HABER MERKEZİ
9 Ekim günü soykırımcı TC devletinin çeteleri ile birlikte başlattığı işgal saldırısı büyük bir hüsrana uğradı. NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip olduğunu ve bunu övünç kaynağı haline getiren soykırımcı TC devleti sayısı yüz bine varan özel harekatçılarının, çetelerinin içerisinde olduğu, son derece gelişkin teknikle donattığı savaş ve keşif uçakları, obüsleri, tankları, füzeleri, kimyasal bombaları kullanarak başlattığı bu işgal saldırılarından bir sonuç elde edemedi. Tek sesli bir koro haline getirdiği medya gücünü, sürüleştirdiği dinci, milliyetçi, devletçi kitleleri, sistem içi partileri, sözde sendika, dernek vb. adlarını verdiği “STÖ”lerini, kendilerine verdikleri, aydın, akademisyen vb. unvanlarla hiç bir alakası olmayan insan müsveddelerini, ABD ve Rusya gibi dünyanın süperleri olarak kendini lanse eden güçleri arkalarına almalarına rağmen başarılı olamadı.
Soykırımcı TC devletini arkasına aldığı ve harekete geçirdiği bu kadar güce rağmen başarısız kılan, çözümsüz hale getiren Kuzey ve Doğu Suriye Halkları ve kahraman savaşçılarının büyük bir fedakarlık, cesaret ve kararlılıkla yürüttüğü düşmanı kahreden direnişi olmuştur. Bunun bir sonucudur ki, ABD ile 17 Ekim 2019 tarihinde Ankara’da yaptığı görüşmeler sonucunda aynı günün akşamı saat 22.00’de “ateşkes” ilan etmek zorunda kalmıştır.
Burada çok açık bir şekilde belirtmek gerekir ki, soykırımcı TC devleti ilan ettiği bu “ateşkes” ile yenilgisini kabul etmiştir. ABD tarafından istenen “ateşkes” ilanını da kendisine atılan bir can simidi olarak görmüş ve ona dört elle sarılmıştır. “Ateşkes” ilan etmesinin hemen ardından gerek devlet yetkililerinin, gerekse de borazanı haline getirdiği basın-yayın organlarında öne çıkarılan açıklamalar bu gerçekliği doğrulamaktadır. Dikkat edilirse, soykırımcı TC devleti işgal saldırılarını Gré Spi, ve Serikané sınırlarından işgalci ordu ve çetelerini saldırtarak başlatmıştır. Bu yerleşim merkezlerinin özelliği ise daha önce ilan edilen “güvenlik bölgesi” sınırları içerisinde kalmasıdır.
ABD ve TC askeri güçlerinin belirli aralıklarla devriyeye çıktıkları bu bölgede; ABD, 7 Ekim günü askeri güçlerini ve araçlarını tamamen çekmiş, TC devleti ise, 9 Ekim günü ABD tarafından kendisine açık hale getirilen böylesine boşaltılmış bir alanda işgal saldırısını başlatmıştır. Rusya devleti de TC’nin işgal saldırısına onay vermiştir. Böylece adı geçen her iki devlet Suriye devlet gerek kara gerekse de hava sahasını Soykırımcı TC devletine sonuna kadar açmışlardır. Bununla da kalmayarak Birleşmiş Milletler tarafında TC devletinin işgal saldırısına karşı almış olduğu kararı, bugüne kadar görülmemiş bir ilke imza atarak birlikte veto etmişlerdir.
Soykırımcı TC devleti kendisine verilen bu kadar desteğe ve güce rağmen hedefine ulaşamamıştır. ABD tarafından boşaltılan alanda o kadar propagandasını yaptıkları Gré Spi ve Serikané’yi birleştirme hedefine ulaşamamıştır. Çocuk ve kadınlarında içinde yer aldığı yüzlerce sivili katletmesine rağmen çok ciddi kayıplar vermiş ve bir işgal koridoru oluşturamamıştır. Hatta ilk başlattığı saldırılar esnasında işgal ettikleri sınır üzerindeki köylerden bile geri çekilmek zorunda kalmıştır.
Böyle bir gerçekliğe rağmen, soykırımcı TC devleti Kuzey ve Doğu topraklarına yönelik başlattığı işgal saldırısını büyük bir “başarıymış” gibi göstermek istemektedir. Fakat buna, arkasına taktığı herkese el-avuç açmak zorunda kalan bazı zavallılar ve bu yalanlara kendilerini inandırmak isteyen; fırsatçılar, savaş spekülatörleri dışında hiçbir kimseyi inandıramamaktadır.
Var olan bu gerçeklik ise, soykırımcı TC devletinin neden “ateşkes” ilan etmek zorunda kalmış olduğunu çok net bir şekilde göstermektedir. Gerçekler, TC yalan makinelerinin söyledikleri gibi değildir. Söylediklerinin tam tersi geçerlidir. ABD’nin “ateşkes” çağrısını bir can simidi olarak görmesinin ve buna dört elle sarılmasının nedeni de bu gerçekliktir. Onun içindir ki, 17 Ekim günü ABD ve TC arasında imzalanan “ateşkes”, soykırımcı TC devletinin kendisini toparlaması ve bunu bir fırsata dönüştürmesi için ilan edilmiştir. “Ateşkes” sonrasında yaşananlarda bunu doğrulamaktadır. İşgal ordusu ve çeteleri saldırılarına devam etmişlerdir. “Ateşkesin” ilanının ertesi gün savaş uçakları Serekané’yi bombalamış ve bir katliam daha gerçekleştirmiştir. Hala da Gri Spé’de, Serikané’de saldırılar devam etmektedir.
ABD ve TC devleti arasında imzalan “ateşkesin” 120 saat geçerli olduğu açıklanmıştır. “Ateşkesin” ilanının ardından yapılan açıklamalar içerisinde ise kendi içerisinde birçok belirsizlikler taşımaktadır. “Ateşkes süresinin biteceği 22 Ekim gecesi olanlarda bu belirsizliğin ine anlama geldiğini ifade etmektedir. O nedenle de buna bir “ateşkes” demenin hiçbir olasılığı bulunmamaktadır. Bu gerçeklik doğru görülmeli ve buna göre bir yaklaşım ve tutum içerisinde olunabilmelidir.
Tüm Kürdistan parçalarında ve yurt dışı alanlarda yaşayan Kürdistan halkı ile onun siyasal güçleri, partileri, örgütleri soykırımcı TC devletinin işgal saldırıları karşısında ortak bir tutum sahibi olmuşlardır. Yine uluslararası alanda Kürt dostları, devrimci, demokratik güçler Rojava ve Kuzeydoğu Suriye halklarının direnişinin yanında olduklarını, desteklediklerini açıklamış ve bunu göstermişlerdir.
Soykırımcı TC devletinin Rojava, Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik işgal saldırılarını kesin bir yenilgiye uğratacak olan da bu gerçekliktir. Bunun dışında bir yol yoktur. Onun içindir ki, TEVDEM yöneticilerinde Aldar Xelil’in de dikkat çektiği gibi; yapılan açıklamalar üzerinde değil, soykırımcı TC devletinin işgal saldırıları karşısında direnişinin daha da yükseltilmesine odaklaşılmalıdır. İçerisinde olunması gereken; doğru, devrimci, demokratik ve yurtsever tutum da bundan başkası değildir.
Cemal Şerik
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi