüp Kürdistan’ ın asil dağlarına yol alır. Ve 2016 yılında işgalci Türk Ordusuna, direniş ve iradenin nasıl zafere dönüştüğünün dersini yanında ki savaşçılarla birlikte veren, mavi gözlü Komutan Çiyager’ in duruşundan etkilenip isminin yanına direnmenin vasiyetidir deyip kodunu Çiçek Çiyager yapıyor. Böylelikle bir direniş bir direnişi, bir gerilla bir gerillayı, bir isim başka bir ismi, bir an başka bir an’ı ve anıyı yaşatmış oluyor. İşte gerillanın en büyük anlamı budur. Yaşamı yaşatmak ve yoldaşlarını yaşatmak uğruna savaşmak. Böylelikle Kobaneli gerilla Çiçek Çiyager kendini yaratmış oluyor. Kobaneli gerilla Çiçek Çiyager, biz karşılaştığımızda Ş. Kendal alanından çıkıyordu. Başak bir alana, başka yoldaşlarıyla birlikte kavga etmeye devam etmek için gidiyordu. Yüzünde ki gülüşmeyişi görünce onu durdurmayıp, onu çekmemek o an için en büyük günah olurdu. Ve günahlar bir zamandan sonra iyileştirilemezdi. Çünkü günah denilen şey sevgiye inanlar için, inançlı bir Papa” nın deyimiyle leke değil, yara gibiydiler. O yüzden anlamın ve an’ ın emrettiğini yapıp, kameramı açıp onu çekmek dışında bir seçenek yoktu.
İşte Kobanêli gerilla Çiçek Çiyager’ de bende bu duyguları yaratmıştı. Şunları diyordu gerilla Çiçek; “Bu şarkıyı Heftanîn’ den; Botan’ a savaşan yoldaşlarım, Zagros’ ta ki yoldaşlarım için söylüyorum. Ve başlıyordu şarkıyı söylemeye. Sesi Heftanîn’ in bağrından kopup Cudi’ nin o sert, uçurumlu kayalıklarına vurup, yer edinmeye başlıyordu yoldaşlarının göğsünde. Şimdi istedikleri kadar kurşun vursunlar bu bedene, şimdi istedikleri kadar uçakla bombalasınlar şu dağları, yamaçları, tepeleri uçaklarla vursunlar, istedikleri kadar tüm ağaçları, şu su da yüzen ve boğulmamaya çalışan, kıyıyı vurmak istemeden su da aşkla çırpınan balığı, şu sonbahara hazırlanan toprağın üzerinde ki karıncayı, daldaki tırtılı kobralarla tarasınlar, yani istediklerini yapsınlar yine de bu ruhu yok edemezler.
Çünkü bu ruh direnişi yutmuş ve kendini direnişle yeniden yaratıp, binlerce kez değişip, dönüşmesine rağmen asla direnmekten vazgeçmedi. Ve şimdi burası direniş ruhuna bürünen bir ceng meydanı.
Laleş Rênas